Posts Tagged Hanefi Avcı

İYİ Kİ DARBEYE TEŞEBBÜS ETMEMİŞLER

Anımsarsınız, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Ergenekon tertibiyle tutuklanan generaller için “iyi ki bunların zamanında savaşa girmemişiz” demişti. Biz de önceki günkü Ergenekon duruşması sırasında benzer bir düşünceyi geçirdik zihnimizden: “İyi ki bu generaller darbe yapmaya teşebbüs etmemiş, zira rezil olurlardı.”

Neden böyle düşündüğümüzü açıklayalım.

Bildiğiniz gibi Silahlı Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla açılan davada beş yıl geride kaldı ancak bırakın terörü, ne örgüt bulabildiler ne de silah?!

Durum böyle olunca haliyle davaya silah yerleştirmeye karar verdiler. Şöyle ki, 2006 yılındaki bir davayı, üstelik neticelenmişken, Ergenekon davasıyla birleştirdiler. Akıllarınca, bu davada yargılanan dört kişi üzerinden Ergenekon Örgütü’ndeki silahı bulmuş olacaklar!?

ERGENEKON’A İKİ SİLAH BULUNDU!

Hâkimin okuduğu(!) ek iddianameye göre bu dört kişi Ergenekon örgütüne silah temin etmekle suçlanıyor. İddianameyi dinledik; 1. kişi 2. kişiye “silah var mı” diye sormuş, o da “ben de yok ama 3. kişide vardır” demiş. 3. kişi de “ben de yok ama size bulurum” deyip aramaya başlamış. Birkaç kişiyi silsileyle atladıktan sonra 4. kişiden silah bulunmuş.

Yapılan pazarlıklar neticesinde iki adet tabanca 5 bin 400 liraya alınmış! İşte Silahlı Ergenekon Terör Örgütü’nün silahları!

Bu arada sanıklar savunma için kürsüye çağrıldıklarında yaşlarını da öğrenmiş olduk. En büyüğü 1980 doğumlu. Olay olduğunda, yani 2006 yılında en büyüğü 26 yaşındaydı.

Haliyle şunu düşündük. 100 yıl önceki olayların bile müsebbibi ilan edilen, içinde Genelkurmay Başkanı’nın, Genelkurmay 2. Başkanı’nın, Jandarma Genel Komutanı’nın, 1. Ordu Komutanı’nın, sayısız madalyalı özel kuvvet subaylarının, Öcalan’ı sorgulayan Albay’ın, PKK’ye aman vermeyen binbaşıların, yüzbaşıların, özel harekatçı polis şeflerinin yer aldığı bu örgüt silah bulamamış da, 2006 yılında bu dört gence mi silah temin etmek için başvurulmuş?!

Dilerseniz İnönü’nün tabiriyle “hadi canım sende” deyin, dilerseniz internet fenomeni olan belediye emekçisinin tabiriyle “oğlum bak git” deyin!

KEYFİ MUHAKEME KANUNU

Yukarıda ünlemle bırakmıştık, yeniden vurgulayalım: Ek iddianameyi hâkim okudu! Haliyle “iddia makamı olan savcı ne yaptı peki” diye soruyorsunuzdur. O da, reddi hâkim talebinde bulunan avukatların dilekçesi için mütalaa verdi!

“İddianameyi neden hâkim okuyor” itirazına verilen yanıt ise şöyleydi: “CMK’de hâkim okuyamaz diye bir madde yok.” Pekala bir avukat da okuyabilir demek ki, nasılsa “avukat okuyamaz” diye bir ifade de yok!

Verilen ilk arada durumu İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal’a sordum. “CMK değil, KMK uygulanıyor” dedi ve KMK’nin ne olduğunu açıkladı: “Keyfi muhakeme kanunu.” Bir avukatın “İngilizcede C harfi K okunur” demesi duruma hem ironik hem de trajik bir anlam kattı.

SİLİVRİ NOTLARI

Gelelim sanıklardan notlara… Deniz Yıldırım ve Mehmet Perinçek, artık Hikmet Çiçek’i Galatasaraylı kabul etmiyormuş çünkü Çiçek’te hafiften Aziz Yıldırım hayranlığı başlamış. Çiçek hayranlığını bizzat teyit etti.

Daha önce Babalar ve Kızları’nı yazmıştık biliyorsunuz, hani Veli Küçük’ü kızı Zeynep Küçük’ün, Dursun Çiçek’i kızı İrem Çiçek’in savunuyor oluşunu… Şimdi bir de Baba ve Oğlu var. Erkan Önsel’in oğlu stajını bitirmiş, ruhsatını almış ve o gün ilk defa avukat olarak duruşmada yer alıyordu. Erkan ağabeyin haklı gururu gözlerinden okunuyordu.

Mustafa Balbay Ankara’daki evinin ODTÜ’nin 100.yıl girişinin yanında olduğunu belirtti ve ekledi: “O nedenle ben de ODTÜ’lüyüm, hepimiz ODTÜ’lüyüz.”

Bitirirken belirtelim; iki de birbirine zıt şey dikkatimizi çekti. Biri çok sanıklı bu davanın o gün duruşmada bulunan tek müdahil avukatının uzun uzun Sözcü okuması… Diğeri de Şükran Soner’in Çağlayan’da Odatv davasını izleyip, öğleden sonra da koştura koştura Silivri’deki davaya yetişmesi… Şükran ablanın bu zahmetli yolculukları belediye otobüsüyle yaptığını da belirtelim ki, Silivri’ye bir türlü gelemeyen büyük köşelerin küçük yazarları bir parça utansın!

HOŞGELDİN SONER YALÇIN

Hukuk skandalları içinde bir de güzel haber vardı aynı gün. Soner Yalçın nihayet tahliye oldu. Böylece Odatv davasında tutuklu Odatv’ci kalmadı!

Kalan iki tutuklu sanık olan Yalçın Küçük ve Hanifi Avcı için artık durum daha da abes. Küçük, yöneticisi olduğu iddia edilen Ergenekon davasında tutuksuz ama üyesi olmakla suçlandığı Odatv davasında tutuklu!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
29 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

İLERİ DEMOKRASİNİN İLK KURBANI HANEFİ AVCI OLDU

Bahçeli’nin bir telefon üzerine çadırdan çıkıp, erken seçim tarihini ilan ettiği 7 Temmuz 2002 gününden, 3 Kasım 2002 seçim gününe kadar Erdoğan’ın ne kadar değiştiğini yazıp çizdiniz: Yasaklı Erdoğan’ın partisi seçimi kazandı!

AKP hükümeti kurdu, “Erdoğan ne kadar da değişmiş” demeyi sürdürdünüz: Baykal destek verdi, Siirt seçimleri yenilemesi derken, Erdoğan 2003’te önce milletvekili, ardından da Başbakan oldu!

2005’ten itibaren yavaş yavaş uyanır gibi oldunuz. Zaten Erdoğan’ın da artık övgülerinize ihtiyacı kalmamıştı. Çıkıp, “ben asla değişmedim” diyordu. Çünkü Erdoğan, artık devlete yerleşmişti!

2005-2007, halkın Erdoğan’ın uygulamalarına tepki dönemiydi. Cumhuriyet mitinglerinde buluşan milyonlar, “Atatürk, Laiklik, Vatan” kavramlarında birleşiyordu. ABD’nin ve Erdoğan’ın yanıtı sert oldu. Ergenekon’un ilk dalgası geldi. Sustunuz!

Sonra 22 Temmuz 2007 seçimi oldu. Sandığı kuran kazanıyordu. Erdoğan balkona çıktı, konuştu… Alkışladınız. “İşte demokrasi” dediniz. “Erdoğan değişti” dediniz. Erdoğan’ı Başbakan yapan Baykal’a kızan Bahçeli, bir omuz vererek Gül’ü Cumhurbaşkanı yaptı! Alkışladınız. “İşte demokrasi” dediniz.

Ergenekon dalgaları peşi sıra geldi. Utananlarınız susmayı sürdürdü. Kurnazlarınız, “hukuka güvenmek lazım” dedi. Yüzsüzleriniz alkışladı, “işte demokrasi”, “darbeden hesap soruluyor” dedi.

2008’den itibaren o susmayı sürdüren utananlarınızın vicdanı ağır bastı, yavaş yavaş ses çıkarmaya başladınız. 2010’a kadar sesiniz yükselmeye, AKP’ye açıktan eleştiriler yazmaya, söylemeye başladınız. Bir zamanlar ittifak içinde olduğunuz “kurnazlar” ve “yüzsüzler” size kızdı. Ama siz vicdanınız adına yapılan yanlışlığa karşı çıkmayı sürdürdünüz, alkışlandınız…

Sonra 2010’da Erdoğan bir sandık daha kurdu. Sandığı kuran nasılsa kazanıyordu… Üstelik sandık kurulurken Erdoğan bağırıp çağırıyordu: “Taraf olmayan bertaraf olur” diyordu, “Hayır diyenlerin darbeci olduğunu” ilan ediyordu. Sandıktan yine Erdoğan çıktı, Erdoğan balkon yerine bir kürsüye çıktı. Daha iki gün önce darbeci dediği vatandaşların da “Türkiye sevdası için hayır” dediğini söyledi ve siz yine eridiniz. Erdoğan, yandan Burhan Kuzu’ya emir verip, yeni Anayasa için çalışmaya başla diyerek gerçek yüzünü sergilese de, siz duymuyordunuz, sağır olmuştunuz. Siz “ileri demokrasi”ye geçtik diyen Erdoğan’ın sadece bazı cümlelerini duyuyordunuz. Vücudunuzun, sadece Erdoğan’ın izin verdiği organları çalışıyordu artık! Elleriniz en başta. Çılgınca alkışladınız, “ileri demokrasi”yi…

İleri demokrasi… İşte yeni bir dönem daha başlamıştı. Elbirliğiyle alkışladığınız, “Erdoğan bu kez kesin değişti” dediğiniz, “ileri demokrasi” dönemi memlekete huzur getirecekti…

16 gün geçti; memlekete ileri demokrasi geldi. Demokrasi gereği ilk Hanefi Avcı tutuklandı!

MEHMET ALİ GÜLLER

,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın