Posts Tagged Rıdvan Dilmen

TÜRKİYE HİMAYESİNDE KÜRDİSTAN PLANININ YOLU

AKP’nin Kalkınma Ajansları’nın, “Türkiye himayesinde Kürdistan planı”nın bir aracı olarak nasıl değerlendirildiğini anlatmıştık “ayrılma ajansları” başlıklı yazımızda.

Hakkari valisi Muammer Türker’in başkanlık ettiği Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı heyetinin kuzey Irak temaslarından söz etmiştik.

NTV’nin bir haberi, “Kalkınma Ajansları aslında ayrılma ajanslarıdır” tezimizi doğruladı.

Haber şöyle: Uludere’de 34 köylünün bombardıman sonucu ölmelerinin ardından, kaçakçılığa alternatif arayan hükümet, Üzümlü ve Derecik’te iki sınır kapısının açılması için harekete geçmiş. Ancak Irak talebe soğuk yaklaşmış. Bunun üzerine Mesut Barzani, Türkiye’ye Bağdat’ı by-pass edecek bir anlaşma önermiş. Barzani, sınır kapılarının, Türkiye’nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile imzalayacağı bir anlaşmayla açılmasını önermiş.

Barzani, bu teklifi, kendisini ziyarete gelen Hakkâri valisinin başkanlık ettiği Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı heyetine iletmiş. Barzani, heyete açıkça “Bağdat yönetiminin devre dışı bırakılabileceğini” söylemiş.

ULUDERE’NİN SIRRI

Washington bizzat eski Ankara Büyükelçisi Robert Pearson’un şu sözleriyle “Türkiye himayesinde Kürdistan planı”nın yolunu çizmişti: “Irak’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusu tek bir ekonomik bölge olmalı.”

AKP işte o yolu uyguluyor. Kaçakçılığa çözüm adı altında, Barzani’yle, Bağdat’ı devre dışı bırakacak bir anlaşma imzalamak ve sınır kapısı açmak, bu yolun önemli bir dönemeci olacak maalesef.

Bu dönemecin alınabilmesi için Uludere’dere 34 yurttaşımızın bombalanmasını bahane etmek ise akıllara başka soruları getiriyor elbette.

Geçen onca zamana rağmen, köylülerimizin hangi yanlış istihbarat sonucu öldürüldüğü, bir türlü resmi olarak açıklanmıyor. Aydınlık’ın,”istihbaratın kaynağı ABD, ilk bombayı da Predatör attı” şeklindeki haberleri de yalanlanamıyor!

NOT: BASININ SEVİYESİ

Yeni Şafak’tan Salih Tuna eski bir yazımıza önceki gün yanıt vermiş. Tuna, “tennezzülmeselesi yapmayacak, anında ağzının payını verecektim” diyor ama biraz gündemin yoğunluğu biraz da üşenmesi nedeniyle yanıt verememiş bir türlü.

Gerçi bir yanıt da vermiş degil. Bir yanıt vermeye çalışsaydı eğer, üslubundaki seviye de bu kadar göze batmazdı kuşkusuz.

Tuna, 11 Ocak tarihli “Bırakın ne derse desin, mazurdur o” başlıklı makalesinde Rıdvan Dilmen’i yerden yere vurmuş, sonra Trabzonspor’un Ömer Çavuşoğlu hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirtip şöyle demişti:

“Çavuşoğlu’yla ne uğraşıyorsunuz? Sinsi bir şekilde Trabzonspor’un kuyusunu kazmaya çalışanlara baksanıza ya!”

Biz de Rıdvan Dilmen’i işaret eden bu yazısından dolayı Tuna’yı da diğer bazı yandaş kalemlerle birlikte, savcılık yapmakla eleştirmiştik.

Tuna bu somut olguya yanıt veremeyeceği için, konuyu bırakmış, 40 yıllık bir MİT yalanına başvurmuş; Aydınlık’ın solcu ihbar ettiği türünden beş para etmez bir propagandaya sarılmış.

Ne yapalım, basının düştüğü seviye bu…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
27 Ocak 2012

, , , , ,

1 Yorum

TUTUKLATTIRAN GAZETECİLER

Bir “çalışan gazeteciler günü” daha geride kaldı…

Elimde, çalışmalarına kelepçe vurulmuş gazetecilerin çıkardığı “tutuklu gazete” var…

Öğretmenim Turan Özlü şöyle haykırmış “tutuklu gazete”de: “Silivri bozkırında toplama kampındayız. Hâlâ bilmeyenler varsa öğrensin! Silivri’de bir yargılama yapılmıyor. Hapishane içinde numaralı Özel Görevli Mahkemeler var. Ama hukuk yok.”

Bir diğer öğretmenim Hikmet Çiçek de tokat gibi yanıt vermiş “neyle suçlandıklarını bile bilmiyorlar” diyenlere: “’Suçumuzu’ biliyoruz: AKP’nin temsil ettiği faşist diktatörlüğe karşı olmak. Gerisi teferuattır.

SİSTEMİN SONU GÖZÜKÜYOR

Değerli arkadaşım Deniz Yıldırım ise en önemli gerçeği göstermiş görmeyen gözlere: “Haber yazmanın kahramanlık sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu gazetecilerden çok, sistem için bir kriz durumudur. Çünkü gerçekler hakim sınıfların düşmanı haline geldiyse, o sistemin sonu gözükmüş demektir.

Hasan Yalçın’ın en iyi öğrencilerinden değerli meslektaşımız Soner Yalçın, bize bir sırrını vermiş ve dünyanın en güzel hapishanesini bizlerle paylaşmış, sonra da eklemiş: “Memleketimde mapuslukta geçer aydın olmanın yolu...”

Doğan Yurdakul ağabey ise iddianameleri okumamızı, dokunanı yakan sözcükleri yazı işleri duvarına asmamızı öğütlemiş.

Mustafa Balbay, “Medyanın susturulması doğada oksijenin bitmesi demektir. Böyle bir ortamda en güçlü canlı bile ayakta duramaz” uyarısı yapmış.

Tuncay Özkan, üyesi olmaktan tam dört yıldır tutuklu olduğu örgütü arıyor, soruyor hepimize…

Değerli arkadaşım Barış Pehlivan, 100 yıl sonraki meslektaşına tarihi bir mektup bırakmış.

Yine değerli arkadaşım Barış Terkoğlu da, önemli bir gerçeğe parmak basmış: “Tarih göseriyor ki, yazarın ısrarı sürdükçe her karanlık tünelin sonun gelmesi kaçınılmaz.”

Yalçın Küçük’ten Ragıp Zarakoğlu’na, Müyesser Yıldız’dan Nedim Şener’e… Tutuklu gazetecilerin, tutuklu gazetesi…

Biliyorum, “başlık yanlış”, “Tutuklattıran gazeteciler demişsin ama tutuklu gazetecileri yazmışsın” diyeceksiniz…

Tutuklattıranlardan da örnek vereceğim çünkü, bir “çalışan gazeteciler günü”nü daha geride bırakırken.

ÇİFT MESLEKLİLER

Örneğin Star’dan Ahmet Kekeç, Genelkurmay Karagahı’nda Hıfzı Çubuklu’yu ziyaret edenlerin izini sürmüş dün. Kekeç, Çubuklu’yu ziyaret eden E. Anayasa Mahkemesi Üyesi Abdullah Nemci Özler ile Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun yargılanmasını istemiş! Kekeç, AKP kapatma davasını açan E. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın da yargılanmasını talep etmiş!

Gazeteciyi savcı yapmışlar, o da Genelkurmay Karagâhı’nı ziyaret etmeyi suç saymış!

Yeni Şafak’tan Salih Tuna da savcılık yapanlardan… Ömer Çavuşoğlu’na açılan soruşturmayı gereksiz bulup, soruşturma açan meslektaşına mesaj yollamış. “Sempatik deli” bulduğu  Çavuşoğlu’nun yerine Rıdvan Dilmen’in yargılanmasını istemiş, sırf Bakan Erdoğan Bayraktar’ı istifaya çağırdığı için…

Genelkurmay Karargâhı’nı ziyaret etmek suç ama Bakan Bayraktar’ın “Trabzonspor’umuzun kupasını almak için çok ince ayar bir çalışma yapıyoruz” demesi düşünce özgürlüğü…

Akşam’dan Nagehan Alçı ise “çalışan gazeteciler günü” olmasından herhalde, yargılama ya da tutuklama talebi yerine uyarıyla yetinmiş. Alçı, Hanifi Avcı’nın tutuklanmasından sonra Ergenekon davasına karşı farklı tutum aldığı ve şimdi de Em. Org. İlker Başbuğ’un tutuklu yargılanmasına karşı çıktığı için meslektaşı Mustafa Akyol’u uyarmış!

DIŞARIDA OLMANIN AĞIRLIĞI

Bir “çalışan gazeteciler günü” daha geride kalırken aklımda tek düşünce vardı… İçeride olanların bizden daha özgür olduğunu biliyordum ama dışarıda kalmayı hakedecek ne gibi bir eksikliğim olabilirdi acaba? Yurdumun ve halkımın çıkarlarını savunurken, neyi eksik bırakmıştım?

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
12 Ocak 2012

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

1 Yorum

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın