Posts Tagged Zaman Gazetesi

ÇANDAR’IN DÖNÜŞ HIZI

“Pentagon’daki özel bölüme ilk giren” Cengiz Çandar, Suriye konusunun AKP’ye Washington’dan ihale edildiğini yazmıştı:

 ÇANDAR: AKP TAŞERON

 “Bu yeni dinamiklerin etkisiyle Türkiye, adım adım, ABD’nin bölgedeki ‘taşeronu’ durumuna kayıyor. Bu sıfat, aynen böyle ‘sub-contractor’ olarak Amerikan ve İngiliz basınında kullanılıyor. Suriye, Washington tarafından adeta Türkiye’ye ‘ihale edilmiş’ halde.

“Öyle olmasa, Tayyip Erdoğan, kardeşi bildiği Başşar Esad ile sırf ‘sözünü tutmadı, reform yapacağım dedi yapmadı’ gerekçesiyle sekiz ay içinde ‘kardeş’ten ‘hasım’ konumuna kayar mıydı? Bu gerçek bir gerekçe olsa, Sudan Devlet Başkanı’na Türkiye’nin kapıları ardına kadar açık tutulur muydu?

 “Türkiye, geleneksel siyasi davranışlarından muazzam radikal bir değişiklik yaparak Suriye muhaliflerini İstanbul’da organize eder, rejime muhalif askeri unsurlara kendi topraklarında barınak ve lojistik destek sağlar mıydı?” (Cengiz Çandar, Arap Baharı ‘Türk Sonbaharı’na dönüşür mü? Radikal, 11 Kasım 2011)

CEMAATTEN ÇANDAR’A UYARI

Çandar‘ın bu sert sözleri siyasi çevrelerde şaşkınlık yarattı. Zira Çandar‘ın da, AKP’nin de kıblesi Washington’du…

Cemaat duruma anında müdahale etti.

 Zaman yazarı Ali Arslan, şu sözlerle Çandar‘a ayar verdi:

 “Hükümetin bazı heyecanlı sempatizanlarını dinlerseniz, Türkiye’nin tek başına bölgesine nizamat vermeye başladığını sanırsınız.

“Azılı muhaliflerine kulak verirseniz, ABD’nin taşeronluğundan başka bir şey yapılmadığına inanırsınız. Gerçek ise ikisinin arasında bir yerlerde. Türkiye bölgesinde eskiye nazaran çok daha yüksek etki kabiliyetine sahip, ancak başta ABD olmak üzere büyük dış güçlerden tam bağımsız şekilde hareket etmiyor. Bana göre, zaten buna imkân da gerek de yok.” (Ali Arslan, Türkiye ABD’nin taşeronu mu? Zaman, 14 Kasım 2011)

VE ÇANDAR FIRDÖNDÜ…

Ayarı ve uyarıyı alan Çandar, iki gün içinde durumu toparladı. Çandar AKP’nin Arap Baharı’yla birlikte yol ayrımına girdiğini ancak doğruyu yaptığını savundu:

“Doğru yaptılar. Bunu yaparken Amerika ile eşgüdüm içinde hareket ediyorlar ve İran’la üstü açık-kapalı biçimde sürtüşüyorlar. Rusya’ya ters düşmüş vaziyetteler. Arap Birliği ile aynı dalga boyuna giriyorlar.

“Türkiye ile Amerika’nın çıkarları, şimdi, Irak ve Suriye üzerinde örtüşüyor. Obama, o yüzden Tayyip Erdoğan‘ı arkalıyor. Bütün bunlar politikanın cilveleri. Realpolitik’in karşı konulmaz hükümleri.

“Batı basınında yer alan ‘ABD’nin taşeronluğunun yapıldığı’na dair, ‘sub-contractor’ sözcüğünün kullanıldığı değerlendirmeler yapıldı. Onca yıl, ABD’nin Suriye politikasına karşı çıktığınızı ilan edip, şimdi iki ülke arasında Suriye konusunda böyle yakınlık ortaya çıkarsa, böyle yazanlar da olabilir. Bunda şaşıracak bir şey yok.” (Cengiz Çandar,Türkiye – Suriye: Polis rejimi ile aşktan nefrete, Radikal, 16 Kasım 2011)

Çandar‘ın daha beş gün önce yazdığı yazının mürekkebi kurumadığından, insan bu satırları okurken “pes doğrusu” diyordu…

Çandar‘ın dönüş hızının esbabı mucibesini, siz en iyisi Hasan Yalçın‘dan okuyun. Yalçın‘ın Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Dönekler” kitabı bir başucu kitabıdır.

Mehmet Ali Güller

Aydınlık Gazetesi

17 Kasım 2011

, , ,

Yorum bırakın

ZAMAN GAZETESİ, ATATÜRK’Ü TÜRK SAYMIYOR MU?

Zaman gazetesi yazarlarından Ali Bulaç’ın 12 Eylül halkoylamasını analiz ettiği 20 Eylül 2010 tarihli “Şerit üzerindeki Kürt nüfus” başlıklı yazısı hak ettiği tepkileri almaya başladı. Hürriyet gazetesinden önce Mehmet Y. Yılmaz (Hürriyet, 6 Ekim 2010), ardından da Cüneyt Ülsever (Hürriyet, 10 Ekim 2010), Bulaç’ın ırkçı bakış açısına gerekli yanıtı gösterdiler.

AKP’NİN LİBERAL FAŞİST YÜZÜ: ALİ BULAÇ

Bulaç’ın yazısındaki ilgili bölüm şöyleydi: “AK Parti, hem açılımın arkasında duruyor, hem hâlâ Kürt seçmenin neredeyse yüzde 75’inin oyunu almaya devam ediyor. Bu Akdeniz, Trakya, büyük kentler ve Karadeniz’de ‘Kürt etnik kimliği’nin tanınmasıyla, bugüne kadar çeşitli avantajlar ve kamusal ayrıcalıklar sayesinde sahip oldukları ‘resmi Türk kimliği’nin sarsıntı geçireceğinden kaygı duyan kesimlerin tepkisine yol açıyor. ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ formülünü kabul edip kolayca ‘resmi Türk kimliği’ni -resmi anayasal Atatürk milliyetçiliğini- benimseyenlerin önemli bir bölümünün etnik köken olarak Türk olmayıp Balkan göçmeni, mübadili veya Kafkas muhaciri olması anlamlıdır”. (Zaman, 20 Eylül 2010)

Bulaç bu sözleriyle, aslında Tayyip Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na söylediği “boy değil soy önemli” şeklindeki görüşünü pekiştirmiş oluyordu. AKP’nin “liberal faşist” oluşunun bir başka yansımasıydı Bulaç’ın sözleri… Erdoğan’ın “soy önemli” şeklindeki ırkçı bakış açısı, Ali Bulaç’da, Balkan Türklerini Türk saymamaya kadar gidiyordu…

Bu durumda, Ali Bulaç Selanik doğumlu Atatürk’ü de, aslında Türk saymıyordu!

AKP ETNİK BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR

Önce Erdoğan’ın, ardından da Bulaç’ın ırkçı yüzlerini ortaya koymaları iki nedene dayanıyor.

Birincisi doğrudan “Kürt Açılımı” ile ilgili. Açılım adı altında toplumda Türk ve Kürt “ayrışması” yaşanıyor! Herkes birbirinin etnik kökenini sorgular hale geldi!

Oysa Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hedefi, demokratik devrimle inşa ettikleri Cumhuriyet’in bireylerini, yurttaş haline getirmekti. Bunun yolu da, elbette milleti siyasal bir kavram olarak ele alıp, ırka dayandırmamaktı! Bu yüzden de, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” demişti!

AYRIŞMA: TOPLUMU ATOMİZE ETME SÜRECİ

İkincisi AKP’nin kuvvet kazanarak iktidarlaşma süreciyle ilgili. AKP, iktidara ve devlet kurumlarına yerleştikçe, gerçek yüzünü sergilemeye başlıyor. Örneğin yine Ali Bulaç türban sorununun çözümü konusunda bakın ne diyor: “Birtakım çevreler bize ölümü (yasağı) gösterip sıtmaya (sadece üniversitede serbestliğe) razı etmeye zorluyorlar. Bu ne nihai, ne ara çözümdür”. (Zaman, 9 Ekim 2010)

Bulaç açıkça hedefi ortaya koyuyor. Önce üniversite, sonra lise, sonra ilköğretim okulları… Ardından kız ve erkek öğrencilerin ayı sınıflarda, hatta ayrı okullarda öğrenim görmesi… Sonra ayrı belediye otobüsleri, ayrı hastaneler… Ayrı yaşam alanları…

Ne de olsa her türden “ayrışma”, artık “özgürlük” diye topluma yutturuluyor…

Ne de olsa “türban” artık CHP katında bile “bireysel haklar ve özgürlükler” temelinde ele alınıyor…

MEHMET ALİ GÜLLER

, ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın