“Karayılan yakalandı mı, yakanmadı mı” bulmacasının yaratığı sis perdesini aralayıp, İran’ın Kandil operasyonunu incelemeliyiz. Çünkü Tahran’ın bu hamlesi, Karayılan’ı yakalamaktan ve törerle mücadele etmekten öte anlamlar taşıyor:
Bağdat’ı Washington’dan koparıyor
1..) Tahran’ın Kandil operasyonu, Bağdat’ı Washington’dan koparıyor. İran inisiyatif aldıkça, ABD geriliyor; ABD geriledikçe, Bağdat’ın önü açılıyor.
Bu güç değişiminin iki önemli sonucu oldu: Birincisi, İran-Irak-Suriye-Lübnan güzergâhlı 5 bin 600 km’lik bir doğalgaz boru hattı anlaşmasının imzalanmasıydı. İkincisi ise Bağdat’ın “ABD’nin Irak’tan asker çekmeye yanaşmayan yeni tutumuna” yüz vermemesiydi. Maliki hükümeti, Pentagon’un baskısına direndi. Sadr, 2011 Aralık’ından sonra tek bir ABD askeri istemediklerini “ölüm tehdidiyle” birlikte ilan etti.
Tahran ile Bağdat’ın eksen oluşturan ilişkileri özellikle son bir yılda ivmelendi: ABD’nin Allavi seçeneğine karşı Maliki hükümetinin kurulması için güçbirliği yapıldı. İki ülke arasında hacmi 30 milyar doları bulacak anlaşmalara imzalar atıldı. Irak Genelkurmay Başkanı’nın ağzından “bölge güvenliği için İran’la stratejik işbirliği” yönelimi ilan edildi.
ABD toprağına müdahale
2..) Tahran’ın Kandil’e, yani Kuzey Irak’a müdahalesi, fiilen ABD toprağına müdahaledir! Çünkü Kuzey Irak, ABD’nin 1991’de fiilen kurduğu kukla devletinin coğrafyasıdır.
Türkiye o coğrafyaya AKP hükümetinin Washington’a çıpalı siyasetleri nedeniyle uzun zamandır giremiyor, terörle sınır ötesinde mücadele edemiyor. Son olarak artan kamuoyu baskısı neticesinde, 2008 yılında ancak sınırlı ve süreli olarak girilebilmişti.
TSK’nin her operasyon ihtiyacı belirdiğinde, AKP yandaşları “ABD ne der” yapay endişesini kamuoyuna pompaladı!
Yapay diyoruz çünkü ABD, İran’ın Kandil operasyonuna doğru düzgün tepki bile veremedi. Washington, Tahran’a, “sınır sorunlarını silahla değil, Bağdat’la müzakere ederek çöz” demekten öteye gidemedi. Çünkü ABD siyasi, askeri ve ekonomik olarak baş aşağı gitmektedir. Korkulacak kuvvet değildir!
BOP’a yanıt
3..) İran’ın Kandil operasyonu, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne yanıttır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin temel hedefi, ABD’nin fiilen kurduğu Kürt devletini, Türkiye’ye doğru genişletmek ve resmileştirmektir.
Türkiye bu plana AKP öncesinde kararlılıkla direniyor, hatta Ankara-Tahran-Şam ekseni oluşturarak, fiili mücadele örgütlüyordu. Türkiye’ye AKP darbesiyle birlikte, bu eksen de yavaş yavaş silindi.
İşte Tahran, Kandil operasyonuyla ABD’nin Kürt devletine ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne müdahale etmektedir. Operasyon, tek başına bu nedenle bile Türkiye’nin yararınadır!
Suriye’ye saldırı hazırlığına yanıt
4..) İran’ın Kandil’e operasyonu, ABD’nin Suriye’ye saldırı hazırlığına yanıttır.
Ahmet Davutoğlu’nun Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüştüğü saatlerde İran’ın Fars Haber Ajanı’nda yer alan bir açıklama dikkat çekciydi. İran Devrim Muhafızları Ana Karargahı’ndan üst düzey askeri bir istihbaratçıya ait olduğu belirtilen isimsiz açıklamada, “ABD ve Türkiye’nin Suriye’ye saldırması halinde, İran’ın Kuzey Irak’ı Afganistan’a çevireceği, ABD ve Türkiye’nin bölgedeki askeri ve ticari üslerini hedef alacağı” belirtiliyordu. İranlı üst düzey askeri yetkili, “Kandil başta olmak üzere PKK/PJAK denetimindeki bölgenin, İran devleti için Suriye’ye açılan bir kapı olduğunu, bu nedenle Kandil konusunda ısrarcı olduklarını” vurguluyordu.
AKP pazarlıkta, İran Kandil’de
5..) İran’ın Kandil operasyonunun bizi en çok ilgilendiren yönü ise AKP’nin tutumudur. Erdoğan-Gül ikilisinin, ABD Başkanı Barrack Obama’nın isteğiyle 2009 yılında başlattığı “Kürt Açılımı” Kandil’le pazarlık noktasına kadar geldi.
2009 yılında Kandil’le ve Öcalan’la ayrı ayı yürütülen görüşmeler önce müzakereye sonra da mutabakata dönüştü. Öcalan, son olarak “Barış ve Anayasa Konseyleri” kurulması konusunda mutabakata vardıklarını da açıkladı.
Kandil’le süren pazarlıkların da gelip düğümlendiği nokta “Öcalan’ın özgürlüğüdür.”
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş “Hükümet Öcalan’ın koşullarını düzeltmelidir. Açıktan müzakereleri yürütmelidir. Hatta özgürlüğü dâhil olmak üzere her şeyi tartışmalıdır.” diyebilmektedir.
Cemaat de, Mümtaz’er Türköne’nin ağzından pazarlığa açık destek vermektedir: “Bugün, Öcalan‘ın hapishane şartlarının gözden geçirilmesi ve terörün azalması şartıyla dışarıyla aracısız ilişkiler kurması tartışılabilir. Öcalan‘ı ne yapmalı sorusunun cevabı, bir ikilemin konusu. Ya asmalı ya da önünü açmalı.”
AKP-Cemaat ittifakına göre yanıt belli: Asılmayacağına göre serbest bırakılmalı!
İran-ABD savaşının ismi: Kandil
Sonuç olarak İran ordusunun Kandil operasyonu, İran-ABD savaşının şimdiki ismidir! Bu savaşta yükselen kuvvet İran, inişe geçen kuvvet ise ABD’dir.
Irak ve hatta Mübarek’siz Mısır, bu değişime uygun konumlanmakta ve ABD yerine İran’a yaklaşmaktadır.
İran-Irak-Suriye ekseni, Lübnan ve Mısır’ı da kapsayarak Libya’ya kadar uzanmaktadır.
ABD Suriye’ye saldırsa da, saldırmasa da, bu coğrafyada yenilecektir. Artık mesele, ABD’nin yenilgisine ortak olmamaktadır.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Ağustos 2011