Üç gün önceki “Oltadaki fantom” başlıklı Ufuk Ötesi’nde, eski ABD Hazine Bakanı Yardımcısı Paul Craig Roberts’ın ülkesinin Suriye politikalarını eleştirdiği makalesini incelemiştik. Bugün ve yarın ise Roberts’ın, yine Alpaslan Balcı’nın Dünya Bülteni için çevirdiği “Çöküş yakın” başlıklı uzun analizine göz atacağız.
SANAL EKONOMİ
Roberts bu analizinde 230 trilyon dolarlık tahvil piyasasına sahip ABD’nin çöküşünün yakın olduğunu ortaya koyuyor. Bu büyüklük, ABD’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın tam 15,3 katı büyüklüğünde. Üstelik bu tahvillerin yüzde 95,7’si, sadece beş büyük bankanın elinde…
Eski ABD Hazine Bakanı Yardımcısı Roberts, bu durumun artık sürdürülemez noktaya geldiğini belirtiyor: “Wall Street’in kumarlarına yol açan mâli deregülasyon, ABD yönetiminin bankaları kurtarma ve ayakta tutma kararı ve de (ABD Merkez Bankası) FED’in sıfır faiz politikası Amerika’nın ekonomik geleceğini ve dolarını tahammül edilemez ve tehlikeli bir konuma yerleştirmiştir. Her yıl 1,5 trilyon dolarlık yeni tahvillerin piyasaya sürülmesi yüzünden tahvil piyasalarını yüzdürmeye devam etmek imkânsızlaşacaktır. Hazine tahvili satın alan herkes değeri azalan bir varlık satın almaktadır. Dahası, hazine tahvillerine yatırım yapmanın sermaye riski çok yüksek. Düşük faiz oranları, tahvile ödenen bedelin çok yüksek olduğu anlamına gelir. Faiz oranlarının yükselmesi ise – er ya da geç olacaktır – tahvillerin fiyatını düşürecek ve yerli-yabancı tahvil sahiplerine sermaye kaybı olarak dönecektir.”
BARIŞ VERGİSİ MESELESİ
Peki, bu durum neye yol açacaktır. Bakın Roberts bu konuda neler söylüyor: “ABD’nin alacaklıları en başta Çin, Japonya ve petrol ihraç eden OPEC’tir. Bu durum Amerikan ekonomisini yabancı ellere bırakmaktadır. Örneğin Çin, Washington’ın kendisini haksız yere kışkırttığını görse, elindeki dolara endeksli 2 trilyonluk varlığı dünya piyasalarına dökebilir. Tüm fiyatlar çökecek, FED dolara endeksli finans araçlarını satın almak için hemen para basmak zorunda kalacaktır. Çin’in elindeki varlıkları satın almak için basılan dolar ise döviz piyasalarındaki dolar arzını artıracak ve dolar kurunu aşağı düşürecektir.”
Bunun Çin’e de maliyeti olacağını belirten Roberts, tıpkı Doğu Perinçek’in “barış vergisi” diye kavramlaştırdığına benzer şekilde tarif ediyor ilişkiyi: “Ancak örneğin Çin’in dolara bağlı varlıkları tek seferde piyasaya dökmesi maliyetli olacaktır, zira bu kez dolara endeksli varlıkların değeri düşecektir. Çin, ABD askeri tehdidine maruz kalmadığı, ABD’nin dişlerini sökmeye ihtiyaç duymadığı takdirde, rasyonel bir ekonomik aktör olarak Amerikan dolarından yavaşça çıkmayı tercih edecektir. Ne Japonya ne Avrupa ne de OPEC ülkeleri, Amerika’nın ticari açıklarından elde ettikleri kendi biriktirdikleri zenginliği, dolarları piyasalara dökerek yok etmek istemeyeceklerdir fakat göstergelere bakılırsa, hepsi de dolara endeksli varlıklardan çıkmak istiyorlar.”
DOLARDAN KAÇIŞ
Roberts’a göre “ellerinde dolar bulunan yabancılar, ABD’nin yıllık bütçesine ve ticaret açıklarına, batan Amerikan ekonomisine, Wall Street’in örtüsüz kumar bahislerine, kuruntu hegemonun savaş planlarına bakıp şöyle hükmetmektedirler: Bundan dikkatli bir şekilde kurtulmalıyım.”
Roberts, bu gerçekleri yazmayan “Fahişe Amerikan medyasının” ise tersine hep Avrupa’daki krize odaklanarak, aslında “Avrupa’dan daha kötü olan Amerika’daki durumu dikkatlerden uzak tuttuğunu” belirtiyor.
Roberts’ın analizini ele almaya yarın da devam edeceğiz.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
6 Temmuz 2012
#1 by posta iş ilanları on 08/07/2012 - 01:38
Sayfanızı yakından takip ediyorum ve çok beğeniyorum. başarılar dilerim.