KILIÇDAROĞLU’NUN TAHRİBATLARI

Doğu ve Güneydoğu Oda ve Borsa Başkanlarını konuk eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bu ülkenin birliği, bütünlüğü konusunda hiçbir endişem yok” demesi, 23 Kasım’da katıldığım TV8’de yayımlanan Haber Aktif programındaki bir saptamayı anımsattı…

Aydınlık’ın da ertesi gün bir özetini verdiği programda Gökmen Karadağ’ın sorularını yanıtlamış, Fikri Akyüz ve Barış Yarkadaş’la “Kılıçdaroğlu’nun Aydınlık’ı hedef almasını” tartışmıştık.

CHP’li Barış Yarkadaş’a göre Aydınlık’ın yorumladığı haliyle bir “Seyyid Rıza ittifakı” yoktu. Hüseyin Aygün provokasyon yapmıştı, Kılıçdaroğlu da aslında o sözleriyle ulusalcı olan 8 milletvekilini hedef almıştı.

Biz de, 135 CHP milletvekilinden sadece 8’i ulusalcı ise CHP açısından ortada gerçekten ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekmiştik.

CHP’NİN LAİKLİK TAHRİBATI

Böyle bir meclis grubu yapısına sahip olan CHP’nin, ülke bütünlüğü endişesi duymaması da haliyle normaldi…

Aslında Kılıçdaroğlu’nun endişeli olmaması bizi iki kere endişelendirdi. Çünkü laiklik konusunda da endişesi olmayan Kılıçdaroğlu’nun laikliği nasıl tahrip ettiğini somut olarak gördük. Anımsayalım:

1. Türban konusu 2006’da hukuken kapanmış, AKP de bu nedenle konuyu rafa kaldırmıştı. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu 12 Eylül halkoylaması sırasında “türbanı biz çözeriz” diyerek konuyu gündeme getirdi. (CNN Türk, 22 Ağustos 2010)

Ana muhalefetin bu “çıkışı” AKP’de, “CHP engeli kalktı” diye yorumlandı. Bunun üzerine YÖK, anayasayı da yok sayarak, “türban serbest” yönetmeliği çıkardı!

Böylece Kılıçdaroğlu türbanı çözmüş(!) ve sadece üniversitelere değil, ilköğretim okullarına bile girmesini sağlamıştı!

2. Kemal Kılıçdaroğlu, “laiklik tehlikededir diyemem” sözleriyle, yeni bir CHP’yi hedeflediklerini işaret etti. (Akşam, 22 Eylül 2010)

3. Laiklik konusunda bir endişesi olmayan Kemal Kılıçdaroğlu, “siyaset yapmayan tarikatlara ve cemaatlere saygılı” olduğunu da ilan etti. (Hürriyet, 24 Ocak 2011)

4. Tarikat ve cemaatlere saygılı Kılıçdaroğlu’nun PM’ye aldığı Muhammed Çakmak daha da ileri bir noktadaydı. Çakmak, Fethullah Gülen’e hayran olduğunu ilan ediyordu! (Akşam, 21 Aralık 2010) Çakmak’a göre laiklik, zaten postmodern çağa uygun değildi! (Zaman, 11 Mayıs 2011)

5. Tarikat ve cemaatlere saygılı bir genel başkanın partisinde, tekke ve zaviyeler de savunuluyordu artık. CHP milletvekili Bülent Kuşoğlu, Atatürk’ün kapattığı tekke ve zaviyeleri “üretim yeriydi, eğitim ve kültür kurumuydu” diye övüyor ve yeniden açılmasını savunuyordu artık. (Zaman, 24 Nisan 2011)

6. CHP, tehlikede görmediği laikliğin tanımını, hazırladığı “Türkiye’ye Kılavuzluk Edecek Çağdaş Anayasa” taslağında da, artık değiştirmişti! (Radikal, 17 Mart 2011)

CHP’NİN BİRLİK TAHRİBATI

Laiklik endişesi olmayan Kılıçdaroğlu, laikliği işte böyle tahrip etti. O nedenle ülke bütünlüğünden endişe etmemesi, bizi iki kere endişelendirdi!

Kaldı ki, Yeni CHP bu konuda da tahribat yapmaya başlamış durumda. Yerimiz yettiği oranda bu tahribatları da anımsayalım:

1. PKK’ye yakın Fırat Haber Ajansı’na röportaj veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Değer, “Teşkilatlarımız CHP-BDP ittifakına sıcak bakıyor” dedi. (ANF, 20 Kasım 2010)

2. Kılıçdaroğlu, “neden Kürt sözcüğünü kullanmadınız” diye soran gazeteci Murat Yetkin’e üçüncü bir tarafmışçasına şu çarpıcı yanıtı verdi: “Ben Kürt demedim ama Türk de demedim.” (Radikal, 27 Mayıs 2010)

3. Kemal Kılıçdaroğlu, PKK’nin “demokratik özerklik” ilan ettiği koşullarda, ısrarla Türkiye’nin Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik şartındaki çekincesini kaldırmasını savundu.

4. Kılıçdaroğlu, partisindeki ulusalcı kanadı, BDP’den milletvekili seçilen Levent Tüzel ve EMEP heyetine şikâyet etti: “CHP’de bazı kanatlar, özellikle Kürt sorununun çözümü konusunda adım atmamızı zaman zaman engellemek istiyor.”

Kılıçdaroğlu, bu engele rağmen “anadilde savunma konusunda tavır koyduklarını” belirtiyor ve anadilde eğitime de yeşil ışık yakıyor: “Anadilde eğitim şimdi olmasa da, süreç içinde, demokratik zeminde tartışılabilir.” (Hürriyet, 23 Kasım 2012)

5. Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP’si, “Türk’süz anayasa” konusunda AKP ve BDP ile ittifak halindedir. Nitekim CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu “yemin” önerisinde “büyük Türk milleti” ifadesi bulunmuyor! (9 Kasım 2012)

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
3 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , , , , ,

  1. mehmet c. savaskan adlı kullanıcının avatarı

    #1 by mehmet c. savaskan on 06/12/2012 - 15:07

    Hocam, cok dogru yaziyorsun. Ozellikle chp yeni bir formata girdi, amerikanin 2 partili yonetim modeli gibi bir yer ariyor kendisine. Ne yonde oldugu belli degil. Maalesef ki son 10 yildir iyice sasirdi.
    Hocam, malikinin kilicdaroglu ile gorusme programi neyin isareti acaba? Bunu da yazar misin?

  2. selda Suner adlı kullanıcının avatarı

    #2 by selda Suner on 08/07/2013 - 17:02

    TÜRKİYE VE MISIR.
     
    Erdoğan ve Mursi’nin İslam devletleri kurma maceraları!
    Politik islamcı akımlardan Müslüman kardeşler ve sözde ılımlı neo-osmanlıcı AKP’nin, insanlığın doğal tarihsel sosyolojik gelişmelerini geri çevirme eylemleri başarıszılıkla karşı karşıya kaldı. Erdoğan şimdilik  hafif bir darbe almasına rağmen, Mursi kendi atadığı celladınca devrildi. Karısı çarşaflı general Sisi sahibine acımadı. Bakalım Erdoğanın çok güvendikleri ne yapacak?
    1400 sene evel Arabistan çöllerinde gezen yabani Bedevi kabilelerin yaşam biçimlerini teorize eden islam ideolojisini çağımızın yaşam biçimlerine yeniden hakim kılma çabalarının sonuçsuzluğu ortaya çıktı… Gerek Müslüman kardeşler gerekse onların bir kopyası olan AKP islamcılarının mumyalanmış beyinlerinin tabiatın doğal akışı karşısında duramayacakları, toplumları asırlar öncesine, yalan dolan hurafelerle, uydurma hikayelerle kandıramayacakları gerçekliği bir daha ortaya çıktı.
    İslam ideolojisi tamamıyla çağdışıdır. İslam, insanlığın en kötü taraflarını teorize eden, ilkel aşiret-kabile dönemine takabül eden askeri politik bir ideolojidir. Tek tanrılı dinlerin en kötüsüdür. İnanç adına işlenen bir insanlık faciasıdır.
    Dini silahla uygulamaya çalışan, namaz kılmayana ölüm cezası öngören, kendilerinden olmayanları kafir bilerek mezarlıklarını ayıran, kabile ilkelerine uymayan her şeyi sapıklık ilan eden, aklı dışlayan, amelsiz imanı küfür sayan, olayları akılla yorumlamayı yasaklayan Müslümanların yağma, talan, zulüm ve işkence sistemi İnsanlığın tarihinde karanlık bir sayfadır. İslamı teorize eden kişi, Muhamet’in 40 yaşındaki ilk karısıdır, yoksa, cahil okuma yazması olmayan Muhamet değil…Bu kadın zengin  babası sayesinde Hiristiyan ve Yahudi şehirlerini gezmiş, o dönemde bölgeye hakim olan bu 2 dini okuyup, bunlardan bir kopyalama yapmıştır. Muhamet’in aşireti ise bu ideoloji ile politik ve askeri örgütlenmeye girerek diğer aşiretlere başat çıkmış ve Arapçılığın bugünkü şeytani  temellerini kurmuştur.

    AKP lideri R.T. Erdoğan’ın halk hareketi karşısında, Mursi’den daha çok tutarsız davranması, beceriksizliği, kin kusarak saldırganlaşması, önümüzdeki dönemde AKP’yi oluşturan bazı tarikatları çözerek, generallere önemli geçitler sağlayacaktır. Erdoğan bunu fark ettiği için, hemen İzmir tatilini yarıda bırakarak İstanbul’a koştu ve Agustos şurası öncesi, TSK’ de tasfiyelerin hızlandırılmasını can alıcı primer konu olarak seçti.
    Mursi, aynen Erdoğan gibi tutarsız ve iki yüzlü idi…Şimdi Mısır gibi, bölünme ve dağılmanın somut şartları Türkiye’de de vardır… Son zamanlarda okullara, askeri kışlalara gönderilen, tarikat propagandası içeren genelgelerle Sunni devlet yapılanmasını hızlandıran AKP, ideolojik politik  dayatmasını ağırlaştırmasına rağmen yeterli zamana sahip olmayacaktır. Askeri kışlalara yerleştirilen mescit, imam hatip propagandası, Diyanet’in imanlı asker projesine bağlı beyin yıkama faaliyetleri, henüz ordunun tümünü dönüştürecek yeterlilikte değil ve uluslararası durum da AKP’nin alehine dönmüş durumdadır. Toplumu geriye götürmek, dönüştürmek kolay olmadığı için yeni ayaklanmalar kaçınılmazdır. Arap yeşil sermayesinin tefeci localarınca yönetilen ve bir cemaat- tarikat koalisyonu olan AKP’ nin yıkılma süreci, Mısır olaylarının da etkisi ile hızlanacaktır.
    Diğer yandan diğer İslam ülkelerinden gelip Suriye’de savaşan çok farklı İslamcı gruplara, El Kaide’den, baş kesen kan içen envay çeşit vahşet guruplarına, AKP rejimince sağlanan askeri, lojistik ve parasal destek son hızla devam ediyor. Onbinlerce silahlı militanın  AKP, tarafından çok bilinçli olarak,  Suriye’ye sokulması, bunlara her türlü silah lojistik desteğin sağlanması, Erdoğan’ı Mursi’den daha kötü durumlara sokacaktır. Suudi Arabistan’da, Katar’da, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Kuveyt’te demokrasiye dair hiçbir şey yokken, kadınların oy kullanması bile yasakken, Suriye’de demokrasi diye tutturmalarının bir inandırıcılığı olmamasına rağmen, Alevi ve Hiristiyanlara karşı cephe kuran Erdoğan ve uluslararası çetelerin amacı nedir? Suriye’de demokratik bir rejimi, dünyada özgürlüğün tozuna  düşman Suudi kıralı, Katar emiri, gazcı Erdoğan veya El Kaide’nin bombacıları mı kuracak?
    Suudi-Arabistan’ın ülkede desteklediği ve buradan dünyaya yağdığı barbar Vahhabiizm akımı tüm özgür dünyayı tehdit eder duruma geldi. Afganistan-Pakistan Medreselerinde beslenen bu güruh, zamanla Çeçenistan bağımsızlık savaşını bahane ederek Kafkasya’da , bazen Irak’ın ABD tarafından işgalini bahane ederek Irak’ta , bazen de Yemen ve Kuzey Afrika da , Cihat adı altında kendisinden olmayana saldırmakta kendi düşüncesi dışındaki akımlara hayat hakkı tanummaktadır.
    Bunların yetiştiği en verimli topraklar Suriye olup , Suud ve Katar parasıyla-silahıyla beslenen bu Vahhabiler , yurt dışından onbinlerce Vahhabi’yi bu ülkeye taşıyarak bir ülkeyi ve toplumu yok ederken , Ortadoğu dünyası ve toplumlarına da tedavisi mümkün olamayacak , birçok fitne ve mikropları aşılamaktadır.
    İşin garibi ise , şimdiye kadar Suud dışından destek alamayan bu sapkın görüş , ABD-İsrail- Batı ve tüm gerici-totaliter Arap devletcikleri tarafından da desteklenmektedir. Suriye’yi bir savaş ve oyun alanı gören bu sapık ideoloji , AKP’den tam destek almaktadır.
    Suudi’lerin başını çektiği tefeci İslam localarının batıcı kolu AKP tarikat ve cemaatleri  Vahhabiler’le kol kola girip , Avrupa’ya karşı geleceğin en büyük tehdidini oluşturmaya başladılar.

     
    “GENÇLİĞE GELENEKLERİ ÖĞRETEMEDİK”

    Erdoğan: ”Gençliği biz seviyoruz. Biz bu gençliğe geleneklerini öğretemedik. Burada hatamız var. Geleneğini bilmeyen genç geleceğini bulamaz. Sıkıntı burada bunu başartmamız lazım. Gelenekten geleceği bir yürüyüşü hep birlikte başarmamız lazım. Gezi olayları için Meclis’te araştırma komisyonu kurulması için harekete geçtik. İnşallah meclis boyutuyla da Gezi olaylarının içyüzünü ortaya çıkartacağız.” diyerek yeniden formasyonun dozunu artırmanın zorunluluğunu vurguladı. Gelenek dediği, genellikle Arap Bedevilerinin çölde edindikleri kötü alışkanlıklar, Muhamet’in Arap ulusu kurmak için uydurduğu hikayeler, başka halkların yaşam alanlarına yönelik saldırıları teorize eden ideolojik temellerdir. Daha önceleri sadece, çoğalın, ne yapın ne edin son hızla çoğalın, 2071 de orayı burayı feth edeceğiz, imasını veren Erdoğan, son hızla üretilip soakaklara atılan çocukların İslamize ediliş hızında hatalar yapıldığı sonucunu, Taksim direnişinden çıkartılacak tek sonuç olarak algılıyor!
    AKP devletinin Sunni Irkçı yapılanması daha fazla insanı tedirgin etmeya başladı. 1980 lerin Askeri Anayasasının zorla, sunni Türk islam ideolojisi temelinde, diğer halk ve kültürleri yok etme sürecini devam ettiren AKP arta kalan son gurupları da asimileye hız verdi. İşte bu yeni resmi Türk İslam ideolojisine karşı durma her zamanki gibi gözaltı, tutuklanma ve işkence gerekçesidir. Karşi duranları fiziki imhaya tabi tutan Sunnici ırkçı,kafatasçı AKP son Taksim olayında olduğu gibi karşı çıkma cesareti gösterenleri insanlık dışı işkencelerden geçiriyor. 

    AKP’nin ‘Acil Eylem Planı’ kapsamında gerçekleştirmek istediği tüm projeler aslında çağdağlaşmayı engelleyecek, sosyal hakların budandığı, tek şefliğe dayanan polis rejiminin “arka bahçe”de kurgulanmış ideolojik yönelimlerini oluşturan parçalardır.
    AKP propogandasına göre, Erdoğan büyük bir önderdir, karizmasının eşi TC tarihinde görülmemiştir. İslamci ırkçı propogandaya göre, Erdoğan ekonomiyi düzeltmiş, PKK yi de ikna ederek terörü bitirmiştir.
    Burada birincil olarak, düzeltilmiş, büyütülmüş görünen ekonominin tamamen dışa bağımlı balon ekonomisi olduğunu belirtmek gerekir. Bu türden iplikli ekonomiler daha önce Irak, Yunanistan, Arjantin, Şili gibi ülkelerde denendi. İpler başkalarının ellerinde olduğu için her defasında kolaylıkla dibe vuruldular. Erdoğan’ın dışa  bağımlı kof ekonomi kahramanlığı ucuz bir kahramanlıktır. Sunni islamın başını çeken Arap kral-şeyh tayfasının tefecilik sistemince pompalanan dolarlar eroin şırıngası etkisini göstermekten ileri gidemez.
    Kendisini Osmanlı devamı gören Erdoğan kliği, Avrupa ve diğer batılı ülkeleri ideolojik-kültürel alanda düşman olarak görmeye devam ettiğini açıkça beyan etti. Nakşi tarikatçılığı, Milli görüş propogandası Makyavelizmle ve Militarizmle birleşerek serseri mayın gibi ne tarafa gidileceğini tamamıyla muğlaklaştırdı. Hem Avrupa düşmanlığı yapmak, hemde üyelik için bir bakanlık kurup çırpınıp durmak, Kürtler’in lideri diye cezaevinden seçilmemiş birisini muhatap almak, arkasından terörist başı diye miting alanlarında bağırıp çapırmak, gizli servis elemanları vasıtası ile kanunsuz belgesiz antlaşmalar yapıp, akabinde yapılan planların hiç birine imza atmamak, arkasından hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi davranıp tekrar başa dönmek, bu türden birsürü feci tutarsızlık ve tezatlar içinde boğulmak, Erdoğan için ”güvenilmez” imagosunu yarattı. Şimdi artık bir gurup Sunni devlet lideri dışında hiçbir devlet Erdoğan’ı ciddiye almıyor.
    PKK konusuna gelince, TC  hükümetleri, 30 seneden fazla bir zamandır PKK sayesinde ülkeyi rahatlıkla yönettiler. Bundan daha iyi bir silah olamaz! Gelinen noktada PKK ile ilgili devlet planlarında yapılan zorunlu değişiklik ve kontralara başka görevler verilmesi zorunluluğundan dolayı, ortam aniden değişti: toplumun üstündeki kambur bir anda kalktı ve insanlar düşünmeye başladılar, zulüm ve baskıya karşı İsyanı bir kaç ay geçmeden başladı. Halk kendine geldi. Eğer devletin PKK ayağı düşmeseydi Taksim-Gezi isyanı da olmayacaktı. Bundan dolayıdır ki TC starejistleri şimdi, PKK ‘yı tekrar geri getirmek ve demoklesin kılıcını her zamankli gibi sallamaya devam etmek istiyorlar. 30 yıldır PKK adı altında yapılanlar, halkı baskı altında tutmanın yöntemi olarak kullanıldı. PKK geri gidiyor ve süreç yaşanıyor denilince, halkın üzerindeki baskı kalktı ve insanlar özgürce düşünmeye başladılar. AKP şimdi kazdığı kuyuya düştü. AKP şimdi bu PKK’ yi nasıl geri getireceğini düşünmeye başladı. Bundan daha iyi bir silah hiç bir zaman ellerine geçemez… Erdoğan’ın çark etme niyetlerinin arkasında işte bu neden yatıyor. PKK Kürt halkına bir nebzelik bir şey vermemiştir, özel harp sistemince Kürtleri yıldırıp yok etmenin bir aracı olmaktan ileri gidemeyen bu haraket de devrini artık tamamlamıştır.
    PKK diye bir şey olmasaydı, şimdi Kürtler’de hürriyetlerine kavuşmuş olacaktı
     
    ARAP BAHARI YOK, SUNNİ BAHARI VAR.

    R.T.Eroğan: ”Ey cahil, Türkiye’de Türk Baharı 3 Kasım 2002’de oldu. Ama onlar bunun farkında değil. Bunların kulağı duymaz. İşte millet işte karar!”, derken, Türkiye’de,  adına ”Arap  baharı” denilen, Sunnilerin her alanda ikltidarları ele geçirmelerini yansıtan bu hareketin ana karakterini ortaya koydu. Gerçekten de, Arap baharı adı altında, nasyonalıst diktalara karşı gelişen isyanlardan sonra, önderliği Sunni şeriatçı partiler ele geçirdi.
    İsyanların çıktığı hiç bir ülkede normal bir rejim kurulamadı. Tunus’ tan, Yemen’e kadar her yerde Sunni iktidarlar kuruldu. Libya ve  Mısır’da Erdoğan gibi Sunniler kendi rejimlerini rahatlıkla kurdular.
    Alevilerin yaşadıkları yerlerde ise bu Sunni Baharı tehlikeye giriyor. İşte bunların başında Suriye ve Türkiye geliyor…
    ”Ilımlı Müslümanlık” maskesi arkasına gizlenen AKP rejimi, askeri rejimleri aratmayan baskı ve işkenceyi arsızca savunmaya devam ediyor… R. T. Erdoğan, ”polise emri ben verdim” diyerek, sokak başı polis guruplarınca ölesiye dövülen suçsuz insanlara yapılan zulüm ve işkencenin arkasında olduğunu gururlanarak beyan etti. Kendisini “ılımlı Müslüman demokrat”, olarak yutturan AKP rejiminin, halkın özgürlük mücadelesi karşısında maskesi düştü, AKP bırakalım ılımlılık, askeri rejimlerin terörünü bile geride bıraktı..
    AKP’nin cekirdek kadroları direniş’e katılanlara tehditler savurunca ve bu tehditler televizyonlardan dolaylı şekilde yapılınca, saldırılar hemen başladı.
     
    Tüm Avrupa’yı ve dünyayı ayağa kaldıran polis şiddeti ile toplanma, gösteri, ifade özgürlüğünü gasp eden AKP rejiminin ipliği pazara çıkıtı. AKP’nin gazcı, işkenceci yöneticileri sokaklarda gezen insanları bile kendileri için bir tehlike arzettiler…, Erdoğan kliği resmen katliam provası yaptı!
    Sokaklarda gezen sıradan kişiler bile dur denmeden, kurt sürüsü gibi saldıran polislerce anında işkenceye tabii tutuluyorlar. Binlerce suçsuz insan mağdur olmuş durumdadır. AKP terör rejiminin benzerleri halk ayaklanmaları ile yıkıldılar. Latin Amerika’da ki askeri rejimleri örnek alan AKP ise, devlet terörünü bu şekliyle sürdürmeye devam ediyor. Zehirli gaz Müslümanları, Erdoğan’ın başkanlık rüyası gerçeklesirse, Anadolu haklarına yeni soykırımlar uygulayacaklardır.
     
    SUNNİ İSLAM DİKTATÖRLÜĞÜN EMNİYET KANADI, EVREN CUNTASI, ÇİLLER AĞAR’DAN DEVRALINIP DAHA DA İSLAMLAŞTIRILAN AYNI KRİMİNAL YAPININ DEVAMIDIR…
     
    AKP, Çiller -Ağar kliğinden devraldığı çete polis örgütlenmesini uç noktaya vardırmaktan başka bir şey yapmamıştır. AKP diktası  polis aygıtında  iskenceci sadit militanlarının kadrosunu olağanüstü büyütürken bunun nedenleri vardı: Bütün işkenceciler, katiller, soyguncu rüşvetçi polis yöneticileri görevlerinde duruyor, bir kısmı da mükafatlandırılarak daha üst mevkilere getirilmişlerdir. Erdoğan, “rejimin güvencesi polis” diyerek, nasıl bir rejim hedeflediğini ortaya koydu. Devlet güvencesi olarak polisi gören yönetimlerin ortak bir adı vardır, bu da kanunsuz diktadır. Kısacası “manken” değişiyor ama nitelik aynı. AKP’liler daha önce de gömlek değiştirdikleri için bu değişiklikleri seviyorlar.
    Dünyada en kötü polis olarak bilinen TC  polisi hiç bir reform yaşamadan çağdışı konumunu aynen devam ettiriyor.
    TC polis örgütlenmesi, şu an dünyada, bezerlerinden arta kalan son ucubelerden biridir. Latin Amerika’da ki diktaların bu türden polis rejimleri çoktan yıkıldılar. Türkiye’de ise, dinciler bunu daha da güçlendiriyorlar. Erdoğan’ın emri ile, kendi kanunlarını da tanımayan sadist polis çeteleri dünyanın gözü önünde sokakların ortasında kadın çocuk demeden işkencelerine devam ediyorlar.
     
    SUNNİ İSLAM DİKTATÖRLÜĞÜN ÖBÜR AYAĞI OLAN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, “BİBER GAZI CAİZDİR DEDİ!
    Polisin göstericilere terör ve insan sağlığına zarar veren gaz kullanması, halkın kanını emen parazit yeşil ordu, Diyanet İşleri Başkanlığınca hemen desteklendi. “Devletin güvenliği ile alakalı meselelerde biber gazı kullanılır. Ayrıca insan sağlığına en az biber gazı zarar veriyor” diyen katiller çetesi, Dini açıdan biber gazının kullanılmasının sakıncalı olmadığı, İslam’ a uygun olduğu idda edildi.
    İşte her yıl milyarlarca dollar yutan kan emici kenelerin vahşi islamı: arada sırada verilen geçici tavizler mücadelenin taktiksel yönleri olarak sunuluyor. AKP Militarist bir aygıtı, yeşile boyayarak yola devam diyor!. Polis yine aynı ırkçı dinci işkenceci sadist polis. Bu İslamist yeşil ulus devlet anlayışı ki ‘’tek şef  Erdoğan”mentalitesini kökleştirmeye çalışıyor. AKP, Türk devletinin,  “tek şef” önderliğinde Sünni İslam-Türk devleti” olduğunu “simgelerle” kafalara yerleştirme konusunda ısrarlı. Bu ise Alevilerin eskisine nazaran çok daha fazla baskı altında tutulmaları, hatta dış mihrakların bir uzantısı olarak gösterilerek, asimile ve göçe tabii tutulmalarını kaçınılmaz kılmaktadır.
    Sunni Müslümanların, Hisristiyanlarla beraber yaşadıkları Bosna, Makedonya, Kazakistan, Sudan, Mısır,Arnavutluk benzeri ülkelere gidip orada, en az 5 çocuk yapın diyerek Sunni islamcı nüfus patlamalarını kışkırtmak, oralarda baş gösteren çelişki ve savaşları derinleştirmek, Erdoğan’ı daha önce bu kadar deşifre etmemişti.
    Daha önce sahtekarlıklarla bazı salon sosyalistlerini kandırıp arkalarına alan AKP yöneticileri, neden aşırı hızla kitle çoğalmasına ihtiyaç duyduklarını artık gizlemeyi gerek duymuyorlar.
    Müslüman nüfus çoğunluğu yaratarak Avrupa’yı içerden tehdit etmeye çalışan Erdoğan, El Kaide’ den daha ileri giderek bunu kurnazca yapmaya çalışiyor. Alevi’lerin, Kürtler’in ve Hiristiyanların yoğunlukta olduğu alanlarda kürtaj, çok doğum kelimelerini ağzına almayan Erdoğan’ın Sunni kitleleri silah olarak kullanma taktiği aslında koyu bir ırkçılığa takabül ediyor. En çok kışkırtma da Müslümanların Hiristiyan’larla sınır teşkil ettikleri alanlarda oldu.
    AKP diktasının sunni islam politikası ile halkların içlerine attığı nefret tohumlarının dışa yansımasının tepkisi işte bu Taksim isyanıdır. Baskının, nefretin patladığı bu direniş kriminal zihniyete karşı  özgürlük haykırışıdır; AKP diktatörlüğüne  başkaldırıştır.
    Taksim isyanı, totaliter yeni Osmanlıcı, 1980 darbesinden devralıp “muhafaza” ettiği tüm eski engelleri ve yeni inşa ettiği tekadamcı totaliter rejimin zaman içinde tamamen tasfiye edileceği gerçeğini ortaya koydu. 
    Değişecek kurumlar  arasında devletin tüm organları, polis ve askeri mekanizma, insanlık düşmanı Diyaneti, sayabiliriz. Geçmişte Türkiye’nin ayağına bağ olan tüm siyasi yapılanma türlerinin, bürokratik yapılanmaların ve eski ideolojilerin aşılacağı gerçeği ufukta görünüyor.
    Geçmişten gelen ve insanlara sığınılacak liman olan eski ideolojilere gerek duyulmayacağı bir atmosfere doğru yol alıyor Türkiye. İnsanlar eskiden sığındıkları bu ideolojilerin ve kimliklerin, artık kendilerine ayak bağı olduğunu daha iyi anlayabilirler. 
     
    Sevgi ve Saygılarla
    Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey

    ———————————————————————-
    Esin Duran,
    Selda Suner,
    N. Gök,
    Ferdi koçkar
    Yeliz seren
    Pelin Moda,
    Bedri Engin,
    Nazmi Dogan,
    Sevda Suner
    Sezer Aşkın,
    H. Datvan,
    Salih Demir,
    Nizamettin Duran
    A. Demir
    Melahat Baykara,
    ismail çekmez.
    Aydin Nizam
    Uğur Demir
    Ismail B. Cenk,
    Tekin Balkic
    Selma Altuntaş,
    Murat Koç
    Filiz Serin,
    Nedim Serin,
    Vedat Koçak,
    Salih Birdal,
    Erdal Cömert
    Ismail Bulak
    Ahmet Meriç
    Mustafa Gur,
    Hasan Zafer
    Bahar Ünsal
    Osman B.
    Ayse bahar
    Metin Maslak
    H. Maslak
    Dilek Solak
    zeynep içkaya
    Sevda maslak
    Sercan Gezmiş
    Aynur Balkaya
    İpek Doğan
    Nazım Doğan
    Murat Doğan
    esin erkan
    Beyhan erdem
    n. erdem
    İsmail Deniz
    Ayten BARAK
    Ugur Birdal
    Ahmet Tan
    Yıldırım Kongar
    Selma Kongar
    Birol Aytekin
    Hatice Gül
    Ibrahim Erkin
    Kemal erdem
    Rıza Akdemir
    Mehmet Coskun
    Hüseyin demir
    fethi killi
    Yeliz Ender
    Mustafa Ender
    Ugur Basak
    Kemal Dektaş
    Ayten Ilkdal
    Nuri Aktanır
    Metin Koc
    Sevgi Ender
    Burhan Kulakçı
    Oğuz Duran
    Burcu Kanter
    Aysel kanter
    Erol kanter
    Layla SOLGUN
    M. Oktay
    Kemal Aktas
    Yelda tekinoglu
    Orkun Keskin
    T. Vural
    Oğuz şen
    Nur Şen
    Ismail çaykara
    Burhan Orkal
    D. Kahan
    Seher Yıldız
    Esra akkaya
    Mehmet Uzan
    Yeliz IŞIK
    Seyhan İlknur
    Osman Çekiç
    esma yıldız
    Murat Çetindal
    Ali OkyarMusa Tekin
    Aslı Birdal
    Nazmi Doğan
    İnci Gür
    L. Okar
    Mustafa Karkaya
    Omer Aytac
    Mürsel Bozkır
    Zeynep Şengül
    Gülcan Iğsız
    Murat Nidar
    şemsi Kaya
    Ayten Ekşi,
    Eda leman
    nermin ışıl
    D. Polat
    Kadir Erdem
    Serdar OKTAY
    Mehmet Özdemir
    Mustafa Erkan
    Nuri AKTAS
    Emine AKTAS
    O. Kadir Ergun
    Metin Kurca
    Sedat Isiklar
    Filiz Bag
    Kadir Baskale
    Sevim Varlik
    Hasan Mesut Akkaya
    Necmi Guler
    Erhan Isguz
    Meral Okur
    Bilge Okyaz.
    Kemal Koç
    L. Mirakoğlu
    Oktay Kızılcık
    Mehmet Yavuzgil
    Erdal Polat
    Hüsnü oktay
    k. Sankay
    Ahmet tekin.
    Semra Kaya
    Mustafa Çiçek
    Kayhan Göçkaya
    Erdal Solgun
    Mehmet Solgun
    Esra Solgun
    N. Altik
    Oguz Karakış
    Leyla Mert
    Işık mert
    D. Öksüz
    Erdem Yılmaz
    Ayse Eltan
    S. Guner
    M. Deniz Ok
    Mehmet İnce
    Huseyin Cinar
    Meltem Cinar
    Berk Cinar
    L. Demirkaya
    Huseyin Çilek
    Ayten Irmak
    D. Okdere
    Ali Uskan
    Berdan Temiz.
    H. Baskale
    Murat Gülay
    Esra Gülay
    Mustafa Akyol
    A. jale Kol
    M. Kol
    Tamer Oktay
    Aslan Burukoglu
    I. Demir
    Nurettin Akdal
    Uzan Kara
    ismail Igdır
    Ali Serin, Gül Akın, esra Serin
    Nuri Şen
    Hasan.Y. Balci
    Mehmet Yucel
    İsmet C. Koray
    salih Söğütlü
    Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
    Ali Dem. Sarahoğlu
    ***********************************************************************
     
    TAKSİM’E  VE  ÇAMLICA’YA  CAMİ   İSTEMİYORUZ. YENİ SULTANLARA HAYIR!
     
    İMZA KAMPANYASINA KATILALIM…
     
    http://www.change.org/petitions/başbakan-yuksek-bina-yapmayın-demis-peki-ya-camlica
     
    Çamlıca ve Taksim’e kazma vurmanıza rızamız yok, bu sizi ilgilendirmiyor mu? #Camlica – Kampanyaya İmza Ver!
    Kampanyaya İmza Ver
     

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın