KAVİMLER KAPISI’NDAN ENERJİ KORİDORUNA

Tarihte kavimler kapısı olan coğrafyamız, bugün de enerji coğrafyalarının kesişim noktası, transit kapısı ve enerji koridorudur: Kuzeyde petrol ve doğal gaz zengini Rusya, güneyde petrol ve doğal gaz zengini Ortadoğu,  doğuda Hazar enerji havzası…

Kuşkusuz bu durum bir zenginliktir ama bu zenginlikten yararlanabilmemiz öncelikle ne kadar bağımsız olabildiğimize, sonra da çevremizde bir barış kuşağı olup olmadığına bağlıdır. Aksi takdirde emperyalist bir gücün sadece boru bekçisi olabiliriz!

IRAK’IN ÜRETİMİ 2,5 KAT ARTACAK

Türkiye açısından şartlar bu anlamda avantajlı değildir. Zira hem ABD’ye bağımlı bir rejim mevcuttur hem de etrafımız, dâhil ve hatta sebebi olduğumuz, sorunlarla doludur.

Oysa önüne havuç olarak Kerkük petrolleri ve “Kürtlerle birlikte büyüme” projeleri konulan Türkiye’nin, bunu reddedip bölge merkezli dış politikayla coğrafyasının bu avantajını ülke ve bölge yararına kullanması mümkündür.

Çünkü etrafımızda şu projeler vardır:

A) Irak günlük 3,5 milyon varillik petrol üretimini 8 milyon varile çıkarmayı hedefliyor.

Güneydeki petrolünün tamamını Körfez üzerinden ihraç eden Irak’ın bu hatta kapasitesi artık dolmuştur ve Bağdat’ın gündeminde iki yeni hat vardır:

1) Ürdün üzerinden Akabe limanı.

2) Irak’ın da petrolünü sevkedebileceği, Batı’nın Suriye saldırısı nedeniyle askıda kalan İran-Irak-Suriye hattı.

GÜNEY-KUZEY HATTI İLE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ

Ve bir de Irak’ın güneyini kuzeyine bağlayan, oradan da Türkiye’ye ulaştırılan hat var…

Böyle bir hat enerji çevrelerinde konuşulmaya başladı. Hatta geçen hafta 13. Türkiye Uluslararası Petrol ve Gaz Konferansı’na katılan Irak Petrol Bakanı Abdülkerim Luaybi bu hedefin işaretlerini verdi.

Ancak bunun gerçekleşmesi Türkiye’nin önüne konulan Kerkük petrolü ve “Kürtlerle büyüme” havucunu reddetmesine, Bağdat’a rağmen Erbil’le anlaşmalar yapmaktan vazgeçmesine bağlıdır.

Irak’ın toprak bütünlüğünü pekiştirecek bu proje, Türkiye’nin siyasal birliğinin de bir teminatı olacaktır. Ankara’nın toplam kazancı, Kuzey Irak petrollerinden elde edebileceği kazançtan misliyle fazla olacaktır.

NABUCCO YOK VERİMLİ KOMŞULUK VAR

Ankara “Ukrayna karıştı, AB’ye enerji taşımakta avantajlı hale geldik” kolaycılığından kaçınmalı ve toplamı dikkate almalıdır. Çünkü toplamda daha şu projeler vardır:

B) Rusya’nın da katkısıyla tehditleri savuşturan ve Batı’yla masaya oturan, izolasyonu kıran ve yavaş yavaş ambargoları kaldırtan bir İran, Türkiye için büyük avantajdır.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani‘nin gelecek ay ülkemize yapacağı “ticaret hacmini 30 milyar dolara” çıkarma perspektifli ziyaret iyi değerlendirilmelidir.

C) İsrail-Güney Kıbrıs ortaklığıyla bulunan doğal gaz, Tel Aviv’in de saptadığı gibi en az maliyetle ancak Türkiye üzerinden taşınabilir.

ABD’den bağımsız davranabilecek bir Ankara bu gerçeği birincisi Türkiye’nin, ikincisi KKTC’nin ve üçüncüsü İran’ın, dolayısıyla bölge barışının yararına değerlendirebilir.

Türkiye’nin bu projeye ABD üzerinden evet demesi ise üç avantajı da dezavantaja çevirecek, ülkemizi yeniden “boru bekçisi” konumuna itecektir.

D) Batı’nın Nabucco projesinin çökmesi, içinde Rusya, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın olduğu tüm projeleri güçlendirdi, hacmini büyüttü, çapını genişletti.

MİLLİ BİR HÜKÜMET YAKICI İHTİYAÇ

Peki Erdoğan hükümetinin yönettiği bir Türkiye, ABD’ye rağmen bu avantajları kullanabilir mi?

Zira bu avantajların kullanılabilmesi Ankara’nın Rusya ve İran’la yakınlaşmasına ve  Suriye ile Irak düşmanlığından vazgeçmesine bağlıdır.

Erdoğan için bu mümkün mü?

Yoksa Türkiye bu tarihi şartları Erdoğan’dan kurtularak mı kazanca dönüştürecek?

Göreceğiz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Nisan 2014

  1. Yorum bırakın

Yorum bırakın