Hani bilimsel bir kanun vardır ya, “madde boşluk kabul etmez” diye… İşte Mahmut Şen bu kanundaki maddenin cisimleşmiş ve Aydınlıkçı olmuş halidir.
Nerede bir boşluk görse, oraya koşar, o işi omuzlar, sırtlar…
O işe koşarken de hiç “acaba yapabilir miyim” diye düşünmez, tereddüt etmez, “yapabilediğim kadarı,hiç yapılmamasından daha iyidir” der ve o boşluğu doldurur, o işi yapar!
İşte bu özellik “yeni insanın” ilk filizine bir örnektir… Mahmut Şen yeni insanın ilk filizlerindendi ve geleceğin fidanlarının öncüsüydü…
SUNUCU YOKSA MAHMUT VAR!
Bu özelliğin nasıl bir erdem olduğunu anlatabilmek için anlatmalıyım: Ulusal Kanal’ı kurduğumuz zamanlardı. Gece binada güvenlikçiydim Mahmut‘la birlikte ve aynı zamanda binada birlikte yaşıyorduk..
Partimizin, gazetemizin, televizyonumuzun olduğu bina, evimizdi, karagahımızdı, kalemizdi…
Sabahları da saat 07.00-09.00 arasında gazeteleri sunma programı yapıyordum. Bir gün gazeteleri sunduktan sonra anahtarını alıp partimizin emekçilerinden Şinasi Gökçe‘ye gittim; duş alacak, iki parça da çamaşır yıkayıp televizyona dönecektim.
Çamaşırları beklerken, duşun da rehavetiyle uyumuşum. Kalktığımda üç saat geçmişti. Hemen toplarlanıp televizyona koştum.
Binaya girdiğim anda herkes nerede kaldığımı sordu. Meğer ben üç saat değil, aslında 27 saat uyumuşum!
Şinasi Gökçe ve ev arkadaşları gece gelip eve girememiş, Yayın Koordinatörümüz Işık Soner Perinçek öyle çok çaldırmış ki, telefonumun şarjı bitmiş…
Fakat asıl bombayı Genel Yayın Yönetmenimiz Ferit İlsever‘in yanına çıkınca öğrendim. Meğer ben gelemeyince, ekranda boşluk olmasın diye Mahmut Şen gazeteleri alıp stüdyoya girmiş ve programı sunmuş!
SÖZLÜĞÜNDE ‘YAPILAMAZ’ YOKTU
Bakınız, bu sıradan bir olay değildir ve ancak o yukarıda anlatmaya çalıştığımız yeni insan tipinin ilk filizlerine ait bir erdem örneğidir, sorumluluk bilincidir.
Çünkü Mahmut Şen programcı değildir, sunucu değildir, televizyona hiç çıkmamıştır ama boşluğu görünce tüm bunları hiçe sayıp ekrana çıkabilmiştir!
Hiçbir televizyonunda yaşanamayacak böyle bir olayı anlayabilmek kolay değildir. Mahmut Şen, yeni insan tipinin o ilk filizi olarak, “yapabilir miyim” diye hiç düşünmemiş ve ekranın boş kalmasındansa, yapmaya başlamın ve yapılabildiği kadarını yapmanın o büyük davranış biçimini sergilemiştir bize…
Sözlüğünde “yapılamaz” kelimesi bulunmayan örnek devrimciydi!
EMEKÇİ DAMARIMIZDI
Bu öyle bir örnektir ki, Aydınlıkçıların kaptanı olan Ferit ağabey Mahmut Şen‘in bu davranışını her Ulusal Kanal Gönüllüleri yemeğinde, her Ulusal Kanal kuruluş yıldönümü töreninde anlatır… Anlayabilelim diye döne döne anlatır…
Mahmut Şen‘i Aydınlık’ın, Ulusal Kanal’ın ve Vatan Partisi’nin önünden dün uğurlarken de, Ferit ağabey işte bu örneği anlattı…
Çünkü bu örnek, bizim ışığımızdır; partimizin emekçi damarının kuvvetine işaret etmektedir, nereden nereye geldiğimizi göstermektedir.
Ve daha önemlisi kurulmakta olan yarınların habercisidir!
GÜLE GÜLE CAN ARKADAŞIM
Mahmut Şen sıradan bir insan değildi, sıradışıydı…
Zalime karşı hançer olurdu, mazluma karşı gül yaprağı…
Ezene karşı dik dururdu, cesaretle ayağa kalkardı, mert ve yiğitçe karşı çıkardı ama ezilenin gözyaşına mendil olurdu…
Aydınlıkçıların süvarisiydi, Partimizin fedaisiydi…
O güzel Aydınlıkçı, dün o güzel atına binip gitti…
Güle güle can kardeşim, güle güle can arkadaşım…
Güle güle yoldaşım…
Anıların mücadelemize ışık tutacak…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
10 Mart 2015