AKP tek başına iktidar olamadı, peki ne olacak? 45 günde erken seçim mi? Kuşkusuz olası ama hem Erdoğan hem de Davutoğlu 45 gün sonra yapılacak bir seçimde yüzde 30’un altına düşme olasılığı riskini alamaz!
Bu durumda koalisyon kaçınılmaz: AKP’nin HDP, CHP ya da MHP’yle yapacağı koalisyon seçenekleri ile bir de Dursun Çiçek gibi yeni CHP milletvekillerinin önerdiği CHP-HDP-MHP seçeneği var. Kuşkusuz kağıt üzerinde…
Devlet Bahçeli sonuçlar belli olduktan sonra koalisyona dahil olmayacağını ilan ederek kağıt üzerindeki dört seçeneği ikiye düşürdü. Bahçeli‘nin hesabı basit: AKP’li ya da HDP’li bir koalisyonla güç kaybetmeyip, erken seçimi zorlamak ve daha da güçlenerek çıkmak!
Bu durumda kağıt üzerinde AKP’nin ya HDP’yle ya da CHP’yle koalisyon kurma olasılığı kaldı. Kuşkusuz bir de “azınlık hükümeti” seçeneği var ki, onu sona bırakıyorum…
AKP-CHP KOALİSYONU İHTİMALİ
Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi AKP’yle koalisyona sıcak bakıyor. Washington’un da istediğinin bu olduğu anlaşılıyor. Zaten “Derviş programı” iki partiyi koalisyon ortağı yapacak nitelikte. Bir de Açılım’ı bu kez “kurucu parti” ile taçlandırma hedefi var.
Ancak bu koalisyonun iki parti için de maliyetleri büyük. “CHP zihniyeti” vurgusuyla AKP seçmenine kodlananlar Davutoğlu açısından ayrı bir zorluk, bu kadar çarpışmadan sonra dönüp Erdoğan‘ın partisiyle ortak olmak Kılıçdaroğlu açısından ayrı bir zorluk…
Daha şimdiden Ali Özgündüz gibi etkili isimler AKP-CHP koalisyon seçeneğine karşı tavır koymakta ve CHP Genel Merkezi’nin önünde protesto çadırı açma uyarısı yapmaktadır.
Özetle bu koalisyon seçeneği her iki partiyi de bölebilecek etkidedir!
DEMİRTAŞ SEÇMENE SÖZÜNÜ TUTABİLİR Mİ?
Selahattin Demirtaş, seçim süreci boyunca Erdoğan karşıtlığından maksimum yararlanabilmek için “ödünç seçmene” sürekli “AKP’yle koalisyon yok” mesajı verdi. Sonuçlar belli olduğunda da bu sözünü yineledi.
Peki Demirtaş bu sözü Öcalan‘a rağmen tutabilir mi? Elbette çok zor ama yüzde 13 gibi bir artısı var. O nedenle Öcalan için 13 yerine 10,5 gibi bir sonuç belki de daha yararlı olacaktı! Baksanıza şimdiden AKP’den HDP’ye “Öcalan’ı İmralı’ya mahkum ettiniz” anafikirli mesajlar yönelmekte…
Aslında Erdoğan‘ın HDP’nin barajı aşmasına itirazlarından biri de bu nedenleydi. Kuşkusuz ilk sırada HDP’nin vekillerinin çoğunun AKP hanesine yazılacağı gerçeği vardı. Fakat Öcalan‘la yürüttüğü sürece fazla aktör katmama, hele de etkili aktör katmama ihtiyacı da Erdoğan için kritik önemliydi.
AZINLIKHÜKÜMETİ SEÇENEĞİ
Az öznelilik ihtiyacı sadece masanın PKK tarafı için değil, AKP için de geçerliydi. Erdoğan‘ın Hakan Fidan‘ın istifasına itirazı en çok da bu nedenleydi.
Ve şimdi, AKP’nin çözülmeye başlamasıyla bu daha da problematik olmaya başladı. Örneğin Sevilay Yükselir‘in önce seçimlere üç gün kala AKP yerine oyunu HDP’ye vereceğini ilan etmesi, ardından seçimlerden bir gün sonra Yalçın Akdoğan‘ın açıklamalarının Erdoğan‘ı sıkıntıya soktuğunu iddia etmesi önemli bir çatışmaya işaret ediyor: Hakan Fidan – Yalçın Akdoğan çatışması!
Açılım’ın Efkan Ala‘yle birlikte üç önemli aktöründen ikisinin bu çatışması, yeni ve AKP açısından zorlu bir süreci işaret ediyor. Problem şu: Öcalan 2013’te Erdoğan’la yaptığı “özerklik karşılığı başkanlık” anlaşmasını yürürlüğe sokabilecek mi? Yüzde 13 alan HDP bu anlaşmaya uyacak mı?
Çok bilinmeyenli bu denklemin Erdoğan açısından en uygun çözümü, sona bıraktığımızı söylediğimiz “azınlık hükümeti” formülüdür: HDP koalisyon ortağı olmadan AKP’ye dışarıdan destek vererek hem Öcalan’ın anlaşmasını uygular hem de “ödünç seçmenine” erken kazık atmamış olur. Erdoğan da bu yöntemle 45 gün sonra olacak bir erken seçimi 1 yıla kadar uzatabilir. Bu süreçte “safları sıklaştırma” politikasıyla Gül’ün yeni hamlelerine karşı zaman kazanır.
Bu seçenek Obama sonrasına hazırlanan Washington’dan da onay alacaktır!
Sonuç mu? Her durumda sistem içi çözüm yoktur ve en erkeni olmasa da, erken bir seçim kaçınılmazdır!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
9 Haziran 2015