Türkiye’nin hem IŞİD’i hem de PKK’yi hedef alması kafaları karıştırdı. Zira “İncirlik mutabakatı”na kadar mevcut tablo şöyleydi: IŞİD ile PKK(PYD) çatışıyor ve ABD de IŞİD’e karşı daha aktif işbirliği sağlaması için Ankara’ya bastırıyordu.
ABD “İncirlik mutabakatı” öncesi şu noktaya geldi: Nasılsa Afrin-Kobani hattı ile koridorun iki parçası birleştirildi, bunu üçüncüsüyle birleştirmeye zorlayarak Ankara’yı kaybetme riski yaratılmamalı!
Zira Ankara’da Obama‘dan gelecek bir telefonla her mutabakata evet diyecek bir iktidar da var, doğrudan ABD’nin ana hedefine göre konumlanılması gerektiğini savunanlar da…
Hatta ikisinin arasında durarak zaman kollamayı esas alan bir odak da…
ANKARA’YI YATIŞTIRMA FORMÜLÜ
İşte bu ikili (hatta üçlü) yapı, yeni süreci iç içe geçmiş farklı süreçler olarak ilerletiyor. Şöyle anlatmaya çalışalım:
Örneğin AKP Hükümeti, ABD’nin ana hedefine eklemlenmeyi iktidarının devamı olarak görüyor ve bu nedenle İncirlik mutabakatına evet diyor.
ABD ise karşılığında AKP Hükümetini “Afrin-Kobani’ye evet ama Ceablus’la birleşmesine hayır” noktasına mecbur ediyor.
Fakat daha önemlisi ABD İncirlik mutabakatının karşılığında Ankara’nın PKK’ye “had bildirmesine” belli ölçülerde onay veriyor. Böylece AKP’yi baskılayan kesimleri de yatıştırmış oluyor.
Burada ABD açısından önemli olan Türkiye’yi İncirlik mutabakatıyla “bağlamış” olması ve Ankara’yı “Afrin-Kobani” koridorunu kabule belli ölçülerde getirmiş olmasıdır.
Nasılsa Washington için koridor bugünden yarına tamamlanması gereken aciliyette değil!
AKP’NİN GÜVENLİ BÖLGE HEDEFİ
Kuşkusuz meselenin bu boyutu iç politikayla ve içerideki iktidar kavgasıyla ilgili…
Ama meselenin bir de dış boyutu var. Oradaki tablo ise Türkiye’nin aleyhine, şundan:
AKP Hükümeti’nin hedefi ne? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şöyle açıklıyor: “Hedefimiz IŞİD tehdidini ortadan kaldırmaktır. IŞİD tehdidi ortadan kalkınca, kendiliğinden güvenli bölgeler oluşacaktır.”
“IŞİD: Kara Terör”ü okuyanlar, ABD’nin IŞİD stratejisinin hedefinin “IŞİD’den boşaltılacak alanları Kürt örgütlerinin denetimine bırakmak” olduğunu anımsayacaktır.
Washington IŞİD’den boşaltılacak alanları güvenli bölge, kanton, özerk bölge ilan ederek Suriye’yi parçalamaya çalışıyor.
Peki AKP Hükümeti “IŞİD tehdidi ortadan kalkınca kendiliğinden güvenli bölgeler oluşacak” derken, o bölgelerin hangi kuvvetin denetimine geçeceğini hesaplıyor? ÖSO’nun mu? Türkmenlerin mi? Peki pratikte bu mümkün mü?
ŞAM’LA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ
Kategorik bir doğrudur: Şam yönetimini zayıflatan her olay, Türkiye’nin aleyhinedir.
Suriye’de Şam yönetiminin egemenliğinden koparılarak kurulacak her güvenli bölge Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracağı için Türkiye’nin de toprak bütünlüğünü hedef alır.
ABD’nin istediği gibi PKK-PYD egemenliğinde güvenli bölge yerine, Türkiye’nin istediği gibi ÖSO egemenliğinde güvenli bir bölge kurulsa bile, bu gerçek değişmez. Kaldı ki güvenli bölgelerin PKK yerine ÖSO’ya bırakılabilmesi kağıt üzerinde bile bir seçenek değildir!
Meselenin esası burasıdır. Israrla Amerikan koridorunun ancak Suriye’yle anlaşarak engellenebileceğini savunmamız bu nedenledir.
Zira ABD’yle işbirliği yaparak ABD planını bozmak mümkün değildir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
26 Temmuz 2015