Erdoğan‘ın “Kobani düştü, düşecek” sözlerini ettiği günlerde tartıştığımız tezlerden biri de şuydu: “ABD ile Türkiye Kobani’de piyon savaşı yapıyor.”
Bu teze göre PKK ABD’nin, IŞİD de Türkiye’nin piyonu olarak Kobani’de çarpışıyordu.
Bu tezin doğal olarak üç sonucu vardı: Birincisi Açılım bitmişti, ikincisi PKK dibe vurmuştu, üçüncüsü de haliyle Erdoğan milliydi.
IŞİD VE PKK’NİN İŞLEVİ
Bu teze itirazımızı “Erdoğan karşıtlığı” ile değil, ABD’nin Kürt Koridoru stratejisine ve bu strateji içerisinde PKK ve IŞİD’in nasıl konumlandırıldığına bakarak temellendirdik.
Obama‘nın stratejisine göre IŞİD’e karşı bir koalisyon kurulacaktı ve bu koalisyon havadan, Kürt örgütleri karadan vurarak IŞİD’i geriletecekti. IŞİD zaten Arap ve Türkmenleri sahadan sürdüğü için boşaltılan alanlar Şam ya da Bağdat’a değil, IŞİD’le sözümona savaşan Kürt örgütlerinin egemenliğine bırakılacaktı.
Bu strateji içinde IŞİD’in koridoru açan, PKK’nin de koridora yerleşen bir işlevi vardı. Sahada, örneğin Kobani’de karşı karşıya gelmeleri bu gerçeği değiştirmezdi.
Nitekim şu olguları sıralayarak ABD ile Türkiye’nin Kobani’de piyon savaşı yapmadığını, tersine ABD’nin Türkiye’yi de dahil ederek koridor inşa ettiğini belirttik: AKP Hükümeti, hem de 29 Ekim’de, Barzani‘nin peşmergelerine Türkiye üzerinden koridor açtı ve peşmergelerin Kobani’ye yardıma gitmesini sağladı; Peşmerge koridoru ile Irak ve Suriye’deki koridorları Türkiye üzerinden lehimledi; IŞİD’e karşı çarpışması için ÖSO’yu Kobani’ye gönderdi; binden fazla PYD-YPG’li yaralının Türkiye hastanelerinde tedavi edilmesini sağladı; HDP’li belediyelerin Kobani’ye yardım yapabilmesi için sınırı açtı.
Yani Erdoğan‘ın “Kobani düştü düşecek” sözü, sözden ibaretti; AKP Hükümeti sahada fiilen Kobani savunmasındaydı, Erdoğan Kobaniciydi!
Haliyle itiraz ettiğimiz tezin üç doğal sonucu da kısa zamanda boşa düştü: Açılım bitmemişti; evet tıkanmıştı ama Dolmabahçe mutabakatıyla o tıkanma aşılmıştı. PKK dibe vurmamıştı, tersine tarihinde en güçlü olduğu dönemini yaşıyordu ve göstergesi de HDP’nin aldığı yüzde 13 oydu. Erdoğan milli hamleler yapmıyor, tersine “deliğe süpürülmemek” için manevralar yapıyordu.
DÜZELTMENİN ANLAMI
Tüm bunları Erdoğan‘ın son çıkışı nedeniyle anımsattık. Erdoğan “Kobani düştü düşecek” şeklindeki sözünün çarpıtıldığını belirterek şöyle diyor: “Kobani’nin düşmesinin Türkiye’ye kazandıracağı bir şey olmaz. Nitekim ÖSO ve peşmergenin Kobani’nin imdadına koşmalarına imkan sağladık. Tüm bunları Kobani düşmesin diye yaptık.” (Yeni Şafak, 2 Ağustos 2015)
Bitmedi, Erdoğan “Obama ‘Kobani 2 güne kalmaz düşer’ dedi. Obama’ya ‘Kobani düşmemeli’ dedim” bile demektedir!
Peki bu açıklama nereden çıktı? Erdoğan neden Kobani’yle ilgili sözüne bir düzeltme yapma ihtiyacı duydu? Şu üç nedenle:
1) Ağustos sonu ya da Eylül ayında Washington’a gideceğini açıklayan Erdoğan ziyaretin içeriğinin Obama‘yla 22 Temmuz’da yaptıkları telefon görüşmesinin devamı niteliğinde olduğunu belirtti. Yani İncirlik mutabakatı ilerletilecek ve Rusya’nın Moskova konferansını da kapsayan çok yönlü girişimi baltalanmaya çalışılacak!
2) İncirlik mutabakatının özetle “Kuzey Irak’ta PKK’yi vur ama Kuzey Suriye’de PYD kantonlarını tanı” anlaşması olduğunu belirtmiştik. Kobani düzeltmesi bu anlaşmanın gereğidir.
3) Erdoğan “HDP üzerindeki PKK baskısını hafifletme, HDP’yi ayrıştırma ve Öcalan’ı tek adam pozisyonunda rahatlatma” çizgisini beslemek için bu düzeltmeyi yaptı. Arınç‘ın “hangi partiyle koalisyon kuracaksak kuralım, çözüm sürecini ismi dahil, yöntemleriyle varacağı noktayla yeni baştan ele almaya mecburuz” sözü önemli.
Kısacası Erdoğan saltanatını sürdürebilmek için her türlü manevrayı deneyecektir. Türkiye’nin devrimci ve milli kuvvetleri işte bu gerçeğe göre siyaset üretmelidir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Ağustos 2015