Rusya’nın askeri müdahalesi Suriye’de ve bölgede önemli sonuçlara gebe. Üç gündür süren askeri hava operasyonlarının ilk sonuçlarını şimdilik şöyle not edebiliz:
1) ABD PLANI GERİLETİLDİ
Rusya’nın askeri müdahalesi, ABD’nin Suriye hedefini kısa dönemde gerçekleştirmesini engelledi. Kuşkusuz “Basra’dan Doğu Akdeniz’e koridor” kurma hedefi Washington için stratejiktir ve önümüzdeki on yıllarda da bu hedefin peşinde koşacaktır, koşmaya çalışacaktır.
2) ESAD’I DEVİRME HAYALİ BİTTİ
Rusya’nın askeri müdahalesi, AKP’nin Esad’ı devirme, Suriye’yi parçalama, Halep’i ele geçirme, güvenli bölge kurma gibi hedeflerini boşa çıkardı.
3) ŞAM’LA ANLAŞMANIN ANKARA İÇİN ÖNEMİ
Türkiye için, TSK ve Türkiye’nin milli kuvvetleri için, Suriye’yle anlaşmadan Kürt Koridoru’na müdahale edebilmenin pratikte mümkün olmadığı ortaya çıktı. Zira Suriye’yle anlaşma, gerçekte Rusya ve İran’la anlaşmak demekti. Ankara, anlaşmadan Suriye topraklarına girerse, niyeti ne olursa olsun, birincisi bu kötü bir macera olurdu, ikincisi de ABD’nin planlamasına daha çok eklemlenmek zorunda kalınırdı.
Başından beri Kürt Koridoru’na müdahalenin şartı olarak Şam’la anlaşmaya vurgu yapmamız bundandı. Nitekim Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim de aynı şeyi söylüyor: “Davutoğlu ve Türk yetkililer şayet gerçekten terörle mücadele etmek ve Türkiye halkını terörden korumak istiyorlarsa Suriye ile koordinasyonda olmalılar.”
4) AKP İÇİN GÜVENLİ BÖLGE HAYAL OLDU
Rusya, Lazkiye’ye konumlanarak doğrudan İncirlik Mutabakatı’nı ve Handarat’a asker sevkederek doğrudan AKP’nin güvenli bölge planını hedef aldı.
Bu durum şu gerçeği ortaya çıkardı: Türkiye’nin ABD’yle işbirliği yaparak ABD planlarına karşı çıkabilmesi geçekçi değildi. Hem İncirlik Mutabakatı yapıp, hem de ABD’nin Kürt Koridoru’na karşı konumlanabilmek mümkün değildi. Olmadığı artık görülmüştür.
Zira Amerikan Koridoru bir bütündür: Irak’ın kuzeyindeki parça ile Suriye’nin kuzeyindeki parça koridorun bütünleyenleridir. Ankara’nın Irak’taki koridoru tanıyarak Suriye’deki koridora karşı çıkması pratikte işlevsel değildir. Aynı şekilde PKK’nin Irak’ta vurulması ama Suriye’de dokunulmaması da sonuca etkisi bakımından çok yararlı değildir.
Nitekim AKP Hükümeti’nin derdinin Suriye’nin kuzeyindeki koridor olmadığı artık görülmektedir. Davutoğlu’nun BM Genel Kurulu için New York’ta bulunduğu sırada Barzani‘nin internet sitesi Rudaw‘a, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bölgesinin oluşturulması hakkında “Eğer Suriye muhalefetiyle anlaşırlarsa destekleriz” demesi, bunun en sonuncu kanıtıdır!
AKP Hükümeti’nin (TSK’den farklı olarak) 24 Temmuz’dan beri süren terörle mücadeledeki hedefi gerçekte bölgede koridor kurulmasını engellemek değildir; terör örgütünü zayıflatarak “yeni Açılım” masasına güçlü oturmaktır. Erdoğan Açılım’ı bu nedenle kendi ifadesiyle buzdolabında tutmaktadır.
PKK’yi Irak’ın kuzeyinde vuran ama Suriye’nin kuzeyinde PKK’nin siyasi kolunun kuracağı Kürt bölgesine “yeşil ışık” yakan bir anlayışın varacağı nokta, yeniden ama düzlemi yükseltilmiş, adı değiştirilmiş, farklı araçlarla yürütülecek Açılım’dır.
Koridor, güvenli bölge inşa ederek değil, Suriye’nin siyasal birliğini ve toprak bütünlüğünü savunarak engellenir.
Suriye’nin siyasal birliği Esad‘ın desteklenmesiyle, toprak bütünlüğü de güvenli bölgeler kurdurulmamasıyla sağlanır. AKP Hükümeti ise hem Esad‘ı devirmek isteyerek hem de güvenli bölge kurmak isteyerek, pratikte koridorculuk yapmaktadır.
5) ATLANTİK CEPHESİ ÇATLADI
Rusya’nın müdahalesi, Atlantik Cephesi’nde ciddi çatlaklar yarattı. Almanya ve İtalya artık hem Esad‘sız çözümün mümkün olmadığını, hem de Rusya’sız bölgeye barış gelmeyeceğini savunmaktadır.
6) TÜRKİYE’YE ETKİSİ
Diğer yandan bu yeni durumu, Atlantik Cephesi ile Bölge Cephesi’nin çarpışmasında sona gelindiği şeklinde kesinlikle yorumlayamayız. Tersine asıl güç mücadelesi şimdi başladı. Bu süreçte hem Atlantik Cephesi içinde, hem de Bölge Cephesi içinde çatlaklar, kırılmalar hatta yer değiştirmeler yaşanacaktır.
Örneğin Türkiye’nin AKP Hükümeti nedeniyle Atlantik Cephesi içinde yer alması ancak ulusal çıkarlarının Bölge Cephesi’nde olması, iç siyasete büyük basınç yapacaktır. Öyle ki, bu etken bir iktidar değişikliğini de zorlayacaktır, Açılımcılık ve Koridorculuk gibi tüm Amerikancı eğilimleri de bitirebilecektir. Kuşkusuz iç dinamiklere bağlı olarak…
Mehmet Ali Güller
4 Ekim 2015
#1 by Ali han on 04/10/2015 - 12:21
Fevkalade doğru bir saptama