Dışişleri Bakanlığı’nın arka arkaya ABD ve Rusya büyükelçilerini çağırıp PYD’ye destek konusunda “her iki ülkeyi de” uyarmasının özel önemi var.
Nitekim Ankara bir haftadır Suriye’de Rusya-Esad-IŞİD-PKK arasında ittifak olduğunu ve Ankara’daki bombanın da PKK-IŞİD işi olduğunu savunuyor. Bu bakış açısı haliyle Türkiye’yi bölgede ABD’ye iyice yapıştıracaktır!
Baştan belirtelim: Rusya’nın Kürt hamlesi ile Washington’un Kürtlere dayanan planını aynı sepete koymak mümkün değil. Çünkü her iki ülkenin bu konudaki yaklaşımı arasında değil bir benzerlik, tersine kökten bir karşıtlık var.
AMERİKAN KORİDORU
ABD’nin bölgedeki temel hedefi ne? Basra’dan Doğu Akdeniz’e koridor inşa etmek.
Washington bu hedefin gereği olarak iki kez Irak’a saldırdı ve orada ilk koridoru kurdu. Washington 5 yıldır da Suriye’ye saldırıyor; Irak’taki koridoru Suriye’nin kuzeyinden Doğu Akdeniz’e bağlamak için…
ABD için Kürtlerin “stratejik değeri” bu koridorun üzerinde bulunmalarından geliyor, yoksa emperyalist tekeller için bütün halklar aynıdır; kullanılır, sömürülür vs.
Rusya’nın Suriye’de silahlı müdahale dönemi başlatması, işte doğrudan ABD’nin bu koridorunu hedef almaktadır. Hem koridorun inşa edileceği yerleri vurarak ve Esad’ın o bölgelere çıkması için önünü açarak, hem de Kürtleri kendi planına dahil etmeye çalışarak!
OBAMA VE PUTİN’İN KARŞIT PLANLARI
Obama‘nın planı şuydu özetle: ABD ve müttefikleri havadan, Kürt örgütleri karadan vuracak ve IŞİD’den arındırılmış bölgeler kurulacak. Haliyle o bölgeler, karadan vuran Kürt gruplarının egemenliğine geçecek!
Putin‘in planı ise şöyle: IŞİD’e karşı Bağdat, Şam ve Kürt örgütleri ittifakı kurmak.
Washington’un planında Bağdat ve Şam, Kürtler aracılığıyla zayıflatılacak ve bölünecek ülkelerdir. Moskova’nın planında ise Kürtler, Bağdat ve Şam’a müttefik yapılmak istenmektedir. Kuşkusuz bu “siyasal birlik ve toprak bütünlüğü” demek olacaktır.
Nitekim Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, PYD lideri Salih Müslim‘le yaptığı görüşmede masaya önce “Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına alan” Cenevre Mutabakatı’nı koydu.
Aslında Moskova öncelikle ABD’nin elinden Kürt kartını almaya çalışıyordu. O kart alındığında hem ABD’nin koridor planları öznesiz kalacak hem de meseleler toprak bütünlüğü içinde çözülebilecekti.
ABD’NİN ÜÇ HAMLESİ
Atlantik Cephesi bu gelişme üzerine üç hamle yaptı:
1) Pentagon Eğit-Donat’ı güncelledi ve Suriyeli muhalifleri eğitmek yerine doğrudan Kürt gruplarını donatacağını ilan etti.
2) ABD, ÖSO bünyesindeki bazı grupların da bulunduğu Arap örgütlerini PYD/YPG ile “Suriye Demokratik Güçleri” adı altında birleştirdiğini duyurdu.
3) Gladyo, Ankara’daki bomba ile Ankara’ya “Açılım’a dön” ve PKK’ye “Rusya’ya yanaşma” mesajı verdi.
Bu üç hamlenin ardından ABD “YPG-Arap” ordusuna 17 konteyner dolusu ve 50 ton ağırlığında silah ulaştırdı.
İşte Ankara’nın tepkisi bu noktada geldi. PYD’nin PKK’den farkı olmadığını savunan Ahmet Davutoğlu silahların “Türkiye’de kullanılması halinde” PYD’yi vuracaklarını ilan etti!
Salih Müslim‘in Davutoğlu‘na yanıtı ise şu oldu: “Bu silahlar ancak bize yeter!”
AKP’NİN TSK’Yİ SURİYE’YE SÜRME ÇABASI
Durum böyleyken Ankara’nın Washington ile Moskova’ya aynı uyarıda bulunması stratejik konumlanma açısından vahimdir.
Rusya’nın müdahalesi Türkiye’ye Suriye yanlışından dönme fırsatı sağlamışken, AKP Hükümeti’nin bu fırsatı tersine zorlayıp TSK’yi daha çok Suriye’ye angaje etmeye çabalaması, önümüzdeki en sıcak sorundur.
Zira o çaba Türkiye’yi ABD’ye daha çok eklemleyecek ve en sonunda Amerikan Koridoru’na bekçiliğe dönüşecektir!
Mehmet Ali Güller
15 Ekim 2015