1 Kasım’da AKP’nin yeniden 2011 başarısını yakalayarak tek başına iktidara gelmesi Türk-Amerikan ilişkilerine nasıl yansıyacak?
Örneğin eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman‘ın iddia ettiği gibi “stratejik ortaklık bitti” mi? (Aydınlık, 3 Kasım 2015).
STRATEJİK DEĞİL MODEL ORTAKLIK
Öncelikle belirtelim, Edelman‘ın, daha dorğusu Edelman‘ın başkanlık ettiği grubun hazırladığı bu rapor oldukça sübjektiftir. Bu biraz da Edelman‘ın Obama yönetimine muhalif olmasından ve Türkiye’deki görevi sırasında Erdoğan‘la yaşadığı problemlerden kaynaklanıyor.
Erdoğan‘ın 2005 yılında randevu taleplerini reddettiği ve “istenmeyen adam” pozisyonuna düşürdüğü dönemin ABD büyükelçisi Edelman, o günden beri Erdoğan konusunda “takıntılı” bir konumdadır. Bu durum onun 10 yıldır hazırladığı her rapora yansıyor. Öyle ki, en sonunda Erdoğan‘ı “antiemperyalist” bile ilan ediyor! Hatta Obama‘yı Erdoğan‘a kredisi nedeniyle suçluyor!
Ancak 75 sayfalık rapora bir bütün olarak bakıldığında, temel mesajın “stratejik ortaklık bitti” iddiası olmadığı görülüyor ve o fasılda şöyle deniyor: “Şimdi, bir zamanlar stratejik ortaklık olan ilişki, en iyi ifadeyle enstrumantal bir ilişkiye düşürülmüştür.”
Yani raporda bir süreç anlatılmaktadır. Zira Edelman Türk-Amerikan ilişkilerinin, hele de 1 Mart 2003’ten sonra “stratejik ortaklık” olmadığını bilecek deneyimde bir diplomattır. Olmayan “stratejik ortaklık” bitmez. Zaten bu dönemde ABD’nin hiçbir strateji belgesinde Türk-Amerikan ilişkileri için “stratejik ortaklık” ifadesi kullanılmamıştır.
Resmi belgelerde de, resmi açıklamalarda da ilişki “model ortaklık” diye isimlendirilmiştir. Yani AKP, ABD’nin Ortadoğu’daki işlerinin model ortağıdır!
‘TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ FABRİKA AYARLARINA DÖNDÜ’
Kaldı ki ABD’nin stratejik ortak diye nitelediği iki ülke vardır; İngiltere ve İsrail. O nedenle bu noktaya takılmadan raporun asıl mesajına bakmalıyız.
Bipartisan Policy Center için hazırlanan Edelman‘ın raporu asıl olarak Beyaz Saray’a şu öneriyi yapıyor: Türkiye konusunda kısa vadeli taktik önceliklerle, uzun vadeli stratejik olanları dengele!
Bu da iddia edildiği gibi bir kopuşu değil, tersine, yeni dönemde de birlikte yürümeyi hedefleyen bir bakış açısıdır. Kaldı ki, başka Amerikalı uzmanlar da 1 Kasım’la ilgili yorumlarında asıl bu noktaya yoğunlaşıyorlar.
Örneğin Washington Enstitüsü‘nde yapılan bir toplantıda ABD’nin kıdemli Türkiye uzmanlarından Alan Makovsky şöyle diyor: “ABD için güçlü bir AKP iktidarının geri gelmesi olumlu.” (Amerika’nın Sesi, 4 Kasım 2015)
Hatta Makovsky’ye göre 1 Kasım’dan sonra Türkiye, IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonda daha etkili olacak.
Yine aynı toplantıda konuşan Washington Enstitüsü Türkiye Direktörü Soner Çağaptay, ABD’nin 1 Kasım sonucuna bakış açısını şöyle özetliyor: “Washington’un bakış açısına göre AKP, Amerika’yla ilişkileri bakımından fabrika ayarlarına döndü.” (Amerika’nın Sesi, 4 Kasım 2015)
Çağaptay ayrıca Erdoğan ve PKK’nin 1 Kasım’ın kazananları olduğuna dikkat çekiyor.
ERDOĞAN ABD İÇİN HÂLÂ EN İYİ SEÇENEK
Kuşkusuz Washington’da Erdoğan‘ın yüzde 49,5’lik başrısından memnun olmayanlar var. Ancak Amerikan devlet aklı için asıl önemlisi şudur: Erdoğan 13 yılda ABD çıkarları için en uygun isim olduğunu göstermiştir. Arada sorun çıkarması, potansiyel iktidar odaklarının ABD çıkarları için sürprizler yaratabilme ihtimalinin yanında küçük bir risktir!
Washington, Moskova’nın inisiyatif aldığı yeni süreçte, Türkiye’nin bölgedeki askeri potansiyeline ihtiyaç duymaktadır. Ve bu bu ihtiyaç, tam da Edelman‘ın raporunda ifade edildiği gibi kısa vadeli taktik önceliklerle uzun vadeli stratejik olanı dengelemeyi gerektirir.
ABD bu gerçeklik nedeniyle örneğin daha bir süre AKP’ye “PKK’yi vurma” vizesi verecektir; örneğin İncirlik’i tahkim etme hedefi için TSK’yi hoş tutacaktır, son olarak 70 milyon dolarlık akıllı bombada olduğu gibi istediği silahların satışını onaylayacaktır.
Türk-Amerikan ilişkilerinin model ortaklıktan, entrumantal olmaktan kurtulması AKP ile mümkün olamaz. Bu “hulusi-nasyon”dan çıkılmalı ve Erdoğan’a “en kahraman vatansever” payesi verilmekten dönülmelidir.
Türk-Amerikan ilişkisinin bağımlılıktan kurtarılıp eşitler ilişkisine dönüştürülmesi, sistemden çıkmak demektir ve ancak devrim gibi köklü kopuşlarla mümkündür.
Yeni dönemde bu noktada yığınak yapan kuvvet büyüyecektir!
Mehmet Ali Güller
4 Kasım 2015
#1 by MELİKE AYBER on 06/11/2015 - 10:56
Mehmet Ali Bey yazı ve kitaplarınızı takip etmeye çalışıyorum ve çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Yalnız bu yazınızda Erdoğan’a en kahraman vatansever payesi verilmekten vazgeçilmelidir demişsiniz. Bu payeyi kim vermiştir. Yada Erdoğan bu savaş ta yanlız bırakıldığı için direk o pozisyon ona mı kalmıştır? Bunu da açıklar mısınız? Yoksa terör ile yapılan mücadeleye saray savaşı diyerek PKK’nın yanında yer almak bir stratejik hata olmamış mıdır?
Saygılarımla,