Başkanlık tartışmasında itiraz sahiplerinin en önemli argümanı ne? Başkanlığın çoğunlukla federatif devletlerde uygulandığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ise üniter devlet olduğu…
Bu o kadar sağlam bir dayanak ki, Erdoğan en sonunda “üniter devletlerde de başkanlık olabileceğini” savunabilmek için Hitler Almanyası örneğini verdi.
Gerçi konumuz olmadığı için üzerinde durmayacağız ama Hitler “başbakan yapıldığında” Almanya’da parlamento vardı ve Hitler‘e başbakanlık-şansölyelik görevini veren Cumhurbaşkanı Hinderburg‘du. Hitler‘in en sonunda Alman Parlamentosu’nu da yakıp tüm yetkileri eline alması ve bir diktatörlük kurması sonradır.
SABAH’IN İŞARETİNİ VERDİĞİ KAMPANYA
Erdoğan‘ın Hitler Almanyası örneğini vermesi bir gaf değil, birincisi zorunluluktu, ikincisi de başlattıkları bir kampanyanın fitiliydi.
Zorululuğa yukarıda değindik, çünkü üniter devletlerde başkanlık örneği Hitler Almanyası örneği vermeyi mecbur edecek kadar az…
Gelelim meselenin kampanya boyutuna…
Bu benzetmenin bir kampanyanın fitili olduğu, AK-Medya’nın önemli gazetelerinden Sabah‘ın şu haberinden de anlaşılıyor: “Başkanlık sistemi modeline ince ayar. Hedef tek meclis ve üniter yapı.”
Yani 30 Aralık 2015 itibariyle partilerle “yeni anayasa”yı, dolayısıyla pratikte başkanlık rejimini görüşmeye başlayan AKP Hükümeti hem muhataplarına hem de kamuoyuna şu mesajı veriyor: “Federatif değil, üniter başkanlık istiyoruz.”
Erdoğan‘ın 13 yıldır iktidarda nasıl kalabildiğinin göstergelerinden biri de, işte bu türden taktiklerdir. Erdoğan bu noktada oldukça başarılıdır ve muhaliflerinin bir bölümünü sürekli “iki şeyden birini seçmeye zorlayarak” mevzi mevzi ilerlemiştir.
Şimdi Erdoğan aynı tuzağı başkanlık için de kurmuştur: Federatif değil, üniter başkanlık!
BAŞKANLIĞA TOPTAN KARŞIYIZ
Ve maalesef Erdoğan‘ın taktiğinin yine başarılı olabileceğinin işaretleri var: Daha şimdiden “Erdoğan üniter başkanlık dediğine göre başkanlık-özerklik esaslı anlaşma bozuldu, bu çok iyi” diyerek Erdoğan‘ın “üniter başkanlığına” sıcak bakacağı işaretleri veren kesimler var…
Önce şu noktayı belirtelim: Kategorik olarak başkanlık modeline karşı değilim. İnsanlık ileride çok daha yararlı modeller bulabileceği gibi, başkanlık modeli de Türkiye için örneğin 50 yıl sonra yararlı bir model olabilir.
Ancak biz bugün başkanlık modelini, kendi tarihi içinde ve kendi aktörleri bakımından değerlendiriyoruz. Yani özetle bir başkanlık modelini değil, aslında Erdoğan’ın tek adamlığını konuşuyoruz.
O nedenle “federatif başkanlık mı, üniter başkanlık mı” şeklindeki sıkıştırmaya dikkat çekiyor ve “her türlü başkanlığa” toptan karşı çıkıyoruz.
BAŞKANLIK-ÖZERKLİK ANLAŞMASI NE DURUMDA?
Peki Erdoğan “üniter başkanlık” diyerek aslında Öcalan‘la yapmış olduğu başkanlık-özerklik anlaşmasını bozmuş mu oldu? 1993 yılında beri eyalet sistemini savunan, iktidar olunca yola “kamu yönetimi temel kanunu” ile başlayıp en son “bütünşehir” yasasıyla adım adım merkezi zayıflatan ve “özerkliği inşa” eden Erdoğan bu “yanlışlarından” artık dönecek mi?
Yani Erdoğan artık BOP eşbaşkanlığının görevi olan “Diyarbakır merkezli” projelerden vaz mı geçti?
Bunu da bir sonraki makalemizde inceleyeceğiz…
Mehmet Ali Güller
4 Ocak 2016
#1 by Gönül Kenter-Engemann on 04/01/2016 - 13:18
Değerli Mehmet Ali, yeni yılınızı kutlarım. Yazı mükemmel teşekkür ederiz. Özür dileyerek; bir kaç yerinde yazılım hatası var, yazıyı tekrar gözden geçirin lütfen. Selam sevgilerle. G.Kenter >
#2 by serhat on 05/01/2016 - 15:50
Teşekkür ediyorum mehmet bey.okuyorum