ABD’li askerlerin YPG’lilerle birlikte Suriye’de başlattığı Rakka operasyonu tepki çekti. Neden? Çünkü bazı ABD’li askerler YPG arması taşıyordu!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD’yi “ikiyüzlülükle” suçladı. Erdoğan “bize verilen söz bu değil” diyerek ABD’yi kınadı. (Aslında ABD ikiyüzlülük yapmıyordu, 25 yıldır PKK’ye açık açık destek veriyordu. Çünkü ABD’nin stratejik hedefi Büyük Kürdistan’dı.)
TBMM’de CHP ve MHP’li milletvekillerinin bu konudaki tepkilerine yanıt veren AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı ise daha yumuşak tepki gösteriyordu, daha doğrusu mazeret açıklıyordu. Bostancı’ya göre ABD’li askerler o armaları kamuflaj amaçlı takmışlardı!
Zaten ABD’li yetkililer de durumu kamuflajla açıkladı. Hatta ABD’nin IŞİD’e karşı yürüttüğü operasyonun sözcüsü Albay Steve Warren, YPG arması takılmasının “izinsiz ve uygunsuz” olduğunu açıkladı.
Böylece stratejik bir hedefteki ilerleyişi görmeyi sağlayan bir konuda Washington taktik bir doldur boşalt yapmış oldu. Açalım:
GİRDAP VE STARETJİK TABLO
ABD’nin stratejik hedefi Büyük Kürdistan’dır. ABD bu stratejik hedefinin ilk adımı olarak Irak’ın kuzeyinde özerk bir yapı inşa etti: Barzanistan.
Bu parçanın Suriye’nin kuzeyinden Doğu Akdeniz’e birleştirilmesi, ana hedefin şu anda yürürlükte olan ikinci adımıdır. Ana hedef, ilerleyen süreçlerde Türkiye ve İran’dan da topraklar katarak Büyük Kürdistan’ı azami sınırlarına ulaştırmaktır.
Dolayısıyla projenin hedefinde dört ülke var: İran, Irak, Suriye ve Türkiye. Burada işi en zor olan ülke Türkiye’dir. Zira Türkiye hem projenin hedefidir ama hem de projenin sahibinin müttefikidir!
Aslında Türkiye büyüklüğü ve gücüyle bu stratejik hedefin önündeki en önemli engeldir. Ama ABD işte bu müttefiklik ilişkisini stratejik hedefini gerçekleştirmekte bir girdaba dönüştürerek Ankara’yı sürekli içeri çekiyor.
Ankara’nın ABD’yle PKK konusunda bugünkünden daha ciddi şekilde karşı karşı geldiği zamanlar da oldu. Ama ABD müttefiklik bağını kullanarak Ankara’yı gidişata hep mecbur etti.
O nedenle güncel ve taktik tabloya değil, stratejik tabloya bakmamız gerekiyor.
PKK’YE KARŞI BARZANİ’YLE MÜTTEFİKLİK
Stratejik tabloda da şu var: Ankara 1991’den itibaren ABD’nin projesine karşı çıka çıka o projeye mecbur kaldı. Dahası ABD müttefiklik ilişkisi üzerinden Türkiye’yi karşı çıktığı projeye mimar yaptı!
Bu ABD’nin stratejik hedefinin Irak ayağıyla ilgili en önemli derstir.
Bakınız işte Binali Yıldırım’ın kurduğu saray hükümetinin programı ortada. Bir hükümet ilk defa (AKP’nin önceki hükümetlerinden de farklı olarak) programında Irak’la ilgili “ademi merkeziyetçilik” dedi. Bunun adı gerçekte Ankara’nın Irak’ın bölünmesini kabullenmesi ve Barzanistan’ı “resmen” tanımasıdır.
Peki, Ankara arkada kalan 25 yılda nasıl Barzanistan’a karşıyken Barzanistan’ı tanımış oldu? Bunu salt Erdoğanlar ile Barzaniler arasındaki petrol merkezli iş ortaklığıyla açıklayabilir miyiz?
AKP’den önceki hükümetleri de tabloya yerleştirerek yanıtı verelim: ABD bu 25 yılda PKK’i bazen sopa, bazen havuç olarak kullanarak Ankara’yı Barzani’ye müttefik yaptı!
Sonuç? Türkiye terörle boğuşurken ABD’nin Büyük Kürdistan projesi ilerledi…
İşte girdap dediğimiz budur ve şimdi de Suriye’de uygulanmaktadır.
Obama’nın Erdoğan’a bir telefonla imzalattığı İncirlik Mutabakatı’nı işte bu nedenle sürekli konu ediyoruz. Zira İncirlik Mutabakatı girdabın ta kendisidir!
ABD Büyükelçisi John Bass’ın Kürt örgütü yöneticilerine söylediği “Türkiye’yi geri dönülmez noktaya ilerletene kadar sabredin” sözü girdabın nasıl uygulandığıdır.
Bakınız ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski siyasi danışmanı Ryan Greer ne diyor: “Açıkçası Türkiye’nin Kürt güçlerinin Suriye’de bu kadar ilerlemesine izin vermesi bile şaşırtıcı.”
İşte girdap budur!
PYD MEŞRUİYET KAZANIYOR
Güncel değil süreçtir önemli olan…
Türkiye yanlış mevzilendiği için ABD ve PYD adım adım hedefe ilerliyor. Dün Kobani ve Tel Abyad operasyonları Amerikan Koridoru’nun ilerlemesinin adıydı. Bugün de Rakka operasyonu Amerikan Koridoru’nun ilerlemesinin adıdır.
Türkiye yanlış cephede olduğu için girdaptadır ve PYD adım adım tıpkı bundan 25 yıl önce Barzani’nin yaptığı gibi meşruiyet kazanmaktadır. PYD Batı’da temsilcilikler açmaktadır.
Milli Güvenlik Kurulu’nun “PYD/YPG’nin Prag, Stockholm, Berlin ve Paris’te temsilcilik açmasına izin verilmesi dostluk ve müttefiklikle bağdaşmaz” demesi, asıl destekçi ABD’yi hedef almadığı için etkisizdir. Dahası PYD’nin en önemli temsilciliği İncirlik’tedir; İncirlik’ten kalkan uçaklarla PYD korunmaktadır!
Özetlersek mesele şudur: ABD PKK’yi havuç-sopa olarak kullanarak dün nasıl Irak Kürdistanı’nı Türkiye’ye kabul ettirdiyse, bugün de aynı yöntemle Suriye Kürdistanı’nı inşa etmeye çalışıyor. Türkiye PKK’yi vururken, PYD meşruiyet kazanıyor ve siyasal bir özne haline geliyor. Adım adım Türkiye’nin kırmızıçizgileri silinerek PYD alan kazanıyor.
Unutmadan, PYD lideri Salih Müslim’in Ankara’da pek çok kez ağırlanması da bu meşruiyete meşruluk kazandırmaktadır! PYD’ye temsilcilik veren başkentlerin elinde maalesef “ama siz de PYD liderleriyle başkentinizde diplomatik görüşmeler yaptınız” kozu vardır!
Peki, bu girdaptan nasıl çıkılır?
ŞAM’LA İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ
25 yılın en önemli dersidir: Türkiye birincisi Amerikan cephesinde kalarak, ikincisi de komşularıyla işbirliği yapmadan terörü bitiremez ve Büyük Kürdistan’ı önleyemez!
Bugüne değil, yarına bakın: Şam’a düşmanlık, bir girdap etkisiyle Türkiye’yi Suriye Kürdistanı’na mecburiyete götürmektedir!
Mesele basittir: Ankara Şam’a düşmanlık yapmasa, Suriye Hava Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyinde uçmasını önleyen angajman kuralları koymasa ve Suriye’ye terörist sevkiyatını kesse, zaten Suriye Kürdistanı diye bir sorun kalmayacaktır! Çünkü Şam tüm topraklarında egemenlik kuracaktır.
Ankara ise girdaptadır: Hem Şam’a düşmanlık yapmak ama hem de Suriye’nin kuzeyinde Kürdistan istememek mümkün değildir. Zira Suriye’nin kuzeyinde Kürdistan yerine İhvan bölgesi kurabilmek, eşyanın tabiatına aykırıdır!
Peki, Erdoğanlar bu yanlıştan dönebilir mi? Günün meselesi budur, fakat ABD’ye “benden yana mısın, PKK’den yana mısın” diye yalvaran bir kuvvetin merkezkaç yapabilmesi umutsuzdur!
Mehmet Ali Güller
29 Mayıs 2016
#1 by Gunes Ecer on 29/05/2016 - 11:25
ABD, 25 yildir buyuk Kurdistan’i kurmaya calissaydi Ocalan’i bize vermezler, NATO’dan bizi cikarmanin yolunu bulurlar, istihbarat vermezler, her firsatta bize degerli muttefik muamelesi yapmazlardi. Problemimiz ABD degildir; problemimiz, bizi ABD gibi bir supergucten ayirip dam dazlak ortada birakarak degersizlesmemize, bolunup kuculmemize yardim etmek isteyen icimizdeki kiskirtici provokatorlerin olmasidir.
#2 by Göktug Tık on 30/05/2016 - 12:22
Tabiki hedefleri kürdistan kurmak. Bölgede güçlü üniter devlet olması enerji kaynaklarının kullanımı ve uyuşturucu trafiği açısından işlerine gelmez. Natodan bizi tabiki ayırmazlar . Ayırsalar Türkiyenin rotasının neresi olacağını gayet iyi biliyorlar. Nato sayesinde gladyo yapılanmasını da ülkemize yerleştirdiklerini unutmamam lazım. Abd süpergüç olabilir ama resmi olarak bir asker kaybının hesabını verememekten korkar. Ayrıca onlar için maliyeti yüksek o yüzden maşa kullanıyorlar. Sürekli destek alırsan kendi ayaklarının uzerinde durmayı öğrenemezsin.
#3 by Gunes Ecer on 31/05/2016 - 01:12
Goktug’a:
Hem “Kurdistani kurmak istiyorlar,” “maşa kullaniyorlar,” “ABD bir tek bile askerinin hesabini verememekten korkar” (yani onlara savas acabiliriz) diyorsunuz, hem de uniter ve guclu ve NATO’nun bir parcasi Turkiye ister diyorsunuz. Celiskinizi gorebiliyor musunuz? Gladyo ise tarih oldu; haberiniz yok galiba.
#4 by trekking on 01/06/2016 - 14:28
Gunes Ecer, Göktuğ arkadaşımızın yazdığını anlamamışsınız. Güçlü ve Uniter bir devlet olması işlerine gelmez diyor. Nato dan çıkarmıyorlar, ama bu sayede ülkemizin altını oymaya devam ediyorlar.Nato dan çıkalım diyen komutanların hepsi kumpas davalarla tasfiye edildi. Sureci uzun süredir takip ediyorsanız eğer, sizin de varacağınız noktanın aynı olması gerekir.Herşey o kadar açık ve aleni ki artık, gizlemeye de gerek görmüyorlar.Mehmet Ali Güller’in bu konuda yazdıklarını geriye doğru okuyun neyin ne olduğunu anlarsınız zaten.
#5 by Gunes Ecer on 01/06/2016 - 15:51
Enereji boru hatlarinin, guclu ve uniter bir devletin elinde olmasini isterler. Bu da sizin tezlerinizin tersidir. Turkiye, ABD’den ve NATO’dan ayrilsa tek basimiza kaliriz.Ne turki devletler, ne de Musluman devletler bize acil bir durumda yardim edemez. Hem Bati’nin hem de Rusya’nin insafina kaliriz. Boyle kabadayilik yapmamiza da gerek yok zaten. Ayrilalim kiskirticiligi iyi dusunnmeden yapiliyor. Turkiye’nin aleyhine aptalca bir seydir. Bekleyip guclenmemiz lazim. Savunmada buyuk bir atilim yasamamiza ragmen, daha cok yol katetmemiz lazim. Diplomasi en iyi yoldur.
#6 by Gunes Ecer on 01/06/2016 - 16:07
Avrupa’ya enerji hatlarinin gectigi, Rusya’nin Guney’e inmesinin onunde bir engel olan Turkiye’nin neden altini oysunlar? PYD’ye Suriye’de ihtiyaclari var; cunku, Turkiye kara ordusunu Suriye’ye gondermek istemiyor. Turk muhalefet partileri bunun siddetle aleyhindeydiler.
#7 by trekking on 02/06/2016 - 13:01
Güneş Ecer, Siz BOP u duymanıdınız anlaşılan? Genişletilmiş Büyük ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi bir komplo teorisi mi? Bölgemizde yaşananlar, Kuzey Afrika da yaşananlar, Sınırları değiştirilen,yeniden çizilmeye çalışılan coğrafyalar bunlar hayal mahsulu mü? Türkiye, italya ve Yemen le birlikte bu projede sözüm ona Demokrasi konusunda eşbaşkanlık yapıyordu. RTE birçok kez konuşmalarında “bize bir görev verildi.Nedir o Görev? Büyük ortadoğu Projesinin eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Bu görevi yapıyoruz” dedi. Bunlar uydurma değil.İnternet te bulabilirsiniz. Ne oldu bu coğrafya ya demokrasi geldi mi? hayır? Çünkü o işin maskesi kılıf. Adamlar gelirken, Biz 22 ülkenin sınırını değiştireceğiz, Demografik yapıyı değiştireceğiz, sınırları yeniden çizeceğiz. Kürt devleti kurulacak, Güvenliği sağlanacak, Enerji kaynakları bizim kontrolümüzde olucak, Yaşam biçimleriniz kapitalizm ruhuna uygun değişim gösterecek. Vergi verecek,tüketim toplumu haline geleceksiniz” diye gelmiyorlar ki? Şeker le geliyorlar. Demokrasi,İnsan Hakları,Barış Kardeşlik altında!!!!
Türkiye nin altını Nato neden oysun? Bu kumpas olduğu ortaya çıkan davalar neden oldu o zaman? Neden bu kadar büyük çaplı tasfiye yaşandı Türk Ordusunda? Yıllarca yattılar insanlar ne oldu suçlandıkları konular ile ilgili hangi gerçekler çıktı ortaya? Ama onları da,tasfiye ederken, Mason,İsrail ajanı falan diye itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Bu kumpaslara inananlar Masonlar gidiyor, Anadolu çocukları göreve geliyor zannediyordu.Oyun çok büyük. Sonuna geliyoruz zaten. O zaman ayırdına varırsınız belki ama geçmiş ola!!
#8 by Gunes Ecer on 02/06/2016 - 15:46
BOP, Condoleezza Rice’in Doktora tezinden uretilen bir proje. George W. Bush Irak’i isgal ettiginde, iddia ettigi gibi nukleer silah bulunmadi, teroristler de bulunmadi. Halbuki, Irak’a bu yuzden giriyoruz demisti. Yeni bir sebep uydurmalari lazimdi; onu da Dr. Rice’in tezinde buldular.
Rice, tezinde Orta-doguya baris, dolayisiyle petrol uretimine ve arzina guven, o ulkelerin demokratiklesmesi ile gelir diyordu (BOP’un hedefi). Kadini guvenlik komitesi baskani, sonra da dis isleri bakani yaptilar. Ve Irak’a demokrasi getirmek icin girdik demeye basladilar. O sirada, Erdogan da bu projeye davet vedildi. Projenin gayesi Erdogan’in hedefine uyuyordu. Hemen kabul etti daveti. Ben olsam ben de kabul ederdim.
Lakin, Bush hukumeti bu konuda ciddi degildi; cunku, sadece iyi ve kabul edilebilir bir sebeple Irak’a girdim diyebilmek icin BOP’u baslatmisti. Nitekim, Arap ulkeleri, Erdogan’in da telkinleri ile, bir bir isyan bayragini cekip demokrasi isteriz demeye baslayinca, basta ABD ve Avrupa demokratiklesmesinler diye ortaligi karistirdilar. Misir’da darbe yaptirdilar. Libya’da karsit cepheler olusturdular. Tunus disinda demokratiklesen olmadi. Suriye diktatorune karsi ABD ciddi bir girisimde bulunmadi.
Erdogan ve AK Parti hukumeti icin bolgenin demokratiklesmesi hala arzu edilen bir hedeftir; cunku, bolgedeki diktatorlerin ve krallarin ipleri Bati’dadir. Ailelerinin guvenligini garanti eden Bati, petrol gelirinin dortte ucunu alir. Ama, ulkeler demokratiklesirse disardan kontrol edilmeleri guclesir; petrol millilestirilir. Misir’in diktatorluk olarak kalip, ABD/UK’nin kontrolunde olmalari hep petrol icin, hem de Israil’in guvenligi icin onemlidir. CHP, Suriye ve Misir diktatorlukleri yaninda durarak, iste bu somuruye destek vermektedir.
Amerika’nin bizi desteklemesi de Rusya’ya karsidir, Fakat, Erdogan bagimsizlasma gayretlerti ile, buyuk Islam-Osmanli nufuzunu arkasina alan Turkiye hedefleriyle bolgede liderlik durumuna gelebilecegini gosterdigi icin, Bati celme atmaktadir. Yine de ABD ile dostlugumuz gerklidir; cunku, henuz guclu bir ulke degiliz. Sadece, guclenen bir ulkeyiz.
BOP gostermeliktir. Amerika’da adi bile duyulmuyor. Bahsettiginiz sinir degistirmeler falan olmamistir. Bahsettikleriniz isbatsiz komplo teorileridir. Bizim pasalarin iceri atilmalari ile hic bir iliskisi yoktur. Ben sahsen, o darbe tesebbusu davalari icin duman ciktigini dusunuyorum. Dumanin ciktigi yerde ates te vardir. Fakat, kapali kapilar ardinda bir anlasma yapilmis olabilir; hukumetle TSK arasinda.
TSK koyu Kemalist yetisen subaylarin elinde. 90 senedir hic bir zaman demokrasiyi ve insan haklarini onemsemediler; halkin devre disi birakilmasinda defalarca bas rolu oynadilar. Son davalarda masumdular denilmesi icin gecmislerinde onca darbe, muhtira, tehdit olmamasi gerekir. Kendilerini demokrasiye ve halkin iradesine saygili gosterebilmeleri icin, olaysiz uzun seneler gecmeli bence. Bir sey daha var: butun darbeler Bati’nin etki ve yonlendirmesiyle oldu deniliyor. 1960 ve 1980 darbeleri isbatli; bunu biliyoruz. O halde darbeciler yabancilarla is birligi icinde idiler.
Pasalar, uzun bir darbe geleneginin verdigi bikkinliga kurban gitmis olabilirler. Parelel yapi uzun seneler onlardi; sonra bir de Cemaat cikti.
Turkiye’de, mahkemeler, diger burokrasiler gibi, guvensiz ve cetelesmenin kurbani olabilecek muesseseler. Halkin bagimsiz mahkemeleri olabilmeleri icin hakimlerin halk tarafindan direkt secilmeleri lazim. Aksi halde, yargi, cetelesmenin kurbani olabilir. Oldugunu da defalarca gorduk. Unutmayin, gazete haberlerine dayali uyduruk delillerle AKP’yi az daha kapatiyorlardi.
#9 by trekking on 04/06/2016 - 12:10
Sayın Güneş Ecer, yazdıklarınıza ancak bilinen bir fıkra ile cevap verebilirim.
“Bir mecliste adamın birisi hocaya sorar: Hocam bu kurban meselesi nasıl ortaya çıktı? Hoca tam konuşacakken birisi ortaya atılır ve anlatır: “Hz. İsa’dan kavmi bir mucize istedi. Hz. İsa elindeki değneği yere attı ve değnek yılan oldu ve sonra dereye yöneldi dereyi ikiye yardı ve geçti. Oğlu Hz. Süleyman’ın da çocuğu olmuyordu. “Yarab, bir kız çocuğu verirsen sana kurban edeceğim” dedi. Kızı Fatma doğunca onu kesmeye dağa götürdü. İmtihanı kazanan Hz. Süleyman’a Cenab-ı Hak Azraille bir keçi gönderdi ve “al bunu kes” dedi. Değil mi hocam, yanlışım varsa düzelt.” deyince, hoca patlamış:
“Be adam neresini düzelteyim? İsa değil Musa idi; değnek değil asa idi; dere değil Kızıldeniz idi; Kurban eden Süleyman değil Hz. İbrahim idi; kızı Fatma değil oğlu İsmail’di; keçi değil koç idi; Azrail değil, Cebrail idi” demiş. 🙂 düzelt babam düzelt.
Hele, Erdoğan ve AKP Hükümeti için bölgenin demokratikleşmesi hala arzu edilen bir hedeftir derken ironi yapıyordunuz herhalde. Ülke tam da faşizme evrilmişken, bölgenin demokratikleşmesini arzu etmek ha? Hayatı boyunca demokrasi ye inanmamış, onu bir araç olarak görmüş zamanı geldiğinde inilecek bir istasyon olarak görmüş bir Zihniyet, bölgeye demokrasi götürecek ha?
BOP Rice’in doktora tezi, BOP göstermelik, ama bu coğrafya da ölen yüzbinlerce insan,topraklarından sürülen milyonlarca insan gerçek.
Sizin ki nasıl bir naifliktir? Anlamadım gitti.
#10 by Gunes Ecer on 04/06/2016 - 13:32
Bu cografyada olenler cok; ve bu manzara gercek bir manzara. Lakin, ne yazdiklarimi curutebildiniz, ne de BOP ile bu manzarayi iliskilendirecek tek bir cumle kurabildiniz. Kuramazsiniz da. Iliski yok. Amerika, coktan stratejisini degistirdi. Bolgede ‘denge’ stratejisini kabul etti. Bu stratejiye gore Sunni-Sii dengesi getirmeye calisiyor.
Erdogan’a gelince; erdogan tabi ki gelmis gecmis en kapsamli demokratiklestirmeyi Turkiye’de gerceklestirdi. Turkiye’deki demokrasi pek mukemmel degil. Ama, Turkiye tarihinin en mukemmeli.
Kemalist tek-parti donemi tam manasiyle fasislikti; cunku, mutlak diktatorluktuk. Yuz binlerce insan olduruldu. Ozgurlukler elimizden alindi; irkci ve din dusmani, yasaklar ulkesi olmustuk. Sonra gelen darbeler donemi de ayni sapik ve anti-demokratik ideolojinin surmesi icindi.
Halkin demokrasisi, darbeciligi tarihe gomen AK Parti ile geldi. Butun insan haklarina aykiri olan yasaklar kaldirildi. Kemalist irkcilik ve din dusmanligina son verildi. Ceza kanunu modernlestirildi. Binlerce diger kanunlar insan haklarina saygili hale getirildi. Yapilan reformlar saymakla bitmez.
Bugun fasist davranislar da var tabi; lakin, bu, PKK, DHKP-C gibi teroristlerden kayaklaniyor. Yine de, bugun terorle mucadelemize AK Parti farkli yaklasiyor.
Eski Kemalist ‘toplu cezalandirma,’ usulunu terk ettik. Masum halka dokunulmuyor; hatta, elimizden gelen her turlu yardim yapiliyor. Kemalist ve darbeler donemlerinde insanlar topluca cezalandiriliyorlardi. Bu, cogu kez katliamlarla oluyordu. 1990’larda Guney-dogu’daki 2,500 Kurt koyu bosaltilip yakildi-yikildi, mesala. 2.5 milyon Kurt Turkiye’nin her bir tarafina kactilar. Muthis bir insanlik drami yasandi. Aslinda insanliga karsi buyuk bir suc islenmisti. Fasistlik dedigin sey bunlardir.
Diger bir terorizm sekli de sokaklari sokup-yakan Gezi tipi terorizmdir. Tek kelimeyle fasistliktir. Demokratik bir ulkenin problemleri sokakta cozulmez. Ne istediklerini dahi bilmeyen simariklar ulkenin her bir tarafini uc hafta boyunca terorize ettiler. Bu kalkisma da AK Parti’yi guclendirdi; cunku, cok akilli, ahlaki, ve dogrudan yana olmasini bilen bir halkimiz var.
CHP, Gezi sokak terorune alenen destek vererek fasistik bir tutum sergiledi. Teroristlerle kol-kola yuruduler. Sokaklari karistirarak sandikta ulasamadigi iktidara ulasabilecegini dusunuyordu. Yanilmisti. Sandikta tokadi yedi. Bu sefer paralel ceteye yanasti; orada da tokadi yedi; cunku, bu yol da demokratik degildi; fasistikti.
Bolgemizde, butun Musluman ulkelerde, Erdogan Turkiye’de getirdigi demokrasi ile, kalkinma ile, uluslararasi dik durusu ile halklarin bir numarali lideri oldu. Bolge halkinin yaklasik %63’unun destegini almisti bir ankette. Baska hic bir lider boyle bir basariya ulasamadi. Bunu yaparken de o ulkelere demokrasi getirilmesini tavsiye ediyordu. Mesela, Misir’in meshur meydaninda yaptigi konusmasinda hem demokrasi olun, hem de laik olun demisti. Bati, iste tam da bu demokratiklesmeden korktu. Petrol yagmasinin bitecegini gordu.
Gordugunuz gibi, hic bir sey sizin dediginiz gibi degil.
#11 by trekking on 04/06/2016 - 16:23
Sevgili Güneş Ecer,
Ya siz neyin kafasını yaşıyorsunuz, Ne cümle kurması, Yüzbinler,Milyonlar BOP’u ve sonuçlarını yaşıyor zaten.Herşey o kadar açık ve aleni ki artık saklamak gereğini bile duymuyorlar. Ama görmek isteyene. Devekuşu gibi kafasını kuma gömen tabiki hiçbirşeyi göremez.
“Erdogan’a gelince; erdogan tabi ki gelmis gecmis en kapsamli demokratiklestirmeyi Turkiye’de gerceklestirdi.”
Kusura bakmayın, Bu cümleden sonra okumayı bıraktım zaten.Bu kafa da biriyle aynı minvalde bulaşabilmek mümkün değil zaten. Siz herşeyi görmek istediğiniz gibi yorumluyorsunuz. Ama tarih sizin yorumladığınızdan farklı akıyor.
Esen kalın,
#12 by Gunes Ecer on 05/06/2016 - 00:20
Sevgili kardesim:
‘O kadar acik ve aleni ki’ dediginiz BOP’un etkilerini bir turlu tanimlayamadiniz. Cunku, asilsiz komplo teorileri sizinkisi gibi dedi kodudan ibarettir. Tanimlanamaz; kanitlanamaz.
Erdogan’in basarilarini ise 11 secim kazanmasi, oylarini %34.5’tan %50’ye cikarmasi yeterince kanitliyor. Muhalefette kalmaniza tepkilisiniz anliyorum; ama, hayat bu, birisi kazaninca oburu kaybeder. Guzel gunler.