Öncelikle belirtelim: Türkiye’nin Rusya’yla ilişkisini düzeltmesi o kadar önemlidir ki, topun kime atıldığına bakılmadan, bu hedefle yapılacak her türlü dümen kırma manevrası önemlidir.
Peki, başta Erdoğan olmak üzere bu konuda son günlerde açıklama yapan yetkililer gerçekten bir dümen kırıyor mu? AKP Rusya’yla barış arıyor mu?
KARADENİZ’DE SAFLAŞMA
Bize göre Erdoğan’ın iki konuda yaptığı açıklama, ortada bir barış arayışı varsa bile, bunu sabote ediyor!
Erdoğan, birincisi “Karadeniz’in Rus gölü olduğunu” iddia ederek NATO’yu göreve çağırıyor; ikincisi de Rusya’nın YPG’ye silah gönderdiğini iddia ediyor.
Bu iki açıklama sıradan bir tutumu değil, stratejik bir konumlanmayı işaret ediyor.
Nitekim Moskova Erdoğan’ın her iki açıklamasına da tepki gösterdi. Özellikle Rusya’nın NATO Daimi Temsilcisi Aleksandr Gruşko’nun “Karadeniz’in NATO gölüne dönüşmesine izin vermeyeceğiz” demesi önemle not edilmelidir.
Yine Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un PYD’ye silah göndermekle suçlanmalarına ilişkin “biri bir şey söylüyorsa, bununla ilgili kanıtlar sunmalı” demesi önemlidir.
Öte yandan Moskova, Ankara’nın 3 bin Ukraynalı polisi eğitme kararını da, bu ülkenin 2020’de NATO’ya alınma hedefinin bir parçası olduğunu belirterek tepki gösteriyor.
NİYET RUSYA’YLA BARIŞMAK MI, ABD’YLE PAZARLIK MI?
Asıl tablo bakımından önemli olan Erdoğan’ın “pilot hatası” demesinden ziyade, Rusya’yı Karadeniz’de ve PYD konusunda hedef almasıdır. (Zira Moskova soğuk savaştan sonra ilk defa bu oranda NATO’nun sınırlarına doğru yığınak yapmasını stratejik tehdit olarak görmektedir. Erdoğanların Suriye siyaseti nedeniyle NATO’nun Doğu Akdeniz’e ve Ege’ye yerleşmesi Moskova için yeterince can sıkıcıyken, Erdoğan’ın NATO’yu bir de Türkiye-Suriye sınırı ile Karadeniz’e çağırması bardağı taşırmaktadır!)
Bu da akıllara haliyle şunu getiriyor: Erdoğan klasikleşmiş olduğu ve Çin füzesi ile Türk Akımı’nda görüldüğü gibi, Doğu’yla ilişkisini Batı’ya rağmen değil, Batı’yla pazarlığının bir kartı olarak ele alıyor!
Son günlerde AKP cephesinde Rusya konusunda yapılan açıklamaları da böyle değerlendiriyoruz. AKP ABD’yle Suriye’de süren pazarlıkları için Washington’a “bak Rusya’yla barışırım” demiş oluyor!
Zira bir süredir ABD ile AKP Hükümeti arasında pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Suriye’de ABD’yle ortak operasyon” mesajı da bu pazarlığın bir parçası…
ANKARA MÜNBİÇ OPERASYONUNA RAZI EDİLDİ
Somutlaştıralım: Münbiç operasyonu başladı. Reuters’e operasyonla ilgili bilgi veren ABD’li yetkili Türkiye ile anlaşmaya varıldığını belirtti.
Peki, nedir anlaşma? Ankara YPG’nin içinde yer aldığı Demokratik Suriye Güçleri’nin Münbiç operasyonunu kabullendi. Washington, YPG’lilerin beşte birden fazla olmayacağı ve operasyondan sonra Münbiç’ten çekileceği “garantisiyle”Ankara’yı mecbur etti.
Hep söyledik: Münbiç operasyonu, Kobani ve Telabyad’dan sonra, Amerikan Koridoru için yapılan üçüncü hamledir! Buna razı olmak, pratikte öncelikle PYD’nin Fırat’ın doğusundaki kantonlarını tanımak demektir. Kaçınılmaz olarak devamına da sürüklenilecektir!
Neden? Çünkü en son yazımızda da anlatmaya çalıştığımız gibi, bu ABD’nin tıpkı Irak’ta uyguladığı ve en sonunda Türkiye’yi Barzanistan’ı tanımaya mecbur ettiği uzun vadeli bir girdap operasyonudur!
Nitekim hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş’un şu açıklaması kabullenmenin işaretleriyle doludur: “(PYD’nin Fırat’ın batısına geçmesi) Türkiye’nin belli sınırları olduğunu herkes biliyor. Sonuçta ABD’nin de çok açık söyleyeyim, vereceği bir karar var. Türkiye hiçbir şekilde maceracı davranmaz. Özellikle Rus uçağının düşürülmesinden sonra o bölgede yepyeni bir denge var. Bu dengenin şartlarını, Türkiye’ye getirdiklerini biliyoruz.”
STRATEJİK KONUMLANMA
İşte Moskova AKP Hükümeti’nin bu pazarlığını görerek, Erdoğan cephesinde gelen dümen kırma manevralarına fazla prim vermiyor. Tabi Türkiye’yi çok önemsedikleri için de gelişmelere tamamen kayıtsız kalmıyorlar ve Ankara’nın ne yapması gerektiğini ısrarla vurguluyorlar.
Örneğin Moskova Çavuşoğlu’nun “Rusya ile ortak çalışma grubu oluşturalım” demesinin yetersiz olduğunu belirtiyor. Kremlin Sözcüsü Dimitry Peskov “sorun çalışma grubuyla çözülmez, somut adımlar atılmalı” diyor. Putin’in dış politika danışmanı Yuri Uşakov “Ankara somut adımlar atmadan normalleşme olmaz” diyor. Rusya Federasyon Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Üyesi İgor Morozov “çalışma grubunun değil, özrün gerektiğini” belirtiyor.
Fakat asıl açıklamayı Rusya Dışişleri Bakanı Sergey lavrov yaptı. Lavrov Putin’in zeytin dalı uzattığı yorumlarına karşılık “Türkiye’ye zeytin dalı ya da başka bir dal uzatacağımızı söylemedik. Nereden çıktı bu?” diyerek tepki gösterdi.
Lavrov daha önemlisi, ortada bir savaş suçu olduğunu belirterek özür ve kayıpların tanzim edilmesinin şart olduğunu belirtti.
Yine bu süreçte Lavrov’un ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile görüşmesinde Türkiye-Suriye sınırının kapatılmasını ele aldığı ve Ankara’dan Irak’taki askerlerini çekmesini istemesi, sorunun ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
Yani mesele öyle “pilot hatası” diyerek savuşturulacak durumda değil; doğrudan stratejik konumlanmalarla ilgili…
SÜREÇ VE DOĞRU MEVZİLENME
Israrla vurguluyoruz: Türkiye ABD cephesinde durarak ABD projesini önleyemez. Son 25 yıl bu geçeğin dersleriyle doludur.
Kısa vadeli gelişmelere değil, uzun vadeli gidişata bakmamız gerekiyor. Erdoğanların pazarlıklı itirazlar içinde adım adım Suriye’nin kuzeyindeki bir yapılanmayı kabule gittiği ortada…
Kaldı ki Barzanistan’ı, yani Amerikan Koridoru’nun Irak ayağını tanıyanların, Suriye ayağına cepheden karşı durabilmesi mümkün de değildir!
Üstelik içerde adım adım yeni bir rejimi inşa ederken, pratikte Türkiye’nin milli kuvvetlerinin direniş çabalarını da baltalamaktadırlar…
Doğru mevzilenme öncelikle bu gerçeği görmekten geçiyor!
Mehmet Ali Güller
1 Haziran 2016