ABD’nin 2. koridor inşası

ABD Irak’ın kuzeyinde Barzanistan’ı nasıl kurdu? Kuşkusuz öncelikle Irak’ı işgal ederek. Fakat işgal bu hedefi gerçekleştirmeye yetmiyordu; Irak’ın komşularının da buna mecbur edilmesi gerekiyordu. O komşuların başında da Türkiye geliyordu.

Türkiye 1991’den 2016 yılına kadar, yani mevcut Binali Yıldırım hükümetinin Irak’ta adem-i merkeziyetçilik üzerinden Barzanistan’ın tanımasına kadar geçen süreçte “Kürt Koridoru”na nasıl razı edildi?

1) Komşularla işbirliği yapmak yerine ABD cephesinde yer alarak!

2) ABD’ye İncirlik Üssü ve Çekiç Güç ile Barzanistan’a kalkan olmasını sağlayarak!

3) ABD’nin PKK’yi bazen havuç bazen de sopa olarak kullanmasına engel olamayarak!

4) ABD’nin Musul-Kerkük havucu ile “sadece Kürtlere değil, Türkmenlere de özerklik olabilir” havucuna aldanarak!

Bunlar sahadaki somut temel nedenlerdi. Kuşkusuz bunlara ekonomiden, bağımlı hükümetlere kadar başka temel nedenler de ekleyebiliriz.

Peki, bunu neden anımsattık? ABD’nin Irak’taki şablonu aynen Suriye’de de uyguladığını bir kez daha anlatmak için…

MENBİÇ OPERASYONUNUN KRİTİK ÖNEMİ

Taktik süreçlere değil, stratejik sürece bakmamız gerekiyor. Nedir o stratejik süreç?

İlk kitabımız “Büyük Kürdistan”da da, son kitabımız “Amerikan Koridoru”nda da vurguladık: ABD’nin stratejik hedefi Türkiye, İran, Irak ve Suriye’yi kapsayan, Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanan, ikinci bir İsrail işlevi görecek bir koridor kurmaktır.

ABD bu hedefi gerçekleştirmeye Irak’tan başladı. 12 yıl arayla yapılan iki ayrı savaşta ve 25 yılın sonunda Barzanistan’ı belli bir noktaya getirdi. Fakat denize sınırı olmayan Barzanistan’ın yaşama şansı olmadığı için bugüne kadar bağımsızlık konusunu hep rafta tuttu. Suriye meselesi işte bu stratejik hedefin ikinci aşamasıydı: Barzanistan’ı Suriye’nin kuzeyinden Doğu Akdeniz’e açmak!

Peki, 5 yılın sonunda bu hedefte durum ne? Suriye’nin kuzeyinin bugün kabaca Türkiye sınırı boyunca yüzde 80’i ABD destekli PYD’nin denetiminde. Sınırın yüzde 70’lik kesintisiz kısmı Fırat’ın doğusunda, PYD’nin iki kanton yönetimi altında…

Fırat’ın batısında, Suriye’nin kuzeyinin en batısında yine PYD’nin denetimi altında yüzde 10’luk bir parça var. Burası da bir kantonun yönetimi altında…

Arada ise yüzde 5’i ÖSO’nun, yüzde 15’i IŞİD’in denetiminde olan yüzde 20’lik parça var.

ABD işte bu yüzde 20’lik parçanın da PYD’nin denetimine geçmesine uğraşıyor. Gündemdeki Menbiç operasyonu, işte bu hedefle yapılıyor; PYD’nin Fırat’ın doğusundaki iki kantonu ile batısındaki bir kantonu birleştirmek ve kesintisiz bir koridor kurmak için…

ANKARA PRAİTKTE PYD KANTONLARINI KABULLENDİ

Peki, Türkiye ne yapıyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan “PYD-YPG zaten lojistik güç” diyerek Menbiç Operasyonuna razı olduklarını ilk ilan eden oldu. (Star, 3 Haziran 2016)

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “ABD bize garanti verdi” diyerek Menbiç Operasyonuna karşı somut hiçbir şey yapmayacaklarını ilan etmiş oldu! (Hürriyet, 7 Haziran 2016)

TSK, “PYD-YPG sınıra 15 km yaklaşırsa vururuz” dedi! (Yeni Şafak, 8 Haziran 2016)

Peki, ne anlama geliyor bu açıklama? Sınırın 15 km altının PYD denetiminde olduğunun artık kabullenilmesi!

ÇİFT BANT MUTABAKATI

Peki, Türkiye ABD’nin Menbiç Operasyonu karşısında bir oldubittiye mi geldi? Siz Erdoğanların açıklamalarına ya da havuz medyasından yapılan şu türden propagandalara bakmayın: Yok “ABD’li generale rest çekilmiş”, yok Türkiye ile ABD fiilen savaştaymış vs.

Gerçek şu: Menbiç Operasyonu konusunda Washington ile Ankara arasında bir mutabakat var. Bu mutabakatın istekli mi yapıldığı yoksa mecbur mu kalındığı sonucu etkilemiyor.

Erdoğan’ın Nisan ayı başında ABD’ye yaptığı ziyaretin merkezinde Menbiç Operasyonu vardı. Sırasıyla Çavuşoğlu-Kerry, Erdoğan-Kerry, Erdoğan-Biden ve Erdoğan-Obama görüşmelerinde bu konuda genel bir mutabakata varıldı. O ziyarette yapılan “ABD ile PKK yüzünden küsecek değiliz” açıklaması kritik önemdedir!

O mutabakatın teknik detayları için Erdoğan‘ın hemen arkasından Türkiye’ye bir ABD heyeti geldi. Askeri kaynaklara göre, teknik ayrıntılarda, asker ve diplomatlardan oluşan ABD heyetiyle büyük oranda anlaşma sağlanmıştı!

Kuşkusuz mutabakat başka, bunu hayata geçirebilmek başkaydı. Sahanın şartları olduğu gibi, Türkiye’nin içinden de itirazlar vardı. O nedenle zamana ve küçük tavizlere bırakıldı. 18 Mayıs’ta Obama ile Erdoğan arasında yapılan 1 saat 10 dakikalık telefon görüşmesinin sonucu her iki Saray tarafından da “IŞİD’e karşı ortak çaba göstermenin aciliyeti hususunda mutabık kalınmıştır” diye duyuruldu. Yani IŞİD’e karşı Menbiç Operasyonu yapılacaktı.

Peki nasıl? Türkiye içinden gelen basınç çift bant formülü ile giderildi: Sınırın Türkiye tarafındaki 20 km’lik bölümünde ÖSO, altındaki bölümünde ise PYD hâkim olacaktı!

Erdoğan ile Obama’nın telefonda anlaşmasından dört gün sonra, 22 Mayıs 2016’da ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Org. Joseph Votel gizlice Suriye’ye gitti ve Menbiç Operasyonu için düğmeye bastı. Votel ardından da Türkiye’ye gelip Dışişleri ve Genelkurmay yetkilileriyle son ayrıntıları görüştü.

Ve böylece Menbiç Türkiye’nin de “oluruyla” başlamış oldu!

‘PKK’Yİ VUR, AMA PYD’Yİ TANI’ SÜRECİ

İşte bu tablo, asıl görülmesi gereken stratejik süreçtir. Bunun yerine salt PKK’ye operasyonlara odaklanılması, Türkiye’yi Irak’taki hataya götürür.

Nedir o hata? Yukarıda da belirttik, ABD Türkiye’yi Barzanistan’a mecbur etmede PKK’yi bazen havuç bazen de sopa olarak kullandı. Özetle Türkiye’yi PKK’ye karşı Barzani’yle müttefik yaptı! Oysa PKK gibi Barzani de ABD’nin koridor planının araçlarıydı. Türkiye’nin birini diğerine tercih etmesi, sonuçları bakımından da görüldüğü gibi, Irak’ta bir koridor inşa edilmesini engellemedi. Tersine Türkiye’yi o koridora mimar yaptı! (Elbette şu ayrımı yapalım: Ankara-Bağdat işbirliği dâhilinde Barzani’yle taktik ittifak ayrı, Ankara-Washington müttefikliği içinde Barzani’yle ilişki ayrı.)

Bugün de aynısı geçerlidir. Erdoğan’ın Obama’dan gelen bir telefon sonrasında Bakanlar Kurulu’na imzalattığı 22 Temmuz 2015 tarihli İncirlik Mutabakatı’nın özü neydi? Türkiye’yi “PKK’yi vur, PYD’yi tanı” noktasına sürüklemekti.

ABD Büyükelçisi John Bass’ın o süreçte Kürt örgütü temsilcilerine “Türkiye’yi geri dönülmez noktaya ilerletene kadar sabredin” mesajı vermesi bundandı.

Sonuç? Tamam, Türkiye 24 Temmuz 2015’ten bu yana PKK’yi vuruyor ama karşılığında da Suriye’nin kuzeyinde PYD kantonlarını kabul etmeye mecbur kalmış durumda…

Nitekim Eski ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone Kuzey Irak’tan verdiği mesajda artık şöyle demektedir: “PKK’nin silah bırakmasının zamanı geldi.”

Ve ilginçtir, Başbakan Binali Yıldırım da ardından şöyle demektedir: “Terör örgütünden ‘görüşebiliriz, silahları bırakabiliriz, konuşalım’ gibi doğrudan, dolaylı haberler geliyor.” (Hürriyet, 8 Haziran 2016)

Yıldırım’ın bu cümlenin hemen arkasından “ama konuşacak bir şey yok” demesi önemsizdir, zira konuşmayacak kişi boşuna “konuşalım mesajı geldi” demez! Nitekim Yıldırım konuşmasının devamında bayrak vurgusu yaptıktan sonra “bunlar üzerinde konuşacaksanız, buyurun konuşalım” demektedir!

Fakat bize göre henüz o konuşma vakti gelmemiştir. Zira ABD için meselenin Suriye boyutu önemlidir ama Erdoğan için de Türkiye boyutu kritiktir. Erdoğan bu kartı başkanlık (ya da partili cumhurbaşkanlığı) hedefi gerçekleşene kadar kullanacaktır. Zira o kart 7 Haziran yenilgisinden sonra 1 Kasım’da AKP’yi tek başına hükümet yapmaya öncelikle yaradı. Ancak henüz 367’yi bulamamış bir Erdoğan açısından kullanım değeri hâlâ bulunmaktadır.

İKİNCİ KORİDOR RİSKİ KAPIDA

Şimdi yazının bu noktasında kimi okurlarımız çıkıp “ne yani PKK’ye operasyon yapılmasın mı” diye sorabilir. Hatta kimileri de “bak, saray savaşı dedi”, “baki aslında PKK’yi savunuyor” gibi anlamsız varsayımlarda bulunabilir, alıştık.

Onlar için de belirtelim: PKK’ye karşı operasyonlar elbette yapılmalıdır. Kaldı ki bu her şeyden önce hükümetin ve devletin görevidir. TSK, Erdoğanların siyasi hesaplarına bakmadan, bu süreçten yararlanabildiği kadar yararlanmalı ve PKK’yi mümkün olduğu kadar sıfırlamalıdır.

Fakat Türkiye açısından asıl tehdit Amerikan Koridoru’dur. PKK bu koridorun aracı olması bakımından tehdittir. Türkiye PKK’ye vururken, bunun karşılığında ABD’nin adım adım koridoru inşa etmesine sessiz kalarak stratejik hata yapar, yapmaktadır!

Peki, ne yapmalı? Hep söylüyoruz; birincisi ABD cephesinde kalarak ABD projesi önlenmez. İkincisi, komşularla işbirliği yapmadan Amerikan Koridoru önlenemez. Üçüncüsü, yine komşularla işbirliği yapmadan terör bitirilemez!

Türkiye’nin kara komşuları İran, Irak ve Suriye ile deniz komşusu Rusya’ya karşı ABD cephesinde hareket etmesi, Türkiye’yi hem sürekli ve döne döne PKK sorunuyla karşı karşıya bırakmaktadır, hem de bu süreçte ABD’nin adım adım stratejik hedefini gerçekleştirmesine hizmet etmektedir. Türkiye bu kısırdöngüden çıkmalıdır!

Bunun mevcut iktidarla gerçekleşmeyeceğinden hareketle, duruma çözüm bulmak da hepimizin sorunu ve sorumluluğudur! Aksi takdirde ikinci bir Barzanistan, Suriye koridoru olarak kapımızdadır!

Mehmet Ali Güller
9 Haziran 2016

  1. #1 by merdol on 09/06/2016 - 14:57

    SYN. Güller tebrikler tşk.ler

  2. #2 by Ercument Galin on 10/06/2016 - 15:48

    ABD Suriye’de Kürt korudoru oluştururken, PKK’yı kullanmıyor mu? Türkiye’nin görünürde PKK’ya karşı yaptığı müdahaleler, PKK elemanlarını Suriye’deki YPG güçlerine katılmalarını sağlamaz mı? PKK elemanlarını Suriye’de savaştırmak için ABD’nin zor kullanması gerekmiyor mu? Bu zor kullanmayı TSK’ya yaptırmıyorlar mı? Suriye’ye kaydırılan PKK elemanları savaş alanında eğiltilmiyorlar mı? Daha gelişkin silah kullanımında eğitilmiyorlar mı?

  3. #3 by Kobani on 13/06/2016 - 06:09

    Bu yeni orta dogu haritasi en cok turkiyeye yarar barzanin orda olmasi saddamdan iyidir su an 12 milliyar dolar bir alişveris haci mevcut keza essadan ve isiten daha iyidir ypg gerek ekonomi grekse turk halki demokrasi icin ypg turkiyenin menfatinedir ypg yaklasik 5 yildir var ve bu 5 yilin 3 yilini turkiyedeki tum siyasi partiler medya kurukuslari vs herkez gormezlikten geldi ypg 3 kontonu varken kimse bi sey demedi simdi bunlari birlestiriyor turkiye buna homurdaniyor 2 yil once baska simdi baska sebebini bilemiyorum .gelelim ypg modern bir sistemi var konton ve laiktirler bu turk halki icin onemli cunku turklerin kulturude laiktir suan kuzey suriye yarin turkiyenin ticaret pantneri olacak ne bileyim kobani insasi felan 20 miliyar dolar felan yada turkiye iktidar degisirse belkide kobanide bir kibris tarzi olabilir bunlarin tamami turkiyenin yararina ataturkun bahs ettigi misaki milli sinirlari turkiye baglana bilir buralarda turk olmasada turkceyi konusan kurtler yani kendi kurtlerimiz olacak istenirse turklerde olur bu pyd neresi tehlike

  4. #4 by Osman aydeniz on 04/07/2016 - 06:44

    Hah ! Orda bir kürt bölgesi kurulacakta, Türklere buyrun gelin yapacaklar ha? Sinirimiza kadar dayanmazlarsa ne olayim..

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: