Bir hükümetin PKK ya da FETÖ ile mücadelesine bakarak o hükümetin Atatürk çizgisine geldiğini, o yönetimin ABD emperyalizmine karşı mevzilendiğini ve ülkenin kamp değiştirmeye başladığını iddia edemezsiniz.
Zira PKK ve FETÖ ile mücadele etmek, normalde her hükümetin görevidir. Görevini yapıyor oluşu, ona olmayan payeler vermeyi gerektirmez. Örneğin Çiller hükümeti de PKK’yle mücadele etti ama bu onun ABD’yle organik bağı olduğu gerçeğini değiştirmedi. Dahası PKK ile mücadele ediyor oluşu, Çiller’e karşı muhalefet etme dozunu düşürtmedi!
NİYET BAŞKA GERÇEK BAŞKA
Niyetler üzerinden siyaset yapılmaz, gerçeği bütün çıplaklığıyla saptamak lazım. Örneğin Atatürk çizgisinde bir hükümetin ülkeyi yönetmesi, hükümetin ABD emperyalizmine kaşı mevzilenmesi, Türkiye’nin kamp değiştirmesi isteğimizdir, niyetimizdir ama gerçek midir?
Niyetimizi olmuş sanmak, olduğu anlamına gelmez. Tersine, niyetimizi oldurabilmek için önce gerçeği görmeliyiz, gerçekte neyin olduğunu saptamalıyız. Çünkü ancak gerçekler üzerinden doğru ve yararlı siyasetler üretebiliriz.
Niyetlerimizi gerçekmiş gibi sunarsak, niyetlerimizi bir başka partinin yaptığını iddia edersek, hem gerçekten kopmuş oluruz, hem de halkın gözünde “o yapıyorsa sana ne gerek var” konumuna düşmüş oluruz…
Peki, gerçek ne? Gerçek şu:
ERDOĞAN ATATÜRK ÇİZGİSİNE GELMEDİ!
1) Erdoğan yönetimi Atatürk çizgisine gelmedi, tersine Atatürk çizgisiyle, Cumhuriyet’le hesaplaşıyor!
Atatürk’ten geriye ne kaldıysa tek tek ortadan kaldırıyor. Atatürk’ün mareşal fotoğrafını TBMM’den kaldırıyor, TBMM’ye Abdülhamit fotoğrafı asıyor, Abdülhamit’i anıyor, GATA’ya Abdülhamit ismini veriyor.
Laikliği tasfiye eden, eğitim kurumlarını ve müfredatı imam hatipleştiren, ilköğretim okullarını adım adım kuran kursu haline getiren, türbanı ilköğretime kadar indiren, kız ve erkek öğrencileri sınıflarda ayırmaya başlayan bir hükümet Atatürk çizgisine gelmiş olabilir mi?
Laik toplumsal hayatı baskılayan, hükümet katında kadınlara baskı yapan, laik yaşam tarzına karşı şiddeti söylemleriyle teşvik eden bir hükümet Atatürk çizgisine gelmiş olabilir mi?
Atatürk’ün ordusunu parçalayan, kuvvet komutanlıklarını Genelkurmay Başkanlığı’nın altından alıp bakana bağlayan, askeri okulları kapatan, askeri hastaneleri TSK’den alıp Sağlık Bakanlığı’na bağlayan, Jandarma ve Sahip Güvenli Komutanlığını İçişleri Bakanlığı’na bağlayan, Yüksek Askeri Şura’yı sivilleştiren ve terfileri siyasallaştıran bir hükümet Atatürk çizgisine gelmiş olabilir mi?
ERDOĞAN ABD CEPHESİNDE, ABD’YLE PAZARLIK YAPIYOR
2) Tayyip Erdoğan yönetimi ABD emperyalizmine karşı mevzilenmedi, ABD cephesi içinde ABD emperyalizmiyle pazarlık yapıyor.
İncirlik, Diyarbakır ve Malatya üslerini ABD’ye kullandıran, Kürecik Radarı’nı kapatmayan, Ankara’nın göbeğinde Amerikan Askeri Kurumları’nın varlığını sürdürmesine izin veren, hatta daha yeni ABD’den Suriye’ye karşı HIMARS füzeleri isteyen bir hükümet ABD emperyalizmine karşı mevzilenmiş olabilir mi?
İncirlik’i ABD dışında İngiltere, Fransa, Almanya, Suudi Arabistan ve Katar’a açan bir hükümet emperyalizme karşı mevzilenmiş olabilir mi? Alman askerlere İncirlik’i açan ama Alman Parlamenterlere İncirlik’i ziyaret izni vermeyen bir hükümet emperyalizme karşı mevzilenmiş midir, emperyalizmle pazarlık mı yapıyordur? Nitekim AKP yetkilisi Nurettin Canikli birkaç gün önce “Alman parlamenterlerin İncirlik ziyareti için engel kalmadı” demiştir!
İsrail’le daha yeni anlaşma imzalayan, veto hakkını kaldırarak İsrail’in NATO’da kalıcı ofis açmasını sağlayan bir hükümet ABD emperyalizmine karşı mevzilenmiş olabilir mi?
ABD ve AB’nin talepleri doğrultusunda Yunanistan’a 12 mil tavizi veren, bu ülkenin 152 ada ve adacık işgaline gözünü kapatan bir hükümet emperyalizme karşı mevzilenmiş olabilir mi?
ERDOĞANLAR KAMP DEĞİŞTİRMİYOR!
3) Tayyip Erdoğanların yönettiği Türkiye kamp değiştirmiyor, Neo-Abdülhamit tarzı dengecilik yapıyor!
Ankara’nın Moskova’dan özür dilemesi ve ilişkileri normalleştirmeye başlaması Türkiye’nin Atlantik sisteminden çıkıp başka bir kampa girmeye başladığı anlamına gelmiyor. Erdoğan Rusya’yla ilişkileri birincisi ticari zorunluluk nedeniyle, ikincisi de Suriye’ye karşı yeni hamleler yapabilmek amacıyla düzeltmeye çalışıyor. (Rusya’nın Fırat Kalkanı’na belli ölçülerde sessiz kalması ama derinleşmesi noktasında endişe açıklaması, operasyonun meşruiyet kazanmasının şartının ısrarla Şam’la işbirliği olduğunu belirtmesi önemlidir.)
ABD’ye “biz mi PKK mi” diye soran Erdoğan kamp değiştiriyor olabilir mi? “Kuzeyden girip beraber yapalım dedik, ABD güneyden YPG ile beraber yaptı” diyen bir Erdoğan ABD’ye karşı mevzilenmekte midir, yoksa pazarlık mı yapmaktadır? ABD’yle hâlâ TBMM’de ve Dışişleri Bakanlığı’nda kaydı olmayan türde gizli anlaşmalar yapan bir iktidar kamp değiştiriyor olabilir mi?
Daha dün New York’ta Esad’lı geçiş sürecinin mümkün olmadığını hâlâ savunan bir Erdoğan Atlantik kampından çıkıyor olabilir mi? Şam’la işbirliği yapmak yerine bir kısmını CIA’nın bir kısmını MİT’in eğittiği, Suudi Arabistan ile Katar’ın finanse ettiği ÖSO’yla hareket eden bir hükümet kamp değiştiriyor olabilir mi?
Özetle Erdoğan kamp değiştirmek için değil, ABD nezdinde konumunu yükseltebilmek için Rusya’yla yakınlaşıyor. Çin’le yapılan ve 1,5 yıl boyunca ABD’ye karşı kullanılan füze anlaşması derslerle doludur. Erdoğan’ın ABD’yle İncirlik Mutabakatına vardıktan sonra o anlaşmayı iptal etmesi Neo-Abdülhamit tarzı siyasete örnektir!
SÜREKLİ MUHALEFET ETME ZORUNLULUĞU
Bir süredir ısrarla belirtiyoruz: Erdoğan Neo-Abdülhamit’tir; kamp değiştirme ve anti-emperyalizm yok, dengecilik ve ABD cephesi içinde ABD emperyalizmiyle pazarlık var.
Bu gerçeği atlayıp niyetimizi esas aldığımız zaman, Erdoğan anti-emperyalist olmuş olmuyor! Fakat Erdoğan’a karşı muhalefet yapabilmek zayıflamış oluyor!
İttihat ve Terakki’nin Abdülhamit’e karşı kesintisiz ve arasız muhalefet anlayışı, bugünün Neo-Abdülhamitlerine karşı da sürdürülmelidir!
Türkiye en sonunda elbette ABD cephesinde çıkacaktır ve ABD emperyalizmine karşı bölgeyle işbirliği yapacaktır fakat bu her şeyden önce sınıfsal bir sorundur. Erdoğanlar sınıf değiştirmeyeceğine göre o iş bizimdir ve öncelikle Erdoğanlardan iktidarı almak şarttır!
Mehmet Ali Güller
21 Eylül 2016
#1 by Kazim on 21/09/2016 - 13:33
Sayin Mehmet Ali Güller RTE ABD iel ne pazarligi yapabilir ki? Bu pazarlik ancak ülkenin bölünmesi pazarligi olur. Hangi tip pazarlik yaparsa yapsin, Türkiye Atlantik hattinda kalarak herhangi bir basari kazanabilir mi? O hatta kaldigi sürece yasadiklarindan ders cikaramayanlar, ister Aptülhamitcilik yapsinlar, ister yeni osmanlicilik ayakta kalmalarinin mümkünati yoktur. Türkiye Atlantik hattinda kaldigi sürece yikicilik ve bölücülükten pacasini kurtaramaz bu temmeni degil tunc gibi bir kural ve o kural diyor ki. bu cizgi terk edilmeden basari sansi yok. RTE sonunu hazirlamaya devam ediyor. RTE nin yerine kim gececek sorun bu, mevzi bu, care bu. RTE yi fFeto devirseydi siz iktidar mi olacaktiniz.
#2 by dogan2332 on 21/09/2016 - 15:12
Çok geç olmadan, ülkenin altına dinamit döşenmesini görmeliyiz… Tarık Akan ne demişti: “Atılan anti-laik, anti-Atatürkçü temeller, 15-20 yıl sonra bugünkü karanlığı aratacaktır. İktidar bunun farkında değil, muhalefet de farkında değil.”
#3 by salman onglu on 21/09/2016 - 17:50
sayin Guller yazinizin tamamina katilmamak mumkun degil. Ama RTE en onemli meselesini eksik yazmissiniz RTE bugune kadar biriktirdigi malin pazarligini yapiyor Batili dostlariyla dusunsenize RTE iktidarda duserse birileride sorarsa nerden buldun bu kadar mali Iste bunun icindir butun pazarliklar RTE devlet diye bir meselesinin oldugunu dusunmuyorum Devletine bagli bir insan kamu mallarini car cur ederek mal biriktiren adamdan devlet adamligi beklenilirmi
#4 by Egemen Türkmen on 21/09/2016 - 21:01
AKP Kemalizme teslim oldu demek AKP Kemalist oldu demek değildir. Türkiyenin mecburiyetleri var. Mecburiyetleri saptamak bir bilimdir. Meselâ, yer çekimi kanunu bir mecburiyettir. Uçabilmek, havada kalabilmek için o şartları bilerek, ona uygun davranarak hareket edersiniz.
2003-2014 arası AKP-FETÖ-PKK koalisyonu kurulmustu. Bu koalisyon BOP koalisyonuydu. Türkiye’yi bölmek, cumhuriyeti ilimli islami bir rejime dönüştürmek BOP kapsamındaki stratejik amaçlardı. Bu amaclara uygun olarak Ergenekon, Balyoz kumpaslari yapildi, açılım siyaseti yürürlüğe kondu. Hatirlayalım, koalisyon ortaği olan Gülen “Ulusalci dalgayı aşma” fetvaları veriyordu. Tüm bu süreçte tüketime dayalı sıcak para ekonomisi uygulanıyordu. Bunlar ABD’nin mecburiyetleriydi.
2012’lerde yükselen toplumsal muhalefet 2013’te halk hareketine dönüştü. AKP-FETÖ-PKK ortaklığına dayalı BOP koalisyonunu dağıttı. Tabi sadece iç dinamikler değil dünya dengeleri de koalisyonun ahengini bozdu.
Bugün Türkiye’de BOP’un iktidar denklemi bozulmuştur. Türkiye’nin birleşme rotasına girmesi BOP’un uygulanamamasi anlamına gelecektir. Bugün Türkiye’nin nesnel çıkarlarıyla ABDemperyalizminin nesnel çıkarları karşı karşıyadır. Iktidar denklemi bozulan AKP ABD ve Türkiye’nin mecbutiyetleri arasında sıkışmaktadır. AKP içindeki ABD’ci kanat baskın geldiğinde örneğin Rus uçağı düşürülmüş;Türkiye’nin mecburiyetleri kendini hissettirdiğinde Rusya’dan özür dilenmiş ve masaya oturulmuştur. Cerablus harekatı da Türkiye’nin mecburiyetleri sonucudur.
Bugün AKP fırsatçılıktan bazı gerici uygulamalar yapıyor, doğru. Bunlar taktik düzlemdedir. Türkiye’nin nesnel çıkarları kendini dayattikça AKP kendi icinde de hesaplaşma içine girecektir. FETÖ ve PKK operasyonları bunun göstergesi. AKP kendi iktidar denklemiyle savaşıyor. Bugünkü AKP’nin ve devletin dayandığı güçlerle Ergenekon,Balyoz kumpaslarını yapan, açilim siyasetlerini uygulayan AKP’nin ve devletin ayni olduğu düşünülebilir mi?
ABD kendi iktidarına 15Temmuz’da neden darbe yapmak istesin? AKP’nin nesnel konumunu doğru okuyamazsak ABD’nin kendi iktidarına darbe yaptığını düşünürüz. Bazıları da senaryo zanneder bunu. Çünkü hayatla, gerçekle bağları kopmuştur. Hayat bir tiyatrodur, onlar için..
#5 by trekking on 22/09/2016 - 14:46
AKP fırsatcılıktan bazı gerici uygulamalar mı yapıyor? Bazı mı? Ya İktidara geldiğinden beri bütün uygulamaları gerici. ne taktiği ne düzlemi.
Üstelik AKP de ABD ci kanat veya başka bir kanat yok. Tek irade var RTE. Bügüne kadar uygulamalarını çok dar bir kadro yürüttüler. Bakanların bile birçok uygulamadan veya tekliften sonradan haberleri oldu. Şamile Tayyare bile bundan yakınıyordu. Daha biz darbeyi kendi aramızda konuşamadık,bütün kararlar 3-5 kişi tarafından alınıyor diye. AKP yi boşuna aklamaya çalışmayın. Türkiye nin nesnel çıkarları bölge ülkeleri işbirliğiyle yapmaktan geçer. Bu kadar. Peki yapıyor mu? Ne demek Fırat kalkanında ele geçirilen b ölgeleri ÖSO ya teslim etmek. ÖSo kim? Bugün biz çekilsek o saatte ÖSO oraları boşaltır. Hala rejimle birlikte hareket etme iradesi yok!
Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Türk ordusu Faşist bir ordudur. Bu orduyla ancak Erdoğan baş eder diye destek verenlerden hiç bir farkınız yok.