İlk günden beri belirtiyoruz: 15 Temmuz, ABD’nin bir kanadının desteklediği FETÖ darbesiydi; erken doğurtulup bastırıldı ve fırsata çevrilip yeni bir rejim inşasında kullanıldı!
Üstelik sonradan yapılan şu açıklamalar, bunu tamamen doğruladı!
Örneğin TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’nun AKP’li başkanı Reşat Petek dinlenen onlarca tanıktan sonra şu saptamayı yapıyordu: “Havacı subayın MİT’e giderek verdiği istihbarat darbenin öne çekilmesini ve başarısız olmasını sağlamıştır.” (hürriyet.com.tr, 26 Mayıs 2017)
Örneğin Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar da, TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’na gönderdiği yazılı yanıtında yine erken doğuma işaret ediyordu: “Kanaatimce, alınan bu tedbirlerden dolayıdır ki, hainler paniğe kapılarak, daha sonra sanık ifadelerinden öğrendiğimize göre geç saatlerde yapmayı (saat 03.00) planladıkları işi öne almak suretiyle erkenden ifşa olmuşlar ve böylelikle darbe girişiminin akamete uğramasındaki önemli bir faktör gerçekleşmiştir.” (hurriyet.com.tr, 30 Mayıs 2017)
Yani darbe istihbaratından sonra alınan bir takım tedbirlerle darbe erken doğurtulmuş, öne çekilmiş ve böylece bastırılmış, başarısızlığa uğratılmıştır.
Oysa Özel Kuvvetler Komutanı Korg. Zekai Aksakallı’nın ifadesinde belirttiği üzere darbenin tamamen önlenebilmesi de mümkündü: “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda personel kışlayı terk etmesin emri verilir. Bu emir 15 Temmuz’da verilseydi darbe girişimi ortaya çıkardı.” (hurriyet.com.tr, 20 Mart 2017)
Tabii o zaman 15 Temmuz “Allah’ın bir lütfu” olmayacak ve yeni bir rejim inşasında kullanılamayacaktı!
Peki geride kalan bu bir yılda 15 Temmuz’un ne gibi sonuçları oldu? Neler yapılabildi ya da yapılamadı? İnceleyelim:
1) Darbenin siyasi ayağı ortaya çıkarılmadı.
Darbenin askeri, polisi, avukatı, hâkimi, savcısı, öğretmeni, memuru ortaya çıkarıldı ama siyasi ayağı ortaya çıkarılmadı. Öyle ki Başbakan Binali Yıldırım “FETÖ’nün siyasi ayağı yok” bile dedi! (Yeniçağ, 2 Nisan 2017)
Yani darbenin çaycısı, çorbacısı bile vardı ama siyasi ayağı yoktu! 31 Mayıs 2017’de, darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması için verilen TBMM Araştırma Komisyonu kurulması önergesi, AKP oylarıyla reddedildi. Hükümet çok sıkıştığında ise “siyasi ayağı yok, çünkü temizledik” diye geçiştirdi. Peki o temizlenen siyasi ayaklarla ilgili bir yargı süreci başlatıldı mı? Hayır!
Dahası MİT’in bylock listesi ile siyasi ayağın ortaya çıkarılabileceği konuşuluyorken, TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Reşat Petek, komisyon çalışmasını bitirdiğinde “MİT’ten bylock listesi istemedik” diyordu!
2) AKP’nin siyasi sorumluluğunun üzeri örtüldü.
Şimdilerde iktidar sözcülerinin söylediği gibi Fetullahçı cemaat tarafından bir kandırılma ya da cemaatin devlete sızması durumu yok. Fethullahçı çete AKP iktidarı döneminde devlete yerleştirildi.
Birkaç örnekle anlatalım:
a) Orduya sızmaya çalışan Fethullahçı subaylar AKP iktidarı öncesinde yaz ve kış Yüksek Askeri Şuraları’nda ordudan atılırdı. AKP iktidarıyla birlikte bu değişti. AKP’nin katıldığı ilk Yüksek Askeri Şura olan Aralık 2002’de Başbakan Abdullah Gül ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül YAŞ kararlarına şerh koydular. Bir süre süren bu şerhlere zamanla gerek kalmadı. Zira AKP ve Fethhullahçı çete devlet içinde mevzi kazanıyor, dahası 2008 yılında başlattıkları Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile tersine kendileri Türk Ordusu’nda büyük tasfiyeler yapıyordu!
b) 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu Fethullahçı çeteyle mücadele için bir plan hazırladı ve hükümete tavsiye etti. Başbakan ve müsteşarı ise devlet uygulamalarına aykırı olarak bu tavsiye kararını rafa kaldırdı. Eski Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in biz zamanlar çok övündükleri bu olayla ilgili sözleri açık: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan siyasi sorumluluğunu, ben hukuki sorumluluğunu aldım ve 2004’teki FÖTÜ’yle mücadele planını rafa kaldırdık.” (Hürriyet, Ertuğrul Özkök’ün köşesi, 8 Temmuz 2017)
Yani Türk devletimin Fethullahçı çeteye karşı mücadele etmesi bizzat AKP hükümeti tarafından engellenmiştir!
c) Fethullah Gülen 28 Şubat sürecinde yargılanıyordu ve ABD’ye kaçmıştı. AKP hükümeti 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda bir değişiklik yaparak Gülen’i kurtardı.
d) AKP Hükümeti sözcülerinin belirtiği gibi Fethullah Gülen Cemaati AKP iktidarı döneminde 10-15 kat büyüdü.
e) Recep Tayyip Erdoğan, cemaatle çatışmanın başladığı süreçte “ne istediniz de vermedik” diyerek, bu örgütü devlete yerleştirdiklerini itiraf etmiş oldu.
3) Akar ve Fidan ikilisi TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’na gitmedi.
15 Temmuz gecesinin en kritik iki ismi olan Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’na gelip milletvekillerinin sorularını yanıtlamadı. Komisyon çalışmasını tamamladıktan sonra belirli sorulara yazılı yanıt yolladı.
Oysa ikilinin darbeyi en az 6 saat önce öğrenmiş olmasından başlayarak, bir gün önce başbaşa yaptıkları 4 saatlik toplantıya kadar pek çok konuda kamuoyunun sorularını aydınlatması gerekiyordu!
4) 15 Temmuz darbe girişiminin en kritik ismi olan Adil Öksüz olayı aydınlatılmadı.
Ankara Cumhuriyet Savcısı Ramazan Dinç’in iddianamesine göre eski Fethullahçı Kemalettin Özdemir, örgütün “asker imamı” olarak daha 2012 yılında devlete, istihbarat kurumlarına Adil Öksüz’ün ismini vermişti. (Hürriyet, Abdülkadir Selvi’nin köşesi, 12 Temmuz 2017)
Ancak Adil Öksüz AKP-Cemaat çatışmasının başladığı o süreçten itibaren nedense hiç izlenmedi!
5) TSK yeniden yapılandırıldı.
“Allah’ın lütfu” denilen darbe girişimi sonrasında TSK “yeniden yapılandırma” adı altında farklı bakanlıklara bölündü:
Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Savunma Bakanlığı’na, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Genelkurmay Başkanlığı altsız olarak Başbakanlığa bağlı kaldı. GATA Abdülhamid Hastaneleri’ne dönüştürülerek Sağlık Bakanlığı’na bağlandı. Askeri liseler ve harp okulları kapatıldı, yerine Milli Savuna Üniversitesi kuruldu.
Yüksek Askerî Şura baştan aşağı değiştirildi. 4 asker ve 11 hükümet yetkilisinden oluşan yeni yapı ile Türk Ordusu’ndaki terfi ve tayinlere hükümetin kumanda etmesi sağlandı.
Cemaatle çatışmanın ilk günlerinde kamuoyunun desteğini alabilmek için Ergenekon ve Balyoz konularında kandırıldıklarını söyleyen hükümet, Türk Ordusu içinden ya da muhalefetten gelen tepkilere karşı ise yeniden şantaj gibi Ergenekon ve Balyoz sopası salladı. Son olarak Başbakan Binali Yıldırım “Ergenekon ve Balyoz yalan değildi, meşru hükümete ve milli iradeye karşı darbe girişimiydi” dedi! (Haber Türk, 14 Temmuz 2017)
6) OHAL rejimi olağanlaştırıldı.
Olağanüstü Hal durumu olağanlaştı. OHAL iktidar tarafından FETÖ’yle mücadeleden öte, kendi rejiminin inşası için kullanıldı. Erdoğan’ın patronlara söylediği “OHAL’i grevlere müdahale için kullanıyoruz” sözü, bu gerçeğin tipik bir göstergesiydi. (Sözcü, 14 Temmuz 2017)
7) Parlamenter rejim yıkıldı, yerine 15 Temmuz anayasası ve başkanlık rejimi konuldu.
16 Nisan referandumunda “mühürsüz oy pusulaları” ile milletin iradesine darbe vuruldu. “Mühürüz anayasa” ile de parlamenter rejime darbe vurulmuş oldu.
8) Yasama, yürütme ve yargı tek elde toplandı.
Yürütme ve yasamaya hâkim AKP iktidarı, yargıyı da kadro ve yandaşlarıyla doldurdu. Görevden alınan hakimlerin yerine atanan 1341 hakimin tamamına yakının AKP’li olduğu ortay açıktı. AKP il, ilçe yöneticilerinden milletvekili akrabalarına kadar uzanan liste, AK-yargı sürecinin en somut ifadesiydi.
9) Kindar nesil hedefi için AK-eğitim.
Müfredattan evrim çıkarıldı, muamelat ve ukubat gibi şeriat kolları konuldu.
Türbanı ilkokullara kadar sokan ve eğitim kurumlarını imam hatipleştiren AKP hükümeti, 15 Temmuz sonrasında okullara mescit ve abdesthane zorunluluğu getirdi, eğitim müfredatından evrimi çıkardı ve müfredata şeriat hukukunun alt kolları olan muamelat ve ukubat konularını koydu.
10) AK-Medya: Parti TV’si.
İktidarın inşa ettiği “havuz medyası”, 15 Temmuz’dan sonra daha da büyüdü. VE en önemlisi devlet televizyonu ve ajansı, artık parti televizyonu ve ajansına dönüştü!
Mehmet Ali Güller
17 Temmuz 2017
ABC Gazetesi
#1 by teoman şanal on 19/07/2017 - 22:21
Yazdıklarınızın hepsine katılıyorum. FETÖ’cü hainlerin hepsi biliniyordu. İstense Emniyet Gen.Md.lüğünde olduğu gibi görevlerinden de alınabilirdi. İlk gününden itibaren söylediğim gibi bu hain darbe girişimi başarısızlığa mahkum edilmiş ve sonuçlarından da faydalanma planları yapılmıştı.
#2 by Mayk on 22/07/2017 - 01:17
Genelde katiliyorum.
…..
Kontrollu darbe degil. yani Akpnin kendine karsi yaptigi sozde bir darbe degil.
Bu konuda hemfikiriz. Erken dogurtulmus oldugu dogru, ama bu bilincli olarak
yapilmis olamaz. Yani saati erkene aldirmak amaciyla bir hamle yapilmamistir.
Ancak gunu erkene aldirmak amaciyla ordudaki feto tasviyesinin yaklasik tarihi
ilan edilmis olabilir. Bence fetonun darbe planlarinin detaylari bilinmiyordu,
tam olarak kimlerin rol alacagindan emin degillerdi. Ya da ordunun basindakiler fetoyu fazla
hafife aldi, ne de olsa onlari darbe yapacaklari zamandan once tasviye edecegiz
diye rahat davraniyor olabilirlerdi. Belki ordu bazi cok ozel silahlarin izini surmeye calisiyordu,
ve bu silahlarin kullanilmasina karsi ulke savunmasiz olabilirdi.
Mesela bir emp cihaziyla cok genis bir alandaki elektrikli sistemler cokertilebilir,
hatta birkac yil once ulke genelinde elektrik kesintileri oldugunda ben boyle bir seyden suphelenmistim.
Fetoculer ulkeyi ele gecirmeye calisiyorlardi, yani ulkeyi mahvetmeye calismiyorlardi.
Isteseler belki abdden gizlice temin ettikleri cok ozel silahlari kullanip daha gaddarca davranip
ne pahasina olsun sonuc elde etmeyi de dusunebilirlerdi. Halkin tepkisinin cok buyuk olacagi
olaylar olsa, darbe basarili da olsa ulke istenildigi gibi yonetilemezdi.
Bir kac kritik merkeze nokta vurusu yaparak kontrolu ele gecirme, arkasindan medya uzerinden propaganda
ve yapay bir finansal likidite ile halkin rizasini kazanarak iktidarda kalabilme plani yapmis olabilirler.
….
Bararili olsalardi belki onlar kandirildik diyeceklerdi. En azindan ABDnin BOP konusunda
RTE tarafindan kandirildigini dusundugu kesindir. Fetocu darbe denemesinin esas sebebi budur.
Rant paylasimi konusundaki anlasmazlik bence ikinci onemde.
…..
Chp kontrollu darbe diyor, tabi bu yanlis, ama sonra bunu ongorulen, onlenmeyen, ve sonuclarindan
yararlanilan bir olay olarak tanitiyor. Bu kisim dogru, en azindan bu yonde ciddi supheler var.
Kontrollu ise kontrolun kimde oldugunu soylemek lazim. Kontrol RTEdeydi diye iddia ediliyorsa bu yanlis.
Kontrol ABDdeydi denmek isteniyorsa, yani RTEyi guclendirmek icin kasten basarisiz bir darbe denemesi
yapilmaya calisildi diye dusunuluyorsa, olabilir. Bence oyle degil, ama bu ihtimal C, D, E plani olabilir,
yani Feto de kazansa RTE de kazansa bizim icin makbuldur diye hesaplamis olabilirler.
…..
Siyasi ayagin uzerine gidilmiyor, cunku fiilen ulkeyi RTE yonetse de, meclis/hukumet kontrol edilmeden
bu fiili yonetim mumkun degildir. Akpyi dagitip erken secime mecbur kalmaktansa, kendini reddeden
ve teslim alinmis fetocu milletvekilleriyle ulkeyi yonetmek cok daha kolay.
…..
Darbenin Allahin lutfu olmasi, bastirildiktan sonra anlasildi. Yani izin verelim sonuclarindan yararlanalim
diye riskli bir sekilde davranildigini sanmam.
……
Orduyu parcalamanin amcai fetoye karsi degil, Ataturkcu askerlere karsi bir hamledir.
Ataturkcu askerlerin mucadelesi olmasaydi bu darbe denemesi durdurulamazdi, bu yuzden
RTE Ataturkcu askerleri kendine tehdit olarak gormemelidir.
Baska tarikatlardan generaller yaparsiniz.sonra bakarsiniz onlar de Feto kadar Amerikanci.