Türkiye’nin önündeki en temel soru şudur: 2019 yılında (ya da daha önce) yapılacak “başkanlık hükümeti” seçiminde Erdoğan’a karşı izlenmesi gereken strateji nedir?
Bugün işte bu soruya yanıt aramaya çalışacağız.
Bize göre 2019’a giderken muhalefet Erdoğan’a karşı iki cephede birleşmeli.
1. CUMHURİYET CEPHESİ
Uzun zamandır dile getiriyorum: Türkiye’nin bu kötü gidişattan çıkabilmesi, öncelikle bir Cumhuriyet Cephesi inşa edilebilmesine bağlıdır.
Ancak CHP-VP ittifakının öncülük ettiği, soldan sağa pek çok partinin içinde yer alabileceği, demokratik kitle örgütlerine, sendikalara, meslek odalarına yaslanan bir büyük Cumhuriyet Cephesi ciddi bir çözüm seçeneği olabilecektir.
Uzun zamandır dile getirdiğim Cumhuriyet Cephesi’ne dair en çok gelen iki “itiraz” şudur: Birincisi, denilmektedir ki “VP liderliği CHP’yle ittifak yerine AKP’yle ‘milli mutabakat hükümeti’ aramaktadır”; ikincisi de, denilmektedir ki, “CHP ‘küçük’ partilerle ittifak kurmak yerine onların kendisine katılmasını istemektedir.”
Doğru, VP liderliği CHP’ye çok sert eleştiriler yapmakta, örneğin Adalet Yürüyüşü’nde olduğu gibi CHP’yi PKK ve FETÖ’yle kol kola ilan etmekte, hatta Kılıçdaroğlu’nu BOP eşbaşkanı diye suçlayabilmektedir. Dahası VP liderliği AKP’yle milli hükümeti seçenek olarak görmektedir.
En baştan söyleyelim: Devrimci bir parti için Türkiye’ye çözüm adına “AKP’yle milli hükümet” kurmak sınıfsal nedenlerle sıfır seçenektir ama CHP’yle cephe kurmak “iyi-kötü” bir seçenektir!
CHP yönetimi için pek çok eleştiri yapılabilir. İzleyen okurlar Kılıçdaroğlu konusunda 7 yıldır ne kadar sert eleştiriler yaptığımızı anımsayacaklardır, üstelik bugün Kılıçdaroğlu’na yüklenenlerin ona “devrimci Kemal” güzellemeleri yaptığı süreçte…
Fakat son tahlilde CHP için ne BOP eşbaşkanlığı ne de PKK ve FETÖ ile kol kola olmak mümkündür. Şundan:
CHP’NİN SINIFSAL KARAKTERİNİN ÖNEMİ
a) ABD’nin BOP eşbaşkanlığı makamı, doğası gereği iktidarlarla yapılır, muhalefetle değil! Diğer yandan CHP’nin tabanının en az yarısı sağlam Atatürkçü’dür ve 200 yıllık devrimci geleneğimizi temsil eden güçlü bir damardır. Bu damarın bulunduğu bir partiye, AKP’ye olduğu gibi BOP eşbaşkanlığını kabul ettirebilmek, sınıfsal karakteri nedeniyle mümkün değildir.
b) CHP’nin FETÖ’yle kol kola olabilmesi ise en fazla bir iki danışmanın Genel Merkez’e yerleşmesi ve üç beş milletvekilinin aradan sıyrılabilmesi şeklinde olabilir. Daha fazlası CHP’nin sınıfsal karakteri nedeniyle mümkün değildir. Ama AKP’nin FETÖ’yle ortaklığı, sınıfsal karakteri nedeniyle, geçmişte de görüldüğü gibi koalisyon kurma, birlikte devlet olma düzeyindedir! Tam da bu nedenle AKP ile FETÖ şu sert kavgada bile “tamamen” ayrışamamaktadır, çünkü iç içe geçmiştir.
c) HDP ile ittifak ise, CHP üst yönetimi katında alıcı bulsa bile, tabanda bulmadığından, şu aşamada ciddi bir seçenek değildir. Seçenek değildir, çünkü CHP aslında bunun bir yük olduğunu da görmektedir.
Tek başına Adalet Yürüyüşü bile bu konuda yeterince öğreticidir. Anımsayalım, HDP Adalet Yürüyüşü’ne Kandıra’dan kitlesel olarak katılmayı ve birlikte İstanbul’da büyük bir miting yapmayı istemişti, bunu da ilan etmişti. Ancak CHP liderliği istemedi. Adalet Yürüyüşü’nün parti yürüyüşü olmadığını, parti bayraklarıyla katılamayacaklarını söyleyerek HDP’nin girişiminin önünü kesti. HDP Kandıra’dan beş-altı milletvekili ile yürüyüşe sembolik düzeyde ve 10 dakikalığına katılmak zorunda kaldı!
Yararlı eleştiri, CHP liderliğinin HDP’nin bu önünü kesen yaklaşımını öne çıkarmaktır, o 10 dakikadaki beş HDP’linin varlığına bakarak “CHP-PKK kol kola” demek değildir!
HDP’YLE İTTİFAK DEĞİL, KURUCU DEĞERLERE DÖNÜŞ BAŞARI GETİRDİ
Nitekim, Maltepe’deki Adalet Mitingi de CHP yönetiminin Kandıra’daki taktiği sürdürmesi nedeniyle büyük başarıyla geçti. Kılıçdaroğlu mitingde sadece “Türk bayrağı, Atatürk posteri ve Adalet dövizleriyle” katılım istedi.
Adalet Yürüyüşü ve Maltepe Mitingi göstermiştir ki, HDP’yle ittifak değil, CHP’nin kurucu değerlerinin öne çıkarılmasıyla kitlesellik sağlanabilmektedir!
Bilgiye dayanarak şunu da söyleyelim: HDP, CHP’nin Maltepe’de çok büyük bir kitleyi toplayabileceğini düşünmüyordu. Tersine, kendilerinin olmadığı bir mitingin kitlesel olmayacağının CHP yönetimi tarafından görülmesini istiyordu. Böylece CHP kendileriyle ittifaka mecbur kalacaktı!
HDP yönetimi bu nedenle tabanına “mitinge katılın” çağrısı yapmadı, tabi CHP-HDP ittifakını seçenek olarak elde tutabilmek adına, “katılmayın” çağrısı da yapamadı…
Ve HDP’nin ana gövdesi Maltepe’ye gelmedi. Maltepe’de ellerinde Türk bayrağı ve Atatürk posteri olan, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atan 2 milyon kişi toplandı!
HDP işte bu durum nedeniyle şimdi CHP’yi sıkıştırabilmek adına “biz de artık alanlarda olacağız” demektedir! HDP Grup Başkan Vekili Ahmet Yıldırım, “İstanbul deklarasyonu ile bir start verdiklerini, HDP’nin bundan sonra sahayı kullanan bir muhalefet hattı izleyeceğini” ilan etmiştir!
Dikkat, bu açıklama, CHP’nin Tunceli’de “Teröre Lanet Yürüyüşü” düzenlemesinin ardından gelmiştir!
TERÖRE KARŞI CHP-VP İTTİFAKI
CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nün ardından Tunceli’de “Teröre Lanet Yürüyüşü” düzenlemesi, çok önemli bir sıçramadır. Bu yürüyüş aynı zamanda “CHP-PKK kol kola” suçlamasını boşa çıkarmıştır.
Dahası, HDP lideri Selahhatin Demirtaş’ı şu doğru açıklamayı yapmaya mecbur etmiştir: “Necmettin öğretmenin katledilmesini tereddütsüz bir şekilde kınıyor, lanetliyorum. Böylesi bir vahşetin hiçbir meşru ve ahlaki gerekçesi olamaz.”
Fakat yürüyüşün asıl büyük kazanımı, VP’nin de bu yürüyüşe katılmasıdır. Bu, ısrarla vurguladığımız Cumhuriyet Cephesi seçeneği açısından önemli bir başlangıçtır, dikkatle değerlendirilmelidir, bu hat üzerinden geliştirilmesine zorlanmalıdır.
Gelelim ikinci cepheye…
2. MİLLİYETÇİ CEPHE
Devlet Bahçeli, başkanlık karşılığında koltuğunu korumuştur. AKP desteğiyle kongre engellenebilmiş ve Bahçeli genel başkanlığını sürdürebilmiştir.
MHP muhalefeti için geriye tek seçenek kalmıştır: Yeni parti.
Kasım’da bu partinin kurulacağı ilan edildi. MHP tabanının büyük kısmının bu partiye geçeceği ve dahası “sağ, muhafazakâr” yapısı nedeniyle bu partinin AKP’den önemli bir miktar oy alabileceği anlaşılmaktadır.
Zaten Meral Akşener liderliğindeki bu parti, AKP’den oy koparabilmesi oranında kıymetli olacaktır!
Fakat asıl mesele 2019 stratejisidir. Anlatalım:
İLK TURDA AYRI ADAYLAR, 2. TURDA TEK ADAYDA BİRLEŞME
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi de gösterdi ki, Erdoğan’a karşı ortak aday çıkarmak sonuç almadı. Kuşkusuz iyi bir ortak adayla başarı gelebileceği iddia edilebilir.
Fakat matematiksel olarak şu strateji daha doğru görünüyor:
Çok büyük ihtimalle Erdoğan 2019 virajını anayasa değişikliği paketine sokulan 50 kontenjan milletvekili karşılığında Bahçeli ile ittifak yaparak girecek.
Bu ittifakın karşısına yukarıda anlatmaya çalıştığımız iki ayrı cepheyle ve ayrı ayrı olarak çıkılmalıdır. Cumhuriyet Cephesi kendi adayıyla, Milliyetçi Cephe de kendi adayıyla seçime girmelidir.
Bu stratejinin yararı ve elbette başarısı, ilk turda kimsenin kazanamayacak olmasının ardından, ikinci turda seçmenleri Erdoğan’ın karşısında en çok oy almış aday etrafında “zorunlu” birleştirecek olmasındadır.
Açık ki siyasal iklim ortak bir adayda sıkıntı yaratıyor. Hem örneğin ÖDP, TKP tabanının hem SP, ve elbette MHP tabanının tereddütsüz oy verebileceği bir ortak aday bulabilmek çok mümkün görünmüyor. Fakat ilk turda herkesin kendi adayını desteklemesinden sonra, ikinci turda ortaya şu zorunluluk çıkıyor: Erdoğan mı, en çok oy alan isim mi? Bu zorunluluk, seçmeni birleştirecektir.
Bu süreçte “başkanlık hükümeti” için nasıl bir ortaklığa gidilebileceği, seçilecek “başkanlık hükümeti”nin parlamenter sisteme geri dönüşü esas alan bir programda nasıl uzlaşacağı sonraki sorunlardır ve bunu da elbette tartışacağız.
Mehmet Ali Güller
24 Temmuz 2017
ABC Gazetesi
#1 by turgut ÇAYLAK on 25/07/2017 - 19:17
ABC gazetesinde de karşı görüş 2 yorum yazdım ancak yayınlamadılar
ben bıkmadan bir daha yazyım
1-Kemal kılıçdaroğlu Toplum un güvenebileceği bir lide değildir. Güven vermemektedir.
ülkede adam mi yok kemal kılıçdaroğlu israrı neden dir.
2-Kılıçdaroğlu topluma güven vermek istiyor ve chp nin başarılı olmasını istiyorsa başta kendisi dahıl olmak üzere partıye topladı Atatürk düşmanı ve pkk lıları tasviye etmeli ve kendisi de isti AKP kazanırsa Kaafa etmelidir.
3-Eğer 2019 da Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanı ise bilinsin kı RTE başkandır.
bunu anlamak için de analist felan olmak gerekmiyor.
4-Kemal Kiliçdaroğlu Maltepe de topladığı kalabalıklar la acaba seçilebilirim mi diye halen düşünmekte dir.
5-2019 SEÇİMLERİ SONRASI Kemal KILIÇDAROĞLU Zaten eşiyle beraber ancak baklava börek açabilecektir. zira 3 partı olacağıdan acaba utanacakmıdır.
6-2019 seçimleri için Vatan partısı CHP işbirliğinden bir sonuç çıkmaz
dOĞU BEY 2014 ÖNCESİ ÇİZGİSİNE GELMEDİĞİ SÜRECE TOPLUMSAL KARŞILIK BULAMAZ.
7-VP liler her firsatta size saldırmalarına karşın neden nazik davrandığınız da anlaşılır değildir.
8-Yeni kurulmakta olan partı AKP nin tam maanasıyla muhalefeti olacaktır.
selamlar vatandaş rıza
#2 by Mayk on 25/07/2017 - 20:53
Benim fikrime yakin bir plan.
Ben ayrica Saadetin oldugu gibi, BBPnin de kismen yeni kurulacak olan Milliyetci Merkez Partiye katilmasini soylemistim.
Ayrica VPnin CHP ile ortakliginin dolayli olmasini, cunku tuhaf bir Perincek karsitliginin heryerde bulundugunu,
ve bunun gecmisten gelen ikna edici orneklerle de delillendirilebilecegini dusundum.
…
Bir de HDPnin oylari nereye gider diye hesap yapmak lazim.
HDPnin tabani su asamada “milliyetci” veya Ataturkcu bir partiye oy vermez.
Dindar kurtler de MMPdense AKPye oy verir.
Kurtler yuzde 20lik bir bloktur. Kurtlere bir tarih dersi vermek, ve de inandirici vaatler etmek gerekir.
Yani hdp ile kolkola girmeden kurtlerle kolkola girmek gerekir.
…
VP CHP ile ittifak yapabilir, ve Ataturkcu taban buna genelde olumlu bakar, ama bu ittifaka
DSP gibi adinda komunizm kelimesi gecmeyen birkac sol parti daha katilmalidir ki,
ulusalci ittifak yerine mesela sol ya da halkci ittifak densin.
Zor durumda kalinirsa, biz bu ittifaki baraji delmek icin yaptik derler.
…
HDP tabani baskan seciminde kime oy verir, bu da onemli bir detay.
Halkci ittifakin HDP tabanina sempatik gorunmesi gerekir, ki ikinci turda kendi adaylarindan Akpye gecmesinler.
HDPliler nerden geldigini bilmesem de tek bir merkezden fikirlerini ogreniyorlar
(yani kendi fikirleri degil, birileri fisildiyor).
…
Kilicdar’in Chpnin basinda kalmasini olumsuz ve riskli buluyorum, cunku kendisine hic guvenmiyorum.
Aday degilim dedi, aday oldu, sonra onder sav’in delegelerini temizledi, partiyi amerikancilastirdi.
Bir de 16 Nisan referandumunun iptali icin hic bir caba gosterilmedi, hile icin yeterli onlem alinmadi,
delil toplanmadi, hukuki yollar tutketilmedi, eylem yapilmadi, ve fiilen durum kabullenildi, ve
bu durumda Kilicdar referandumdaki degisiklikleri degil tum anayasayi gayrimesru ilan ederek
meseleyi icinden cikilmaz hale getiriyor.
Muharrem ince gelse, chp tek basina bile iktidar olabilir. Kilicdar baskan kalirsa, bir cok kimse
tatilden donup te chpye oy vereyim demez.
…
Bir de Milliyetci ittifak ile Halkci ittifak milletvekili secimi konusunda paslasmalidirlar.
Birinin guclu adayi olan yerde digerinin adayi son anda cekilmelidir, ve digerini desteklemelidir.
Butun ihtimaller anketlerle veya halkin nabzini tutarak hesaplanmalidir.
….
Boyle iki guclu ittifak oldukca Akpnin isi cok zor. Bahcelinin Mhpsi kesinlikle baraj alti kalacak, veya
Akp ile birlikte secime girecek, ya da tamamen butunlesecektir.
Bence Akpnin yapacagi sey camilerde ve ev sohbetlerinde, Aksenerin turbansiz bir bayan olmasini kullanmak olacaktir.
Bunun onlemini almak gerekir. Mesela Abdullatif Sener’i de ayni partiden aday, hatta baskan adayi, ya da ikinci adam yapmak.
#3 by Mayk2 on 25/07/2017 - 23:24
Vatan Partisi ciddiye aldigim bir partidir. RTE baskanlik secimini kazanamayacak dediklerinde de
ciddiye almistim, ama nerden bildikleirni ogrenemedim.
Biraz once Ulusal Kanalda Serhan Bolluk gayet mantikli konusurken dil surcmesiyle
16 nisandaki hayir kelimesi yerine hep evet kelimesini kullandi, digerleri de bu hatayi duzeltmedi.
Sonlara dogru isim vermeden Dogu Perincek’in aday olup kazanacagini ima etti gibi.
Yuzde yarimlik bir parti nasil olacak ta yuzde 50yi gececek, yani oyu 100 kat artacak.
Ayrica Vatan Partisini begenen bir cok kimse de Dogu Perincek’i baskan olarak gormek istemez.
Dogu Perincek’in aday olmasi bile zor. Birsuru imza ve para toplamasi lazim.
Belki de DP’i degil de kendisini kastetti kim bilir.
Bence bu sorun secimlere kalmadan hic beklenmedik bir sekilde cozumlenecek.
Kiyametin geldigini gorenler cok daha onceden onlemini alir.
#4 by cevat güldalı on 31/07/2017 - 23:10
sevgili mehmet ali arkadas vp- d.perincek isin icine girdiğinde aklıma ” ac bir falım rahatla , neler oluyor hayatta ” diye bir reklam tekerlemesi geliyor. ergenekon tahliyesi sonrasında ” kınından cıkarılmıs kılıc gibiyiz ” demisti rte yi kastederek. Ama kılcıyla rte nin yanında yer aldı arkadas. iyi veya kotü bir cephe mephe kurulması ongorulsun de d.perincek icin rol bicmek olanaksız.aladdinin sihirli lambası gibidir icinden nasıl bir cin cıkacak bilinmez. 1977 Halkın sesi dergisinde H.Kıvılcımlının Burcuva devlet- ordu teorisini elestiren gayet proleter devrimci aydınlıkcıydı. simdiki hali rota da ayan beyan ortada ben nezaman ” ne mozaiği lan ” veczesini ne zaman yumurtlayacak diye bekliyorum. Halkın sesi yazıları icin Ender Helvacıoğlundan gorüs alabilirsiniz.O vakitler aynı müfredatı talim etmistik. Ne gam , Hikmet Kıvılcımlının teorisi bugünde burcuva yaklasımdır. Ancak D.Perincek cıtayı daha yükseltti ne demeli Ask olsun burcuva tosuncuguna.