TÜRKİYE’NİN ZAYIF KARNI: AKP

“Rahip Brunson krizi” olarak adlandırılan son krizdeki gibi somut olarak ABD ile Türkiye karşı karşıya geldiğinde devrimciler ve sosyalistler nasıl tutum almalı?

Bu AKP’nin sorunu deyip sessiz mi kalmalı, hatta neredeyse ABD ile aynı cepheye mi düşmeli? Yoksa ABD karşıtlığı nedeniyle AKP’ye kol kanat mı germeli?

Bu iki ucun arasında bir seçenek yok mu?

Elbette var. Bu yazıda bu seçeneği ele alacağız.

TÜRK DEVRİMCİSİ ANTİEMPERYALİSTTİR

Önce sosyalistler ve devrimciler için iki temel saptama yapalım:

1. ABD’nin Türkiye’ye karşı herhangi bir yaptırımı, tehdidi, uygulaması kesinlikle hiçbir şart altında kabul edilemez.

2. AKP’ye karşı olmak, hiçbir siyasi görüşü ABD emperyalizmi ile yan yana düşme yanlışlığına sürüklememelidir.

Bize göre meselenin iki yanı vardır:

Birinci yan, meselenin “Rahip Brunson krizi”nden öte olduğudur. ABD ile Türkiye’nin çıkarları, ABD’nin bölge politikaları nedeniyle gittikçe daha çok karşı karşıya gelmektedir ve iki “müttefik” stratejik olarak adım adım cepheleşmektedir. Türkiye’nin başında Türkiyeci bir iktidar da olsa, Amerikancı bir iktidar da olsa, bu çıkar çelişmesi büyüyecektir.

Meselenin ikinci yanı ise emperyalizme karşı nasıl direnileceğidir.

Türkiye’yi Türkiyeci bir iktidarın mı, yoksa Amerikancı bir iktidarın mı yönettiği işte meselenin bu ikinci yanı açısından kritik önemdedir.

AKP ANTİEMPERYALİST BİR PARTİ DEĞİL

AKP başından beri Türkiye ile ABD arasındaki bölgesel çelişmeleri Türkiye adına çözmek yerine, kendi adına kullanan bir iktidar olmuştur. Bunu daha iktidarının başında, ABD Türk askerinin başında çuval geçirdiğinde de gördük, şimdi ucu kendisine dokunan sorunları atlatmak adına “papaz pazarlığı” yaptığında da görüyoruz.

Neden? Çünkü AKP antiemperyalist bir parti değildir, tersine varlık sebebi emperyalizmdir; karşılığını örneğin ABD’ye BOP eşbaşkanlığı yaparak vermiştir.

AKP temel hedefi Cumhuriyetle hesaplaşmak ve Kemalist devleti yıkmak olan bir partidir ve bu hedef için 16 yılda ABD ile, AB ile, PKK ile, FETÖ ile, liberaller ile yan yana olmuştur, birlikte yürümüştür.

Böylesi bir partinin, Türkiye’nin ABD ile çelişen çıkarlarında Türkiyeci bir pozisyon alması mümkün değildir. Nitekim bu son olayda da görüldüğü gibi almamaktadır.

Açıkça görülmektedir ki, AKP ucu kendisine dokunan Zerrab/Atilla/Halk Bankası davası için papazı pazarlık unsuru olarak kullanmaktadır.

Son kriz de, üzerinde anlaşılan pazarlığa rağmen AKP’nin biraz daha kazanım elde etmek adına Rahip Brunson’u serbest bırakmak yerine, ev hapsine almış olmasından kaynaklanmıştır.

Erdoğan’ın 29 Temmuz 2018 günü “Biz Brunson’u hiçbir zaman pazarlık konusu yapmadık. Takas gibi bir pazarlık olmadı” demesi gerçeği değiştirmez. Zira Erdoğan’ın bir yıl önce 28 Eylül 2017’de “Sizde de bir papaz var, bizde de. ‘Ver papazı, al diğer papazı’ dedim” sözleri kayıtlıdır.

TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİSİNE KARI-KOCA BENZETMESİ

Soru şudur: ABD’yle bu tür kirli ilişkisi olan bir iktidar Türkiye’ye yönelik gerçek ABD tehditlerine direnebilir mi, yoksa bu kirli ilişkiler nedeniyle ABD’nin Türkiye’yi tehdit etmesini kolaylaştırır mı?

İşte üzerinde durmamız gereken esas konu budur. Bunu yapmayıp ABD karşıtlığı temelinde AKP yandaşlığına savrulmak yanlıştır; AKP karşıtlığı temelinde ABD cephesine düşmek daha büyük ve telafisi daha zor bir yanlıştır!

AKP’nin emperyalizme karşı diren(e)meyeceği ortada; tersine meseleleri kendi iktidarını ayakta tutabilmek adına pazarlıkla yürüterek, tavizler vererek götürüyor, götürecek…

Son olayda da böyle oldu: ABD açık açık artık eylemli tehdit boyutuna geçmişken AKP iktidarı eylemli karşılık vermek yerine ABD’yle uzlaşan, pazarlık yapan, taviz veren bir yönelime girdi.

Dahası Türkiye’yi küçük düşürdü. Örneğin Damat Berat Albayrak Türk-Amerikan ilişkisini karı-koca ilişkisine benzetti: “40 yıllık karı koca bile her konuda anlaşamıyorlar. Bazen tartışıyorlar, sonra anlaşıyorlar.”

Kayınpederi Erdoğan ise “Trump, çok büyük bir oyuna gelmiştir. Bu oyunu Sayın Trump’ın bozması gerekir” diyerek meseleyi “Trump iyi, çevresi kötü” yüzeyselliğinde ele almış ve Türkiye’nin gardını düşürmüştür.

Deyim yerindeyse, 15 yıl önceki “ne notası, müzik notası mı” noktasından pek öteye geçilememiştir.

AKP’NİN ABD’YE VERDİĞİ KOZLAR

İşte son yıllarda tekrar tekrar dile getirdiğimiz, defalarca belirttiğimiz konu budur: AKP, Türkiye’nin zayıf karnıdır ve Türkiye ile ABD’nin stratejik olarak karşı karşıya geldiği süreçte Türkiye’yi ABD saldırılarına açık hale getirmektedir.

Kimi okurlarımız haklı olarak şunu soracaktır: AKP iktidarı olmasa, ABD Türkiye’yi hedef almayacak mı? Elbette alacak ama AKP’nin başka iktidarlardan farkı, kirli işbirliği ve verdiği kozlar nedeniyle hedef olmayı kolaylaştırıyor olmasıdır.

Ve daha önemlisi, başka iktidarların alabileceği somut önlemleri almıyor ve alamıyor olmasıdır.

Oysa Süleyman Demirel gibi sağcı bir isim bile Türkiye’nin çıkarı gereği, 21 ABD üs ve tesisini kapatarak ABD ambargosuna yanıt verebilmiştir.

Fakat AKP iktidarı ne İncirlik kartını, ne Kürecik kartını, ne de diğer başka kartları kullanabilmektedir. İşte Türkiye’nin zayıf karnı dememiz bundandır.

Bu gerçeğin üzerinden atlayıp sırf kör milliyetçilik adına AKP’yi desteklemek ve her krizde arkasına dizilmek, her seferinde daha geri mevziden mücadeleye başlamaya yol açmaktadır.

DEVRİMCİLERİN GÖREVİ

Baştaki soruya gelirsek…

Türkiye’nin emperyalizmle pazarlık yapan değil emperyalizme mücadele eden bir iktidara ihtiyacı olduğu ortadadır. Yarın bu ihtiyaç daha da yakıcı hale gelecektir.

Türk devrimci ve sosyalistlerinin bu şartlarda iki kritik görevi vardır:

1. ABD emperyalizmine karşı kararlı bir şekilde mücadele etmek; ABD’ye eylemli yanıt verilebilmesinin siyasetlerini geliştirmek, örgütlemek.

2. Emperyalizmle pazarlık yapan iktidara karşı esaslı ve kesintisiz muhalefet etmek ve onun yerine emperyalizmle mücadele edebilecek bir iktidar inşa etmeye çalışmak.

Bu birbirini bütünleyen iki görevin dışında kalmak, maalesef kişiyi kabaca ya AKP’ci, ya ABD’ci yapacaktır.

Mehmet Ali Güller
ABC Gazetesi
6 Ağustos 2018

  1. #1 by Ars Ivci (@Arsivci) on 07/08/2018 - 09:42

    AKP serseri bir mayın. Omurgası yok, ahlakı yok, utanması yok. Dolayısıyla, önünde, sağında, arkasında durmanın, kime karşı olursa olsun, bir anlamı yok. Türkiye’nin hukuk sicili ise ortada: Kendi genelkurmay başkanını terör örgütü lideri diye hapse atabilmiş, “hukuka aykırı” sebeplerle binlerce insanı tutuklamış ya da işinden etmiş (mağdurların masum olduğunu iddia etmiyorum), vb. Papaz Brunson olayı da farklı değil. Kirli bir iktidar ve onun payandası görünümünde bir yargı. Bence yapılması gerek şey bir avukatlar kurulu oluşturup meşum papazın hakları yenmiş mi, dosyasında, tutuklanmasında hukuka aykırılık var mı onu tespit etmek. Eğer haklıysa, kim ne derse desin, papazın yanında olalım (ABD’nin değil). Yok, eğer haksızsa, AKP hangi kirli pazarlığa girerse girsin, ABD’ye karşı çıkalım. Zira, dediğiniz gibi, Süleyman Demirel bile olamayan, hiçbir sözüne güvenilemeyen bir oluşumla karşı karşıyayız, referansımız kalmadı.

  2. #2 by mayk on 07/08/2018 - 12:03

    Genelde katiliyorum. Neresine katilmiyorum denilirse, bazi bilinmezlikler var, bu bu bilinmezliklerin ne olduguna gore strateji degisebilir derim.

    Abd eski Abd degil, emperyalizm eski emperyalizm degil. Oyun icinde oyun var. Gelir adaltesizligi artti, ama esas celiski su: Bir tarafta siyonistler/trilyoner satanist sulaleler, diger tarafta insanlik. Isvicrede ve Vatiikanda yuzbinlerce ton altin var, Abdde ise 8bin ton vardi, onu da elitler calmislardi, ve Trump bunu daha yeni geri aldi. Doguda da en fazla Filipinlerde ve diger baska yerlerdee var, ve sahibi belli degil. . Avrasya diyor ki, ilk atom bombasini sen yaptin diye
    70 yildir para basip istedigini satin aliyorsun, bankalarimizda senin kagitlarini rezerv olarak tutuyoruz, ama biz hem ekonomik olarak hem de askeri olarak artik senden cok daha gucluyuz, niye dunyada hala senin hukmus sursunm senin paran artik gecmez diyor. Avrasya ve Batidaki bazi gucler bir birlik olusturmus, ve buna bazilari Alliance diyorlar. Araya uzaylilari da katiyorlar, ama ben orasini simdilik ciddiye almiyorum. Ama boyle bir alliance yani birlik oldugu kesin. Bunun bir semptomu olarak Abd once 59 , sonra 100 tane fuzeyi Suriyeye atiyor, ve bir kisi bile olmuyor. Bu kadar fuzeyle dunya yasanmaz hale getirilebilir, insanlik karanlik caglarin gerisine duser. Obama zamaninda Suriyeye saldiri gundeme geldi, ve dunya cok gerildi, altin fiyatlari firladi, Trump zamaninda ise gercegi yapildi, ve piyasalar oynamadi bile.

    Akp antiemperyalist olamaz, mi. Onceden dedigim gibi, ilkeleri geregi antiemperyalisttir denemez, ama kosullar onu bazi antiemperyalist tutumlar almaya zorluyor. Mesela Adnan Hocacilara yapilan operasyon antiemperyalist bir tutumdur. Aslinda antiemperyalist degil, anti-kartel demek daha dogrudur. Bu arada kendi kartelini falan kuruyor denilirse, o da ayri bir konu. Mesela Reis bu Alliance taraafindan “satin alindi”, ve kartelin elinden kurtarildi, ve taraf degistirmesi saglandi gibi dusunulebilir. Bu acidan bakarsak, belki 15 temmuzun basarili olmasi, ya da Reis secimleri kaybetmesi, Turkiyeyi, dunyada kaybeden Kartel icin tutunacak bir dal yapacakti. Bence ince de Kartele karsi bir pozisyona getirilebilirdi, ama Alliance hazir kontrolumuz altinda biri varken, niye ne yapacagi belli olmayan biri secimleri kazansin ki, demis olabilir. Kartelin kontrolu daha cok finansal sistem ve teror orgutleri uzerinden, hatta daha eskiye gidersek istihbarat ve askeri gucten de bahsedebiliriz, ama Alliance askeri gucu ve istihbarati buyuk olcude kontrolu altina aldi gibi.

    Ote yandan , nasil bir tutum alinmali denirse, dunaydaki durumu iyi anlayalim, herkesin gucunu ve niyetini bilelim, ona gore pazarlik yapailm, ya da direnelim, ve bu arada goruntuyu kurtarmayi da ihmal etmemek gerekir. Sozde kavga ettigimiz tarafla aslinda ortak olabiliriz. Bu acidan bakinca Trump iyi cevresi kotu denmesi anlasilabilir. Biz Putinle yakiniz, Putin de Trumpla yakin, boylece biz de Trumpla yakin oluyoruz. Peki Pekekeye verilen 5bin tir silah neyin nesi: o da kartelin marifeti. Bu kartel nerelere nukleer silah yerlestirdi ve santaj malzemesi olarak kullaniyor, biliyor muyuz. Ben bilmiyorum, ama Alliance biliyordur. Bu nukleer silahlar cok cidi bir denetim altinda, ama bazen batan denizaltilardan cikariyorlar,ve boyle bir tanesi Fukushima saldirisinda kullanildi. Idlibde de var diye duydum.

    Antiemperyalist gosteriler yapabiliriz, boykotlar grevler yapabiliriz, ama amac Akpden kurtulmak miyidi, o zaman Hasim Kilicin bir kaseti olsa cok daha etkili olurdu. Akp bir oyla kapatilmaktan kurtuldu. Yani Alliancenin kuklasi olarak Akp bazi iyi isler yapacaktir, ama kim yonetirse yonetsin bu rejim uzun sure devam edemez, etmemeli, ve kabul edilemez. Belki biraz katlanmak lazim. Normalde hepimiz coktan isyan etmeliydik, 16 nisan referandumu oncesi mitingler yapilmaliydi, ama demek ki toplumun onderlerinin bir bildigi var.

    Dun tuhaf bir haber vardi: Abd iran’in dolar kullanmasini yasakliyormus. Ilginc, cunku Saddam da aksine dolar kullanmiadigi icin saldiriya ugramisti.

    Abd ya da baska bir ulke bir karar verince, bu karar kimin kararidir, gercek niyet nedir, blof mudur iyi anlamak lazim. Ben bazilarini anliyorum, mesela Rus ucagini dusurdugumuzde Rusya sirtimizdan hancerlendik dedi, ama aslinda gercek fikri “hay aksi, her sey nasil da guzel gidiyordu” seklindeydi. Abd Suriyeye 100 fuzeyle saldirdiginda da dunya savasi cikacak diye korkmadim. Duz mantikla bakarsak, olayin derinligini bilmezsek herse bitti artik, bugun ise gitmeyecegim, randevularimi iptal ediyorum, cunku hepmizin bir hafta omru kaldi dememiz lazim.

    Tesla Ay seyahatini ertelemis. Ertelemis degil, zaten boyle bir imkan yok. Marsa gitmek te benzer sekilde bir balon. Mars’in yorungesine bir araba yerlestirirsiniz, bu kolay bir is. Ama dunyadan canli olarak on bin kilometre uzaklasmak zor bir is. Ay\a indirilen bir cismi geri getirmek zor bir is.
    Abdnin Ay’a ayak basmasi yalaninin 50. yili yaklasiyor. Bakalim bu resmen itiraf edilecek mi.

    Ayrica 11 Eylul saldirilarinin ElKaide taafindan yapildigi yalanina hala bazi entellektuellerimizi inaniyor gibi. Dogu Perincek ve Emre Kongar dahil. Insaf diyorum. Ben bu yalana yalnizca 12 saat kandim. Belki bu da itiraf edilecek yakinda.

  3. #3 by Recep Büyükyavuz on 07/08/2018 - 15:43

    Tespitlerinizin tamamına katılıyorum. Pusulasını şaşırmış şaşkınlar içinde son derece doyurucu bir yazı olmuş. Kırk katır mı, kırk satır mı, örneği ne ABD ne AKP yanında olmalıyız. Damat dediyse doğrudur, bunlarınki karı-koca kavgası imiş!…..Demek istiyorki, bizim derdimiz Vatan- Millet değil, çıkar kavgası. ABD iktidarlarına dokunmadığı sürece ülkemizin aleyhine her şeyi yapabilir demektedirler. Kirli pazarlıklar sadece kirli iktidarlarının devamı için…

  4. #4 by YAKUP on 07/08/2018 - 23:05

    Yazarın tesbitlerinin tamamı doğrudur.AKP,birleşik devletlerde vücut bulmuş bir oluşumdur.Emparyalizmin ağa babasına direnmesi söz konusu olamaz.Günü kurtarmanın derdindeir.

  5. #5 by Hasan Seyfettin Teoman on 08/08/2018 - 12:42

    Sayın Güller, sizi uzun zamandır okuyorum, yazılarınızı beğeniyorum. Tahlillerinizi tutarlı ve isabetli buluyorum. Kırkbeş yılı bulan gazetecilik hayatımda bugünümüzü değerlendiren tek yazan olarak sizi görüyorum. Kusura bakmayın ama bunları size yazma gereği duyuyorum. Türkiye’de sol ne yazık AKP’nin manevralarını emperyalizme karşı bir duruş olarak değerlendirmiştir… Buna yandaş olmayan gazeteler de dahildir. Sol, ülkemizdeki sistem değişikliğini bile tahlil edebilmiş değildir. Bu nedenle sosyal demokratik açılıma bayrak sallamaktansa solu güçlendirmenin yollarını aramalıyız bence… Elinize, düşüncelerinize ve mücadelenize sağlık… Yazmak en kutsal mücadele çünkü… Saygılar sunarım.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: