Ufuk Ötesi okurları bilir; yıllardır iktidarın dış politikasını neo-Abdülhamitçilik olarak niteledik. “Rusya’yla işbirliği yaparak kendisine alan açan, bunu ABD’yle pazarlığında kullanan, iki büyük kuvveti de AB’yle dengelemeye çalışan” bir siyaset bu…
Osmanlı padişahı II. Abdülhamit benzer şekilde “büyük güçler dengesi” gözetmiş ve bugünkü Türkiye’nin yaklaşık iki katı toprak kaybetmişti…
Osmanlı topraklarının İttihat Terakki rejimi tarafından kaybedildiği propaganda edilir ama doğru değildir. Zira İttihat Terakki II. Meşrutiyet’ten yani 1908’den sonra iktidar olmuştur. II. Abdülhamit ise 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından II. Meşrutiyet’e kadar 1,6 milyon kilometrekare toprak kaybetmiştir.
Fransız Devrimi’nin milliyetçilik etkisinden başlayarak Osmanlı Devleti’nin sanayi devrimini yapamamasına ve tıkanan iktisadının toplumsal dinamizmi sınırlamasına kadar pek çok nedenle zaten o toprakların elde tutulması mümkün değildi. Elbette “doğru hatta geri çekilerek” I. Dünya Savaşı’nda daha az kayıplı sağlam bir mevzi tutulabilirdi…
Neyse, konumuz bu değil, tarihi süreçleri “keşke”lerle açıklamak da zaten bilimsel değil.
Padişaha RTÜK zırhı
Bu konuya şundan değiniyoruz: TELE1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, geçen günlerde canlı yayında II. Abdülhamit rejimini eleştirdi ve RTÜK başkanı birkaç saat sonra TELE1 hakkında soruşturma başlattıklarını açıkladı!
Türkiye’de II. Abdülhamit’in eleştirilmesine bu set çekmeye çalışma çabası, dış politikada yaptığımız neo-Abdülhamit benzerliğinin, iç politikada da geçerli olduğunu gösteriyor…
RTÜK’ün Merdan Yanardağ’ın Abdülhamit eleştirisi ve çağdaş ilahiyatçı Cemil Kılıç’ın Diyanet eleştiriş nedeniyle TELE1’ye 5 gün kapatma ve para cezası vermesi, özetle Abdülhamit dönemi sansürcülüğünün güncel uygulamasıdır!
Yani iktidar, dış politikada olduğu gibi iç politika da neo-Abdülhamitçidir!
Devrim-karşı devrim çatışması
Muhafazakarların ve siyasal İslamcıların II. Abdülhamitçiliği sıradan bir konu değildir. Abdülhamit’i savunmayı, İttihat Terakki devrimciliğinden başlayarak, onu içererek aşan Kemalist devrimciliğe karşı bir mücadele platformu olarak görürler…
Doğrudur; devrimcilik-karşı devrimcilik çatışması fiiliyatta İttihat Terakki-Abdülhamit çatışmasıdır. Abdülhamit’in istibdat rejimine karşı isyan eden İttihatçılar en sonunda onu tahtından indirmiş ve kapattığı Meclis’i yeniden açmıştır.
İşte bu mücadele sürmektedir: Cumhuriyet’i ve Kemalist Devrim’i kapatılması gereken bir parantez olarak nitelemeleri bundandır. Kapattıkları kurumları sıra sıra Abdülhamit, Hamit, Hamidiye isimleriyle açmalarından başlayarak TBMM’yi işlevsiz kılan başkanlık sistemine geçmelerine kadar hemen her politikaları bundandır.
Bu gerçeği görmeyerek kör İttihatçı düşmanlığı üzerinden AKP’ye yedek kuvvet olanların anlamadığı acı durum budur…
Mehmet Akif’in Abdülhamit’e bakışı
II. Abdülhamit’in “istibdat rejiminin” ne olduğunu şiirlerinde ve yazılarından en iyi resmedenlerin başında İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif gelmektedir…
Mehmet Akif en hafifinden Abdülhamit’i Yıldız’daki baykuş diye, şeytanın ruhuna rahmet okutan melun diye, kızıl kafir diye niteler…
Elbette siyasal İslamcılar açısından iyi bir dindar olan Mehmet Akif büyük oranda dokunulmazdır. Akif’e ve yazdıklarına karşı gelemedikleri için, onun sonradan bu fikrinden döndüğü yalanına başvurmuşlar, hatta onun adına Abdülhamit’e sahte övgü şiiri bile yazmışlardır! Yani “Trollük” köklerinde var…
Ancak en kuvvetli sahtekarlıklar bile hakikatin üstünü örtemez, örtememiştir…
Tarihi kim yazacak?
İktidar açısından Abdülhamit’i savunmak ve ona eleştirilemez zırhı kazandırmaya çalışmak, kapsamlı bir politikadır ve doğrudan yeni rejim inşa hedefiyle ve o hedefe uygun yeni tarih yazımıyla ilgilidir…
TELE1 TV ve Halk TV’yi 5 gün kapatma kararları da, Cumhuriyet gazetesini kamu ilanlarını keserek cezalandırmaya çalışmaları da, Oda TV internet sitesini kapatmaları da, sosyal medyayı düzenleme adı altında muhalefetin sesini kesme çabaları da yeni bir tarih yapabilmeleri ve yazabilmeleri içindir…
Ancak yapamayacaklar! Tarihi elbette kazananlar ama “haklı olarak kazananlar” yapar!
Hem haklı değiller hem de kazanamayacaklar!
Tarihi özgürlükçüler yapacak ve yazacak!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
4 Temmuz 2020
#1 by cumhuriyetciyorum on 05/07/2020 - 12:06
II. Abdülhamit’in dıştaki “denge politikası” bir hünerden çok umarsızlığın sonucudur. Elinde güç olsa elbette böyle bir yola başvurma gereği duymazdı. II. Abdülhamit’in güçsüzlüğü ve umarsızlığı girdiği savaşlarda aldığı karneyle de doğrulanabilir.93 Harbi’ni bir yana bırakıyorum. Kazandığı Yunan Savaşı sonunda Teselya’yı yitirmiş olması bile ibretliktir. Abdülhamit’in içerideki istibdat politikasının izdüşümü günümüzde yaşananlardır. Elbette sonu gelecektir bu akıldan, vicdandan ve insaftan yoksunlukların.
#2 by puma on 05/07/2020 - 13:58
Aynen.
Tanidigimiz bir orta direk ogretmen (belki merkez sag denebilir), 2. Abdulhamit en buyuk padisahtir, onun zamaninda toprak kaybedilmemistir diyordu, 5 yil kadar once. Ataturk’e de saygisi vardir. Yani bu Abdulhamitcilik sandigimizdan cok daha yaygin bir sey. Bu konunun tartisilmasi hayirli, cunku iyi niyetli olmakla beraber yanlis fikirde olanlarin farkli bilgilere maruz kalip konuyu arastirimalari icin bir firsat yaratilmis olur.
Mesela eskiden ABDnin Ay’a inip inmedigini pek kurcalamazdik, ben de hic onemsememistim uzun sure, ve “bilim otoriteleri”ne guveniyorduk. Eskiden Cumhuriyet’in eki olan CBT, simdiki ismiyle HBT dergisinde de “bilim otoriteleri”nin vesayeti var/di. Yok, yani tabi ki dogmacilik yerine her zaman bilimi sececegiz, ama ABDnin insanla Ay’a indigi , ikiz kuleleri ElKaidenin yiktigi, ASIlarin her zaman iyi oldugu, flor’un dislere yararli oldugu, kemoterapinin dogru bir kanserle mucadele yontemi oldugu, 40 yasindan sonra her kadinin yilda bir kez mamografi yapmasi gerektigi, gunesin kanser yaptigi ve bu yuzden koruyucu krem kullanilmasi gerektigi gibi yalanlar, bilim adina savunuldu bu ilerici gazete ve dergilerde malesef. Yani derin devlet yalnizca dinci, irkci, hirsizlari degil, solcu ilerici, kemalistleri de baska turlu kontrol altina almis durumda. Mesela Trump’un kotu bir adam oldugu gibi bir tabu var, bu yalan bilginin kaynagi nedir, Chmosky gibi bence kontrollu muhalefet olan bence guya solcu kimseler mi. Niye Ataturkcu , solcu, ilerici kesim , butun anti-Turkiye’ciligiyle beraber Hdpyi sirtinda tasimak zorunda birakiliyor. Tamam hdpnin temiz bir tabani vardir, ve ortalamada AKPden ve MHPden daha kaliteli bir tabani vardir, cunku kurt olmayanlarin kaliteli olanlari genelde CHPyi tercih ederler. Sag partiler hirsizligi ve ihaneti, sag taban ise sadaka ve kaderciligi tercih ediyor genelde. neyse konuyu fazla dagitmadan, madem ki, CHP Hdp ile yeterince samimi, niye bu Hdplileri derin devletin kontrolunden cikarmiyorsunuz, onlarin bolucu terorilerini curutmuyorsunuz, onlari egitmiyorsunuz.
Bir cok kesimi elestirdigim mesajlarim burda “sansurleniyor” son zamanlarda (3-5 kere falan oldu ). Eskiden bu olmazdi. Bunun makul bir gerekcesi su olabilir: yorumcu yuzunden hedef olmamak. Ve de cok ta hakli birseydir. Sonucta puma kim oldugu belli olmayacak sekilde yaziyor, tahmin edilebilir belki ama ispatlanamaz, yani puma korkak bir hayvandir diyebiliriz. Yazarin cok daha cesur oldugu bellidir. Tamam hic onemli degil, ama benim tahminim , birileri bu mesajlari onceden siliyor, yazarimiz hic onlari gormuyor bile. Ben CHPnin oyunu azaltmaya calismiyorum, aksine hem oyunu, hem de kalitesini artirmaya calisiyorum.
#3 by Dr. Murat Aygen on 05/07/2020 - 19:39
“Neo-Abdülhamitçi” diye Fatma Âliye hanımın resmini 50 liralık banknotların arkasına tab eden TCMB’ye denir. ULU HÂKAN ABDÜLHAMiD-i Sânî han cennetmekânın maksattaki gâyesi, arkasında, tıpkı “Kara câhil Amerika” gibi bir “Kara câhil Türkiye” bırakmaktı. Güncel RTE sansüründe, O’nun -Kongar’ın deyimi ile- “toplum mühendisliği” dehâsından en ufak bir eser bulmak kâbil değildir [bkz: (—1—) Emre Kongar, “Abdülhamit döneminde yakılan kitaplar 3: Maarif Nazırı’nın listesi” (2 sütun üzerine) başlıklı Aydınlanma köşe yazısı, Cumhuriyet gzt., İmtiyaz Sahibi Cumhuriyet Vakfı adına Alev Coşkun, Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu), ISSN 977-1300-0934, 96. Yıl Sayı 34600, CUMA 03 Temmuz 2020, Baskı İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. AŞ. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No.11A/41 Bahçelievler İstanbul, s.2 ve (—2—) Ayşe Göktürk Tunceroğlu, “Kara câhil Amerika” (2 sütun üzerine) başlıklı Amerika mektubu köşe yazısı, Türkiye gzt., İhlâs Holding A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi Dr. Enver Ören, Genel Yayın Müdürü İsmail Kapan, Yazı İşleri Müdürü Ali İbrahimoğlu, Yıl 25 Sayı 8531, 11 Temmuz 1994 Pazartesi, Baskı İhlâs Holding A.Ş., s.10].
#4 by Dr. Murat Aygen on 05/07/2020 - 20:39
AYDINLAR istemese de zafer cehâletin olacaktır. YÖK geldi bilim zâil oldu.
#5 by Dr. Murat Aygen on 05/07/2020 - 20:54
Dedim “Kerkük nere”? Dedi “ilimdir”. Dedim “çevirdiğin”? Dedi “filimdir”. Dedim “katledilen”? Dedi “bilimdir”. Sordum “fâili kim”? Söyledi “YÖK, YÖK” – Işık KANSU (25 Aralık 1995)
#6 by Dr. Murat Aygen on 23/07/2020 - 00:02
JOE BIDEN ağam da neo-Abdülhamitçi çıktı NETEKiM kalebodur BOP (Yeşil Kuşak) budur [bkz: “Okullarda İslamiyeti daha fazla öğretelim” (tek sütun üzerine) başlıklı Demokrat Parti Başkan adayı Joe Biden sayfa-üstü haberi, Türkiye gzt., İhlâs Holding AŞ Yönetim Kurulu Başkanı A. Mücahid Ören, Yayın Sahibi İhlâs Gazetecilik AŞ (adına) Yönetim Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Sahibi Temsilcisi İsmail Kapan, Yazı İşleri Müdürü Sadık Söztutan, Sorumlu Müdür Ahmet Demirbaş, ISSN 1305-0400, Yıl 51 Sayı 18015, 22 Temmuz 2020 Çarşamba, Ankara (Baskı?) İhlas Gazetecilik AŞ Saracalar Mah. 57. Cadde No.21/A (Gürsan Cam Yanı) Akyurt, s.7]. YÖK, YÖK, YÖK, YÖK, YÖK, YÖK, YÖK, YÖK, …