Moskova Doğu Akdeniz’de altın anahtar

Türkiye ile Mısır, Libya’da gittikçe daha da gergin bir saflaşmanın aktörleri haline geliyorlar. Bu gerginliği giderecek bir hamle ne Ankara’dan ne de Kahire’den geliyor…

Ankara, Libya’nın batısına hâkim Serrac liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükümetini; Kahire ise Libya’nın doğrusuna hâkim Temsilciler Meclisini ve meclisin destek verdiği Libya Ulusal Ordusunu/Hafter’i destekliyor.

Sirte-Cufra hattı ise hem bu doğu batı bölünmesinin sınırı, hem de Türkiye ile Mısır’ı askeri olarak karşı karşıya getirme potansiyeli taşıyan kırmızıçizgi haline gelmiş durumda…

Öyle ki, Berlin Konferansı’nın ev sahibi Almanya, Sirte-Cufra hattının “askerden arındırılmış bölge” haline getirilmesini savunmaktadır. Bunun Libya’nın fiilen bölünmesinin kabulü anlamına geleceği açık…

Sirte-Cufra hattında silah patlama tehlikesi

Ankara ve Trablus, Hafter kuvvetlerinin Sirte-Cufra’dan çıkmasını ve bu hatta Serrac kuvvetlerinin hâkim olmasını istiyor; Kahire ve Tobruk ise Sirte-Cufra hattını kırmızıçizgi ilan etmiş durumda…

Asıl vahimi ve gerginliği daha da artıran gelişme ise Tobruk’taki Temsilciler Meclisi’nin “Mısır Silahlı Kuvvetlerini Libya’ya müdahale etmeye” çağırması oldu!

Kısacası Sirte-Cufra hattı konusunda silahların patlayabileceği bir sürece girilmiş durumda ne yazık ki…

Bu ise Suriye’de, Libya’da, bölgede vekiller aracılığıyla süren çok taraflı savaşın devletler katına çıkması anlamına gelir ki domino etkisiyle yeni cepheler doğurma riski de taşımaktadır…

ABD Erdoğan’ın mektubunu anahtar görüyor

Ankara, Libya’da karşısında kalabalık bir ülkeler grubu bulunması nedeniyle Washington’u yanına çekmeye çalışıyor. Bunun için de Moskova’nın Libya’daki varlığının ABD/NATO çıkarlarına tehdit oluşturduğunu savunuyor.

Bir süredir AKP sözcülerinin Rusya’yla ilişkileri stratejik değil, taktik seviyede yürüttüklerini ilan etmeleri de, NATO toplantısında resmi olarak “Libya’da Rusya’nın güç kazanmasının NATO için tehlike oluşturduğunu” savunması da ABD’yi yanına çekebilmek için…

Erdoğan’ın 29 Nisan’da Trump’a mektup yazarak Libya’da (ve hatta Suriye’de) ABD’yle işbirliği yapmak istediğini ilan etmesiyle başlayan süreç ilerliyor. Zira Washington, Erdoğan’ın bu çağrısını, Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmak için kullanılacak bir anahtar olarak görüyor.

Dahası ABD Libya’da Türkiye ile ortak çalışmayı, Suriye’de de ortak çalışmaya yeniden başlayabilmenin basamağı olarak değerlendiriyor.

Stratejik üçgen ve dörtgen

Bu girişimin, merkezinde Doğu Akdeniz’in olduğu ve Suriye’den Libya’ya uzanan geniş bir hat üzerinde Türkiye’ye ciddi sonuçlar doğuracağı ortada.

Zira Amerikan Hegemonyasının Sonu isimli kitabımızda incelediğimiz gibi İskenderun Körfezi, Süveyş Kanalı ve Hürmüz Boğazından oluşan stratejik üçgen ve Karadeniz, Hazar Denizi, Aden Körfezi ve Umman Denizinden oluşan stratejik dörtgen, Batı Asya’da yüzyıllık çarpışmanın coğrafyasıdır.

Bu coğrafyayı tehdit eden kuvvet, ABD emperyalizmidir. Türkiye’nin Libya’da Rusya’yı dengelemek adına ABD’yle “ortak çalışması”, sonucu vahim bir süreci tetikleyecektir.

Oysa daha önce de bu köşede yazdığımız gibi tersi mümkündür: Nasıl ki Türkiye Suriye’de Rusya’yla normalleşerek İran’ı da kapsayan üçlü ittifak geliştirebildiyse, Libya’da da Rusya’yla işbirliği yaparak Mısır’ı da kapsayan yeni bir üçlü ittifak kurabilir.  Kurmalıdır, Türkiye bunu zorlamalıdır.

Türkiye-Mısır çatışmasını ABD kazanır!

Kuşkusuz Türkiye ile Mısır’ın askeri olarak Libya’da karşı karşıya gelmesi durumunda Mısır’ın kazanma şansı sıfırdır; ancak Türkiye de son tahlilde kazanamaz. Kazanan ABD ve İsrail olur!

Bir kere Türkiye ile Mısır’ın Libya’da askeri olarak karşı karşıya gelmesi, Mısır’ı Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail, ABD, AB bloğundan koparmanın da imkânsız hale gelmesi demek olacaktır.

Oysa Ankara şunu görmeli: Salt askeri kapasiteyle Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin haklarını azami savunabilmek mümkün değil.

Türkiye Doğu Akdeniz’de Suriye ve Mısır’la işbirliği yapabildiği oranda kazanım elde edecektir. Şam ve Kahire ile işbirliğine gidecek yoldaki altın anahtar ise Moskova’dır.

O nedenle Ankara’nın Libya’da ABD ve NATO desteği alabilmek için Rusya karşıtlığına konumlanması, stratejik hatadır; hızla dönülmelidir.

Ankara’nın Rusya’nın Doğu Akdeniz’e inme siyasetine karşı çıkması dünde kalmıştır; zira Rusya artık Doğu Akdeniz’dedir, Suriye ile tatbikat yapmaktadır. Bundan sonra mesele ABD’ye karşı Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki varlığından yararlanabilmek ve ABD’nin Karadeniz’e çıkmasını Rusya ile birlikte Doğu Akdeniz’de kesebilmektir.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
16 Temmuz 2020

  1. #1 by Dr. Murat Aygen on 17/07/2020 - 11:00

    MOSKOVA’ya “revizyonistliği” de “sosyal emperyalistliği” de Akdeniz petrolleri de helâl olsun. Fetö’nün ne mal olduğunu, herkesten önce, 5 Türk cumhuriyetinin diktatör-liderleri anladılar, buraya yüksek tahsile gönderdikleri talebelerini geri çağırdılar. O cemaatin okuduğu Aydınlanmacı nâmeler ancak bir Stalinistin kulaklarını tırmalar. Troçkist mecnunların kulaklarına bülbül sesi gibi gelir.

  2. #2 by puma on 17/07/2020 - 15:16

    Soyle bir avantajimiz olabilir bence. Simdi ABD Yunanistanin koruyucusu konumunda, Yunanistan-Turkiye gerginliginden yararlaniyor, hatta belki Ayasofya hamlesi bu sebeple yaptirildi. Simdi ABD resmen Turkiye ile ortak calisirsa, bu yapay gerginlik suya duser.

    Yoksa Ayaysofya hamlesi Turkiye ile Rusyanin arasini acmak icin miydi. O zaman Turkiye ve Yunanistan dogu Akdenizde ABD korumasinda ortak ulkeler oluyorlar. Bu da Nato kavrami ile uyumlu. O zaman Rusyanin elinde bir tek Suriye kalacak demektir.

    Ne olacagini kestirmek guc. Yani bilmedigimiz kuvvetler var. Mesela Ergenekon kumpas davalari, sozde barikatlarin yikilmasiyla yikildi, ama gercekte daha derin bir kuresel savas vardi. Turkiye herseyini kaybeedecekken ipten dondu.

    Bu konulari cok anlamasam da, katiliyorum Rusya ile calismak lazim. Oyle yapmazsak, bu su anlama gelir, Yas kararlarinda Atlantikci olmayan subaylarin tasviyesi . Bu bir felaket demektir bence, ama Rusya veya dunya konjokturu bize ikinci ve sessiz 15 temmuz diyebilecegimiz boyle bir felaketten kuratarir mi. Gorecegiz. Belki hersey reis’i kimin ikna edecegi ile ilgili. Reis’e burdan tavsiyemiz, H.Akar’in ipiyle kuyuya inilmez.

  1. Moskova Doğu Akdeniz’de altın anahtar | (Öykü-Şiir-Anı-Günce)-----Doğa+Yaşam+Sağlık+Politika

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: