Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı Muhammet Safi, elinin altındaki belgelerden birini sosyal medyada paylaşıyor ve İsmet İnönü’nün Türkiye’ye teklif edilen adaları almadığını söylüyor. Belgenin, AKP hükümetinin “iyi ayyaş” yaklaşımına uygun olarak İnönü’yü sıkıştıracağına o kadar emin ki, “belgeler Osmanlıca değil, herkes okur” diyerek paylaşıyor.
Arşiv Daire Başkanı yapılmış Muhammet Safi’ye anımsatalım; tarihi belge okuyabilmek için sadece okuma-yazma bilmek yetmez, tarihi de bilmek gerekir!
Almanya’nın teklifi
Baştan belirtelim, bu belgeler öyle gizlenmiş de Muhammet Safi arşivin başına geçince ortaya çıkarılmış değil, daha önce de İnönü karşıtlığı için piyasaya sürülmüştü.
Belge şu: Eylül 1943’te Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nin istihbarat şefi, Türk istihbaratının başında bulunan Naci Perkel’i ziyaret ediyor ve şöyle diyor: “Sefirimiz Von Papen bana şunları söyledi: Karargâh-ı Umumi’den bir telgraf aldım ve bu telgrafta ‘Adaları Türklere teslim etmek istiyoruz. Kendileriyle konuş, bu teklifimizin kabul edilip edilmeyeceğini bize bildir’ deniyor.”
Başbakan Şükrü Saraçoğlu da durumu Kars’ta yurt gezinde bulunan İsmet İnönü’ye telgrafla bildirip talimat istiyor. İnönü’nün yanıtı şu: “Adaları kayıtsız şartsız kullanmak üzere alabiliriz. Yoksa bu yüzden İngilizlerle ve Yunanlarla ihtilafa girmeyiz.”
Çok kısa Oniki Ada tarihçesi
Belirttiğimiz gibi tarihi belge okumak için okuma-yazma bilmek yetmez. İkinci Dünya Savaşı tarihini ve o dönemin devletlerarası ilişkilerini bilmek gerekir. Yetmez, konu Oniki Ada olduğu için emperyalistlerin Afrika’da sömürge edinme yarışını, Birinci Dünya Savaşı öncesini, Balkan Savaşlarını, Birinci Dünya Savaşı’nı ve iki savaş arası süreci de bilmek gerekir. Dahası Von Papen’in teklifinin kapsamını anlayabilmek için Von Papen-Ribbentrop yazışmalarını da bilmek gerekir!
Arşiv Daire Başkanı için buradan yapabileceğimiz özetin özeti ancak şu kadar olabilir: İtalya 1911’de Trablus’u işgal etti. Enver ve Mustafa Kemal Beylerin Libya’da “gerilla savaşı” yönetmesi, İtalya’nın işgalini güç hale soktu. İtalya Oniki Ada’yı işgal edip yeni bir cephe açarak elini güçlendirmeye çalıştı. Ne yazık ki Osmanlı Devleti’nin bu işgali önleyebilecek gücü yoktu. Osmanlı-İtalya savaşı 18 Ekim 1912’de Lozan’ın Uşi semtinde imzalanan anlaşmayla sona erdi. Uşi ya da Birinci Lozan Anlaşması denilen bu anlaşmaya göre Osmanlı Devleti Libya’daki askerlerini geri çekecek, İtalya da karşılığında Oniki Ada’yı verecekti.
Ancak bu gerçekleşmedi. İtalya, Libya’da Osmanlı subayları bulunmaya devam ettiği için adaları teslim etmedi. Aslında Osmanlı Devleti bunu bile isteye yapmıştı. Zira İtalya’nın çekilmesi halinde Yunanistan’ın adaları işgal edeceğini, bunu engellemenin de mümkün olmadığını hesaplayarak, Libya’daki askerlerinin bir kısmını orada tutmayı sürdürmüştü.
Araya önce Balkan Savaşları, ardından da Birinci Dünya Savaşı girdi. İtalya’nın Oniki Ada’yı işgali bir statükoya dönüştü. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’nın 15. maddesi ile bu fiili durum hukuken tescil edildi. Tıpkı 17. maddede Mısır ve Sudan’da, 20. maddede de Kıbrıs’ta İngiliz egemenliği tanındığı gibi…
Oniki Ada’nın statüsü İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar böyle sürdü.
İkinci Dünya Savaşı koşulları
Artık Muhammet Safi’nin “İnönü adaları almadı” dediği döneme gelebiliriz.
Belgenin tarihi 26 Eylül 1943. Yani Almanya’nın artık savaşı kazanamayacağının görülmeye başladığı dönem. Almanya bu süreci tersine çevirebilmek için Türkiye’yi savaşa kendi cephesinde dahil etmeye çalışıyor. O nedenle de Türkiye’ye Oniki Ada’yı teklif ediyor.
İnönü karşıtlarının anlamaya çalışması gereken şu: Almanya yeniliyordu ve bu teklifin hayata geçebilmesi zaten mümkün değildi. Zira Oniki Ada, Almanya’yla birlikte yenildiği için İtalya’ya da kalamadı, galipler 1947’de Paris Antlaşması’yla Yunanistan’a verdi.
Kuşkusuz tarih “şöyle olsaydı, böyle olsaydı” diye yorumlanmaz ama diyelim ki Muhammet Safilerin istediği gibi İnönü adaları aldı ve Türkiye de savaşa dahil oldu. Sonuç ne olacaktı? Muhammet Safi bugün Arşiv Daire Başkanı bile olamayacaktı! Zira 55 milyon insanın öldüğü o savaşta Muhammet Safi’nin babası da, pek çoğumuzun babası gibi yaşamını yitirecekti ve bizler olmayacak, bu tartışmayı da yapamayacaktık. Hatta belki de başkaları Oniki Ada için yapılan tartışmayı, Batı Anadolu için yapıyor olacaktı!
Tarihi eğip bükemezsiniz
Siyasal İslamcılarımızın tarihe bakışı tamamen sorunlu: Bir yandan Alman teklifini kabul ederek Birinci Dünya Savaşı’na girdiği için İttihatçıları suçluyorlar, diğer yandan da Alman teklifini kabul etmeyip İkinci Dünya Savaşı’na girmediği için Kemalistleri suçluyorlar!
Bu çelişme, 1908 ve 1920 devrimlerine düşmanlıklarından!
AKP “150 yıllık masal” dediği devrimci tarihimizle savaşıyor. Bunun için de tarihle mücadele ediyor, tarihi çarpıtıyor, dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışıyor…
AKP kadrolarının Atatürk ve İnönü karşıtlığı üzerinden tarihi eğip bükebilme şansı yok. Ama tarihi öğrenme, tarihten dersler çıkarma fırsatı var!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
17 Ağustos 2020
#1 by güngör kayaalp on 18/08/2020 - 09:35
AKP ZİHNİYETİ denilen bir kavram yaratıldı. Anlayıp anlatabilmek … Elinize sağlık.
#2 by puma on 18/08/2020 - 20:02
Cok az bildigim bir konuda cok aydinlatici bir yazi olmus. Tesekur ederiz. Bu dinclierlin her seyi yalan, namazlari da, dualari da, oruc tutmalarina da zaten doktor izin vermez, doktorun fetvasi yeterli. Beni ilgilendirmez tabi de bari halki kandirmasinlar.
Acaba 2. dunya savasinin sonunda galip devletlerden biri olan, hatta savas kazanan tek devlet olan Sovyetler’den rica etseydik,, 12 adanin 6’sini bizim almamiz icin bastirir miydi. Yoksa o anki savunma amacli gecici anlasmalar buna izin vermiyor muydu.. Savasi kazanan Sovyetler idi, ama zafer ABDnin idi, ve o ABDnin de yarisi Nazi idi, yani Naziler kaybetmedi, Almanya kaybetti. Nazi virusu su anda Biden kiliginda Trump’a karsi secime giriyor. (baskalari tam tersini soyleyecektir, inanin bu konuda benim dedigim dogru, ozellikle tele1’in, sozcu’nun, cumhuriyet’in v.s. bunu anlamasi lazim).
Son olarak degerli gazeteci ve youtuber Sabahattin Onkibar’a acil sifalar diliyorum.
Bu konuda soyleyeceklerim var. Uzman olmamakla beraber (pardon uzmanlar daha cok guvenilir demek degildir bu) ben olsam bu durumda ne yapardim soyleyeyim.
Alerjim yoksa Egricayir’dan organik propolis alip (heryerde vardir) makul doz kullanirim.
Zeytin yapragi hapi, veya belki cayi: her turlu olumsuz mikroba karsi etkilidir.
Temiz hava, hava temizken evi havalandiririm, evde kimyasal madde kullanilmasina izin vermem.
Vucudu sicak tutarim. Varsa sauna gibi bir sey, sonrasinda usutmemek kaydiyla, ..
Vucudu icerden isitmak icin zencefil.
Muhtelif antioksidan, antiviral, vitamin mineral, lif icin et eya yumurta, yanina salata, aralarda rengarenk turlu meyvelerden bir kokteyl.
Mineral icin iyotlu himalaya tuzu, veya kaya tuzu.. bence varsa potasyum iyodur de yarar ama iddiali degilim. Yine mineral vitamin icin alerji yoksa polen.
Hiperbarik oksijen bence yararli olur, ama ancak hastanede bulunur.
C vitamini demek degildir, ama askorbik asit alinaabilir.
Cinko hapi alinabilir (bakir dengesi icin abartmamak lazim, veya bakirla beraber almak lazim)
D vitamini alinmali, ama D vitamini hapi alinMAmali, D vitamini icin short ile balkona bahceye parka cikip guneslenmeli. Hem D vitamini gelecek, hem de ultraviyole, yakin ve uzak kizilotesi isinlar dengeli bir sekilde vucuda isleyecek, yararli isler yapacak. Dikaat: kremsiz, ve camin arkasinda olmadan.
Temiz hava ve gunes’in bircok hastaliga care oldugu yuzyillardir biliniyor. Korkmayin gunes kanser yapmaz, kanseri onleyebilir.
Hataneye gidersneiz HCQ verebilirler. Cok bilmesem de bagisikligin anormal reaksiyon vermesini engellemek icin, ve Trump ta bunu ovmustu, ve derin devletin karsi oldugu bir ilac, ve bu da olumlu bir referans, ama kalp ritmi sorunu gibi yan etkileri varmis galiba, bu yuzden magnezyum yagi kullanip denge saglanabilir belki (bence).
Mecbur olunmayan ilaclar birakilmali, mesela kolesterol ilaci, mide koruyucu , antibiyotik gibi seylerden mumkunse uzak durulmali. tansiyon icin her zaman magnezyum yagi oneririm (cilde surmek uzere, yag degildir kirletmez ).
Kalp krizi riski var mi: magenzyumun yaninda, ne olur be olmaz, nitrogliserin (yalnizca gercekten gerekirse)..
Gumus suyu: saf gumus tel ve saf veya temiz suyunuz varsa kendiniz uretebilirsiniz.
Bagisiklik sistemini egitmek uzere, ev yogurdu, ev sirkesi, iskmembe , prebiyotik, probiyotik, falan derler, ama kisa zamanda etkili olur mu bilemem.
Iyilesen birinden alinan kandan uretilen plazmanin bana nakledilmesini isterdim doktorlardan.
Onun disinda grip gibi oldugumu dusunerek temiz suyla yapilmis tarhana corbasinin uzerine kekik, cig sarimsak, nane , zencefil, karabiber gibi seyler eklerdim. Aksamlari sarip sarmalanip dinlenirdim, gunduzleri ise gunesin altinda adeta kavrlurdum (kafayi , kalbi, su ve elektrrolit dengesini korumak sartiyla, su ve elektrolit icin maden suyu olabilir..)
Insanlar mikroptan cok mikroba yonelik hatali immun reaksiyondan oluyorlar bu yuzden bazen “immun baskilayici” ilaclar yararli olabilir, hatta belki hcq boyle bir sey. immun baskilayici derken yari dogru yari mecaz anlamda. Amac egitimsiz bagisiklik sisteminin hatali reaksiyonlarini baskilamak bu sekilde mesela cigerlerin su toplamisini engellemek. Mikropla savasi bu durumda disaridan verilen takiviyeler yapacak artik, mesela hastanede oksijen ve damardan askorbik asit verilmesi gibi. Herseyi vucuda birakirsak, iste bazi kimselerde hatali bir savas veriliyor, ve vucut kendini vuruyor. Bu yuzden istihbarat onemli diyoruz. (umarim bana benzer baskalari da vardir, yoksa,..taniyanlar, evet o , derler.)
Yani bence hasta bilincliyse, ve maddi durumu da yeterli ise, hastaneye gitmek icin , oksijen, damardan askorbik asit, hcq, ve iyilesenlerden plazma, almak ve test yaptirmak haricinde , bbir sebep yok, bence. ve ileride asi yaptirmak icin.. ben olsam rus asisina guvenirim ve yaptiririm. derin devletin asilarina guvenmem. rus asisinin adi da anlamli, yeni bir sputnik etkisi yaratabilir.
#3 by puma2 on 18/08/2020 - 20:56
yarim kalmasin diye ekleyeyeim.. tarhana yerine mercimek olmaz mi.
olur, yani tarhana prebiyotik veya probiyotik diye ya da belki metabiyotik diye ovulur. Ama baklagillerde de lizin aminoasiti vardir, ve bu , viruslere karsi iyidir.
Baklagil derken, bunlar aslinda tohum, kuruyemisler gibi.. simdi kuruyemis yararli mi, evet yogun besin deposu, ancak, bu besini almamiz icin kilidi acmamiz lazim. yani cimlendirme simulasyonu yapmak uzere suda bekletmek lazim. bu yuzden baklavadaki ceviz normal cevizden daha lezzetlidir, cunku fitik asit denen kilit cozulmustur. cig ceviz yiyenlerin cok kaliteli mineral ve yaglar almasi gerekirken bakarsiniz agizlarinda yara cikmis, cunku fitik asit antimineral etkisi yapmis… kavurmak ta fitik asiti yokedip kilidi acabilir, ama bu sefer yararli yaglar da gidebilir..
bir de baklagillerin cogu artik ithal ve gdolu. akpyeye oy vermemek icin tek basina yeterli bir sebep.
agiz yarasina cinko iyi geliyor, yani eczaneden az katkili kaliteli bir sey albnabilir.. yaninda askorbik asit varsa sorun degil, ama bence D vitamini olmamali, cunku gercek D vitamininin yerine gecip bazi fonksiyonlari engelleyebilir, ve hangi fonkisyonlar dogru yapildi bilmek zor, ama amac laboratuvar testini gecmekse “alinabilir” tabi ki! Eczanedeki her urunde bir kotu niyet var, ama bazen yarari icin zarara katlanilabilir. Enerji yoksa, seker yerine organik hindistan cevizi yagi, biraz pahalidir, kilo yapmaz, kolay enerji verir, glizemik indeksi yukseltmez, gluteni yoktur. yani halsizlik icin uygun (ama yatmadan once mantikli degil, reflu yapar, reflu olursa elma veya sulandirilmis sirke..)