Normalleşme değil, İran karşıtı cephe inşası

ABD ve İsrail’in “normalleşme” dediği, bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ilişkilerde normalleşmesi değildir; birincisi Filistin’i “yutma”, ikincisi Arapları bölme ve üçüncüsü de İran’a karşı Arap-İsrail ittifakı kurma operasyonudur.

Trump’ın başkanlığında ABD’nin en önem verdiği işlerin başında, bu geliyordu. O nedenle adına “Yüzyılın Anlaşması” dedikleri bir projeyi adım adım 4 yılda hayata geçirmeye çalıştılar.

Trump’ın 5 hamlesi

Yüzyılın Anlaşması’nın resmi adı “Ortadoğu Barış Planı”ydı. “Barış”ın yolu ise İsrail’in genişletilmesinden ve bunun Araplarca kabul edilmesinden geçiyordu. Karşılığında ise Filistin’e “küçültülmüş” bir devlet ve mali destek sözü vardı.

Planın gereği olarak şu adımlar atıldı:

1. Trump, “Kudüs‘ü İsrail’in başkenti” olarak tanıdı (6.12.2017).

2. Trump “ABD için İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımanın zamanı geldi” dedi (21.03.2019).

3. ABD Dışişleri Balanı Mike Pompeo, “Trump yönetiminin Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerini artık uluslararası hukuka aykırı olarak görmediğini” duyurdu (19.11.2019).

4. ABD yönetimi, Netanyahu yönetimini “Batı Şeria’nın ilhakı” konusunda serbest bıraktı (22.4.2020).

5. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), ABD’nin koordinatörlüğünde İsrail’le anlaştı. (Anlaşma 15 Eylül’de Beyaz Saray’da törenle imzalanacak). ABD yönetimi BAE’yi başka Arap ülkelerinin de izleyeceğini, bu yönde olumlu görüşmeler yaptıklarını duyurdu.

İsrail’i büyütme, komşuları küçültme 

Görüldüğü gibi ortada bir normalleşme yok aslında; normalleşme ve barış adı altında İsrail’i genişletme ve güvenliğini garantiye alma işi var.

Öyle ki, planda, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı olarak işgal ettiği yerlerde kalmasının “normalleşen” Arap devletlerince kabul edilmesi, hatta Batı Şeria’nın ilhakını da “adım adım” onaylamak zorunda kalmaları durumu var.

Ancak Batı Şeria’nın ilhakını kabul etmenin Arap dünyasında ortaya çıkaracağı fırtına nedeniyle, İsrail “şimdilik” bu adımı ertelemiş durumda. Hatta İsrail-BAE “normalleşme” anlaşmasının, “ilhak planının askıya alınması karşılığında” yapıldığı bile propaganda edildi.

Fakat şu nokta önemlidir: ABD ve İsrail, “küçültülen” Filistin yararına Mısır ve Ürdün’den de bir miktar toprak istemektedir! Buna İsrail’in “el koyduğu” Suriye’nin Golan Tepeleri’ni de eklerseniz, ortada gerçek anlamda bir barış olmadığı görülecektir. Tersine, İsrail’i büyütmek adına Suriye, Mısır ve Ürdün’ü bile küçültme vardır!

Arap dünyasının bölünmesi

Bu “Amerikan normalleşmesi”nin ikinci hedefi ise Arapları bölmektir.

Mısır ve Ürdün’ün ardından adım adım Körfez ülkelerinin de İsrail’le “normalleşmesi”, Arap dünyasında İsrail lehine bir bölünme oluşturacaktır.

Geriye Irak, Suriye ve Lübnan kalmıştır; onlar da uzun süredir zaten ABD’nin açık saldırısı altındadır ve İsrail-Filistin meselesinde Filistincilik yapabilmekten uzaktırlar Washington-Tel Aviv hattına göre…

İran’a karşı Arap-İsrail cephesi

ABD’nin “normalleşme” ile üçüncü hedefi ise İran’a karşı bir siyasi cephe kurmaktır.

Nitekim ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien bunu açık açık dile getirdi: “BAE ve İsrail, ABD ile birlikte İran’a karşı birleşik bir cephe kuracak” (31.8.2020).

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da bu hedefe işaret etti: “BAE ve İsrail, İran’ı büyük bir tehdit olarak kabul ediyor. Böylece artık bu tehdidin asla Amerikan kıyılarına ulaşmamasını veya Ortadoğu’da kimseye zarar vermemesini sağlama yönünde ittifak kurmanın bir yolunu buldular” (8.9.2020).

Gerçek normalleşme ABD’ye rağmen olur

Elbette, Ortadoğu’da barış olmalıdır ve bölge ülkeleri İsrail’le normalleşmelidir. Ama yukarıda da özetlediğimiz gibi, olan gerçek bir normalleşme değildir. ABD’nin Ortadoğu’yu kendi çıkarlarına göre şekillendirmesidir.

Ortadoğu’ya gerçek normalleşme, ABD emperyalizminin bölgeden çıkarılmasıyla gelecektir. ABD varlığı sürdükçe Türk-Kürt, Arap-Fars, Arap-Yahudi, Arap-Kürt, Arap-Arap çatışması sürecektir.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
10 Eylül 2020

  1. #1 by puma on 11/09/2020 - 08:07

    “ABD”nin amaci bu olabilir, ama Trump’un amaci bence bu olamaz, cunku o zaman Trump’u uyduruk sebeplerle ve turuncu devrimle devirmeye kalkmazlardi. Trump’un ne soyledigine degil ne yaptigina bakmak lazim. Mesela secimden hemen once iki kiytirik ulke ayarladi ve onlarin Kudus’te ofis acacaklarini ilan etti. Bunu niye Trump aciklar: tamamen secim yatirimi (iran bunu soylemekte hakli). Peki birseyi degistirir mi: bence hayir. Zaman kazandirir, dunyanin kabul etmeyecegi bir sey ABD tanidi diye kabul gormez. O zaman ben de Yunanistan Turkiye’nin 82. vilayetidir diye tanirim, ben degil, ama ABDden cok daha guclu olan Rusya-Cin ittifaki bunu soylese, bu gerceklesecek mi.
    Trump bence dunyada sukuneti sagladi (Beyrut patlamasi haric, ve bence orda bir saldiri var, amonyum nitrat bahane), ve bu sessizilik dunyanin ortak projesi. Gercek savas gorunmez bir sekilde yapilmakta. Savas derken, savas+pazarlik. Ve bu dogu-bati arasindaki bir savas olmaktan cok elit-ve anti-elitler arasinda olmakta.Trump kaybederse bu savas devam edecek ama ayrica bati-dogu savasi da olacak, o zaman dunya savasi riski olur. dogu-bati ittifaki icin su an Trump lazim.

    Dogu akdenizdeki gerginlik biraz yapay, ve bence buyuk oranda buyuk guclerin pay istemeleriyle ilgili, yani yalnizca dogu akdenize komsu ulkeler arasinda bir anlasma yapilmasi gerekseydi, bu cok kolay yapilirdi, cunku butun bu ulkeler bir anda buyuyecek ve zenginlesecekti.

    Daha once dedigim gibi 3 eksende catisma var.
    1. derindevlet-antiderindevlet arasinda
    2. bati-dogu arasinda
    3. kuresel gucler – bolgesel gucler arasinda.

    Bence su an oncelikli olan 1’dir.
    ABDnin kendi icindeki savas 1’le ilgilidir. “Siyah ofke”, bu savasi tabana yayma denemesiydi. Yani guya irkciklarla-irkcilik dusmanlari savasacakti, ama esas hedef Trump idi, yani tepedeki savasta kontrolu ele gecirmek. Cunku fasistlerin “halk”tan baska kullanabilecegi bir enstrumani kalmamisti.

    Trump’un israilci gorunmesi biraz da bence bolge ilkelerinin parsellenmesiyle ilgili. Mesela ABD israil’e demis oluyor ki, senin “hak”larini ben savunuyorum, ben senin abi’nim ve benden habersiz birsey yapma. (tabi kimi tuttugunuza bagli olarak istediginiz gibi yontabilirsiniz, kimin tahminlerde hakli oldugunu biraz da zaman gostercektir).

  2. #2 by puma2 on 12/09/2020 - 01:06

    Yari-guvenilir bir kaynaktan otomatik ceviri.
    Ilginc bir cumle var.
    WHO CAUSED THE PANDEMIC
    cumlesini iki sekilde okuyabilirsiniz. Sonuna soru isareti ekleyip soru olarak.
    Ya da ayni sorunun cevabi olarak, DSO’nu suclayarak.
    ( bu raporun iranla direk ilgisi yok, yalnizca guncel bir konu diye ekliyorum)
    …………

    7 Eylül 2020

    ABD’nin kontrollü iç içe çökmesi, devlet destekli şiddetle devam ediyor

    Geçen hafta çeşitli istihbarat kurumları, Birleşik Devletler hükümetinin en azından Ocak ayına kadar devam edecek kontrollü bir patlamanın ortasında olduğunu doğruladı. Rus istihbarat kaynakları, Donald Trump’ın şu anki haliyle Amerika Birleşik Devletleri’nin son başkanı olacağını söylüyor ve deneyimlerinden işlerin ne kadar hızlı değişebileceğini biliyorlar.

    Bu tahmin gerçekleşirse, asıl soru ABD’nin bir Hazarian Şeytani hükümeti (ve Gates’in sponsorluğundaki, RNA aşısının neden olduğu, DNA’nın küresel nüfusun DNA’sına zarar verdiği) tarafından mı temsil edileceğidir. insanlar? Pek çok kaynak, önümüzdeki aylarda yapılacak savaşın bu sonucu belirleyeceği konusunda hemfikir.

    MI6 ve NSA kaynaklarına göre, geçen hafta gelen belki de en rahatsız edici istihbarat, ABD’deki ayaklanmaların Ford Vakfı tarafından finanse edilmesidir. Kaynaklar, sadece bu değil, “Joe Biden ve Kamala Harris yönetim kurulunda yer alıyor ve ABD Federal Grant parasıyla finanse ediliyor” şeklinde hemfikir. Biden kendini tamamen yozlaşmış bir Siyonist köle olarak gösterdi.

    Bu arada Donald Trump’a yönelik sahte haber karalama kampanyası da gün geçtikçe artıyor. Tam bir mahkeme basını, Biden bir heyelanla kazanmadıkça seçimi posta yoluyla oylama ve şiddet tehditleriyle çalmak için, Amerikalılar önümüzdeki Ocak ayına kadar onaylanmış bir Başkan göremeyebilirler.

    Asıl soru, ABD ordusu ağır kıçından çıkıp ülkeye gerçekten temsili bir hükümeti geri getirmeden önce işlerin ne kadar kötüye gitmesi gerektiğidir. İyi bir bahis, sadece ABD halkı bunu talep ettiğinde harekete geçecekler.

    O gün o kadar uzak olmayabilir. Çeşitli tahminlere göre, 50 milyon kadar Amerikalı bu yılın sonuna kadar açlık kriziyle karşı karşıya kalacak. Bunun sebebi yiyecek kıtlığı değil, iktidardaki Hazar mafyası kabalının nüfusu azaltmaya yönelik kasıtlı girişimlerinden kaynaklanıyor. Aslında, ABD’de her zamanki gibi aşırı miktarda gıda var. Ancak NSA’ya göre “ABD’deki çiftlik ürünlerinin yarısı Çin’e gönderiliyor”. Başka bir deyişle, Hazar mafyası Amerikalıları Çin’e olan borcunu ödemeleri için aç bırakmaya (veya yeni ticaret anlaşmasının bir parçası olarak tüm Monsanto GDO’larını yemelerine izin vermeye mi?) İsteklidir. Kolonyal Hindistan’da kitlesel açlık varken olan buydu çünkü yiyecekler iyi beslenen İngiltere’ye gönderiliyordu. https://www.bloomberg.com/features/2020-hunger-minnesota-pandemic/

    ABD şeyler 16 Şubat önceki aylarda stoklanmış gibi bu sadece daha kötüye gidiyor vs. kereste, ampuller gibi öğelerin her türlü bitmek çünkü kriz gıda sınırlı değildir inci ABD iflas dışarı çıkmaya başlayıncaya .

    Hızla yükselen suç, yerel suç hükümetleri, özel sektör üzerindeki acımasız kısıtlamalar, vb. De büyük ABD şehirlerinden devam eden bir göçü tetikliyor. Bu noktada, her beş New Yorkludan ikisi şehri terk etmek istiyor. https://www.zerohedge.com/political/two-five-new-yorkers-want-leave-city

    Diğer bir şey de ABD’deki soykırımcı tıp mafyasının Amerikan halkını zehirlemeye ve soymaya devam etmek için diş ve çivi ile savaşması. Prestijli tıp dergisi Lancet’e göre, ABD, gelişmiş dünyadaki en pahalı ve en kötü tıbbi sisteme sahip. https://www.zerohedge.com/medical/lancet-study-finds-us-has-far-worlds-most-overpriced-medical-care

    Tıbbi mafyadaki durum o kadar tuhaf ki, şu soruyu soran yeni bir palindrom türü ortaya çıktı: “Salgına kim neden oldu?” “Pandemiye WHO neden oldu” cevabıyla aynıdır. https://en.wikipedia.org/wiki/Palindrome

    Bu ajansın uzun insanlığa karşı suç listesindeki sonuncusu, aşı kullanımıyla Afrika’da çocuk felcini yaydığının kanıtı. https://www.blacklistednews.com/article/77927/whos-oral-vaccine-sparks-new-polio-outbreak-in-africa-.html

    Afrika hükümetleri, WHO’nun bir suç örgütü olduğu gerçeğini uyandırdı ve onları kıtadan kovuyorlar. Muhtemelen bu, New York Post’taki bu şaşkın sondaj manşetini açıklıyor:

    “Bilim adamları Afrika’daki şaşırtıcı koronavirüs salgınlarının eksikliğini açıklayamıyor.” https://nypost.com/2020/09/04/scientists-cant-explain-puzzling-lack-of-coronavirus-outbreaks-in-africa/

    Kurumsal propaganda medyası kesinlikle tıp mafyasıyla işbirliği içindedir. Bu, insanları maske takmaya zorlayan ve kanıtlanabilir bir şekilde var olmayan bir salgından korkan Şeytan’a tapan belediye başkanlarına verdikleri destekte görülüyor.

    ABD içinde, CDC’nin yönetimini ordu ve ajans White Hats aldı ve salgının bittiğini ilan etti, ancak bunu CNN’de duymayacak veya New York Times’da okumayacaksınız. Pentagon kaynakları, dolandırıcılığın Çin, İtalya ve Japonya gibi yerlerde de azaldığını ve yakında her yerde sona ereceğini vaat ediyor.

    Bu, Beyaz Şapkalar’ın birçok yönden görülen büyük bir karşı hücumunun parçasıdır. Pentagon kaynakları, “COVID-19 salgını” nın İtalya’da tüm nüfusu kilitlemek için örtü olarak kullanıldığını ve “tonlarca altın, belge ve …

  1. Normalleşme değil, İran karşıtı cephe inşası | (Öykü-Şiir-Anı-Günce)-----Doğa+Yaşam+Sağlık+Politika

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: