ABD-İran mücadelesi ve nükleer pazarlık

Obama döneminde ABD, İran’ı “uluslararası sistem içine çekerek sınırlandırma” politikası izlemişti. 2015’te BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ABD, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere ile Almanya’nın İran’la imzaladığı nükleer anlaşma, işte o çizginin bir gereğiydi.

Trump farklı bir yol izlemeyi seçti. İran’ı “uluslararası sistem içine çekerek sınırlandırma” yerine, onu siyasi ve ekonomik olarak baskılayarak, hatta suikastlar düzenleyerek “terbiye” etme yolunu izledi. Arap-İsrail normalleşmesinden, İran’a karşı Arap NATO’su (Ortadoğu NATO’su) kurmaya uzanan pek çok Trump hamlesi, işte o çizginin gereğiydi.

Biden’ın, İran’la nükleer anlaşma imzalayan Obama’nın yardımcısı olması, Biden döneminin “III. Obama” dönemi olarak isimlendirilmesini ve İran’la anlaşmaya dönme beklentisini doğurdu. (Biden döneminin “III. Obama” döneminden ziyade “I. Harris” dönemi olması, çok daha olası.)

ABD lütfu değil, İran başarısı

Nitekim Biden döneminin ilk günlerinde yapılan kimi açıklamalar bu beklentiyi güçlendirdi. Örneğin ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Org. Kenneth McKenzie, Trump döneminin son günlerinde İran’la bir savaşın eşiğinden döndüklerini açıkladı; Biden’la bir “fırsat dönemine” girildiğini savundu. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “İran yeniden anlaşmaya uymayı kabul ederse biz de anlaşmaya döneceğiz” dedi. Örneğin Biden, İran ile nükleer anlaşmanın mimarlarından Robert Malley’i, İran Özel Temsilcisi olarak atadı.

Burada önemle belirtelim: Yeni ABD yönetiminin İran’la nükleer anlaşmaya dönme eğiliminde olması, bazı kesimlerce yorumlandığı gibi “Trump faşizminden Biden demokrasisine” geçişten kaynaklanan bir yumuşama değil, emperyalist ABD’nin hegemonyasının zayıflamasının ve İran’a diş geçirememesinin kaçınılmaz sonucudur.

Dolayısıyla yeniden nükleer anlaşma imzalanabilmesi olasılığını bir ABD lütfu olarak değil, bir İran başarısı olarak yorumlamak gerekir.

Anlaşmanın çerçevesi genişletme

Yeni/yeniden nükleer anlaşmanın önünde iki temel sorun var: Birincisi, anlaşmanın çerçevesi aynı mı olacak? İkincisi, anlaşmanın özneleri aynı mı kalacak?

Biden yönetiminin anlaşmaya dönebilmenin bir ön şartı olarak anlaşmanın çerçevesini genişletmeyi masaya getirebileceği görülüyor. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki’nin şu sözleri, bu bağlamdaki ilk pazarlık olarak okunabilir: “Başkan Biden, ABD’nin diplomasi yoluyla nükleer kısıtlamaları genişletmesi ve uzatması, İran’ın balistik füze programı ve bölgesel faaliyetleri de dahil endişe konularına temas edilmesi gerektiğine inanıyor.” Unutulmasın: Trump yönetimi, Obama’nın imzaladığı nükleer anlaşmadan çekilirken, tam da bu konuları gerekçe göstermişti!

2015 anlaşmasının başarısında önemli rol oynayan Moskova, bu yaklaşıma karşı çıkıyor. Rusya’nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dimitri Polyanski ülkesinin anlaşmanın kapsamının genişletilmesini desteklemediğini açıkladı.

Anlaşmanın öznelerini genişletme

İran’la yeni/yeniden nükleer anlaşmanın önündeki ikinci sorun ise anlaşmanın öznelerinin aynı kalıp kalmayacağı…

Atlantik cephesi içinde öznelerin artırılması görüşü olduğu anlaşılıyor. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’ın önerisi şöyle: “İran’la müzakereler oldukça katı olacak. Suudi Arabistan da dahil olmak üzere bölgedeki ortaklarımızı nükleer anlaşmaya dahil etmek gerekecek.

İran bu öneriye haklı olarak karşı çıktı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade’nin Macron’a yanıtı şöyleydi: “Nükleer anlaşma, BM Güvenlik Konseyi 2231 Sayılı Kararı’nca onaylanan çok taraflı bir uluslararası anlaşma, müzakere edilemez ve tarafları da açıkça belli ve değiştirilemez.

İlk çarpışma

Burada önemli bir durum, Trump’ın ABD’yi anlaşmadan çekmiş olmasının, anlaşmayı ortadan kaldırmadığı gerçeğidir. Anlaşma ABD’siz olarak hâlâ uygulamadadır.

İşte bu nedenle aslında mesele “yeni bir anlaşma” değildir, “mevcut anlaşmaya” ABD’nin dönüp dönmeyeceğidir. Haliyle Tahran’ın kendisine zemin alacağı gerçek budur.

Bu “nükleer pazarlığın” sonucu, ABD açısından sadece İran’la ilişkilerinin gidişatını değil, Biden dönemi boyunca ABD’nin Çin’le, Rusya’yla ve Türkiye’yle ilişkilerinin de gidişatını etkileyecek bir ilk “güç mücadelesi” olacaktır.

Yani ABD-İran nükleer pazarlığı, bölgesel ve küresel güç mücadeleleri içinde bir ilk çarpışma olacaktır.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
1 Şubat 2021

  1. #1 by puma1 on 02/02/2021 - 20:48

    (yollanamadi, ikinci deneme)

    Trump suikastci degil suikasta ugrayandir.
    Fasist degil fasizmle savasandir.
    israilci degil, israilde tam kontrole sahip olan kuresel kartelin tam zitti olan taraftadir.
    Yalanci degil blofcudur.
    Aptal degil, dahilerin yazdigi ince stratejiyi uygulayan bir aractir.

    Bu konu cok hassas bir konu. Dusman belli bir yerde belli bir uniformayla ne yapmak istedigini belli edecek sekilde sabit olarak durmuyor ki . Tam olarak kimin dusman oldugu belli degil. Dusman heryerde, dusman oldugunu bilseniz de birsey yapamazsiniz. Suc islemesini saglayacaksiniz, sonra bu suctan yargilayacaksiniz. Mesela secim hilesi oldu, butun medya bu hileye ortak oldu, ve
    normal yargi tamamen curumus oldugundan askeri yargida hesap verecekler. Ya da askerlerin gozetimideki sivil yargida. Tabi kamu vicdani onemli, bunun icin de gerekli bilgilendirme yapilacak.
    Bizdeki, paradoksal bir bicimde Ataturkcu olup Trump karsiti olanlar bile vay be, cok yanilmisiz, halkimizi da yaniltmisiz, ozur diliyoruz diyecekler. Ama o zaman da , oylari chpye verin dediklerinde halk hala bunlara guvenecek mi. Reis’in simdiden, bu Bidenciler var ya,. dedigini duyar gibiyim. Bideni destekleyen sahte degil ama saskin Ataturkculer ise, biz Bidenci falan degiliz, kandirildik, Chomsky bizi kandirdi diyecekler, ama nafile.

    iran konusunu cok bilmiyorum, ama hicbirsey gorundugu gibi degil, onu biliyorum.
    cok istersem arastiririm.

    referanslar:

    https://drcharlieward.com (Nursel yengenin esi)http://robertdavidsteele.com (videos’a tiklayin, tam bir anti-fasist )http://x22report.com (eskiden youtubedaydi, yasaklandi, kendi sitesinden sesli yorumlari dinleyebilirsiniz, komik reklamlari atlayin).

    Trump’u aptallar mi destekliyor. Mesela yukardaki RDSnin IQsu 145 falan cikmis.
    (Mantiksiz oldugu icin IQ testine hic inanmasam da, birseyler soyler yine de).

    • #2 by puma2 on 03/02/2021 - 11:52

      Pardon,… herkes gibi bunlardan biri de hayal kirikligina ugratti beni.
      Charlie Ward belki sirf rating icin dunya duzdur diyen bir soytariyla program yapmis, bir debate (duello) yapacagiz diyor, debate yok, ama sessiz kalarak desteklemek var. O kesimi zamani gelince aydinlatmak icin mi yapmistir, yoksa kendisi de bu sacmaliga inandigi icin mi (hic sanmam).
      Ne zaman birisini referans gostersem hemen sonrasinda kabul edilemez seyler soyluyorlar. ilerici, gerici, sagci solcu, zeki aptal, alevi sunni, . hic farketmez kendi kendilerine deli gomlegi giydiriyorlar.

  1.  ABD-İran mücadelesi ve nükleer pazarlık | Öykü-Şiir-Anı-Günce-Doğa+Yaşam+Sağlık+Politika

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: