Posts Tagged Benjamin Netanyahu
1 suikast, 3 yalan, 1 mit
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 19/10/2024
İsrail, Hamas lideri İsmail Haniye’den sonra, yerine geçen Yahya Sinwar’ı da öldürdü. Böylece İsrail Hamas liderliğini yoketme suikastlarına bir yenisini eklemiş oldu.
Her ne kadar ABD Başkanı Joe Biden, dünya kamuoyunu oyalamak için “Sinwar barışa ulaşılmasının engeliydi, bu engel artık yok” dese de, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Gazze’ye operasyonların süreceğini belirtti.
Sinwar suikastı, aynı zamanda ABD-İsrail ikilisinin ikiyüzlülüğünü, kirli savaşını, gri ve kara propagandalarını da ortaya koydu.
“Sinwar İsraillileri canlı kalkan yaptı” yalanı
İsrail en başından beri Yahya Sinwar’ın İsrailli rehineleri kendisine canlı kalkan yaptığını propaganda ediyordu. Netanyahu hükümeti, böylece hem “rehinelerin kurtarılması için ateşkes” isteyen İsrail kamuoyunu oyalıyor hem de dünyaya Hamas’ı “sivilleri canlı kalkan yapan” bir kötülük organizasyonu gibi göstermeye çalışıyordu.
Oysa İsrail ordusu ile çatışarak ölen Yahya Sinwar’ın öldürüldüğü evden tek bir İsrailli rehine çıkmadı!
“UNWRA çalışanı yanındaydı” yalanı
İsrail BM organizasyonlarını Hamas ve Hizbullah’ı kollamakla suçluyor. Bu nedenle Gazze’de görev yapan BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA) sürekli hedef aldı. Öte yandan İsrail, yakın zamanda BM Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) üslerini de hedef aldı. Ve İsrail, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i de “istenmeyen adam” ilan etti.
İsrail, Yahya Sinwar suikastı sırasında da UNRWA’yı hedef almayı sürdürdü. Sinwar’ın yanında bir UNWRA çalışanının öldürüldüğünü iddia etti. Böylece dünyaya Hamas-BM personeli işbirliği bulunduğunu göstermiş olacaktı.
UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail’in iddiasının dezenformasyon olduğunu belirterek “Sinwar’ın yanında öldüğü iddia edilen UNRWA personelinin hayatta olduğunu teyit ederim, kendisi şu anda Mısır’da yaşamakta” dedi.
“Sinwar barışı reddetti” yalanı
ABD-İsrail cephesinin Sinwar’la ilgili bir diğer yalanı da “barışı engellediği” iddiasıydı. Oysa barışı engelleyen gerçekte Sinwar değil, Netanyahu’ydu.
Anımsayalım: İsrail’in Gazze’deki soykırımı seçim öncesi ABD hükümetini sıkıntıya sokunca, ABD Başkanı Biden bir “ateşkes planı” açıklamıştı. Mısır ve Katar’ın da arabulucu olduğu bu ateşkes planının yürürlüğe girmesini Netanyahu sürekli önledi; müzakereleri tıkamak için sürekli yeni şartlar ileri sürdü, her seferinde planı uygulanamaz hale getirecek taleplerde bulundu.
Öyle ki artık Biden’ın planının yerini bambaşka bir taslak almıştı; Hamas’ın kabul edebileceği bir plan olmaktan çıkmıştı. Sonuç olarak ABD Başkanı Biden’ın ateşkes planını Sinwar değil, gerçekte Netanyahu reddetmişti!
Asıl fail ABD
ABD Başkanı Biden, Sinwar’ın öldürüldüğünden memnuniyet duyduğu açıklamasında bir gerçeği de dile getirdi: İsrail ordusu, ABD istihbaratıyla Hamas lideri Yahya Sinwar’ı öldürebilmişti.
Konu, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’a soruldu. Sullivan, “Sinwar dahil Hamas liderlerinin çoğunun ABD’nin istihbarat desteğiyle takip ve tespit edildiklerini” belirtti (Amerika’nın Sesi, 18.10.2024).
Konu basın toplantısında ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Sözcüsü Pat Ryder’a da soruldu. Ryder “Hamas liderlerinin yerlerinin tespitinde genel olarak ABD’nin bilgi ve istihbarat katkısı olduğunu ama Amerikan askerlerinin Sinwar’ın öldürülmesinde doğrudan dahli bulunmadığını” belirtti.
İşte, gerçek budur ve İsrail’in istediği yerde istediği kişiyi ortadan kaldıracak güçte olduğu bir mitten ibarettir: ABD istihbaratı yoksa, İsrail suikastları yoktur. ABD silahları yoksa, İsrail saldırganlığı yoktur. ABD füze savunması yoksa, İsrail’in demir kubbesi delik deşiktir. ABD veto kartı yoksa, İsrail’in dokunulmazlığı yoktur.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
19 Ekim 2024
Guterres-Waters ekseni
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 05/10/2024
İsrail, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen adam” ilan ederek ülkeye girişini yasakladı. Bu karar İsrail’in hukuk çerçevesinin dışında olan konumunu iyice pekiştirmiş oldu. Terör ve soykırım faaliyetleriyle BM hukukunun dışına düşmüş bir İsrail, devlet gibi değil, örgüt gibi davranmaktadır; üstelik terörist bir örgüt…
İsrail’in kurucu ayarları zaten buydu: İçinden David Ben Gurion, İzak Rabin ve Ariel Şaron’un çıktığı Haganah, oradan ayrılan ve liderliğine Menahem Begin’in geldiği Irgun, içinden İzak Şamir’in çıktığı Stern gibi örgütler terör örgütüydü ve İsrail’in resmi ordusuna dönüşmüştü. Ancak 75 yıldır İsrail ordusu, güvenlik ve istihbarat birimleri hep BM hukukunun çeperindeydi, yani hâlâ Haganah, Irgun ve Stern’di…
Guterres’in oynadığı rol
BM Genel Sekreteri Antoni Guterres’in soykırımcı İsrail tarafından “istenmeyen adam” ilan edilmesi, kuşkusuz Guterres’in doğru bir konumda bulunduğunu resmetmektedir öncelikle…
İsrail, İran’ın saldırısını doğrudan kınamadığı için Guterres’i “istenmeyen adam” ilan ettiğini açıkladı. Ancak Tel Aviv başından beri BM Genel Sekretesi’ne karşı, çünkü Guterres İsrail’in Gazze’ye saldırmaya başladığı günden bu yana doğru tutum alıyor ve olanakları ölçüsünde diplomatik adımlar atıyor.
Örneğin bu süreçte Guterres BM Güvenlik Konseyi üyelerine yazdığı mektupla, BM Genel Kurulu’nda ateşkes oylaması çabalarıyla öne çıktı. Hatta Guterres, ABD’nin İsrail’i kollayan tutumuna da karşı çıktı, ABD’nin İsrail lehine vetosunun, BM Güvenlik Konseyi’nin otorositesini ve güvenirliğini zayıflattığını belirtti.
Kısacası Portekiz Sosyalist Partisi’nin eski genel sekreteri, Sosyalist Enternasyonal’in eski başkanı ve Portekiz’in eski başbakanı olan Guterres, BM Genel Sekreteri olarak kritik konularda kritik tutum alan bir diplomat oldu.
Waters’ın onurlu tutumu
Dünyanın sert bir viraj aldığı günümüzde, tıpkı Guterres gibi başka siyasi liderler de önemli ve sorumlu tutumlar aldılar. Örneğin İsrail’i Uluslararası Adalet Divanı’na yargılayan Güney Afrika’nın cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, örneğin İsrail’e karşı ambargo girişimlerine öncülük eden Kolombiya’nın devlet başkanı Gustavo Petro, o siyasilerin başında geliyor.
Elbette aydınlar ve sanatçılar içinde de bu tür tarihi tutum alanlar var. Onların başında da Roger Waters geliyor. Ünlü rock grubu Pink Floyd’un kurucularından Waters hem Filistin’e desteğiyle hem de ABD’nin Ukrayna krizindeki rolünü ortaya koymasıyla öne çıkan isimlerden oldu.
Üstelik Roger Waters, İsrail yanlısı lobilerin müzik piyasasındaki gücünü bilmesine rağmen bu tutumu aldı; milyon dolarlık konser anlaşmaları iptal oldu, albüm şirketi sözleşmesini feshetti vb. Ama Roger Waters sorumlu bir aydın olarak doğru bildiğini söyledi.
Pink Floyd üyesi David Gilmour, politik görüşleri nedeniyle Roger Waters’la bir daha birlikte sahneye çıkmayacağını ilan etti. Waters’ın Rusya Devlet Başkanı Putin ve Venezuella Devlet Başkanı Maduro gibi isimleri savunmasından rahatsız olan Gilmour, klasik ABD-İsrail propaganda yöntemine sarılarak, Waters’ı antisemitik(!) olmakla suçlamaya kalktı!
Netanyahu’nun böceği
İsrail hangi propagandaya sarılırsa sarılsın, Benjamin Netanyahu 21. yüzyılın Hitler’i olarak tarihe geçmiş durumda.
İsrail Terör Örgütü lideri olarak Netanyahu, her türlü illegal faaliyetin merkezindedir. Öyle ki müttefiklerine bile hukuk dışı eylemler yapmaktadır.
Örneğin Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson, yakında yayınlanacak kitabında anlatıyor: İsrail Başbakanı Netanyahu, 2017 yılında, Johnson’un İngiltere Dışişleri Bakanlığındaki şahsi banyosunu kullandıktan sonra, banyoda dinleme cihazı bulunuyor!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
5 Ekim 2024