Posts Tagged Demokratikleşme paketi

EN İSTİKRARLI REJİM: DİKTATÖRLÜK

Başbakan Erdoğan’ın “demokratikleşme paketinde” yer alan konulardan biri de seçim sistemiydi. Her ne kadar biri zaten mevcut olsa da, Erdoğan “üç seçenek öneriyorum” dedi. Seçenekler kamuoyunda ve yazılı-görsel medyada sıkça tartışılıyor.

‘YÖNETİMDE İSTİRAR, TEMSİLDE ADALETTEN ÖNEMLİDİR’

Erdoğan’ın mevcuda alternatif önerdiği dar ve daraltılmış seçim sisteminin son seçimlere uygulanmasının AKP ve BDP’nin vekil sayısını artırdığı, CHP ve MHP’nin vekil sayısını ise düşürdüğü artık herkesin malumudur.

Haliyle muhalefet, iktidarı bu nedenle eleştirmektedir. İktidar ise muhalefetin eleştirisine birincisi “sandığı itibarsızlaştırıyorsunuz” diyerek, ikincisi “halkı oy kullanamayan yığınlar gibi görüyorsunuz” diyerek, üçüncüsü de “yönetimde istikrar, temsilde adaletten daha önemlidir” diyerek yanıtlıyor.

İlk iki gerekçenin üzerinde durmuyor, fakat siyasetteki seviyesizleşmeye ve polemikteki ucuzluğa örnek olarak arşivlere kaydediyoruz.

Ancak “temsilde adalet” ve “yönetimde istikrar” kavramlarının karşılaştırılması önemlidir. Biz de üzerinde duracağız.

AZ OY, ÇOK SANDALYE

Mevcut seçim sistemi de dâhil, önerilen hiçbir seçenek, temsilde adalet sağlamıyor. Örneğin son genel seçimlerde AKP, seçime katılan yüzde 86 seçmenin yüzde 49,8’inin oyunu aldı. Ancak yaklaşık yüzde 50 oyla, koltukların yüzde 60’ını almış oldu.

2002 seçimlerinde bu adaletsizlik zirve yapmıştı: Oyların yüzde 34’ünü alan AKP ile yüzde 19’unu alan CHP, TBMM’deki koltuklarının tamamının sahibi olmuştu. Yani iki parti, oyların yüzde 53’ü ile koltukların 100’de 100’üne sahip olmuştu. Yani oyların neredeyse yarısı TBMM’de temsil edilmemişti.

Bu adaletsizliğin avantajlarını en fazla kullanan parti olan AKP ise “yönetimde istikrar, temsilde adaletten daha önemlidir” diyor.

Peki, AKP’nin anladığı yönetimde istikrar nedir?

1. Az oyla çok sandalye alarak TBMM’ye girmektir.

2. Az sayıdaki partinin TBMM’ye girecek olması nedeniyle, daha çok sandalyeye sahip olmaktır.

3. Oyunun üzerinde bir oranla sandalye kazanarak iktidar olmaktır.

4. Başkasını tercih eden seçmenin tercihini yok saymaktır.

Nitekim AKP sözcüleri de geçmişte kurulan koalisyon hükümetlerine değinmekte, onların beceriksizliklerini, daha doğrusu ABD’ye bağımlı siyasetin doğal sonuçlarını kendisine dayanak yaparak, “yönetimde istikrarı” savunmaktadır.

SANDIĞI KURAN İRADE

Kuşkusuz AKP’nin iddia ettiği gibi temsilde adaletle yönetimde istikrar arasında her zaman bir ters orantı yoktur. Yani biri azalınca diğeri her zaman artmaz. Tersine, ikisinin doğru orantısına bağlı olarak yürüyen demokrasiler vardır. İstikrarlı koalisyonlarca yönetilen demokrasiler vardır.

AKP’nin işaret ettiği türden bir yönetimde istikrar ise en çok diktatörlüklerde vardır. Evet, gerçekten de otokratik rejimlerde, diktatörlüklerde yönetimde istikrar vardır!

Hatta sandık bile yoktur!

Zaten 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde de, seçmenin değil, sandığı kuran ABD’nin iradesi vardır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Ekim 2013

,

Yorum bırakın

HAZİRAN İSYANI PAKETİ GECİKTİRDİ

Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı “demokratikleşme paketini” incelediğimiz ilk iki yazıda, paketi içeriği üzerinden ele almış ve “paket böler, devrim birleştirir” demiştik.

Paketin bir de bizim için siyasal mücadele anlamı var. Bugün o anlamı inceleyeceğiz:

ÖNCÜ PAKET

1. Öncelikle belirtelim: Paket, 2009’da başlatılan Kürt Açılımı’nın paketidir, hatta paketlerinden biridir. Öncü pakettir. Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi devamı gelecektir.

Peki, neden parça parçadır? Çünkü Erdoğan’ın paketi tümden ilan edecek gücü yoktur. Erdoğan paketi gücü oranında adım adım, aşama aşama açıklayabilmiştir.

2. Erdoğan’ın 10 dakikalık paketin girişinde 50 dakikalık konuşma yapması ve henüz açıklamadığı maddelerle ilgili sürekli “muhalefet beğenmeyecek” savunmasına başvurması anlamlıydı.

KORKUDAN BAYRAĞA SARILMAK

3. Erdoğan’ın bölücü paketi açıklarken arkasına abartılı bir şekilde 6 Türk Bayrağı alması ve konuşması boyunca sık sık Gazi Mustafa Kemal’e sığınması, kuşkusuz paketin örtüsüydü ama aynı zamanda korkunun perdesiydi.

4. Öyle ki, Erdoğan İstiklal Marşı’nın “korkma” diye başlamasının altını çizerek hem kendisine, hem de tabanına moral vermeye çalıştı.

5. Paketin liberal çevrelerde “dağ fare doğurdu” şeklinde ele alınması dikkat çekiciydi. Zira ağırlıklı olarak o çevrelerin dâhil olduğu Akil Adamlar, Erdoğan’dan günler önce yaptığı açıklamalarla, paketin çok daha kapsamlı olduğunu dile getirmişlerdi.

Kuşkusuz bu salt dışarıdan bir öngörü değil, kendilerinin de dâhil olduğu içeriden bir bilgiydi. Öngörülerinin çıkmaması, Erdoğan’ın zemini henüz uygun bulmamasındandı.

HAZİRAN İSYANI MUTABAKAT TAKVİMİNİ VURDU

6. Asıl açıklamasını haftaya bırakarak kısa bir açıklama yapan KCK Eş Başkanlığı’nın paketten memnun olmaması önemliydi. O açıklamanın kodlarına bakılırsa, paketin “bu içeriği” geç kalmıştı. Şimdiye kadar bu içerikteki paket çoktan açıklanmalı ve sırada yeni paketler olmalıydı.

Açıklamadaki bu kodlar önemliydi, zira AKP ile PKK arasında uzunca bir süredir takvim tartışması yaşanmaktaydı. Öcalan’ın da dâhil olduğu takvimler, 1 Eylül diye başladı ve 15 Eylül, 1 Ekim ve 15 Ekim diye devam etti.

7. Peki takvimler, AKP ile PKK’nin tartışmasına varacak kadar neden ötelendi? Yanıt Haziran Halk Hareketi’ydi!

Haziran İsyanı sadece AKP hükümetini sallamakla kalmadı, aynı zamanda AKP-PKK müzakerelerine de darbe vurdu! Haziran İsyanı, mutabık kalınan takvimleri şaşırttı! Haziran İsyanı, Erdoğan’ın açıklayacağı paketleri geciktirdi!

ERDOĞAN’IN GEZİ SENDROMU

8. Gezi sendromu bütün haşmetiyle AKP’nin üstündedir. Bunu Erdoğan’ın günlük konuşmalarından da anlıyoruz. Erdoğan, konu ne olursa olsun, konuşmasını bir şekilde Gezi eylemlerine getirmekte ve tabanına “başaramadılar” mesajı vermeye çalışmaktadır.

9. “Demokratikleşme paketinin” açıklandığı gün, AK yorumcuların ekranları doldurup benzer şeyleri söylemesi şaşırtmadı. Ancak bazılarının, “Erdoğan, Gezi’nin özgürlük talebini yerine getirdi” demesi çarpıcıydı. Bu yorumcuların utanmak pahasına böylesi bir saçmalığı dile getirmesi, AKP’nin Gezi sendromunun bir yansımasıydı.

HAZİRAN’DAN GÜÇ ALMAK

“Demokratikleşme paketi” ABD’nin belirlediği, AKP’nin açıkladığı ve PKK’nin yararlanacağı bir öncü pakettir.

Ellerinde Türk bayraklarıyla “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek bağımsızlık programını temel alan Haziran İsyancıları, işte bu bölücü pakete ağır bir darbe vurdu.

Ancak bu öncü paketle görülmüştür ki, sıradaki paketler daha ağır olacaktır.

Türk milleti artık bu gerçeğe göre konumlanmalı ve Haziran’dan aldığı gücü vatanının bütünlüğü için kullanmalıdır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Ekim 2013

,

Yorum bırakın

KÜRTÇE EĞİTİM BÖLER, ÖĞRETİM GÜÇLENDİRİR

Antidemokrat Erdoğan’ın “demokratikleşme paketini” neden bölücü diye niteledik? Ve neden dün “paket böler, devrim birleştirir” dedik? Bugün de devam edelim.

Ama gelin önce paketin sahibini dinleyelim:

ERDOĞAN: ANADİL EĞİTİMİ BÖLER

Tarih: 17 Ağustos 2013. Yani bundan çok değil 1,5 ay öncesi.

Başbakan Erdoğan günü birlik gittiği Türkmenistan’dan dönmüş ve gazetecilerin Ankara temsilcileriyle sohbet ediyor. Konu anadilde eğitimden açılınca bakın Başbakan ne diyor:

“Ana dilde eğitim şu anda ele alınacak bir konu değil. Özel okullarda da yok. Ne, neyi getirir, götürür kimse düşünmüyor. Biz düşünmeye mecburuz. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atamayız. Zamanlama çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkânı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz. “

Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olan Erdoğan bundan 1,5 ay önce anadilde eğitimi ülkeyi bölecek bir konu olarak saptıyor!

BÖLME SÜRECİNİ HAZMETTİRMEK

Kuşkusuz bu sözlere bakarak Erdoğan’ın 1,5 ayda görüş değiştirdiğini söyleyecek değiliz. Zira Erdoğan görüş değiştirmiyor.

Ya ne yapıyor? Erdoğan 1,5 ay önce saptadığı gibi bugün de Kürtçe anadilin “ülkeyi bölecek bir konu” olduğunu saptıyor!

O yüzden de 1,5 ay önce “zamanlama çok önemli” diyor, “zamanlamayı iyi yapmazsak, yazık ederiz” diyor.

Bu “zamanı kollama” Erdoğan’ın en başarılı yaptığı işlerden biridir. 2009’da Kürt Açılımı’nı başlattıklarında, ABD Princeton Üniversitesi’nde verdiği bir konferansta “Hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım” diyordu (Milliyet, 25 Eylül 2009).

Dolayısıyla anadilde eğitimin, daha doğrusu Kürtçe eğitimin ülkeyi bölecek bir konu olduğu Erdoğan’dan başlayarak tüm hükümet üyelerinin saptadığı bir gerçektir. İşte asıl acı olan da budur.

Türk hükümeti, bile bile ve isteye isteye ülkesini bölecek politikaları uygulamaktadır!

Neden? Mecbur… Çünkü beysbol sopası orada duruyor!

İKİ DİLDE EĞİTİM, İKİ YAPI

Peki, anadilde eğitim neden böler?

Büyük analizlere gerek yok: İki ayrı dille eğitim, iki ayrı yapılanma ve kurumsallaşmayı dayatır. Önce aynı okulda ikiye bölünmektir, sonra okulların ayrılması ve iki ayrı eğitimdir. Ardından da iki ayrı müfredat ve iki ayrı sistemdir.

Böyle böyle ilerler ve iki ayrı dil, iki ayrı dünya yaratır aramızda…

Üstelik dil, bizimki gibi ABD’ye bağımlı bir ülkede, çok daha hızlı böler! Zira dil, dil diye değil, ayrı bir statü (devlet) elde etmenin aracı olarak artık gündemdedir!

İKİ DİLDE SEVMEK

Peki, ya anadil öğretimi?

Bir kere en temel insan hakkıdır; dilini öğrenmek, dilini konuşmak…

Büyük zenginliktir, kültürel renkliliktir… Bu coğrafyada Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça’nın dördüne birden hâkim olmanın, örneğin benim mesleğime getireceği avantajlar saymakla bitmez.

Kültürümüze büyük katkıdır; örneğin o çok sevdiğiniz Arguvan Türküleri… Siz henüz o güzel türkülerin sadece Türkçe olanlarını biliyorsunuz. Ah bir de Kürtçe olanlar günışığına çıksa, dinlense, söylense…

Bakın şu somutlukta söyleyeyim: Kürtçe öğretilmesine, kültür sanat sayfalarımızda Kürtçe şiirlere ve türkü sözlerine yer verilmesini isteyecek kadar çok önem veriyorum.

Zira biliyorum ki, Kürtçe eğitim böler ama Kürtçe öğrenilmesi bizi kaynaştırır, ülkemizi güçlendirir. Birbirimizi iki ayrı dille, iki kere severek, biz oluruz.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
2 Ekim 2013

, ,

Yorum bırakın

PAKET BÖLER, DEVRİM BİRLEŞTİRİR

Başbakan Erdoğan’ın muhalif basını almadığı bir basın toplantısıyla “demokratikleşme paketini” açıklaması, tek başına yeterince mizahiydi ve “demokrasiden” ne anladıklarını, daha doğrusu anlamadıklarını ortaya koydu.

Yine Başbakan Erdoğan’ın paketi açıklamadan önce 50 dakika boyunca izleyenleri bayıltırcasına uzun uzun “size bir parça demokrasi vereceğim” edasında konuşması, “tramvay” benzetmesini milim aşamadığını gösterdi.

Yine Başbakan Erdoğan’ın paketi açıklamadan önce “Salı grup toplantılarını” aratmayan nitelikte çatışmacı bir dille muhalefete ve kendinden olmayanlara saldırması, ne kadar “demokrat” olduğunu resmetti.

BÖLÜCÜLÜK PAKETİ

Daha ilginci ise arkasındaki abartılı 6 Türk Bayrağı’ydı…

TC’yle, Türk Bayrağı’yla açıkça savaşan bir iktidarının başının, kürsüde arkasına 6 Türk Bayrağı alması, mutlaka paketten çıkacakların bir örtüsü olmalıydı!

Nitekim öyle de oldu: Paketten bölücülük çıktı, Türk karşıtlığı çıktı, laikliğe düşmanlık çıktı

Paketten “andımızın kaldırılması” çıktı. Paketten, “Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefte, hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim” sözlerini okullardan ve gençliğin yüreğinden silme hamlesi çıktı!

Paketten AKP ve BDP’ye az oyla çok vekil çıkartacak seçim sistemi çıktı!

Paketten BDP’nin kullandığı Eş Genel Başkanlık sisteminin yasallaşması çıktı. Bakalım Erdoğan’ın Eş’i kim olacak? Gül? Gülen? Öcalan?

Paketten “yardım toplanmasındaki kısıtlamaları kaldırıyoruz” denilerek Deniz Feneri anlayışına özgürlük çıktı! Tarikatlara yasallık çıktı!

Paketten, şimdilik özel okullarda olmak üzere, “anadilde eğitim” çıktı! Kürtçe kursların boş kaldığı, yani Kürtlerimizin “anadilde öğretime” bile yanaşmadığı şartlarda, AKP paketi, dil öğretmeyi değil bölmeyi hedeflediğini göstermiş oldu!

Paketten “klavyelere özgürlük” çıktı; artık q, x, w özgürdü ama sosyal medya Erdoğan için hâlâ baş belasıydı!

Paketten farklı dil ve lehçelerde propaganda olanağı çıktı!

Özetle Erdoğan’ın paketinden demokrasi değil Cumhuriyet’e düşmanlık özgürlüğü çıktı!

Üstelik Erdoğan’ın “devamı da gelecek” demesine bakılırsa, adım adım diğer paketlerle “Cumhuriyet parantezini kapatıp”, yeniden Ortaçağ’a dönecekler!

Fakat başaramayacaklar!

Bölücü Anayasa’ya geçit vermeyen bu millet, Erdoğan’ın “demokratikleşme paketi” adı altındaki “bölücülük paketini” de çöpe atacak!

DEVRİM PAKETİ

BOP Eş Başkanlığı kendi paketini açıkladıktan sonra, asıl paket şimdi açıklanacak: Türk milleti işçisiyle, köylüsüyle, tüm emekçi kesimleriyle, genciyle, emeklisiyle, esnafıyla, beyaz yakalısıyla, aydınıyla, milli burjuvazisiyle şimdi kendi paketini, “devrim paketini” ilan edecek!

Devrim paketinde “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” kararlılığı olacak!

Devrim paketinde, “Atatürk’ün gençliğe hitabesine bağlılık” olacak!

Devrim paketinde, “Cumhuriyet’i bir devrimle yeniden inşa etme kararlılığı” olacak!

Devrim paketinde, Türk ile Kürt’ü yeniden kaynaştırma, birlikte milletçe egemen olma iradesi olacak!

Devrim paketinde, mafyokrasi rejimine son verme ve haçlı irtica kuvvetlerini yenme azmi olacak!

Devrim paketinde, emperyalizmden kopuş ve komşularla dostluk ile bölgede barış olacak!

Devrim paketinde, halkların kardeşliği, milletlerin dostluğu ve ülkelerin dayanışması olacak!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Ekim 2013

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın