Posts Tagged İleri Demokrasi

HUKUK YOK, FAŞİZM VAR!

Ergenekon tertibinin en başından beri değişmeyen tek bir hedefi var: ABD’nin bölgesel planlarına direnecek kuvvetleri tasfiye etmek! AKP ve Cemaat de, tertibin sahibi değil, ABD adına uygulayıcılarıdır!
Odatv yöneticileri, “Ergenekon Terör Örgütü” üyesi olmakla suçlanıyorlar! Çünkü Odatv büyüdü, önemli bir kuvvet oldu!
Tertibin uygulayıcılarından, “hukukçuluk” oynayan doğal müttefiklerine kadar tüm kesimlere sesleniyoruz buradan: Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt, yeni mi üye oldu bu örgüte? Bu isimler, üç yıldır soruşturması süren bir örgüte, sonradan üye olacak kadar akılsızlar mı sizce? Hayır şimdi değil, en başından beri üyeyseler eğer, buysa iddianız, şimdiye kadar neden beklediniz evlerini basmak ve gözaltına almak için?
Kimse kendini kandırmasın. En basit mantık bile, ortada bir örgüt olmadığını, tam tersine, Türkiye’nin ABD karşıtı olan, sağdan sola tüm kesimlerine tertip uygulandığını çırılçıplak göstermektedir! Dahası yaşananlar artık faşizmdir!
Bugüne kadar, “suçları yoksa zaten serbest kalırlar”, “hukuk her şeyi çözer”, “hukuka güvenmek zorundayız” diyerek kendini kandıran (!) ama bu tavırlarıyla tertibe “doğal müttefik” olanlara sesleniyoruz özellikle: Böyle giderseniz, bir gün sıra size de gelecek!
Tarihten de mi ders çıkarmıyorsunuz hiç? Alman Rahip Martin Nemoer’i de mi duymadınız hiç?
“Almanya’da önce komünistleri yok etmek için geldiler. Ses çıkarmadım çünkü komünist değildim. Sonra Yahudileri yok etmeye geldiler. Ve yine ses çıkarmadım. Çünkü Yahudi değildim. Adından sendikacıları yok etmeye geldiler. Ve ses çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim. Sonra Katolikleri yok etmeye geldiler. Ve yine ses çıkarmadım. Çünkü ben bir Protestan’dım. Sonra beni yok etmeye geldiler. Ve o an geldiğinde… geriye sesimi duyacak kimse kalmamıştı…” diyen Alman Rahip hiç mi bir şey ifade etmiyor sizin için?
Sizce yaşadığımız şu günler, 1933 Almanya’sına hiç mi benzemiyor?
Sıra ona, şuna, buna, son olarak da sana gelmeden, açmayacak mısın gözlerini?
Cevap ver…
Vicdanına, yarınına, geleceğine hesap ver!
MEHMET ALİ GÜLLER

, , ,

Yorum bırakın

İLERİ DEMOKRASİNİN SINIRLARI

Daha önce “demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz” diyen Başbakan Erdoğan, anayasa değişikliğinin kabul edildiği 12 Eylül akşamı, teorik bir açılım yapmış ve “ileri demokrasi”ye geçildiğini ilan etmişti.

Yapılan programlara ve yazılan makalelere bakılırsa, “ileri demokrasi”, demokrasinin zirvesiydi… Peki, “ileri demokrasi”nin sınırları neresiydi?

İleri demokrasi”nin üst sınırını AKP’nin ilk iki numarası çizdi: Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin açılış töreninde öğrenciler adına konuşan ve “youtube yasaklanmasın” diyen öğrencinin konuşmasını “cesaret dolu” diye değerlendirdiler!

İktidarın belirlediği muhalefet etme üst sınırı buydu! Halk ancak “youtube yasaklanmasın” diyecek kadar muhalefet edebilirdi; ki bu zaten cesaret isteyen bir muhalefetti!

İleri demokrasi”nin alt sınırını ise AKP’nin üç numarası, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çizdi. Arınç, tahliye olan Ergenekon sanığı, eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’in “22 ay yattım, savunma yapmadan çıktım, üç saat önce teröristtim, şimdi ne değişti” sözlerine “kabadayılık yapma” karşılığı verdi.

Ya yaparsa?

Onun karşılığını da Arınç şöyle veriyordu: “Çünkü öyle kabadayılar vardı. Tahliye edilip çıktığında 1.5 saat kadar televizyon önünde konuşan, sonra tekrar ‘içeri buyurun’ dendiğinde sesi çıkmayanlar var”. (NTV, 8 Ekim 2010)

Bülent Arınç, “konuşursan, tekrar içeri girersin” diyerek Mustafa Özbek’i açık açık tehdit etti. Demek “konuşmak” Ergenekon sanığı olmanın ve içeri girmenin gerekçesiydi! Demek, içerdekiler de “konuştukları” için Ergenekon sanığıydı!

Bakalım Arınç’ın bu sözleri, “gak guk, ille de hukuk” diyen liberallerin zihnini aydınlatabilecek mi? “Hukuksuzluk içinde hukuk bekleyenlerin” iradesizliğini çözebilecek mi?

MEHMET ALİ GÜLLER

, ,

Yorum bırakın

İLERİ DEMOKRASİNİN İLK KURBANI HANEFİ AVCI OLDU

Bahçeli’nin bir telefon üzerine çadırdan çıkıp, erken seçim tarihini ilan ettiği 7 Temmuz 2002 gününden, 3 Kasım 2002 seçim gününe kadar Erdoğan’ın ne kadar değiştiğini yazıp çizdiniz: Yasaklı Erdoğan’ın partisi seçimi kazandı!

AKP hükümeti kurdu, “Erdoğan ne kadar da değişmiş” demeyi sürdürdünüz: Baykal destek verdi, Siirt seçimleri yenilemesi derken, Erdoğan 2003’te önce milletvekili, ardından da Başbakan oldu!

2005’ten itibaren yavaş yavaş uyanır gibi oldunuz. Zaten Erdoğan’ın da artık övgülerinize ihtiyacı kalmamıştı. Çıkıp, “ben asla değişmedim” diyordu. Çünkü Erdoğan, artık devlete yerleşmişti!

2005-2007, halkın Erdoğan’ın uygulamalarına tepki dönemiydi. Cumhuriyet mitinglerinde buluşan milyonlar, “Atatürk, Laiklik, Vatan” kavramlarında birleşiyordu. ABD’nin ve Erdoğan’ın yanıtı sert oldu. Ergenekon’un ilk dalgası geldi. Sustunuz!

Sonra 22 Temmuz 2007 seçimi oldu. Sandığı kuran kazanıyordu. Erdoğan balkona çıktı, konuştu… Alkışladınız. “İşte demokrasi” dediniz. “Erdoğan değişti” dediniz. Erdoğan’ı Başbakan yapan Baykal’a kızan Bahçeli, bir omuz vererek Gül’ü Cumhurbaşkanı yaptı! Alkışladınız. “İşte demokrasi” dediniz.

Ergenekon dalgaları peşi sıra geldi. Utananlarınız susmayı sürdürdü. Kurnazlarınız, “hukuka güvenmek lazım” dedi. Yüzsüzleriniz alkışladı, “işte demokrasi”, “darbeden hesap soruluyor” dedi.

2008’den itibaren o susmayı sürdüren utananlarınızın vicdanı ağır bastı, yavaş yavaş ses çıkarmaya başladınız. 2010’a kadar sesiniz yükselmeye, AKP’ye açıktan eleştiriler yazmaya, söylemeye başladınız. Bir zamanlar ittifak içinde olduğunuz “kurnazlar” ve “yüzsüzler” size kızdı. Ama siz vicdanınız adına yapılan yanlışlığa karşı çıkmayı sürdürdünüz, alkışlandınız…

Sonra 2010’da Erdoğan bir sandık daha kurdu. Sandığı kuran nasılsa kazanıyordu… Üstelik sandık kurulurken Erdoğan bağırıp çağırıyordu: “Taraf olmayan bertaraf olur” diyordu, “Hayır diyenlerin darbeci olduğunu” ilan ediyordu. Sandıktan yine Erdoğan çıktı, Erdoğan balkon yerine bir kürsüye çıktı. Daha iki gün önce darbeci dediği vatandaşların da “Türkiye sevdası için hayır” dediğini söyledi ve siz yine eridiniz. Erdoğan, yandan Burhan Kuzu’ya emir verip, yeni Anayasa için çalışmaya başla diyerek gerçek yüzünü sergilese de, siz duymuyordunuz, sağır olmuştunuz. Siz “ileri demokrasi”ye geçtik diyen Erdoğan’ın sadece bazı cümlelerini duyuyordunuz. Vücudunuzun, sadece Erdoğan’ın izin verdiği organları çalışıyordu artık! Elleriniz en başta. Çılgınca alkışladınız, “ileri demokrasi”yi…

İleri demokrasi… İşte yeni bir dönem daha başlamıştı. Elbirliğiyle alkışladığınız, “Erdoğan bu kez kesin değişti” dediğiniz, “ileri demokrasi” dönemi memlekete huzur getirecekti…

16 gün geçti; memlekete ileri demokrasi geldi. Demokrasi gereği ilk Hanefi Avcı tutuklandı!

MEHMET ALİ GÜLLER

,

Yorum bırakın

YARGIYA MÜDAHALEDE SON AŞAMA: CUMHURİYET SAVCISINA ORUÇ DAYAĞI

Recep Tayyip Erdoğan, yıllar önce “demokrasi bir trendir, istediğimiz durakta ineriz” demesine rağmen, “demokrasi ve özgürlük” diye diye iktidarını sürdürdü. Şimdi de yine demokrasi için ve faşist 12 Eylül’le hesaplaşmak için halk oylamasında anayasa değişikliğine evet istiyor.

12 Eylül’de halk oylamasına sunulan anayasa değişikliğinin esasını yargıya müdahalenin oluşturduğu tartışma götürmez bilimsel bir gerçek. Ki o yüzden, Başbakan Erdoğan miting meydanlarında halka değişikliğin içeriğini anlatmaktansa, “boy pos” polemikleriyle “evet” toplamaya çalışıyor.

Bugüne kadar yargıya öyle çok alanda müdahale ettiler ki, artık bu tip müdahaleleri “anayasal güvenceye” almak istiyorlar; daha doğrusu yargıyı da yürütmenin emrine almak istiyorlar!

Aslında bu sürece gelinceye kadar AKP’nin pek çok yargı müdahalesi söz konusu oldu: Siyasi yasaklı Erdoğan’ın isminin yasal olmayan bir şekilde seçim pusulasında yer alması konusunda YSK’ya müdahalede; Erdoğan’a başbakanlık yolu açılması konusunda Siirt seçimleri organize edilmesinde; AKP’nin laiklik karşıtı odak olduğu hükmüne rağmen ülkeyi yönetmesine olanak tanınmasında; “bulun bir savcı, delillendirin” diyerek Ergenekon soruşturmasında; terfisi konuşulan generalleri engellemek için yakalama kararı çıkarttırarak YAŞ’a müdahalede; hakim ve savcı tayinlerini halk oylaması sonrasına bırakabilmek için bakan ve müsteşarı HSYK toplantısına sokturmayarak yargıya müdahalede…

AKP’nin 8 yıllık iktidarı boyunca yargıya müdahalesiyle ilgili pek çok örnek daha verilebilir. Ama artık müdahalenin boyutu, sokağa inmiştir. Yargıya sokakta müdahalenin örneğini yorumsuz aktarıyoruz:

“Yozgat Otogarı’nda otobüs bekleyen Kadışehri Cumhuriyet Savcısı Özcan Çubukoğlu, Ramazan ayında açıkta sigara içtiği gerekçesiyle 2 kişi tarafından dövüldü. Burnu kırılan Çubukoğlu, 112 Acil Servis tarafından Yozgat Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Gözaltına alınan 2 kişi ise, sorgularının ardından sevk edildikleri adliyede, açıklanacak duruşma gününe kadar ‘her gün polis merkezine giderek imza atmak’ şartıyla serbest bırakıldı”.

Boy değil soy demek, liberal faşizmin daniskasıdır” saptamamıza “liberalizm gibi özgürlükçü bir ideolojiyle, faşizm nasıl bir araya gelir” diye itiraz edenlere şu yanıtı vermiştik: “Liberalizm bireye değil sermayeye özgürlüktür. Ve sermayeye özgürlük olan yerde halka baskı, yani faşizm vardır”.

MEHMET ALİ GÜLLER

, ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın