Posts Tagged Tahsin Şahinkaya

EVREN VE ERDOĞAN’IN “MİLLİ İRADE” ORTAKLIĞI

Son 10 yılı anımsayınız: Başbakan Erdoğan ne zaman bir Cumhuriyet kurumunu ve ilkesini devirmek üzere hamle yapsa, sarıldığı silah “milli irade” olur. Aldığı oy oranının yüksekliğini, Cumhuriyetin kalesini düşürmeye dayanak sayan Erdoğan’ın, kendisini, “siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” diyen Adnan Menderes’in devamı sayması bundandır.

Peki, Erdoğan’ın milli iradesi mi, yoksa Evren’in milli iradesi mi daha meşrudur?

Kuşkusuz, “bu nasıl soru” diyorsunuzdur. Açıklayacağız, ancak gelin önce şu 12 Eylül’ü yargılama oyununa bir göz atalım:

BOP EŞBAŞKANI, ABD DARBESİNİ YARGILAYAMAZ

12 Eylül’ü yargılıyoruz diye 95 yaşındaki Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya dava açmak, kuşkusuz bir aldatmacadır. (Yaşını küçültüp, asacak değiller ya.)

Biliyoruz ki Tayyip Erdoğan, 12 Eylül’le hesaplaşamaz çünkü kendisi 12 Eylül’dür, devamıdır ve hatta aşmış halidir. İdeolojik köklerini 12 Eylül rejiminin uygulayıcısı Özal’a dayandırması boşuna değildir. Bir ABD darbesi olan 12 Eylül’le, ABD’nin BOP eşbaşkanının hesaplaşması zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.

Nitekim Tayyip Erdoğan 1998’de Evren’e “sizin döneminizde belediye başkanı olsaydım, İstanbul’u uçururdum” demiştir, 2003’te ziyaret edip vazo hediye etmiştir. Nitekim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2009’da Evren’i Çankaya köşkünde ağırlamış, birlikte manzara izlemişlerdir. Nitekim Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 2009’da Evren’le birlikte açılış yapmış, kurdele kesmiştir. Yani AKP’nin kurucuları, Türk-İslam sentezli sistemin kurucularına teşekkürlerini sunmuşlardır!

Peki, o zaman Evren ve Şahinkaya neden yargı önünde? Yeni Anayasa’ya toplumsal mutabakat bulabilmek için! “12 Eylül’ü yargıladık, hadi anayasasını da kaldıralım, yeni anayasa yapalım” diyebilmek için! Nitekim TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Evren – Şahinkaya davasının başladığı günü kastederek, “4 Nisan’dan itibaren yeni bir anayasa yapmak mecburiyet haline geldi.” dedi.

OY VEREN – VERMEYEN FARKI

Erdoğan, “milli irade” adı altında aslında Atlantik iradesinin kılıcını salladığı için kendisine “oy veren, oy vermeyen” ayrımcılığından bir türlü kurtulamıyor. Erdoğan’ın “referandumda hayır oyu verenler, ne yüzle Kenan Evren’in yargılanmasına müdahil oluyorlar” diye seslenmesi bundandır.

Bu çarpık zihniyet, daha önce Sabah’tan da şöyle yansımıştı anımsarsınız: “Erdoğan’a oy vermeyenler hem haindir, hem de puşt!” Bu çarpık zihniyet, “oy verenlere hizmet, oy vermeyenlere hezimet” şeklinde de uygulanmaktadır zaten…

YÜZDE 92’LİK İRADE Mİ, 49’LUK İRADE Mİ?

Peki, bu çarpık zihniyetin kendi iç mantığına göre Kenan Evren’i yargılamak milli iradeye karşı çıkmak değil midir? Daha doğrusu başta da sorduğumuz gibi, Erdoğan’ın milli iradesi mi, yoksa Evren’in milli iradesi mi daha meşrudur?

Çünkü Evren’in yaptığı Anayasa yüzde 92 oy almıştı! Yani Evren’in milli iradesi, yüzde 49 oy alan Erdoğan’ın milli iradesinin tam iki katıdır! Nitekim 12 Eylülcüler, yüzde 92 “meşruiyetine” sarıldılar en başından beri.

Bu arada sormadan edemeyeceğiz: Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç, acaba Evren’in 1982 anayasasına ne oy vermişti?

ATLANTİK SANDIĞINDAN, TÜRKİYE’YE OY ÇIKMAZ

Erdoğan ile Evren’in “milli iradeye” dayanmaları, aslında milli iradenin nasıl bir aldatmaca olduğunu göstermektedir. 12 Eylül faşizmi altındaki bir halk nasıl 82 anayasasına hayır diyemediyse, “ileri demokrasi” denilen “yeni faşizm” altındaki halk da AKP’ye hayır diyememektedir.

Çünkü sandığı kim kuruyorsa, sandıktan onun adayı çıkmaktadır ve sandığa ne konuluyorsa, sandıktan o çıkmaktadır. Atlantik sandıklarından Türkiye’ye oy çıkmaması bundandır.

Daha sandığa oy atılmadan, sandıktan AKP’nin çıkacağını ilan etmek de bu işin örtüsü, “yumuşak” baskısıdır!

MİLLİ İRADE, ABD’YLE HESAPLAŞIR

Kenan Evren de Tayyip Erdoğan da “milli irade” yalanına sıkı sıkıya sarılmıştır. Ancak ortada milli bir irade yoktur, Atlantik iradesi vardır.

Çünkü milli irade, Evren ve Şahinkaya ile değil, ABD ve 12 Eylül sistemi ile hesaplaşır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Nisan 2012

, , , ,

Yorum bırakın

AKP 12 EYLÜL’DEN HESAP SORAMAZ

12 Eylül halk oylamasına sunulan anayasa değişikliğinin hedefinin, yargıyı teslim almak olduğunu defalarca yazmıştık. “12 Eylül’den hesap sorulacak” safsatasının da, “yetmez ama evetçi” bir destek bulmaya dönük taktik olduğunu belirtmiştik. Zaman gerçeği tescilledi. AKP’nin anayasa değişikliğiyle önce HSYK genişletilip, ele geçirildi. Ardından HSYK’nın belirlediği yeni “blok” üyelerle Yargıtay ve Danıştay başkanlıkları ele geçirildi.

Bu arada 12 Eylül halkoylamasının üzerinden tam 9 ay geçti ama 12 Eylül’le hesaplaşma yaşanmadığı gibi olmamış sözde darbeler üzerinden, TSK’ya balyoz üstüne balyoz vuruldu!

9 aydır bekleyen hesap sorma işi, nedense, tam da seçimlere bir hafta kala uygulanmaya başladı. Aynı günlerde dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Nejat Tüğmer’in de ölmesiyle, sadece dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren’e ve Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Tahsin Şahinkaya’ya darbenin hesabı sorulabildi(!)

Peki, bu sor(g)ulama ne anlama geliyor, bu müsamere nasıl izlenmeli?

12 EYLÜL’LE HESAPLAŞMA DEĞİL, SEÇİM TAKTİĞİ

1.) 9 ay durup, seçimlere bir hafta kala 12 Eylül generallerine hesap sorma işi kuşkusuz bir seçim taktiğidir. AKP, 12 Eylül halk oylamasında, sırf bu hesap üzerinden anayasa değişikliğine “evet” diyen yüzde 6-8 oranındaki kitlenin desteğine yine ihtiyaç duyuyor.

12 Eylül’ün yarattığı Türkiye şartlarının ürünü olan AKP iktidarının 12 Eylül’den gerçekte hesap sormayacağı bir yana… Evren’e “sizin desteğinizle İstanbul’u uçururdum” diye iltifat eden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Evren’i Çankaya’da ağırlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve Evren ile Manisa’da açılış peşinde koşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Evren’den hesap sormayacağı, soramayacağı da ortadadır!

2.) Evren ve Şahinkaya’ya güya 12 Eylül’ün hesabının sorulduğu operasyon çerçevesinde öne çıkarılan iki konudan biri, darbeci generallerin, pişman olmadıkları, bugün olsa, yine darbe yapacaklarıydı!

“Eskiler hala darbe yapmaktan bahsettiklerine göre, bugünküler de kesin darbe yapmak istiyordur” düşüncesinin, kamuoyu bilincinde hâkim kılınmaya çalışıldığı açıktır, ortadadır.

3.) Aydınlık, seçim sonrası iki eski Genelkurmay Başkanı’nın darbecilikten tutuklanacağını deşifre etti. 367 krizinin yeniden gündeme getirilmesi Aydınlık’ın “Karadayı ve Başbuğ’a operasyon” uyarısını doğrularken, Başbakan Erdoğan’ın bir tv programında “belki başkaları da var” demesi, operasyonun sinyalini belirginleştirdi.

Öte yandan iddianamede yer alan “Ergenekon demek, TSK demektir” esasına uygun süren tertibin son aşamasında, seviye bir rütbe daha yükseltilmiş ve görevdeki en üst rütbeliye, yani ilk defa bir Orgeneral’e uzanılmıştı.

İşte Evren’e sözde hesap sorulması, Genelkurmay Başkanlarına sıçratılacak yeni aşamada, aynı zamanda işi kolaylaştıracak, yoldaki dikenleri temizleyecekti!

ABD-12 EYLÜL İLİŞKİSİ PERDELENİYOR

4.) Evren ve Şahinkaya’ya, güya 12 Eylül’ün hesabının sorulduğu operasyon çerçevesinde öne çıkarılan ikinci konu ise “ABD’nin perdelenmesi” olmuştur!

Geçenlerde ölen CIA şefi Paul Henze’nin, darbe olduktan hemen sonra ABD Başkanı Jimmy Carter’ın kulağına söylediği “our boys did it”, yani “bizim oğlanlar yaptı” şeklindeki tarihi sözünün belgelediği darbe-ABD ilişkisi, 31 yıl aradan sonra, bu vesileyle belleklerden temizlenmeye çalışılıyor!

Savcının bu sorusuna Tahsin Şahinkaya’nın verdiği yanıt çarçaf çarşaf gazetelerde yer alıyor. Güya ABD Genelkurmay Başkanı, darbeden sonra Şahinkaya’ya sitem etmiş ve “11 Eylül günü birlikte kahvaltı yaptık, bana müdahaleyle ilgili bir şey söylemedin” demiş! Bu sözler, tv ve gazetelerden, “ABD’den icazet alınmamış” başlığı ile kamuoyunun belleğine yerleştirilemeye çalışılıyor iki gündür!

12 EYLÜL YÜRÜRLÜKTE

12 Eylül’e 12 soru soran savcı da en az Erdoğan-Gül-Arınç üçlüsü kadar iyi biliyordur ki, 12 Eylül’ün yarattığı zeminde ayaktadırlar! Çünkü Türkiye’yi dünya ekonomik sitemine entegre etmek, serbest piyasa ekonomisine geçirtmek üzere uygulanan silahlı siyasetin adıdır 12 Eylül! Ve Özal’ıyla, Çiller’iyle, Erdoğan’ıyla da 30 yıldır yürürlüktedir!

12 Eylül sadece hapishaneler, tutuklamalar, sadece işkenceler ve sadece idamlar değildir!

12 Eylül özelleştirmedir, kamunun malını haraç mezat satmaktır küresel tekellere… 12 Eylül, Özal’ın yasaları hiçe saymasıdır, Çiller’in “son sosyalist devleti de yıktık” diyerek kadeh kaldırmasıdır. 12 Eylül, emekçileri örgütlerinden kopartmaktır, gençlere siyaseti yasaklamaktır. 12 Eylül, ABD’nin “yeşil kuşak” politikası ve “ılımlı İslam” hedefi doğrultusunda, topluma Sünni ideolojiyi hâkim kılmaktır. 12 Eylül, Türk-Kürt ayrılık tohumlarını ekmektir, “Kürt diye bir şey yoktur” diyerek, Kürtçeyi yasaklayarak… 12 Eylül Atatürk devrimiyle hesaplaşmaktır, yerine Natotürkçülük yapmaktır. 12 Eylül aynı zamanda TSK’ya darbedir, Kemalist subayların ordudan atılmasıdır, tasfiyesidir.

Ve 12 Eylül, sürmektedir!

Mehmet Ali Güller
9 Haziran 2011

, , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın