Posts Tagged Yaşar Yakış
ABD ORG. KIVRIKOĞLU’NA NASIL BAKIYOR?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 20/10/2011
Ufuk Ötesi okurları anımsayacaktır. 27 Ağustos 2011’de bu köşede “AKP, Türk tarihini kimlere yazdırmaya kalkmış?” diye sormuş
ve yanıtını bizzat AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın ağzından vermiştik:
“Talat’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde ise karşılıklı anlaşma ile tarihin tarihçiler tarafından yeniden yazılmasına karar verildi. Buna göre iki savaş arası dönem Bulgar bir tarihçi tarafından ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem ise Romanyalı bir tarihçi tarafından yazılacaktı.”
ABD-AB FONLU TARİH KİTAPLARI
Yazımız üzerine değerli bir okurumuz bizi uyardı. Meğer Yaşar Yakış’ın bahsettiği kitaplar ABD ve AB fonlarıyla dört cilt halinde yayımlanmış:
1. Kitap: Osmanlı İmparatorluğu – Bogdan Murgescu ve Halil Bektay
2. Kitap: Güneydoğu Avrupa’da milletler ve devletler – Mirela Luminita Murgescu
3. Kitap: Balkan Savaşı – Valery Kolev ve Christina Koulouri
4. Kitap: İkinci Dünya Savaşı – Kresimir Erdelja Kitaplar, belirtildiği gibi Bulgar ve Romen tarihçiler tarafından yazılmış… Yaşar akış’ın Halil Berktay’dan ne Türk olarak ne de tarihçi olarak hiç bahsetmemesi, sanırım sizin de dikkatinizi çekmiştir.
KİTAPLAR GİZLİ ABD BELGESİNDE
Gelelim ABD’nin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu’na nasıl baktığına?
Wikileaks, 21 Şubat 2007 tarihli Lefkoşa çıkışlı bir ABD belgesi yayımladı. Belge yukarıda belirttiğimiz kitaplara paralel olarak
yazılan, her iki kesimin yeni tarih ders kitaplarıyla ilgili…
Belgede oldukça dikkat çeken tartışmalar var. Yerimizin sınırları nedeniyle bir kaçını anımsatacağız:
Öncelikle ABD’li yetkililerin, tarih kitaplarının hızla değiştirilmesinin neden gerektiğini belirten şu saptamasına dikkat ediniz: “2004’teki yeniden birleşme Annan Planı referandumunda, tüm nüfusa oranla 25 yaş altı Kıbrıslı Rumların daha büyük oranda reddetmeleri sürpriz değildir.”
Belgeye göre, Rum kesiminden kitaplara yoğun tepki var. Örneğin Rum yetkililer, kitap taslağında “bölümlenme” diye yazılan 1974
Kıbrıs çıkartmasının, “Şiddetle, Kıbrıs’ın kanunsuz bölünmesi” diye değiştirilmesini istemiş.
Yine Rum yetkililer, Kıbrıs’ın kuzeyinin “Türkiye’nin işgali altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti Toprağı” olarak, güneyinin de “Kıbrıs Cumhuriyeti Özgür Bölgesi” olarak isimlendirilmesini istemiş.
ABD’li yetkililer, kitaplara sadece Güney’den gelen itirazları değil, Kuzey’den gelen itirazları da Washington’a iletmişler:
ABD: KIBRIKOĞLU MİLLİYETÇİLİĞİ KÖRÜKLÜYOR
Belgede şimdiki Kara Kuvvetleri Komutanı olan dönemin Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu’nun hem güneyin hem de kuzeyin kimi kurumlarının değerlendirmelerine tepki gösterdiği belirtiliyor.
ABD’nin Lefkoşa Büyükelçiliği, Org. Kıvrıkoğlu’nu “milliyetçiliği körüklemekle” ve “Kıbrıs sorununa bütünlüklü bir çözüm bulmak için gereken yapıcı atmosferin oluşmasını engellemekle” suçluyor.
ABD: KIVRIKOĞLU ÇÖZÜME KARŞI
ABD, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı’nın, KKTC’nin Türkiye’nin bir parçasıymış gibi davrandığından yakınıyor.
ABD’ye göre Org. Kıvrıkoğlu tarih kitaplarının değiştirilmesine iki nedenle karşı çıkıyor: Birincisi Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı iğnelemek, ikincisi de KKTC’nin kalıcı olacağının mesajını vermek için.
ABD görevlilerinin Washington’a raporladıkları en dikkat çeken saptamaları ise tarih kitaplarına karşı çıkan Org. Kıvrıkoğlu ile Rumların hedefinin ortak olduğu. ABD’li görevlilere göre bu ortak hedef, Kıbrıs sorununa bütünlüklü çözümü engellemek!
Anlaşılan Washington, Annan Planı’na itiraz eden Türk ulusalcıları gibi, Annan Planı’nı reddeden Rum varlığı gerçeğini de üç yıl sonra bile unutmamış!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
20 Ekim 2011
AKP, Türk tarihini kimlere yazdırmaya kalkmış?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 27/08/2011
“Türk tarihinin hakkından nasıl geleceğiz şekerim” diyen AB Komisyonu’nun Türkiye temsilcisi Karen Fogg’a destek, meğer iktidar katından gelmiş!
AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, ABHaber’e bakın neler açıklıyor:
“Mehmet Ali Talat KKTC hükümetinde başbakanlık yaptığı dönemde Kıbrıs’ta okul kitaplarından negatif referansların kaldırılmasını talep etmişti. Bu yönde de bir çalışma başlatmıştı. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde ise karşılıklı anlaşma ile tarihin tarihçiler tarafından yeniden yazılmasına karar verildi. Buna göre iki savaş arası dönem Bulgar bir tarihçi tarafından ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem ise Romanyalı bir tarihçi tarafından yazılacaktı. Leventis Foundation adlı vakıf ise bu masrafları üstlenecekti. Ancak Rumlar bu işi yapmak için ayak sürüdüler. Konuyla ilgili Kıbrıslı Türkler tarafından yapılan tüm girişimlerden sonra başka bahanesi kalmayan Rumlar bu sefer Yunanistan’ı gerekçe gösterdiler, anavatan yaparsa biz de yaparız dediler. O sırada ben Dışişleri Bakanı olarak görev yapıyordum, meslektaşım Yunanistan Dışişleri Bakanı Petros Moliviyatis ile Atina’da görüşmemde bu konuyu gündeme getirdim. Hatta ben Kıbrıs ve Yunanistan’ın aynı anda tarih kitaplarında negatif unsurların önyargıların kaldırılmasını önerdim. Gelin bu işi beraber yapalım dedim. Yunanistan’da bana bunun hemen yapılabilecek bir iş olmadığı cevabını verdiler. Maalesef Rum ve Yunan ikilisinin bu tavırlarıyla iki toplumu birbirine yakınlaştıracak önemli bir girişim suya düştü.”
İyi ki, suya düşmüş! Yoksa öğrenciler, Bulgar ve Romen’in yazdığı “Türk tarihini” okuyacaktı.
BOP tarihçiliği
Bir iktidarın kendi tarihini başka bir ulusun tarihçisine yazdırmaya kalkması, gafletle açıklanamaz. Bunun ne anlama geldiğini kuşkusuz AKP çok iyi biliyordu.
Tarih yazmak ekonomi yazmaya, fizik yazmaya benzemez. Hele de okul kitaplarındaki Türk tarihini bir başka ulusun tarihçisine yazdırmak, tarih yazıcılığının da ötesinde bir iştir.
Bir ülke, Ankara’dan ya da Lefkoşa’dan değil de Washington’dan yönetiliyorsa eğer, Türk tarihini yazmayı elbette Türklere bırakmazlar.
Türk tarihçi: Mehmet Perinçek
AKP hükümetinin “BOP tarihçiliği” Ermeni meselesinde de görüldü. Emperyalizmin dayattığı siyasi bir konuyu, önce “bırakalım tarihçiler kendi aralarında halletsinler” aymazlığı ile sürdürmeye kalktılar… Sonra bu bile önlerine kalın bir duvar oldu.
Çünkü hem “Talat Paşa Komitesi” hem de genç bir bilim adamı emperyalizme tarih dersi verdi!
Duvarın yıkılmasını isteyen AB, AKP’ye seslendi, “Talat Paşa Komitesi’ni dağıtın” diye: Komite’nin yöneticileri Ergenekon soruşturmasına uğradı, tutuklandı.
Ermeni meselesindeki gerçekleri tarihin derinliklerinden, yüzyıllık arşivlerden çıkaran ve uluslararası kamuoyuna sunan genç bilim adamı Mehmet Perinçek de Ergenekon soruşturmasından tutuklandı! Hem de Erdoğan-Talat ikilisinin ses kayıtlarının arandığı bir operasyonda!?
Ancak Türk tarihçisini dört duvar arasına koymakla, bu topraklarda BOP tarihçiliğinin önü açılamaz!
Sevgili Mehmet en kısa sürede çıkacak ve kitapları, İran’dan sonra başka bölge ülkelerinin de “kendi Ermeni meselelerine” panzehir olarak basılacak!
Büyük Ortadoğu’nun tarihini, ABD değil, Büyük Ortadoğu yazacak!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
27 Ağustos 2011
AKP VE DAMAT FERİT GELENEĞİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Odatv Yazıları, Politika Yazıları on 27/12/2010
Türk dış politikasının başarısızlığını, salt Ahmet Davutoğlu’nun “hayalciliğiyle” açıklamaya çalışan tezler, Türk dış politikasına Davutoğlu kadar zarar veriyor. Bu tez, son tahlilde, Erdoğan’ın Davutoğlu değişikliğinin, Türk dış politikasını kurtaracağı sonucuna götürür!
Oysa sorunun kaynağı Davutoğlu değildir. Sorunun kaynağı AKP ve onun iktidar olabilmesinin şartı olarak ABD’ye olan bağımlılığı ile politikalarının Washington merkezli olmasıdır.
“Komşularla sıfır sorun” adı altında yürütülen bu politikaların “mantığını” çözümlemek açısından, gelin Washington merkezli tezlerin sahiplerinden Ömer Taşpınar’ın yazdıklarına bir göz atalım:
“Ama eğer bu konuda kendi elimizi güçlendirmek ve ABD’deki Ermeni lobisinin işini zorlaştırmak istiyorsak 2011 Haziran seçimlerinden hemen sonra yapılması gereken şey belli: Ermenistan ile imzalanan protokolleri TBMM’den geçirmek. Ermeni soykırım yasa tasarısının Demokles’in kılıcı gibi her yıl Türk-Amerikan ilişkilerinin üzerinde sallanmasını engellemek için önümüzdeki son fırsatı kaçırmamalıyız. Zira Beyaz Saray ve ABD Dışişleri sonsuza kadar Türkiye’nin jeostratejik önemini Kongre’ye karşı savunamayacaklardır”. (Ömer Taşpınar, Kürt Meselesi, CHP ve ABD, Sabah, 27 Aralık)
Keza Davutoğlu da “Tasarı Demokles’in kılıcı gibi sallanmasın” demişti birkaç gün önce…
Gelin kafa üstü duran bu tezi, önce ayaklarının üzerine taşıyalım.
ABD’nin Ermeni Soykırımı iddiasını gündemde tutmasının hedeflerinden biri, Türkiye’ye Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmesini sağlatmaktır. Çünkü Ermenistan’ın siyasi ve ekonomik nedenlerle buna ihtiyacı vardır. Türkiye ise ilişkilerin normalleşmesini, Ermenistan’ın işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmesi şartına bağlamıştı. Bu şart AKP taahhütleriyle birlikte, kırmızı bir çizgi olmaktan zamanla çıktı. TBMM’den geçirilmesi istenen protokoller, işte AKP’nin bu şart olmaksızın, Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmesini esas almaktaydı.
Hal böyleyken, “Ermeni Soykırımı tasarısı, Demokles’in kılıcı gibi üzerimizde sallanmasın diye” protokolleri TBMM’den geçirmeyi kabullenmek, tasarının hedefinin zaten gerçekleşmesi demektir!
“Komşularla sıfır sorun” sağlayacağım diye “sorunları komşu lehine sıfırlamak”, başarı değil, bağımlılıktır!
Karşıdakinin kozunu almak için, kozu kabullenmeyi diplomatik başarı gibi sunan bu anlayış, bağımlılığın sonucudur, bağımlı kafanın esaretinin sonucudur. İşte AKP, tüm Dışişleri Bakanları’yla bu anlayışı sürdürdü; şimdiki Bakan Ahmet Davutoğlu gibi, Yaşar Yakış da, Abdullah Gül de, Ali Babacan da bu çizgiyi yürüttü.
Ki bu çizgi, Damat Ferit çizgisidir, geleneğidir. Tarih içinde çözümü de bellidir.
MEHMET ALİ GÜLLER