Başbakan Erdoğan Batı’ya dair iki önemli açıklama yaptı:
Erdoğan önce BM Genel Kurulu için bulunduğu New York’ta, BM’nin demokratik bir yapı olmadığını savunarak reform istedi: “Nedir bu Güvenlik Konseyi’ndeki kalıcı üyelerin olayı? Bu kaldırılmalı. Dünya bu beş ülkenin kölesi durumunda.”
Erdoğan ardından Makedonya’da emperyalizm eleştirisi yaptı: “Emperyalist güçler arzularından hiçbir zaman vazgeçmiyorlar, vazgeçmeyecekler. Yani ezen ve ezilenler muhakkak olacak. İlk insanla başladı, sonuna kadar devam edecek. Mesele, bunun farkında olmak suretiyle bunu minimize edebilmektir, bu mücadeleyi verebilmektir.”
ERDOĞAN’I BATI İCAT ETTİ
Erdoğan’ın sözlerindeki “ezen ve ezilenler hep olacak” şeklindeki yanlışı bir kenarda tutarak, çizilen Batı karşıtı görüntüyü inceleyelim. Zira daha şimdiden bazı kalemler yeni bir “eksen kayması” tartışması başlattı!
Erdoğan, gerçekten de Batı karşıtı olabilir mi? Erdoğan, ABD’nin sandığından çıktığını, Yahudi lobilerin vizesiyle iktidar olduğunu, Pentagon’un desteğiyle ve AB hayaliyle TSK’yi sindirdiğini, BM üzerinden Rauf Denktaş’ı devre dışı bıraktığını, bölgedeki ABD askeri varlığıyla iktidarını koruduğunu unutabilir mi?
Dokuz yıllık AKP iktidarının Batı’ya mecburiyetini özetlemeye yerimiz yok. Gelin sadece son dönemdeki üç önemli gelişmeye göz
atalım sadece:
ABD İSTEDİ, ERDOĞAN YAPTI
1.) AKP, ABD’nin isteği doğrultusunda Türkiye’de NATO füze radarı kurulmasını kabul etti. Radar, Batı’nın düşman kabul ettiği İran’ı hedef alıyor ve Batı’nın bölgedeki jandarması olan İsrail’i koruyor. Füze radarı dışında Predatör anlaşması, Süper Kobra helikopteri tedariki gibi gelişmelerle, askeri ilişkiler zirve noktasına ulaşıyor.
2.) AKP, ABD’nin isteği doğrultusunda Suriye’ye müdahale ediyor. AKP Suriye muhalefetini Antalya’da, İstanbul’da topluyor, birleştiriyor ve önlerine Beşar Esad’ı yıkma hedefi koyuyor. Başbakan Erdoğan, “Suriye bizim iç meselemiz” deyip, “Alevi – Sünni çatışması” işareti veriyor. Suriye, iç savaş ve NATO müdahalesiyle teslim alınmak isteniyor. BM Güvenlik Konseyi’nden bile Suriye’ye yaptırım kararı çıkamazken, Erdoğan, Obama ile görüşüp, tek başına Suriye’ye yaptırım kararı alıyor! AKP’nin Suriye politikası dünyada ABD’den sonra en çok İsrail’i memnun ediyor.
3.) AKP, Libya’ya NATO müdahalesine onay verdi hatta Türkiye’yi saldırıya karargâh yaptı, abluka için TBMM onayı beklemeden savaş gemilerini Libya karasularına gönderdi. ABD’nin isteğiyle Libya muhalefetini örgütledi, “elden” para verdi. Türk polisleri rejim karşıtlarına askeri eğitim verdi. (AKP’nin yine ABD’nin isteğiyle hâlâ Afganistan’da, Aden Körfezi’nde, Lübnan’da Türk askeri bulundurduğunu da belirtelim)
ERDOĞAN, EN NATO’CU BAŞBAKAN!
Bu üç örnekten de görüleceği gibi Erdoğan uygulama yönünden tam bir NATO’cu! Erdoğan BM’yi demokratik bulmuyor, emperyalizmi eleştiriyor ama uygulamada en NATO’cu lider oluyor.
Tek başına Ergenekon operasyonu örneği bile Erdoğan’ın NATO’culuğunun göstergesidir. Çünkü bu operasyonun hedefi Avrasyacı generalleri temizleyerek, TSK’de yeniden NATO’culuğu hâkim kılmaktır!
Peki, NATO’cu olan birinin, sistem anlamında, Batı karşıtı olması mümkün müdür? (Erdoğan’ın BM eleştirisi, Güvenlik Konseyi’ndeki Rusya ve Çin’i; emperyalizm eleştirisi de Libya’ya saldırıda öne atlayan Fransa’yı mı hedef alıyor yoksa?)
TÜRKİYE PARÇALANIRKEN…
İşin esası başka… Erdoğan emperyalizm ve BM eleştirisi yaptı, bir süre daha da yapacak. Çünkü yeni hedefinin gerçekleşmesi için kendisine oy vermeyen ve temelde Batı karşıtı olan yüzde 50’nin desteğine, en azından itiraz etmemesine ihtiyacı var! Çünkü sırada “bölünme anayasası”, “Öcalan’ı serbest bırakma”, “özerkliği hayata geçirme”, “başkanlık sistemini uygulama” ve “Türk-Kürt federe devletini ilan etme” görevleri var!
Batı sistemi, kendi alt sistemini böyle koruyor. 90’ların ortasından itibaren anımsarsak, Batı; Türkiye’nin milli gümrük duvarını “milliyetçi” parti ile “kurucu” partiye yıktırdı, İsrail’le ilişkileri “muhafazakâr” partiyle geliştirdi, AB’ye adaylık anlaşmasını “ulusalcı” partiye imzalattı, Öcalan’ın idamını “milliyetçi” partiyle engelledi, Müslüman ülkelere saldırıları “muhafazakâr” parti desteğiyle yaptı. Özetlersek, Batı her işi, karşıt görüntülü kuvvetle kotardı.
Ve şimdi Türkiye parçalanırken, Batı karşıtı ve milliyetçi sözlere daha çok ihtiyaç var!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Ekim 2011