Posts Tagged Asaf Güven Aksel
AYDINLIKÇILIK MESELESİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 11/03/2013
Aydınlık’ın 92. Yıl ekinde yer alan “kimler geldi, kimler geçti” listesindeki kimi isimler izlediğiniz gibi önemli bir tartışma yarattı. Zira öyle isimler vardı ki, eski Aydınlıkçı bile denemeyecek kadar Aydınlık düşmanıydı!
Ekin yayınlanmasından 6 gün sonra Doğu Perinçek, Mao’nun “karargâhı bombalayın” türünden bir çağrı yaptı: “Aydınlıkçılar, Aydınlık’ı kuşatın!” Perinçek ertesi gün de “Silivri duvarlarına güvenilebilir mi” başlıklı yazısıyla, duvarı yıkıp geldiğini ve meseleye el koyduğunu ilan etti.
Ancak Perinçek’in bu iki yazısından da önce gelip meseleye el koyduğu anlaşılıyor. Zira bu yazılardan bir gün önce gazetenin künyesinde Mehmet Sabuncu’nun ve Serhan Bolluk’un isimleri artık yer almıyordu!
AYDINLIKÇI OLMAK HEM ZORDUR, HEM DE KOLAYDIR
Bir Aydınlıkçı olarak, zor da olsa konuyla ilgili görüşlerimi açıklamam gerekiyor. Sosyal medyada yer alan alçakça bir yorumu dikkatinize sunarak görüşlerime geçeğim: “Cengiz Çandar, Aydınlıkçıları birbirine düşürdü!”
Şimdi kendi görüşlerime geçiyorum:
1. Aydınlıkçı olmak zordur, çünkü Aydınlıkçılık bir tek mücadelenin içerisinde var olabilir. Yani 17 yaşından itibaren Aydınlıkçısınızdır, 30 yıl mücadele etmişsinizdir fakat bir gün herhangi bir sebeple mücadele hattının dışına çıkmışsınızdır. İşte o gün bitmiştir Aydınlıkçılığınız; eski Aydınlıkçı bile değilsinizdir artık. Yani o kadar zordur Aydınlıkçı olmak, kalmak…
40 yıl sistemden nemalanmışsınızdır, emekli olmuşsunuzdur. Vicdanen rahat olmak için örneğin, hayatınızın son virajında gelmişsinizdir… Mücadele hattındasınızdır yani artık ve de Aydınlıkçısınızdır! İşte Aydınlıkçı olmak bu kadar da kolaydır…
LİSTEDEKİ EKSİKLİK, FAZLALIKTAN DAHA VAHİM
2. Cengiz Çandar’ın o listeye girmesi Serhan Bolluk’un ve Mehmet Sabuncu’nun kararı değildir ve bu yanlış yorumlanmaması için özellikle bilinmelidir!
Listenin yayımlandığı gün Serhan Bolluk’u arayıp şöyle dedim: “Cengiz Çandar’ın bile olduğu bir listede neden Tunca Arslan ve Asaf Güven Aksel yok?”
Kısa ve tatsız konuşmamızda ortaya çıktı ki, Bolluk listenin son halini görmemişti!
Listede başka çok önemli eksikler de vardı. Bırakın eskiyi, şimdiki Aydınlık’ın yazarlarından bile unutulanlar vardı. Açık ki, tek kişi hazırlamış ve doğal olarak unutmuştu. Üstelik Işık Soner, Halil Alkan, Fahir Özel gibi Aydınlıkçılar nezdindeki sembol isimleri bile…
Nitekim ben de ilgili arkadaşa fark ettiğim eksik isimleri çıkarıp, bir liste halinde yolladım; bir vesileyle Aydınlık’ta bu hata telafi edilir diye… Çünkü Çandar’ın bile girdiği listede olmadıklarını görmek, en azından bir kısmını oldukça üzecekti.
Sonrasında Mehmet Sabuncu’nun da listenin son halinden habersiz olduğunu öğrendim. Acaba her ikisinde de yılların “nasıl olsa her şey Doğu Perinçek’in kontrolü altındadır” rahatlığı mı vardı? Öyle ya, Genel Başkanımız Doğu Perinçek 40 yıldır, biz yanlış yapmayalım diye kendi yapmaktadır. Ayağı takılıp düşmesin diye çocuğunu kucaklayan bir baba edasıyla…
Bunun doğru bir yöntem olmadığı ortada; bu yöntemin yarattığı sıkıntılar da ortada…
Ancak madalyonun öbür yüzü de önemli: Ortada ideolojik bir hata vardır ve bu nedenle görevlendirmeyi yapan, listeyi yapan arkadaştan daha fazla sorumludur. Zira görevi alanın listesinin, üç aşağı beş yukarı böyle olacağı malumdur. Bu görülerek, böylesi ciddi bir işin tek kişi yerine üç kişilik bir komisyona verilmesi gerekirdi.
PERİNÇEK’İN İNDİRDİĞİ KALKAN
3. Doğu Perinçek’in “Aydınlıkçılar, neden Aydınlık’ı kuşatmıyor” diye sormasının yanıtı içindedir. Aydınlık hep Aydınlıkçıların kuşatması altındadır. Bunu ben dışarıdan yazan bir Aydınlıkçı olarak gelen eleştirilerden biliyorum. Perinçek’in köşesinden Aydınlık yönetimini sertçe eleştirdiği günler, okur eleştirileri 20 kat artar. Üstelik hem dostlardan hem de düşmanlardan!
Örneğin Perinçek’in köşesinden Aydınlık’ın yönetimini psikolojik savaşa alet olmakla suçladığı gün, en çok “Aydınlık’a sızmış gizli Kürtçü” diye suçlandığım gündür!
Aydınlıkçıların kaderinde vardır bu haksızlıklar…
Kuşkusuz Perinçek’in otoritesi, düşmanı bile cesaretlendirecek kadar büyük ve önemlidir. Düşman, Perinçek’in eleştirilerini fırsat bilmekte ve yararlanmaktadır.
DOĞRU SAPTANDI, EĞRİ ÇÖZÜLDÜ
4. Zannımca bu mesele, yani görevden almalar, “doğru saptanmış fakat eğri çözülmüş” bir meseledir! Yapılan hata ne kadar vahimse, hatayı düzeltmek yerine koparıp atmaya yönelmek de o kadar vahimdir; hatta sonuçları bakımından daha da vahimdir!
Üstelik bir vahim hatanın bu şekilde düzeltildiği(!) ilk olaydır; en azından benim bildiğim…
Mücadele hattında olan bir gazete her zaman hatalar yapar. Serhan Bolluk’un yaptığı türden hataları önceki yayın yönetmenleri de yapmıştır hatta fazlasıyla ama o hataları konuşmak şimdi yersiz ve yararsızdır elbette…
Ama şu kadarını söylemeliyim: “Cengiz Çandar Aydınlıkçıları birbirine düşürdü” cümlesi çok ağırıma gitti! Keşke daha farklı bir yöntemle çözseydik de düşmanı memnun etmeseydik!
Daha doğrusu bu kadar keskin cepheleşme yaşandığı bir savaş koşulunda, iç cephedeki tartışmayı düşmanı memnun edercesine göz önüne getirmeseydik!
AYDINLIKÇILIK, HER DURUMDA AYAĞA KALKMAKTIR
5. Gelelim Aydınlıkçı olmanın en önemli parametresine. Biz Aydınlıkçılar, düşen kayayı inatla yukarıya yeniden ve yeniden yuvarlayan insanlarız. Zorluklar bizim genlerimizi güçlendiriyor.
Şimdi bu “yanlış çözülmüş” konudan da mücadelenin yararına sonuçlar çıkaracağızdır, eminim… Kolektif önderliği güçlendirmek ve gazeteyi kolektif yönetmek açısından sıçrama yapacağız. Kolektif çalışmanın ve yönetmenin önüne geçen hatayı bulup masaya yatıracağız ve sorunu kökünden çözeceğiz.
Çünkü Aydınlıkçılık düştükçe ayağa kalkmak ve her kalkışta daha da hızlı koşmak demektir!
Çandar Aydınlıkçıları birbirine düşüremez! Değil düşürmek ayağımıza bile takılamaz! Biz onun ayakçılık yaptığı yerlere meydan okuyarak büyüyoruz çünkü!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
11 Mart 2013
ASAF GÜVEN AKSEL’İN VİCDANI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 10/05/2012
Dönekler, döndükleri yere ne zaman ateş açsa, eski kimlikleriyle anılırlar. Çünkü o eski kimlik, döndüren sistemin silahı olur aynı zamanda…
Yani Halil Berktay, varsayalım ki alanı olan tarih konusunda iyi bir çalışma yaptı, o zaman kimliği Prof. Dr.’dur, bilim adamıdır, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesidir vs…
Ama Halil Berktay Sol’a küfretse, hemen “eski Aydınlıkçı” oluverir!
İşte bu “eski Aydınlıkçı” Halil Berktay, 1 Mayıs 1977’nin “sol içi çatışmadan ibaret” olduğunu iddia etti geçenlerde. Şimdi açtığı yoldan, en başta 1 Mayıs 77 katliamının tertipçileri ilerliyor!
KONTRGERİLLAYI AKLAMAK, KONTRGERİLLA FAALİYETİDİR
Bu iddia, bir zihnin 35 yıl sonra açılması olayı değildir elbette. Düpedüz “kontrgerillayı aklama” girişimidir. Ve “kontrgerillayı aklama” girişimi nesnel olarak bir kontrgerilla faaliyetidir!
Anlaşılan Türkiye’de “hem gerilla hem de kontrgerilla eğitimi alan” tek kişi, sadece şimdilerde Mehmet Eymür’ün sağ kolu olarak Ergenekon tertiplerinde rol alan eski THKO’lu kişi değilmiş!
Öte yandan, “eski Aydınlıkçı” olarak Halil Berktay’ın bu kontrgerillayı aklama girişimine çok şaşırmadığımı da belirtmeliyim. Berktay’ın diğerlerinden ne eksiği var ki?!
AYDINLIK, KONTRGERİLLAYLA MÜCADELENİN ADIDIR
Ancak yeni bir “eski Aydınlıkçı” olan Asaf Güven Aksel’in, Berktay’ın sıktığı silahın ve attığı merminin izinden giderek “Aydınlıkçılara” ok atması, her şey bir yana, “vicdan” adına üzdü beni…
“Eski Aydınlıkçı” olan Asaf Güven Aksel, Sol Haber’deki 5 Mayıs tarihli yazısında bakın ne diyor: “Berktay’ın ‘bu katliamda devletin rolü yoktu’ demesini çıkarın, kalan kısmı, o zamanlar içinde yer aldığı siyasi oluşumla paralellik gösterir.”
İzninizle, Asaf Güven Aksel’e artık doğrudan seslenerek yazacağım:
İnsaf! Varsayalım ki bu yazdığına inanıyorsun… Hadi Halil Berktay’ın Aydınlıkçılığı çok eski ama sen daha 6-7 yıl önce Aydınlık Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni’ydin! 1 Mayıs 1977’ye dair bu değerlendirme sende yeni mi ortaya çıktı?
“Aydınlıkçılar” için diyorsun ki: “… biricik sorumlu olarak bu ‘üçlü blok’un ‘tekke şefleri’nin görülmesi gerektiğini o kadar vurguladılar ki, ne MC, ne polis, ne kontrgerilla bu tertipte görülür oldu.”
İnsaf! Ortada üçlü blok mu var? Sence Berktay, Sol içindeki meseleler aydınlansın diye mi bu çıkışı yaptı? Sol’a toptan saldırı yapıldığını görmüyor musun? Bu yıl 1 Mayıs’ta da görüldüğü gibi Sol yükselişe geçiyor… Bu dalgaya şimdiden barikat kurmaya çalıştıklarını anlamıyor musun?
İnsaf! Kontgerilla şeflerinin bile anılarında itiraf ettiği şu gerçeği bilmez misin sen: Kontrgerillayla mücadeleden Aydınlık’ı çıkar, geriye mücadele kalmaz!
AYDIN, VİCDANLI İNSANDIR EN BAŞTA
1978’deki kontrgerilla yazı dizisini unuttun mu? Hadi daha yeni tarihlerden anımsatayım: Susurluk konferanslarımızı, Çiller Özel Örgütü’ne karşı mücadelemizi unuttun mu?
Hadi “Resmi Belgelerle Kontrgerilla ve MHP” kitabı ya da Ömer Tanlak’ın veya Ali Yurtaslan’ın “itiraf” kitapları çok gerilerde kaldı. Doğu Perinçek’in yazdığı “Gladyo ve Ergenekon” kitabını ya da Ferit İlsever’in yazdığı üç ciltlik “Kontgerilla” külliyatını da mı görmedin, duymadın?
Gladyo faaliyetlerini, SüperNATO cinayetlerini ortaya çıkarmış “Aydınlık”ı basın tarihinden çıkarsan, geriye ne kalır?!
Hayat elbette hepimizi, bir gün bir yerlere götürür, sürer, taşır… Ama sahile vuran kum, denizden geldiğini inkar etmezken, insan nasıl unutur?!
Lütfen, Asaf Güven Aksel’in içindeki o vicdanı öldürme!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
10 Mayıs 2012