Posts Tagged Hurşit Tolon

AKP’NİN TANIĞI: CEM UZAN

Cem Uzan’ı bir kez gördüm. 1995 seçimlerinde, İstinye’de seçim sandığı başkanıydım. Salonun kapı tarafında ve sıranın arkasında bir gürültü oldu. Cem Uzan, yanında babası Kemal Uzan ve annesi, eşi Alara Koçibey Uzan, kardeşi Hakan Uzan

Bir polis yanıma geldi ve Uzan ailesinin önden girip oyunu kullanmak istediğini söyledi. Haliyle itiraz edenler, öne doğru ilerlemeye çalışmasına homurdananlar olmuş. Ben polise bunun olamayacağını anlatırken, Uzan ve ailesi de yanımıza kadar geldi.

21 yaşına uygun bir ölçekte öfkelenerek, Uzanlara, “hiçbir ayrıcalıklarının bulunmadığını, herkes gibi sıraya girmeleri gerektiğini”, biraz da sesimi yükselterek belirttim.

İtiraz etmeden sıraya girdiler ve halkın arkasında hizaya geçtiler!

AKP’YE 28 ŞUBAT TANIĞI

Tüm bunları neden mi anlattım? Günlerdir Taraf’ın anons ettiği Cem Uzan söyleşisi başladı. Ve ilk söylediklerine bakılırsa, Cem Uzan yine hizaya geçiyordu. Bu kez Erdoğan’ın işaret ettiği yerde sıralanıyordu…

Şöyle ki Cem Uzan, Erdoğanların hedef almak istediği “28 Şubat’ın sivil ayağına” karşı malzeme vermeye hazır olduğunu ilan ediyordu. Bir nevi “AKP için tanık olurum” demiş oluyordu…

Zaten Taraf da, “darbeci gazeteciler için ifade veririm” başlığını kullanmıştı! (Taraf, 7 Ekim 2013)

Cem Uzan, gazetesini yöneten Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil’i açıkça hedef alıyor ve darbecilikle suçluyordu: “Star, 1999’da yayına başladı. Kuruluşundan itibaren başında Fatih vardı. Ben yayınlara hiç karışmadım. Yayınları Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil belirliyordu. Hurşit Tolon’un talimatları ile her gün manşet atıldığını bilmiyordum. Bilseydim o an kovardım.”

YILMAZ ÖZDİL’İN ŞAŞIRTAN AÇIKLAMASI

Cem Uzan’ın Taraf’a konuştuğu günlerdir biliniyordu. Zaten Taraf birkaç gündür sürekli anons ediyordu. Muhtemeldir ki, hem Çekirge hem de Özdil hedef alınacağını biliyordu.

Şimdi artık soru şudur: Yılmaz Özdil’in okurlarını hayal kırıklığına uğratan Esad yorumu, Uzan’ın açıklamasıyla ilgili mi? Zira Yılmaz Özdil Esad’ı bahane edip, “Kimse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret edemez” derken, açık ki yeni bir konumlanmaya işaret etmişti.

Acaba bu konumlanma, Cem Uzan’dan önce bir önlem alma girişimi miydi? Cem Uzan üzerinden yürütülecek bir 28 Şubat operasyonuna karşı barikat kurma ihtiyacı mıydı?

Öyle olmadığını düşünmek istiyoruz!

UZAN AK-F ÇATIŞMASINDAN YARARLANABİLECEK Mİ?

Cem Uzan’ın ilk gün söyleşisine damga vuran konu ise Savcı Zekeriya Öz’ün kendisine söyledikleriydi. Öz 2009 yılında Cem Uzan’ı çağırmış ve şöyle demiş: “Eski servetin yok. Fena da yaşamıyorsun. Bunu kapatsan. Bu davalardan vazgeç. Sağlığını düşün, hayatını niye riske atıyorsun.

Kuşkusuz buradaki “ sağlığını düşün” sözleri, bir iyi niyet tavsiyesi değil fakat AK Koalisyonun açık bir tehdididir!

2009’daki bu tehditle Fransa’ya kaçan Cem Uzan, acaba AK Koalisyondaki çatlağı ve çatışmayı görerek yeni bir hamle mi yapıyor? Erdoğan ile Gül-Gülen’in çatışmasından yararlanmayı mı umuyor? Gül-Gülen cephesinden diye değerlendirdiği Öz’ü açığa düşürerek Erdoğangillere “biat etmeye hazırım” mesajı mı vermiş oluyor?

Taraf’taki yazı dizisi belki bizi daha da aydınlatacaktır…

En çok AKP’yi tek başına iktidar yapacak işlere imza atmasının perde arkasını ve o işlerin Atlantik’le bağını merak ediyoruz!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Ekim 2013

, , , , ,

Yorum bırakın

SİLİVRİ TANIKLIĞI

Silivri’nin dışarıdan kuşatıldığı, içeriden yarıldığı 13 Aralık günü oradaydım… O gün bir milattı; o günle, ertesi gün Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın Taraf’tan istifa etmesi arasında kuşkusuz bir tarihi bağ vardı. Tarih bu iki günü hem Taraf’ın hem de davanın çöktüğü gün olarak mutlaka yazacaktır!

O günü Ulusal Kanal canlı yayımlayarak büyük bir görev yaptı. Biz o günü dava salonunda yaşayanlar, dışarıda ne olduğunu kantinde açık olan Ulusal Kanal ekranlarından öğrendik.

O nedenle dışarıyı değil, içeriyi yazacağım bugün sizlere; kişisel notlarımı aktaracağım…

EN KIDEMLİSİ HİKMET ÇİÇEK

Sanıklardan önce duruşma salonunda yerimizi almıştık. Bizlerle aynı bölüme sıkışmaya çalışan CHP milletvekilleriyle sohbet ediyorduk ki, sanıklar salona girmeye başladı. En önlerinde Hikmet Çiçek’in olması, mahpushane kıdeminden olsa gerek…

Hikmet ağabey, peşine taktığı “örgüt üyeleriyle” salona girdi ve izleyicileri selamladı… O anı sizlere aktarabilecek kadar güçlü ve edebi bir kalemim yok maalesef; olsa da anlatamazdım herhalde, ancak yaşanır! İnsanların gözleriyle birbirine sarıldığı o anlara kelimeler yetmez.

Geçmeden belirteyim. Hikmet ağabey sakal bırakmış. Duruşmalardan men cezası aldığı için kesmemiş bir süre… Fikret Akfırat hariç biz gazeteci çıraklarının tamamı yeni imajını beğendik, “sakalını kesme” dedik. Yirmi yıla dayanan hapisliğin ona kazandırdığı “olağanüstülüğe” üniforma olmuş sakalı…

Ha unutmadan, müthiş bir kitaba imza atmaya hazırlanıyor. Yakında…

SANIKLARIN OTURMA PLANI

Mehmet Bedri Gültekin, Turan Özlü ve Erkan Önsel üçlüsü, her zamanki gibi tıraşlı, bakımlı, pırıl pırıl halleriyle salondaydılar. Hep aynı yere, yani sanık sıralarının en önündeki koltuklara oturdular yine.

Ancak “kare as” bir eksikti… Savunmasından korkulan Doğu Perinçek, duruşmalardan men edilmişti bildiğiniz gibi… Ancak Ulusal Kanal o gün Perinçek’in savunmasını da veriyordu ve o gür ses, zaman zaman kantindeki televizyondan duruşma salonundaki kulaklarımıza haykırıyordu!

Gültekin, Özlü ve Önsel üçlüsünün hemen sağında ise en kıdemli üç asker vardı her zamanki gibi: İlker Başbuğ, Hasan Iğsız ve Hurşit Tolon

Bu salona ne zaman gelsem, hep bu tabloyla karşılaşırım; en önde üç İşçi Partili ve üç TSK mensubu… Tüm sanıkların temsilcileri gibi…

Bu oturma planı biraz da Hababam Sınıfı gibidir… Sınıfın en muzip öğrencileri olarak Hikmet Çiçek ve Tuncay Özkan, arkalardadır, sürekli hareket halindedir ve yer değiştirirler sık sık…

İŞÇİ PARTİLİLER ZIPKIN GİBİ

Diğer İşçi Partililerden Deniz Yıldırım ve Mehmet Perinçek zımba gibiydi. Deniz yoğun spor yapıyormuş, ondan böyle zıpkın gibi; Mehmet’e de getirdiğim selamları aktardım…

İkisi de yoğun entelektüel faaliyetlerini sürdürüyorlar; bir bilim adamı ve bir gazeteci, Silivri’de gün be gün pişiyor, büyüyor, ustalaşıyor…

Muzaffer Tekin her zamanki gibi şık ve zarifti ama dimdikti! Öcalan’ı sorgulayan Albay Atilla Uğur da öyle; sanki duruşmadan sonra operasyona çıkacakmış gibi diriydi… Denk getirip de İstanbul ve Ankara kitap fuarlarında, kitabının ilgiyle karşılandığı notunu aktaramadım kendisine. Buradan ileteyim… Ha bir de şu notu aktarayım: Ağabey izninle, kimi okurlarının kitaplarını ben imzalıyorum yerine, gururla!

Oktay Yıldırım’ı da göremedim… Tıpkı Perinçek gibi o da duruşmalardan men cezası almıştı…

AVUÇLAR GÜNEŞE DOĞRU

Hâkim, avukatların büyük direnişi karşısında sık sık duruşmaya ara verdiğinden, her arada bir Ergenekon kahramanıyla selamlaşma, kısa bir hal hatır sorma fırsatı yakaladık. Hasan Ataman Yıldırım’la, Mustafa Dönmez’le, İbrahim Şahin’le, Fikri Karadağ’la, salondan çıkarıldıkları koridora bakan gazeteci bölümünden, uzanarak küçük sohbet fırsatları bulduk.

Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’la avuçlarımızı güne bakan çiçeği gibi açarak selamlaştık…

DEVRİMCİ ATILIM GÜNÜYDÜ

13 Aralık’ta sadece sanıklar değil, avukatlar da birer Ergenekon kahramanıydı… Hasan Basri Özbey ve Celal Ülgen gibi kıdemlilerinden, Ümit Kaplan ve Sedef Ünal gibi en gençlerine kadar hepsi, tek yürek, Türkiye’yi savunuyorlardı…

Zeynep Küçük ve İrem Çiçek ise adeta babalarını savunmuyor, onlara kalkan oluyor, tertipten hesap soruyorlardı!

Dışarıda on binler ve içeride yüzler, o gün Türkiye’nin yeni bir devrimci atılımına önderlik ettiler…

Biz tanıktık. Göreceksiniz!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın