Posts Tagged İhsan Eliaçık
PEYGAMBER’İN MESCİDİ DAHA ÇOK CEMEVİ GİBİYDİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/10/2012
Hafta sonu 9. Kaş Kitap Şenliği nedeniyle Antalya’nın ilçesi Kaş’taydım. Kaş’ın güzel insanlarına “Suriye ve Türk Dış Politikası” başlıklı bir konferans verdim. Canan Erdoğan’ın koordinatörlüğünde yürütülen ve pek çok kuruluşun destek verdiği 10 günlük şenliğin son üç gününde, bizim dışımızda İhsan Eliaçık ve Mervan Yanardağ vardı. Her iki konferansı da izledim.
MÜSLÜMAN’IN EKSENİ
İhsan Eliaçık’a göre bir insanın gerçekten Müslüman olup olmadığı şu üç eksen üzerinden anlaşılabilir: Mülk, adalet ve velayet.
İhsan Eliaçık, kelime-i şahadetin eksik söylendiğini, bilinen ifadenin önündeki “Lehül mülkü” yani “mülk Allah’ındır” ifadesinin söylenmediğini belirtiyor. Aydınlık okurları anımsamıştır; Eren Erdem de daha önce bu konuyu gündeme getirmişti.
Eliaçık, özel mülkün olamayacağını, çünkü tüm mülkün Allah’a ait olduğunu belirtiyor. Hoca’ya göre maddenin yaratıcısı Allah’tır, insan ise sadece maddeyi işleyebilir. İşte o işleme durumu alın teridir, emektir; insanın “sahip” olabilecekleri bunlardır.
İhsan Hoca, ardından adalet ve velayet eksenlerini de dinleyicilere aktardı. İlgiyle izlenen konferansın ardından görüldü ki, kendisini İslamcı parti olarak sunan ve muhafazakar demokrat olarak niteleyen AKP iktidarı, her üç eksene göre de sınıfta kalıyordu!
TÜRKÇE KURAN
Konferansın ardında gelen çok sayıda soruya, İhsan Eliaçık çarpıcı yorumlarla yanıt verdi. Örneğin Türkçe dua konusunda ilginç bir olay anlattı…
Eliaçık ölen bir arkadaşının cenazesinde Yasin’i mezara değil, mezarın etrafındakilere okumuş. Hoca’ya göre ölen artık duayı duymayacak, dua o nedenle mezarın etrafındakileri ilgilendirir. Ancak Hoca Yasin’i Arapça değil Türkçe okumuş, insanlar anlasın diye.
Bitirip gitmeye hazırlanınca cenazenin sahipleri itiraz etmiş, “Yasin okumadan nereye” diye kızmışlar.
CAMİLER NASIL BOZULDU?
Hoca’nın günümüz Camilerine de itirazı var. Nedeni önemli…
Hoca, Salat’ın120 yerde yardımlaşma ve dayanışma, 10 yerde ise namaz anlamında olmak üzere Kuran’da 130 yerde geçtiğini söylüyor. Dolayısıyla Hoca, Camilerde hem ibadetin hem de sosyal dayanışmanın olması gerektiğini, Peygamber’in mescidinin tam da böyle olduğunu belirtiyor.
Oysa Hoca, günümüz Camilerinde insanların sadece namaz kıldığını, yan yana duranların bırakın paylaşıp dayanışmayı, hiç konuşmadıklarını söylüyor. Çünkü Camileri, toplanma yerinden çıkarıp, tapınma yerine çevirdiler.
YÜZDE 70 CEMEVİ, YÜZDE 30 CAMİ
İhsan Eliaçık’ın en çarpıcı sözleri ise “Peygamber’in mescidinin, yüzde 70 Cemevi’ne, yüzde 30 Cami’ye benzediğini” söylemesi oldu…
Hoca Cemevi’nde sohbetin, cemin, deyişlerin, kadın ve erkeklerin yan yana olmasını, Salat’ın Kuran’da daha çok geçen dayanışma anlamında görüyor; bu nedenle de Peygamber’in mescidinin, Cami’den çok Cemevi’ne benzediğini belirtiyor.
BİR HIRKA, BİR LOKMA
Konferansın ardından İhsan Eliaçık ve Merdan Yanardağ ile birlikte, şenlik kapsamında yapılan Dolunay Platformu’nun şiir ve türkü etkinliğine katıldık.
Konu türkü olunca, İhsan Eliaçık mülk konusuna Neşet Ertaş’tan örnek verdi; Ertaş’ın ölümünün ardından bu köşede de yayınladığımız şu sözlerini anımsattı: “Bugün son ekmeğini yiyip ölmeli, artan bir şey kalmamalı. Eğer ben öldüğümde bir çuval unum kalmışsa, ben suç işledim demektir.”
Halk ozanı Neşet Ertaş, “bir hırka, bir lokma” diyerek yaşayabilenler mertebesine ulaşmıştı…
KANLI PAZAR’DAN 1 MAYIS’A
İhsan Eliaçık ve arkadaşları biliyorsunuz geçen 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmışlardı… Bu konuyu konuşurken, Hoca İslamcılarımızın tarihi açısından çok önemli bir şey aktardı:
İhsan Hoca ve arkadaşları Fatih Cami’sinde namazlarını kılmışlar ve Hoca şöyle seslenmiş insanlara: “Namazımızı kıldık, şimdi tıpkı 40 yıl önce olduğu gibi yine Taksim’e yürüyeceğiz… Ama bu sefer şu farkla… 40 yıl önce buradan çıkıp 6. Filo’ya karşı olan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına saldırmışlardı… Biz ise Deniz Gezmiş’in fotoğraflarını taşıyanlarla yan yana durmaya gideceğiz.”
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Ekim 2012
DAVUTOĞLU’NUN YENİ OSMANLI TUZAĞI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/04/2012
Suriye’ye saldırı pususunda bekleyen AKP’ye, İslamcı çevrelerden neden itirazlar yükselmiyor? Elbette Kenan Çamurcu, Eren Erdem ve İhsan Eliaçık gibi isimler bu konuda bayrak dalgalandıranların başında geliyor… Bir de şair Sezai Karakoç’un çıkışı boy gösterdi bu hafta. Yeterli mi? Elbette hayır!
Peki, AKP’ye körü körüne yandaşlığın sonucu mudur bu sessizlik? Başka etkenler yok mudur?
Kanaatimizce bu konuda en önemli etken AKP’nin, ABD’nin Ortadoğu planlarını sanki kendi yeni Osmanlıcı politikalarıymış gibi sunabilme becerisinde; daha doğrusu bunu yutturabilmesinde…
Suriye konusunda Tayyip Erdoğan’dan daha hevesli olan Ahmet Davutoğlu’nun bu konudaki söylemlerini inceleyeceğiz bugün:
100 YIL SONRA ORTADOĞU’YA GİRME HEDEFİ
1.) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Ortadoğu’da “yüzyılın muhasebesi yapıldığını” belirterek hedefini ilan etti: “Ortadoğu’dan çıkışımızın 100. yılı… 1911 ile 1923 yılları arasında nereleri kaybetmişsek, hangi topraklardan çekilmişsek 2011 ile 2023 yılları arasında o topraklarda tekrar kardeşlerimizle buluşacağız. Uluslararası düzeni de yeniden inşa edeceğiz.” (Yeniçağ, 22 Ocak 2012)
2.) Davutoğlu, “Ortadoğu Birliği” diye isimlendirilen Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye arasında imzalan deklarasyon sonrasında yaptığı açıklamada “İnşallah zamanla bu diğer bölge ülkelerini de kapsayacak şekilde gelişecektir” dedi. (Sabah, 11 Haziran 2011)
3.) Davutoğlu, Washington’da kendisiyle röportaj yapan gazeteci Jackson Diehl’e “Osmanlı milletler topluluğu” hedefini anlattı: “İngiltere eski sömürgeleriyle bir milletler topluluğu halinde, neden Türkiye eski Osmanlı topraklarında, Balkanlarda, Ortadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın?” (Washington Post, 7 Aralık 2010)
Davutoğlu’nun 2001 tarihli “Stratejik Derinlik” kitabından başlayarak bu konuda sayısız demecine rastlamak mümkün. Biz son iki yıldan üç demeçle yetinelim.
“ALT BÖLGESEL DÜZEN” KURMA GÖREVİ
Gelelim bu görüşlerin ne kadar yerli olup olmadığını sorgulamaya.
Ancak biz yorumlamayalım, bizzat Davutoğlu yanıtlasın sorumuzu: “ABD ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, enerji güvenliği konularına ilişkin yaklaşımımız neredeyse aynıdır. O yüzden ABD ile ilişkilerimizde önümüzde altın bir işbirliği dönemi var. Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak ve bu da soğuk savaş sonrasının yenidünya düzeni olacaktır.” (Anadolu Ajansı, 21 Mart 2009)
Danışman Davutoğlu’nun bu vaadinden hemen sonra Dışişleri Bakanı olarak atandığını da belirtelim!
Davutoğlu’nun ABD adına “alt bölgesel düzenler kurma” görevini tarif ettiği bu vaadinden sonra, lütfen yukarıya çıkın ve “yeni Osmanlıcılık” demeçlerini yeniden okuyun. Ve o demeçlerin ne kadar yerli olup olmadığına karar verin.
ABD’NİN ORTADOĞU’DAKİ ÖZENDİRİCİ MODELİ
Obama ile birlikte ABD’nin Türkiye’yi “model ortak” ilan ettiğini biliyoruz. Ancak ABD’nin AKP Türkiye’sine verdiği isimler bununla sınırlı değil.
Örneğin Amerikan – Türk Konseyi Başkanı James Holmes, “Türkiye’nin Ortadoğu’da özendirici model olabileceğini” belirtiyor. (Akşam, 8 Şubat 2010)
Örneğin “Center for American Progress” uzmanı Brian Katulis raporunda “ABD’nin Ortadoğu ajandası için Türkiye’ye ihtiyacı var” diyor. (Atlantic Community, 23 Kasım 2009)
Örneğin New York Times’ın eski Ortadoğu büro şefi Stephen Kinzer, “Türk diplomatları Amerikalıların gidemediği yerlere gidebiliyor, konuşamadıkları gruplarla konuşup onların yapamadığı anlaşmaları yapabiliyor” diyor. (Guardian, 15 Haziran 2010)
Amerikalılar AKP’yi Şam – Tahran bağını koparması için Suriye’yle yakınlaştırdıkları dönemde Türkiye’ye “kolaylaştırıcı”, İran’la uranyum takası sırasında ise “yumuşatıcı” ismi veriyorlar!
GÖREVLİLERİN HAZİN DURUMU
“Yeni Osmanlıcılık” sözlerinin aslında Büyük Ortadoğu Projesi’ne taşeronluk yapan AKP’nin İslamcı taban üzerine örttüğü perde olduğunu, en iyi AKP’ye bu görevi veren Amerikalılar biliyor.
O yüzden de Davutoğlu, Wikileaks’in yayımladığı bir ABD kriptosunda “Neo-Osmanlı İslamcı fantezilerde kaybolmuş” diye niteleniyor!
Yani görevi veren, görevliyle yeri geldiğinde eğleniyor!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Nisan 2012