Posts Tagged Kemal Derviş
TÜRKİYE NASIL BÖLGE GÜCÜ OLUR?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 27/10/2012
Kemal Derviş’in Hürriyet’e verdiği uzun röportajda dikkat çeken bir cümle vardı: “Avrupa’nın ortak hareket etmediği bir dünya G2 dünyası olacaktır ve en azından bir süre, ABD ve Çin’in adeta tek başlarına yön verecekleri bir dünya olur. Avrupa, Türkiye ile birlikte bu G2’yi dengeleyen üçüncü bir güç odağı olabilir.” (Hürriyet, 22 Ekim 2012)
Derviş’in “AB, ancak Türkiye’yle birlikte ABD ve Çin’i dengeleyebilir” şeklindeki tezini burada bırakalım ve bir başka teze geçelim.
DAHA GENİŞ BATI
Amerikan devlet aygıtının üst düzey politika yapıcılarından Zbigniew Brzezinski, son kitabı Stratejik Vizyon’da, inişe geçen Amerika’nın Çin’i dengeleyebilmesinin şartını “daha geniş batı” inşa edilebilmesine bağlıyor.
Peki, Washington “daha geniş batıyı” kimlerle ve nasıl inşa edecek?
Brzezinski’ye göre “daha geniş batı”, ABD’nin Rusya ve Türkiye ile ortaklığına bağlı.
YEDİGEN DÜNYA
ABD’nin dış politika otoritelerinden Prof. Walter Russel Mead ise ABD’nin hâlâ liderliğini sürdürdüğünü ancak dünyanın yedi köşesinin artık yedi devlet tarafından tutulduğunu belirtiyor.
Prof. Mead’in Wall Street Journal’da yayımlanan tezine göre bu yedi devlet şunlar: ABD, AB, Japonya, Hindistan, Türkiye ve Çin.
ABD’NİN TEK RAKİBİ: ÇİN
Tüm bu tezler, aslında iki temel gerçeğe işaret ediyor: Birincisi, ABD’nin artık tek süper güç olmadığı gerçeğidir. İkincisi, ABD’nin karşısında başka merkezlerin ve merkez potansiyeli taşıyan ülkelerin olduğu gerçeğidir.
Merkez derken, bölgesel gücü değil, küresel gücü kastediyoruz.
Kuşkusuz potansiyelin gerçeğe dönüşmesinin kimi şartları var; siyasal sistem, ekonomik büyüklük, askeri güç, nüfus, jeopolitik konum, bilim ve teknoloji kapasitesi, kültürel yapı vd.
Bu çerçeveden bakıldığında, Japonya büyük ekonomik kuvvettir ancak askeri gücü ve daha da önemlisi nüfusu bu çapta bir merkez olmaya yeterli değildir.
Rusya, ABD’nin eski rakibidir ve askeri güç bakımından hâlâ ikinci sıradadır. Ancak bilim ve teknoloji kapasitesinin yüksekliği ve jeopolitik konumun avantajına rağmen, ekonomisi ve nüfusu nedeniyle ABD’ye tek başına rakip olabilmesi mümkün değildir. Rusya’nın merkez olabilmesi Avrasya Birliği’ni kurabilmesine bağlıdır.
Türkiye, “yedi köşeyi tutan yedi devlet” içinde en zayıf olanıdır ve aslında bir merkez değil, sadece bölgesindeki güçlü devletlerden biridir.
ABD’nin karşısında bu çapta merkez olabilecek tek kuvvet Çin’dir. Çin’i izleyecek iki potansiyel merkez AB ve Hindistan’dır. Hatta AB, siyasal sisteminin zayıflığı ve bölünme potansiyeli nedeniyle, aslında kendisinden daha zayıf olan Hindistan’ın da gerisindedir.
TÜRKİYE MERKEZLİ BÖLGE BİRLİĞİ
Peki, bu tabloyu neden çizdik?
Türkiye’nin yerini doğru saptayabilmek için…
Türkiye ne Kemal Derviş’in dediği gibi G2’yi dengeleyebilmek için AB’ye dâhil olmalı, ne de Brzezinski’nin işaret ettiği gibi ABD’nin Çin’i dengeleyebilmesi için “daha geniş batı” içinde yer almalı…
Türkiye, nüfus ve ekonomik büyüklük için Batı Asya’da bölgeselleşmeli, komşularıyla bölgesel birlik oluşturmalı. Türkiye ancak KKTC, Azerbaycan, Irak ve Suriye gibi komşularıyla birlik kurarsa, güçlü bir bölgesel merkez olur.
Türkiye bunu AKP iktidarıyla yaparsa, Atlantik adına yapacağından, büyüyeyim derken küçülür. Türkiye, Araplara karşı (Kuzey Irak ve Kuzey Suriye üzerinden) Kürtlerle birleşeyim derken, hem Araplarla düşman olur, hem de Kürtleri toptan kaybeder.
Türkiye bu yola milli bir hükümetle girerse, hem Kürt meselesini nihai olarak çözer, hem de bölgede Türk-Kürt-Arap barış kuşağı oluşturur. Bu kuşağın Acem-Farsla ittifakı ise hem bölgeyi emperyalizme kapatır hem de Yahudileri barışa mecbur eder!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
27 Ekim 2012
CHP DERVİŞ’TEN NE BEKLER?
Posted by Mehmet Ali Güller in Odatv Yazıları, Politika Yazıları on 16/10/2010
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kemal Derviş’le iki saatlik özel bir görüşme yapması herkesi şaşırttı! Derviş’in “Bize destek olmanızı bekliyoruz” diyen Kılıçdaroğlu’na “Ne isterseniz emrinizdeyim” dediği kamuoyuna yansıdı. (Milliyet, 16 Ekim 2010)
Aslında Kılıçdaroğlu’nun Derviş’le buluşmasından şaşırılacak bir şey yok. Çünkü Derviş, CHP’de yeni dönemde etkin pozisyonlara getirilen ekip üyeleri nedeniyle, zaten CHP’nin en tepesinde!
DERVİŞ EKONOMİYİ ÇÖKERTTİ
Atlantik merkezli 2001 krizinin sözde çözüm mimarı olarak ABD’nin ülkemize ihraç ettiği Derviş, anımsanacağı gibi “en yetkili bakan” olarak Türkiye’yi serbest piyasa ekonomisiyle bütünleştirmek adına kamu ekonomisini ortadan kaldırdı! Bununla yetinmeyen Derviş, önce DSP’yi böldü, ardından da AKP’yi iktidara getiren 3 Kasım 2002 seçimlerinin önünü açtı. Bu arada altını çizmekte yarar var; Derviş DSP’yi bölerken birlikte parti kurma sözü verdiği ekibi de yüzüstü bıraktı ve CHP’ye geçti!
Derviş bir dönem milletvekilliği yaptıktan sonra, Türkiye’den ayrıldı ve BM Kalkınma Programı’nın başkanlığına getirildi. Derviş şu anda, ABD’de, Demokrat Parti’nin kontrolü altındaki Brooking Enstitüsü’nün “küresel ekonomi ve kalkınmadan sorumlu” genel başkan yardımcılığını yapıyor.
Derviş’in 2001 krizi sonrası ekonominin başına geçtiğinde kurduğu ekibin önemli isimleri, Kılıçdaroğlu döneminde CHP’de etkili pozisyonlara getirildiler.
DERVİŞ’İN HAZİNE MÜSTEŞARI: FAİK ÖZTRAK
Örneğin Faik Öztrak! CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, 22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde milletvekili adayı olurken bile CHP tabanında ciddi soru işaretleri taşıyan bir isimdi. Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” çerçevesinde birlikte çalıştığı isimlerden biri olan Faik Öztrak o dönemde Hazine Müsteşarı olarak atanmıştı.
Öztrak bu görevinin ardından TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu direktörlüğü yaptı. Öztrak’ın dikkat çeken bir diğer çalışması da Avrupa Politikaları Çalışmaları Merkezi için yazdığı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini savunduğu makalelerdi…
Kılıçdaroğlu’nun Kurultay konuşmasında AB üyeliğini bir çağdaşlaşma projesi olarak savunmasında Öztrak’ın büyük rolü var.
Öztrak’ın AB savunuculuğunun temelini aslında dünya sermaye piyasalarıyla bütünleşme çizgisi oluşturuyor. Bakınız Faik Öztrak 2004 İktisat Kongresi’nde ne diyor: “Türkiye’nin uluslararası sermayenin alıştığı boyutta bir oyun alanına kavuşacağının en önemli teminatlarından bir tanesidir Avrupa Birliği üyesi olmasıdır”.
Acaba diğer teminatlar neler?
Bu konuda bir ipucu Öztrak’ın, CHP’nin AKP dönemi en önemli başarısı sayılan 1 Mart tezkeresine bakış açısı olabilir mi acaba? Öztrak 12 Eylül 2006 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde “1 Mart dersleri” başlıklı makalesinde tezkerenin reddini her iki ülkenin, Türkiye ve ABD yetkililerinin hatalarına bağlıyor!
Aslında Öztrak’ın ekonomik duruşunu anlamamızı sağlayacak en önemli özelliği, 2008 yılında Mustafa Koç, Ferit Şahenk ve Zeynep Göğüş’le birlikte Bildergberg toplantısına katılmış olmasıdır…
İşte bu özelliklere sahip Faik Öztrak, Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’sinde önce PM üyesi, sonra MYK üyesi ve Genel Saymanı oldu!
DERVİŞ’İN DÜŞÜNSEL TAKIMINDAN HURŞİT GÜNEŞ
Derviş’in ekibinde yer alan ikinci önemli isim de Hurşit Güneş’tir.
İktisatçı Hurşit Güneş, CHP’nin Altı Ok’u reddeden 70’lerdeki ideologlarından Turan Güneş’in oğludur. Güneş, Kemal Derviş’in Asaf Savaş Akat, Deniz Gökçe, Taner Berksoy’la birlikte “düşünsel takım”ında yer almaktadır.
Hurşit Güneş sonuna kadar serbest piyasacıdır! 19 Eylül 2008 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde, üstelik serbest piyasacılığın çöktüğünün görüldüğü günlerde bakın nasıl savunuyor Güneş sistemi: “Piyasa ekonomisi bir genel sistem olarak elbette tercih edilmeli. Çünkü ekonomiye canlılık, dinamizm sağlar”.
Güneş’in ekonomi Nobel’i getirmese de ekonomi çevrelerinde büyük ilgi gören bir analizi var. Rusya’da 500 bin hayat kadını olduğunu, bunun yüzde 10’unun Türkiye’de bulunduğunu “hesaplayan” Güneş şu sözleriyle ekonomide çığır açtı: “50 bin kadının her birinin Rusya’ya ayda 1000 dolar gönderdiğini hesaplarsak ayda 50 milyon dolar, yılda 600 milyon dolar ediyor. Dışarıya 600 milyon ne parası ödüyoruz? O… parası yolluyoruz. Nasıl Almanya’dan işçi dövizlerimiz geliyor 1.5 milyar dolar. Geliyor ama onun yarısı kadar parayı da Nataşalara ödüyoruz. Bizim ekonomistler konuşuyor, ‘Efendim, işçi dövizlerimizi yazdık, açık şu kadar oldu’. İşçi dövizlerini yazıyorsun ama Nataşa’nın parasını yazmıyorsun. Onu da düş içinden bakayım. O zaman denge değişiyor tabii. Ama bunu konuşmuyoruz, konuşmamız lazım”.
Güneş, artık yeni CHP’nin Parti Meclisi PM üyesidir!
CHP’nin ekonomi politikalarının AKP’den farklı olmayacağının, ABD ve AB nezdinde en önemli teminatı, Öztrak ve Güneş’in CHP’deki etkili konumlarıdır.
DERVİŞ YIKICIDIR!
CHP’lilerin, Haziran 2011 gibi Türkiye’nin en önemli dönemecine girilirken, “Ne isterseniz emrinizdeyim” diyen Derviş’ten, ne partilerine ne de Türkiye’ye bir hayır beklememesi gerekir!
Çünkü Derviş, “yıkıcılığın” sembolüdür.
Normalde Kılıçdaroğlu’nun, “Ne isterseniz emrinizdeyim” diyen Derviş’ten sadece “gölge etmemesini” istemesi gerekmektedir!
MEHMET ALİ GÜLLER