Yarın Türkiye’yi de kapsayacak Avrupa ve Ortadoğu turuna başlayacak olan ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı John Kerry’yi büyük zorluklar bekliyor. Zira ABD dış politikasının dayanağı olan “silahın” zayıflaması, Kerry’nin elini diplomaside Moskova’ya mecbur ediyor.
Kerry’nin bu tura çıkmadan önce kamuoyu önünde yaptığı ilk konuşması da bu türden zorluklara işaret ediyordu. 20 Şubat’ta Virgina Üniversitesi’nde konuşan Kerry’nin sözlerinde üç vurgu vardı:
1. “ABD dış politikasının önündeki en büyük engel, diplomatik çalışmalar değil; engel Kongre’den kaynaklanıyor. Önümüzdeki günlerde yapılacak bütçe kısıntısı, kimsenin görmek istemediği bir durum.”
2. “Günümüzde, diplomatları dış göreve göndermek için yapılan masrafın, yarın asker göndermek için yapılan masraftan çok daha düşük olacağını söyleyebilirim.”
3. “Aslında dış politikanın temeli, yabancı ülkelere asker gönderip göndermememize değil, üniversite mezunlarını verimli şekilde istihdam edip etmemize bağlı.”
Özetle Kerry, küresel dış politika ağırlıklarının mali nedenlerle azalacağını söylüyordu…
PENTAGON PARAYA MUHTAÇ
Bu konuşmadan bir gün sonra Pentagon’dan gelen açıklama da aynı yöndeydi. Amerikan Savunma Bakanlığı, Kongre’nin bütçe üzerinde bir anlaşmaya varamaması halinde 1 Mart’ta çok büyük ölçekli kesintilere gitmek mecburiyetinde kalacağını ilan ediyordu.
Barack Obama’nın Savunma Bakan adayı Chuck Hagel Senato’dan hâlâ vize alamadığı için göreve devam eden Leon Panetta, tabloyu şu sözlerle özetliyordu: “Bütün ülkede 800 bine yakın sivil bakanlık personeline 22 güne kadar ücretsiz izin vermek zorunda kalacağız. Maaşlarında yüzde 20 kesinti olacak. Bunun ekonomimize etkisi olmaması imkânsız.”
Yeni kesintilerin, Pentagon’un mevcut 10 yılda 500 milyar dolarlık kesinti programına ek olacağı gerçeğine dikkat çeken savunma uzmanları, ABD dış politikasının iyice açmaza gireceğini belirtiyorlar.
‘SURİYE KRİZİNİ SONA ERDİRİLMESİ’
İşte John Kerry bu tabloyla Avrupa ve Ortadoğu yollarına düşüyor. Kerry’nin programına dair ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama da aslında bu zorluğa işaret ediyor. Kimi gazeteler her ne kadar sözcü Victoria Nuland’ın açıklamasını “Kerry’nin çantasında Suriye dosyası var” diye genel geçer ifadelerle verdiyseler de, o çarpıcı ayrıntı örneğin Hürriyet’te vardı: “Nuland, Kerry’nin Türkiye ziyaretinde, Suriye’deki krizinin sona erdirilmesini…”
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iki yılın ardından meseleyi “krizi sona erdirmek” şeklinde ifade etmeye başlaması oldukça önemli.
Kerry seçildikten sonra bunun işaretlerini vermeye başlamıştı aslında. Birincisi, “Suriye’de diplomatik çözümden umutlu olduğunu” belirtmişti. İkincisi Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la yaptığı telefon görüşmesinden sonra Washington ile Moskova’nın “Suriye’de şiddetin sona erdirilmesi ve taraflar arasında diyalog başlatılması konusunda fikir birliği içinde” olduğu açıklanmıştı. Üçüncüsü, SUKO Başkanı Muaz El Hatip’in Moskova’da bu diyaloga başlamasına onay verilmişti.
Amerikan basınında son günlerde sıkça çıkmaya başlayan “Suriyeli muhaliflere silah sevkiyatı azaldı” şeklindeki haberler de bu “zorunlu” eğilime işaret ediyor aslında.
DAVUTOĞLU’NUN DA SONA ERDİRİLMESİ!
Ancak gelişmeler, ABD’nin Suriye cephesini tümden bırakacağı anlamına gelmiyor elbette… Tamam, para yok, silah yok ama Baas Partisi’ni hedef alan bombalı saldırılara bakılırsa “özel savaş” sürüyor!
Bir süre de bu yolu deneyecekler. Zira bir şekilde bölgede istikrarsızlığın sürmesinin, sonrasında kendilerine yeni fırsatlar yaratacağını düşünmektedirler.
Ancak bu da nafiledir ve her ne olursa olsun, iki yılın ardından ABD’nin “Suriye krizini sona erdirme” noktasına gerilemesi, bölge adına büyük bir zaferdir!
Tabi “Suriye krizini zona erdirmek” demek, pratikte “Davutoğlu’nun da sona erdirilmesi” demektir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Şubat 2013