Haklı olarak soruluyor: Mevcut küresel düzen II. Dünya Savaşı’yla oluştu, savaşsız değişir mi?
Tarihte bu tür değişikliklerin büyük oranda savaşla olduğu bir gerçek. Çağımızdaki son değişim ise bir istisna: İngiltere liderliğini ABD’ye savaşsız teslim etti, daha doğrusu iki savaşla güçten düştüğü için savaşsız teslim etmek zorunda kaldı.
Peki ABD savaşmadan liderliğini bırakır mı?
Savaşsız çözüm yolları
Küresel Güney şu üç yolla savaşsız çözüm arıyor:
1) Kolektivizm: Çin başta Küresel Güney ülkelerinin ekonomi ve siyasi ağırlıkları oranında uluslararası örgüt ve kurumlarda temsiliyet istedikleri ortada. Ama bu Çin’in bir dünya liderliği devri istediği anlamına gelmiyor. Zaten çok kutupluluk, demokratik bir küresel yönetişimi gerektiriyor. Uluslararası düzenin demokratikliği de ülkelerin adil temsiliyetine dayanacaktır.
Kısacası ABD’nin “tek” liderliğine karşı, çok merkezli bir düzen. İşte bu kolektivizm anlayışı, ABD’yi savaşsız çözüme zorlamaktadır.
2) BM’nin rolü: Küresel Güney ülkeleri, uluslararası düzenin adil ve demokratik dönüşümünde BM’nin merkezi bir koordinasyon rolüne işaret ediyorlar. Bu da ABD’yi savaşsız çözüme zorlayacaktır.
3) Zamana yayma: Bu büyük küresel dönüşümün savaşsız olması için Çin’in izlediği ağır, zamana yayan, kontrollü ve dengeli yol da önemli bir faktör elbette…
Artık 193 üye var
BM’de reform çağrıları işte bu şartlarda gelişiyor. 79. BM Genel Kurulu, liderlerin reform çağrılarına sahne oldu.
Çünkü 1945 düzeni artık çalışmıyor, Soğuk Savaş bitti, ABD’nin kısa süreli tek kutuplu dünya hakimiyeti dönemi de bitti. Artık çok kutuplu dünya döneminin başındayız. BM’nin de buna göre dönüşmesi gerekiyor.
Daha somut söylersek: BM, 1945’te 50 ülkenin bulunduğu bir dünyada ve II. Dünya Savaşı’nın galiplerinin BM Güvenlik Konseyi’nin veto kartlı 5 daimi üyesini oluşturduğu şartlarda kuruldu.
Ancak bugün BM’de 193 ülke var!
Reform ama nasıl?
ABD, “reformun şart olduğu” gerçeğini görüyor ve mecbur kalacağı değişimin kontrolünde olmasını, veto gücünü sürdürebilmeyi hedefliyor. O nedenle de BM Güvenlik Konseyi’nin genişlemesinde; birincisi istediği yeni ülkelerin bulunmasını, ikincisi de yeni üyelerin veto hakkının olmamasını savunuyor.
Evet, BM’de reform şart ama nasıl? Artık asıl mesele bu…
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin bu “kontrollü reform” çabasına karşı uyarıyor; BM Güvenlik Konseyi’ndeki reformun “suni bir şekilde hızlandırılmaya çalışıldığına” dikkat çekiyor ve “Çin’le birlikte sürecin tehlikeli oyunlara dönüştürülmesine izin vermeyeceklerini” belirtiyor (Sputnik, 25.9.2024)
Lavrov, daha önemlisi, BM’nin bölünmesi yerine ortak mutabakat sağlanmasına çabaladıklarını vurguluyor.
Reformda iki temel yol
Sonuç olarak çok kutupluluk şartlarında BM Güvenlik Konseyi’nde reform yapılması artık kaçınılmaz. Küresel Güney ülkeleri, ağırlıklarını elbette temsiliyetlerine yansıtacaklar.
Reformun önünde iki temel yol var: Kolektif Batı’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki konumunu korumaya çalışan yolu ve Küresel Güney’in BM düzenini demokratikleştirmek yani adil temsiliyeti sağlamak isteyen yolu.
Bu ikinci yol, BM Genel Kurulu’nun yetkisinin genişletilmesine, kararlarda BM Genel Kurulu ile BM Güvenlik Konseyi arasında sıkı bir ilişki olmasına, vetoda nitelikli çoğunluk aranmasına, azınlık vetolarının işlerliğinin ancak BM Genel Kurulu’nda nitelikli çoğunluk tarafından kabulüne dayanmalıdır.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
26 Eylül 2024
#1 by Hakan doğan on 27/09/2024 - 04:55
emeğinize sağlık teşekkürler
#2 by dedegil on 01/10/2024 - 02:37
Mehmet Ali Güller, „Küresel düzen Savaşsız değişir mi“ 26/09/2024
Bu sorunun cevabı, 1945 sonrası yaşananlar gözönüne alınınca, ancak „HAYIR“ olabilir.
Kapitalizm var olduğu sürece, iç ve dış savaşlar devam edecektir. 2, Dünya Savaşından beri Kapitalizm çok yol aldı ve Küresellik kazandı. ABD kapitalizmi, başta NATO ve sonradan Rusya ve eski Varşova Paktı ülkelerinde „ikinci derece kapitalistler“ yaratıp onları iktidara taşıyarak „Küresel Kapitalizmi“ organize etti. Bu arada „Kapitalizm“ de Marx’ın yazdığı, „Üretime Hakim“ azınlık olmaktan çıkıp, üretmek yerine banka ve borsa oyunları ile kazanan „Küresel Finans Kapitalizmi“ evrimini geçirdi. Artık, Rusya, Çin gibi klâsik sosyalist ülkelerde bile, küresel kapitalistler var ve ülke yönetimindeki etkilerini geliştirip genişletmekteler.
Ukrayna ve Rusya savaşırken, her iki ülkenin kapitalistlerinin yatları, Akdeniz limanlarında yanyana yatıyor. Kapitalistlerin çocukları cephede değil.
Kapitalist olmak sadece çok servet sahibi olmaktan çıktı; bambaşka bir değerler sistemi haline geldi. Artık kapital küresel olduğu gibi kapitalistler de kendilerini vatanı, bayrağı, milliyeti ve milleti olmayan dünya vatandaşları olarak görüyorlar.
Ülkelerarası gibi görünen savaşlar aslında, küresel kapitalistler arasındaki savaşlar.
Kapitalistler, „yeter“ tanımayan, başka felsefesi olmayan, sevgiden, kültürden ve empatiden uzak egoizm, narsizm ve kanibalizm hastalarıdır, birbirlerini yemekten de kaçınmazlar.
Bütün halklar kendi içlerindeki kapitalistleri yok etmeden, dünya barışa ulaşamaz, çünkü bu hastalık biyo- ve sosyogenetiktir.
Psikolog Prof. Alexander Mitscherlich’in „Die Idee des Friedens und die menschliche Agressivität“ (Barış fikri ve insanın saldırganlığı) kitabını tavsiye ederim.