Posts Tagged Avrasya Birliği

ORTAK ASYA STRATEJİSİ

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin “Türkiye’nin AB’den soğutulmamasını” istemesi çok önemli.

Her ne kadar AKP çevreleri bu sözden hareketle “muhteşem on yıl” edebiyatına soyunacak da olsa, Westerwelle’nin sözleri hem Türkiye’nin Batı kampında nasıl tutulduğunu göstermesi hem de Türkiye’nin zorunlu olarak Asya kampına yöneleceği önümüzdeki sürece işaret etmesi bakımından önemlidir.

Zorunlu derken, yönetenlerin iradesine ve tercihine rağmen olacağını kastediyoruz. Nitekim Türkiye, en batıcı iktidarın 10 yıllık yönetiminde bile bu sürecin işaretlerini vermiştir.

Türkiye’nin Batı’yla ticareti azalırken, Doğu’yla ticaretinin arttığı bu sürecin özellikle son 6 aya yansıyan şu üç gelişmesi çok önemlidir:

1. Erdoğan, latife perdesi altında, “AB’de ne işiniz var” diyen Putin’e, “Bizi Şangay İşbirliği Örgütü’ne dâhil edin, biz de AB’yi gözden çıkaralım” dedi.

Nitekim ABD’nin “model ortağı” olan Türkiye, Putin ile Erdoğan’ınbu “şakalaşmasından” hemen sonra, Haziran 2012’de ŞİÖ’nün “diyalog ortağı” oldu!

2. Erdoğan geçen ay Endonezya’da katıldığı Demokrasi Forumu’nda “21. Yüzyıl, Asya yüzyılı olacak” dedi.

3. Takvim gazetesinden Yahya Bostan’ın haberine göre Putin’in 3 Aralık’taki Türkiye ziyareti sırasında “Ortak Asya Stratejisi” belirleme kararı alındı. Putin ve Erdoğan bu hedefle ortak çalışma grubu kurulmasını kararlaştırdı.

TÜRK ORDUSU’NUN ÖNEMİ

1946 sonrasında NATO ile Batı kampına dâhil edilen Türkiye, 28 Şubat sürecinde Avrasyacı eğilimler göstermişti…

O dönemde ABD’yi, Türkiye’nin, Rusya ve Çin’le imzaladığı çok önemli anlaşmalardan ziyade, “Türk Ordusu’nun hizadan çıkması” endişelendiriyordu. Zira ABD-Türkiye ilişkileri Pentagon-TSK üzerinden esir alınmış ve Gladyo ile biçimlendirilmişti.

ABD o dönemde Avrasya’ya kaymaması için Türkiye’yi AB aday üyeliği ile teslim aldı. Ancak bu yeterli değildi. AKP iktidarı altında AB uyum şartları üzerinden Türk Ordusu’nun hizaya sokulması gerekiyordu. İşte Ergenekon tertipleri Batı’nın Türk Ordusu’nu hizaya sokma uğraşıydı.

Nitekim bu alanda başarı sağlandıkça, AB aday üyeliği konusu anlamını yitirdi.

AB ÜYELİĞİ VE NATO PATRİOTLARI

Ancak Haziran’da ŞİÖ diyalog ortaklığı, Kasım’da “Asyalı yüzyıl” vurguları ve Aralık başında Rusya ile “Orta Asya Stratejisi” belirlemeye soyunma, ABD ve AB’yi yeniden harekete geçirdi.

AB Dışişleri Bakanları, birliğin genişlemesiyle ilgili yeni bir plan onayladılar geçen hafta. Plana Türkiye’yle ilgili bir paragraf da eklediler. Böylece bir AB belgesinde son 5 yıldır ilk defa Türkiye için “AB üyeliğine aday ülke” formülü kullanılmış oldu! AB Bakanı Egemen Bağış bu gelişmeyi “olumlu bir husus” diyerek sevinçle karşıladı.

İşte Almanya Dışişleri Bakanı Westerwelle’nin “Türkiye’nin AB’den soğutulmamasını” istemesi, onaylanan bu yeni planla birlikte anlamlıdır ve Türkiye’nin AKP’ye rağmen Doğu’ya kaymasıyla ilgilidir!

ABD ise AB oltası yetersiz kalır diye, bir de NATO Patriot’ları ile Ankara’yı çıpalamaktadır!

BATI, TÜRK-RUS BİRLİĞİNDEN RAHATSIZ

Rus uzman Stanislav Tarasov da “AB neden uzunca bir süre sonra bir belgesine Türkiye’yle ilgili ‘aday üye’ paragrafı ekledi” sorusuna benzer yanıtı veriyor.

Takvim’in “Putin ve Erdoğan,‘Ortak Asya Stratejisi’ belirlenmesi için çalışma grubu kurulmasını kararlaştırdılar” haberine dikkat çeken Tarasov, iki ülkenin dış politika programına “stratejik ortaklık seviyesine çıkış ve Avrasya’daki entegrasyon süreçlerinin aktive edilmesini” dahil ettiklerini belirtiyor.

Tarasaov, Brüksel’in bu gelişmeyi istemediğini vurguluyor ve Türkiye’ye aday üyelik konusunda yeniden bir söz verilmesini Moskova-Ankara yakınlaşmasına bağlıyor.

NOT: Dijital yayıncılık tartışmasına nokta koyuyorum. Zira “kâğıt ölüyor” tezimi, örneğin kâğıda basılı ve dijital kitap satışları makasının daralmasını bile incelemeden, “dijital yayın yapan Ulusal Kanal’dan, niye kâğıda basılı Aydınlık’a geçtin” ya da “TÜYAP’ta niye kâğıda basılı kitap imzalıyorsun” düzleminden yanıtlamaya kalkan yayıncı ve yazarlarla tartışmanın yararsız olduğunu düşünüyorum. Hem böylece yarın “madem sosyalizmi savunuyorsun, niye kapitalist Türkiye’de yaşıyorsun” demelerine de engel olmuş olurum. Yarar getirmeyecek bu tartışmayı sonlandırırken, Seyit ağabeye mesajımı buradan ileteyim: “Ağabey gönderdiğin iki e-postayı da açmadım. Lütfen ‘kâğıt mektup’ yolla.”

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Aralık 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

TÜRKİYE NASIL BÖLGE GÜCÜ OLUR?

Kemal Derviş’in Hürriyet’e verdiği uzun röportajda dikkat çeken bir cümle vardı: “Avrupa’nın ortak hareket etmediği bir dünya G2 dünyası olacaktır ve en azından bir süre, ABD ve Çin’in adeta tek başlarına yön verecekleri bir dünya olur. Avrupa, Türkiye ile birlikte bu G2’yi dengeleyen üçüncü bir güç odağı olabilir.” (Hürriyet, 22 Ekim 2012)

Derviş’in “AB, ancak Türkiye’yle birlikte ABD ve Çin’i dengeleyebilir” şeklindeki tezini burada bırakalım ve bir başka teze geçelim.

DAHA GENİŞ BATI

Amerikan devlet aygıtının üst düzey politika yapıcılarından Zbigniew Brzezinski, son kitabı Stratejik Vizyon’da, inişe geçen Amerika’nın Çin’i dengeleyebilmesinin şartını “daha geniş batı” inşa edilebilmesine bağlıyor.

Peki, Washington “daha geniş batıyı” kimlerle ve nasıl inşa edecek?

Brzezinski’ye göre “daha geniş batı”, ABD’nin Rusya ve Türkiye ile ortaklığına bağlı.

YEDİGEN DÜNYA

ABD’nin dış politika otoritelerinden Prof. Walter Russel Mead ise ABD’nin hâlâ liderliğini sürdürdüğünü ancak dünyanın yedi köşesinin artık yedi devlet tarafından tutulduğunu belirtiyor.

Prof. Mead’in Wall Street Journal’da yayımlanan tezine göre bu yedi devlet şunlar: ABD, AB, Japonya, Hindistan, Türkiye ve Çin.

ABD’NİN TEK RAKİBİ: ÇİN

Tüm bu tezler, aslında iki temel gerçeğe işaret ediyor: Birincisi, ABD’nin artık tek süper güç olmadığı gerçeğidir. İkincisi, ABD’nin karşısında başka merkezlerin ve merkez potansiyeli taşıyan ülkelerin olduğu gerçeğidir.

Merkez derken, bölgesel gücü değil, küresel gücü kastediyoruz.

Kuşkusuz potansiyelin gerçeğe dönüşmesinin kimi şartları var; siyasal sistem, ekonomik büyüklük, askeri güç, nüfus, jeopolitik konum, bilim ve teknoloji kapasitesi, kültürel yapı vd.

Bu çerçeveden bakıldığında, Japonya büyük ekonomik kuvvettir ancak askeri gücü ve daha da önemlisi nüfusu bu çapta bir merkez olmaya yeterli değildir.

Rusya, ABD’nin eski rakibidir ve askeri güç bakımından hâlâ ikinci sıradadır. Ancak bilim ve teknoloji kapasitesinin yüksekliği ve jeopolitik konumun avantajına rağmen, ekonomisi ve nüfusu nedeniyle ABD’ye tek başına rakip olabilmesi mümkün değildir. Rusya’nın merkez olabilmesi Avrasya Birliği’ni kurabilmesine bağlıdır.

Türkiye, “yedi köşeyi tutan yedi devlet” içinde en zayıf olanıdır ve aslında bir merkez değil,  sadece bölgesindeki güçlü devletlerden biridir.

ABD’nin karşısında bu çapta merkez olabilecek tek kuvvet Çin’dir. Çin’i izleyecek iki potansiyel merkez AB ve Hindistan’dır. Hatta AB, siyasal sisteminin zayıflığı ve bölünme potansiyeli nedeniyle, aslında kendisinden daha zayıf olan Hindistan’ın da gerisindedir.

TÜRKİYE MERKEZLİ BÖLGE BİRLİĞİ

Peki, bu tabloyu neden çizdik?

Türkiye’nin yerini doğru saptayabilmek için…

Türkiye ne Kemal Derviş’in dediği gibi G2’yi dengeleyebilmek için AB’ye dâhil olmalı, ne de Brzezinski’nin işaret ettiği gibi ABD’nin Çin’i dengeleyebilmesi için “daha geniş batı” içinde yer almalı…

Türkiye, nüfus ve ekonomik büyüklük için Batı Asya’da bölgeselleşmeli, komşularıyla bölgesel birlik oluşturmalı. Türkiye ancak KKTC, Azerbaycan, Irak ve Suriye gibi komşularıyla birlik kurarsa, güçlü bir bölgesel merkez olur.

Türkiye bunu AKP iktidarıyla yaparsa, Atlantik adına yapacağından, büyüyeyim derken küçülür. Türkiye, Araplara karşı (Kuzey Irak ve Kuzey Suriye üzerinden) Kürtlerle birleşeyim derken, hem Araplarla düşman olur, hem de Kürtleri toptan kaybeder.

Türkiye bu yola milli bir hükümetle girerse, hem Kürt meselesini nihai olarak çözer, hem de bölgede Türk-Kürt-Arap barış kuşağı oluşturur. Bu kuşağın Acem-Farsla ittifakı ise hem bölgeyi emperyalizme kapatır hem de Yahudileri barışa mecbur eder!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
27 Ekim 2012

, , , ,

Yorum bırakın

AVRASYA YÜZYILI

Bu yüzyıl, iki temel projenin çarpışmasına sahne olacak; nitekim çarpışma başladı.

1.) ABD’NİN ATLANTİK YÜZYILI

Projelerden ilki ABD’ninkidir ve ismi “21. Yüzyılı Amerikan (Atlantik) yüzyılı yapma” projesidir. ABD bu projeyi SSCB’nin çökmesiyle geliştirdi ve Yugoslavya’dan Avrasya kapısını açtı. Washington ardından 11 Eylül konjonktüründe Irak’tan Ortadoğu’ya ve Afganistan’dan Orta Asya’ya girdi.

Ancak 2004-2005 Irak direnişi, 2006 Hizbullah-İsrail savaşı ve 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi, ABD’nin büyük atağını durdurdu. 2007’deki kapitalist dünya krizini de eklemeliyiz.

ABD bu dört etken nedeniyle, savaş alanına doğrudan yönelmeye mecbur kaldı ve Ortadoğu merkezli saldırı stratejisini rafa kaldırıp, yerine Asya-pasifik merkezli saldırı stratejisi koydu.

2.) ÇİN’İN AVRASYA ATAĞI

21. yüzyıla dair ikinci projenin sahibi ise Çin’dir. Çin Başbakanı Wen Jiabao bu projeyi geçen hafta “yeni yüzyıl Avrasya yüzyılıdır” sözleriyle ilan etti.

2. Çin-Avrasya Fuarı’nda konuşan Wen Jiabao, çok kutupluluğun ve ekonomik küreselleşmenin Avrasya ülkelerinin önüne tarihi fırsat serdiğini belirtti ve “21. Yüzyıl, Avrasya ülkelerinin gelişme ve işbirliği yüzyılı olacaktır” dedi.

Çin başbakanının bu hedef için çizdiği coğrafya Asya’nın en doğusundan Orta Avrupa’ya kadar uzanıyor. Çin başbakanı, bu hedefi ismini verdiği şu dört işbirliği örgütünün gerçekleştireceğini söyledi: Şangay İşbirliği Örgütü, Arap Birliği, Körfez ve Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi, Güney Asya Bölgesel İşbirliği Konseyi.

3.) RUSYA’NIN AVRASYA BİRLİĞİ

Moskova’nın Avrasya Birliği projesi de “21. Yüzyılı Avrasya Yüzyılı yapma” hedefinin içindedir. Rusya’nın 2011’de Kazakistan ve Belarus ile birlikte kurduğu Avrasya Birliği, önüne kurumsallaşma ve yeni üyelerle genişleme görevi koydu.

Önceki gün “Avrasyacı Dugin, Putin’in yeni ideolojisini yazıyor “şeklindeki haber, Moskova’nın bu konuda adımlarını hızlandırdığına işaret ediyor. Neo-Bolşevik akımın lideri olarak nitelenen Dugin, 5-6 kişilik bir ekiple birlikte yaptığı bu son çalışmasının hedefini şu sözlerle özetliyor:

Putin ile eski Sovyetler Birliği coğrafyasında yeni, ama hayatta kalma şansı yüksek bir Avrasya Devleti kurulması konusunda zaten hemfikiriz. Bizim üreteceğimiz fikirler Putin’in bu yolda ilerlemesine yardımcı olacaktır.”

4.) TÜRKİYE’NİN BATI ASYA BİRLİĞİ

İlk kez İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından önerilen “Batı Asya Birliği” de yine “21. Yüzyılı Avrasya yüzyılı yapma” hedefinin bir parçasıdır.

Perinçek projeyi şu sözlerle özetlemektedir: “Bizim Batı Asya Birliği (BAB) adını verdiğimiz bu birleşme, öncelikle Türkiye, Irak ve Suriye’den başlayabilir. İran, Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya, Lübnan, Gürcistan ve Ermenistan, koşullara göre bu birlik içinde yer alabilirler.”

YENİDÜNYA

Atlantik Yüzyılı ile Avrasya Yüzyılı mücadelesine dair ortaya koyulan bu projeler, önümüzdeki 10 yıldan itibaren farklı bir dünyanın şekilleneceğini göstermektedir.

O dünyada Atlantik zayıflamış ve ABD ile İngiltere yalnızlaşmış olacaktır. Ve o dünyada Avrasya, Afrika ve Güney Amerika güçlenmiş; merkezinde Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye, İran, Almanya, Brezilya, Meksika gibi ülkelerin bulunduğu yeni işbirliği modelleri egemen olacaktır.

Bugünkü iktidarlar ve müttefiklik ilişkileri genel eğilimi etkilemez, zira dünya Avrasya Yüzyılı’na girmeye başladı bile!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Eylül 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

AVRASYA BİRLİĞİ’NDEN TÜRKİYE’YE DAVET

Rusya Federasyonu Başbakanı Vladimir Putin’in, “Avrasya için yeni bir entegrasyon projesi” isimli makalesiyle açıkladığı Avrasya Projesi, Rusya, Kazakistan ve Belarus devlet başkanlarınca 18 Kasım’da imzalanmış ve hayata geçmişti.

Rusya Türkiye’yi de Avrasya Birliği’ne davet ediyor. Rusya’da iktidardaki Birleşik Rusya Partisi milletvekili olan Sergey Markov, Türkiye’nin gelecekte Rusya, Kazakistan ve Belarus arasında oluşturulan Avrasya Birliği’ne katılabileceğini söyledi.

AVRUPA DEĞİL AVRASYA BİRLİĞİ

Aynı zamanda siyaset uzmanı da olan Markov, AB üyeliği konusunda umduğunu bulamayan Türkiye’nin gelecekte bu birliğe dâhil olabileceğini savundu. Markov, “Dolayısıyla Avrupa yolu kapanan Türkiye’nin Avrasya Birliği’ne katılması gelecekte mantıklı olacaktır” dedi.

Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusu, anımsanacağı gibi Putin tarafından da mizah konusu olarak değerlendirilmişti. Valday Kulübü toplantısında bir uzman Putin’e “Türkiye’nin AB üyeliğine nasıl baktığını” sormuş, Putin de şu esprili yanıtı vermişti: “Türkiye’nin AB’ye giriş kâğıtlarını verin imzalayayım. Bana ne zararı var?”

PERİNÇEK ve BATI ASYA TOPLULUĞU

Türkiye ve Avrasya Birliği projesi aslında yeni değil. İşçi Partisi 1990’ların başından beri bu projeyi teorileştirip, geliştirmiştir. İşçi Partisi’nin önderlik ettiği ve ilkini 1996 yılında yaptığı Uluslararası Avrasya Konferansları, Türkiye’den Rusya’ya, İran’dan Hindistan’a kadar pek çok ülkenin önemli siyasi partilerinin Avrasya Birliği’ni tartışma, geliştirme adresleri olmuştur. 

Son olarak İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bu teoriyi 2009 yılında daha da berraklaştırmış ve “köklü çözüm “olarak Batı Asya Topluluğu ismiyle Türkiye’nin ve bölgenin önüne koymuştu.

Perinçek, Batı Asya Topluluğu için ilk etapta KKTC ile bütünleşen Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Azerbaycan’ın isimlerini saymış ve şu saptamayı yapmıştı: “Topluluk olarak başlayıp, ileride belki de bir konfederasyona, bir tür devletler birliğine varabilecek olan bu örgütlenme, dünyanın beş büyük gücünden biri olur.

KÖKLÜ ÇÖZÜM

4 Eylül 2009 günü yazılı bir açıklamayla bu projeyi sunan Perinçek, topluluğun bölgedeki hangi sorunlara da köklü çözüm getireceğini saptamıştı:

“Batı Asya Topluluğu, Kürdünü bölge çapında kucaklayarak Kürt meselesini tarihi bir hatıra haline getirir; kesin olarak çözer. Türkiye, Basra Körfezi’ni fetheder; komşu ülkeler de İstanbul’u fethetmiş olurlar.

“Ermeni sorunu diye bir sorunun adı bile kalmaz. Ağrı dağını zaten kimse yerinden oynatamaz.

“Batı Asya Topluluğu, Türkiye’yi Araplarla birleştirir; İran’la birleştirir; Yalnız kendi Kürdüyle değil, bölgenin bütün Kürtleriyle birleştirir; Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın ve Azerbaycan’ın Türkleriyle birleştirir; Asya ile birleştirir.

Batı Asya Topluluğu, Washington’u caydırır ve ABD’yi çılgın maceraların getireceği felaketlerden kurtarır. Bütün dünyada barış ve güvenlik için bir anahtar görevi yapar. Ulusal devletler, çağımızın gereğidir ve demokratik bir toplum kurmanın biricik örgütlenme biçimidir. Ancak ulusal devlet, emperyalizmin küresel saldırısı karşısında kendi sınırları içinde yaşayamaz. Çin bile birleşerek gelişiyor! Batı Asya Topluluğu, ulusal devletimizin yaşama ve gelişme çerçevesidir.”

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Aralık 2011

, , ,

Yorum bırakın

AVRASYA BİRLİĞİ’NİN ALTI HEDEFİ

Vladimir Putin’in ortaya attığı “Avrasya Birliği” projesi hız kazandı. 18 Kasım günü bir araya gelen Rusya Devlet Başkanı Dmirtri Medvedev, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko Avraya Ekonomik Birliği’nin kurulmasına dair belgeleri imzaladılar.

Üç ülke bu yılın başında önce Gümrük Birliği’ni oluşturdular; 1 Ocak 2012’den itibaren de “Tek Ekonomik Alan”da birleşmiş olacaklar. Üç ülke daha sonra bu iki birliğin birleşmesi olan Avrasya Ekonomik Birliği (AEB)’ni oluşturacaklar.

Medvedev, Kremlin’deki imza töreninde, AEB’in 2015’ten önce hazır olabileceğini söyledi. Lukeşenko ise önceki gün yaptığı açıklamada daha somut bir tarih verdi ve 2013 yılının sonunda birliğin oluşabileceğini savundu.

AEB’in siyasi ve ekonomik olarak birçok anlamı ve hedefi var. İnceleyelim:

BİRLİK, DOLARI SINIRLANDIRACAK

1.) AEB, Doların dolaşımını büyük bir coğrafyada sınırlandıracak. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev “büyük kalem malların satışında kendi dövizlerimizden, yani Kazakistan Tengesi, Ruble ve Belarus Rublesinden faydalanmamız gerekiyor” dedi.

2.) AEB, gıdadan enerjiye, pek çok alanda bütünleşme hedefliyor. Nazarbayev bu hedefi şu sözlerle açıklıyor: “Sonra ortak teknik alanın kurulması, AEB elektrik şebekesinin oluşturulması fikri de var. Gıda sorunlarına birlikte çözüm bulunması gerekiyor. Tanrı bizi enerji taşıyıcılarından eksik bırakmadı. Hangi açıdan bakarsak bakalım, birliğimiz çok güçlü bir kuruluştur. Milyonlarca insanı birleştiren piyasa, çetin olan hallerde bile başlı başına bir hayat sürdürebilecektir.”

ORTAK SAVUNMA BİRLİĞİNE HAZIRLIK

3.) AEB, ileride ortak savunma birliğine de dönüşecek. Nazarbayev, “İleride ortak savunma alanının meydana getirilmesi fikri de var. Bunun üzerinde Kolektif Güvenlik Antlaşması artık çalışmaktadır” dedi.

4.) Diğer yandan AEB’in ortak hükümeti de (Avrasya Ekonomik Komisyonu) somutlaşmaya başladı. Rus haber ajansları, üç ülke makamlarının yeni kurulan “trans-ulusal” organlara yetkileri teslim edeceğini belirtiyorlar. Komisyon kuruluna kadar başkanlık görevini, Rusya Ticaret Bakanı Viktor Hristenko yapacak.

HEDEF, KUTUP OLMAK

5.) Avrasya Birliği’nin temel hedefi ise dünyada bir kutup olmaktır. Vladimir Putin, bu hedefi İzvestiye gazetesinde şöyle tanımladı: “Günümüz dünyasının kutuplarından biri haline gelmek ve aynı zamanda Avrupa ile dinamik şekilde gelişen Asya-Pasifik bölgesi arasında etkili bir bağlantı rolünü oynamak yeteneğinde olacak güçlü bir uluslar-üstü birliğin kurulmasını teklif ediyoruz.”

BİRLİK, BÖLGE ÜLKELERİNE AÇIK

6.) Birliğin ilk ayağı olan Gümrük Birliği, bölge ülkelerine açık bir proje olarak tanımlanıyor. Putin, makalesinde bu hedefi ve hangi ülkelerin şimdiye kadar Gümrük Birliği’ne başvurduğunu da açıkladı:

“Kırgızistan’ın başvuru dilekçesi Petersburg toplantısında onaylandı. Tacikistan sıra bekliyor. Moğolistan da Gümrük Birliği’ne katılmak istediğini çok kez belirtiyordu. Suriye, Gümrük Birliği ile ortak serbest ticaret bölgesinin meydana getirilmesine ilgi gösterdi. İlgili antlaşma tasarısı hazırlandı. Yeni Zelanda ve Vietnam da Gümrük Birliği ile serbest ticaret anlaşmasına başlamayı planlıyor. Kapılar herkese açıktır.”

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
22 Kasım 2011

, , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın