Posts Tagged İşçi Partisi

Sistemin 4. kuvveti de çürüdü

İşçi Partisi, Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal kanunsuz bir soruşturma nedeniyle basıldı ve 9 kişi gözaltına alındı. Olay dünyanın hangi ülkesinde olsa haberdir, üstelik büyük haberdir. Ancak bu haber Türkiye’nin “en büyük” dört televizonunda yer bulmadı!

Gazeteciler korkuyor mu?

Bunu nasıl açıklamak gerekir? Erdoğan korkusuyla mı? Haberciliğe yönelik baskıların, gazetecileri otosansüre mecbur etmesiyle mi? Ya da işadamı olan gazete patronlarının hükümete mecbur olmalarıyla mı?

Pek çok gerekçe bulabiliriz. Ancak saydığımız hiçbir gerekçe meselenin esasına yanıt vermeyecektir.

Erdoğan meclisi

Basın dördüncü kuvvettir; yasama, yürütme ve yargı şeklindeki kuvvetler ayrılığının dördüncü ayağıdır. Peki birbirinin üzerinde olmayan bir prensibe dayalı kuvvetler ayrılığında durum nedir?

Yasama organı TBMM, Erdoğan‘ın şahsi tercihlerine göre şekillenmektedir artık. Belediyeden iş arkadaşları, davalarına bakan avukatları, cemaatlerden kardeşleri, listenin üst sıralarındalar. Yasamanın halini en iyi anlatan örnek Başbakan’ın cemaat kontenjanından TBMM’ye soktuğu Hakan Şükür‘dür. Türkiye’nin en kritik meselesi sorulan “milletvekili”nin yanıtı ibretliktir. “Ben bilmem, büyüklerim bilir.”

Ki bu prensip, aileden, cemaatten taşınarak TBMM’ye kadar getirilmiştir. Ailede “ben bilmem, beyim bilir”, cemaatte “ben bilmem, şeyhim bilir” diyen bu anlayış, Türkiye’nin yasama organındadır artık. ABD’nin AB’nin, başkalarının yasalarına bilmeden el kaldırmak, bundandır.

Yürütmenin başı aslında Obama!

Yargı BOP eşbaşkanlığının önündeki en önemli hedeflerden biriydi. Adım adım orayı da ele geçirdiler. Anayasa mahkemesi, ardından HSYK… Yeni HSYK’nın belirlediği Yargıtay ve Danıştay üyeleri de, Bülent Artınç‘ın sınıf arkadaşlarını seçti bu kurumların başına!

Gelelim yütütmeye… Yürütmenin başı BOP Eşbaşkanı olduğunu söylüyor. Haliyle gerçek yürütme, bu durumda Ankara yerine Washington oluyor. Washington Libya diyor, bizim “yürütme” karargâh kuruyor; Washington Suriye diyor, bizim “yürütme” savaşa hazırlanıyor…

Sistem çürüdü

Daha fazla olguya ya da uzun tahlillere hiç gerek yok, herşey ortada: Yasaması, yürütmesi, yargısı bu haldeki bir sistem çürümüştür, çökmüştür!

Çürüyen, çöken bir sistemin dördüncü kuvveti de haliyle çürür ve çöker.

Sistem çürümemiş, çökmemiş olsa gazeteci ne Erdoğan’dan korkar, ne kendine otosansür uygular…  Patronunun işten atmasından da çekinmez! Çünkü gazetecilik bir namus işçiliğidir aynı zamanda.

Ama sistem çürüyünce, gazetelerde gazeteci de barınamıyor artık; o köy bu köy diyerek süre dolduruyor.

Dolayısyla haberi görmeyen gazetelere gerekçe diye en başta saydıklarımız, aslında sistemin çürümesinin bir tezahürüdür, sonucudur.

Ama her çöküntü, daha iyinin de zeminidir aynı zamanda!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
22 Ağustos 2011

, , , ,

Yorum bırakın

ABD Aydınlıkçıları geçmeden Suriye’ye saldıramaz

ABD, AKP hükümeti üzerinden yine İşçi Partisi, Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal’a operasyon düzenledi. Emperyalizm, Erdoğan’ın suç kasetlerini arıyor!

ABD ne zaman bölgeye abanmaya kalksa, önce İşçi Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal’la hesaplaşmaya soyunuyor. Çünkü emperyalist ABD’nin bölge planlarının önünde en sağlam İşçi Partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal duruyor!

Bu saldırılardan en önemli üç tanesi anımsayalım:

Sosyalist Parti ve Kardeşlik Projesi

ABD yirmi yıl önce Irak’ın kuzeyinde kukla devlet kurmak üzere bölgeye ilk girmeye hazırlandığında, önce İşçi Partisi’ni (Sosyalist Parti) hedef almıştı. Çünkü İşçi Partisi’nin “Kardeşlik Projesi”yle hesaplaşmadan, kukla bir Kürt devleti kuramayacaktı!

ABD emperyalizmi, dünyada yükselen bir eğilim içindeydi; 2-3 yıllık sürece yayılan bu mücadele içinde maalesef hem Sosyalist Parti bir operasyonla kapatıldı, hem de “Kardeşlik Projesi” rafa kalktı.

Ancak Aydınlıkçılar asla pes etmedi! Mücadeleye yeni araçlarla devam etti.

1 Mart tezkeresi

ABD, 2003 yılında Irak’a kuzeyden cephe açmak bahanesiyle Türkiye’ye 80 bin asker yerleştirmeye kalktığında, karşısında yine
Aydınlıkçılar vardı.

Aydınlıkçılar, 1 Mart tezkeresinin önünde siper oldular. Aylarca hem süren pazarlıklara mercek tuttular, hem de tezkerenin geçmesinin doğuracağı sonuçları kamuoyuna sundular. Ve Aydınlıkçıların bu büyük ve kararlı mücadelesi, Türkiye’de çok geniş bir muhalefet oluşturdu ve 1 Mart tezkeresi TBMM’den geçmedi!

Dönemin pek çok TBMM üyesi, bu büyük mücadelede Aydınlıkçıların hakkını teslim ettiler. Bu öyle güçlü bir mücadeleydi ki, Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantılarında milletvekillerini Doğu Perinçek’ten etkilenmekle suçluyordu!

Ergenekon süreci

2001 yılında hazırlanan ancak 2007 yılında uygulamaya konulan Ergenekon operasyonunda önce İşçi Partisi ve Aydınlıkçılar hedef alındı. Çünkü ABD biliyordu ki, Aydınlıkçıları aşmadan, operasyonun diğer hedeflerine yönelemeyecekti; Aydınlıkçıları aşmadan Türkiye’de TSK teslim alınamazdı, Aydınlıkçıları aşmadan yargı ele geçirilemezdi vs.

Çünkü Aydınlıkçılar, Türkiye’nin hedef alınmasının önünde 40 yıldır siperdiler!

Suriye’ye saldırı hazırlığı

İşte ABD şimdi yine Aydınlıkçılara saldırıyor. Çünkü hedefte Suriye var.

Bölgeyi yangın yerine çevirecek bu sürece Aydınlıkçılar yine en başından beri direniyor. Suriye’ye yönelik komploları açığa çıkarıyor. Beşar Esad karşıtı rejim muhaliflerini Antalya’da toplayan AKP’yi teşhir ediyor. Sınırdan Suriye’ye sokulan ve Suriye güvenlik kuvvetlerine karşı kullanılan silahları ortaya çıkarıyor. Washington’un Şam’a mesajlarına aracılık yapılmasına itiraz
ediyor.

Birlik ve kardeşlik mücadelesi

ABD’nin hedefinde Suriye var ama asıl hedef Türkiye!

ABD Türkiye’de Türk ile Kürt’ü; bölgede Türk ile Arap’ı, Türk ile Acem’i, Kürt ile Arap’ı karşı karşıya getirmeye, birbirine düşman etmeye çalışıyor.

İşte Aydınlıkçılar hem içeride hem de dışarıda birlik ve kardeşlik çizgisini en kararlı bir şekilde savunuyor.

ABD, Aydınlıkçıların birlik ve kardeşlik tutumunu hedef almak için, binalarında kaset arıyor!

Yine Aydınlıkçılar kazanacak!

Irak’ın bölünmesinin Türkiye’nin bölünmesi olduğunu” bilen Aydınlıkçılar, “Suriye’nin bölünmesinin, yine Türkiye’nin parçalanmasına dönüşeceğini” en baştan tespit ediyor ve bu tezgâha yine siper oluyor.

İşte Emperyalizm, bu yüzden Aydınlıkçıların binalarında “kaset” arıyor!

Çünkü Emperyalizm, Aydınlıkçıları aşmadan Suriye’ye saldıramaz ve Türkiye’yi parçalayamaz!

Üstelik bu kez ABD yükselen değil inişe geçen, baş aşağı giden bir kuvvet!

Bir kez daha biz kazanacağız!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
20 Ağustos 2011

, , , ,

Yorum bırakın

KALEMŞÖRLERİMİZE BİLGİ NOTU

Genel Kurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un,  Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir” sözünü Harp Akademileri’ndeki konuşmasında gündeme getirmesi  D, T ve F tipi medyamızda büyük yankı yarattı.

“Açılım” gibi moda bir “lafla” konuşmayı manşetlere taşıyan Genel Yayın Yönetmenleri ve kalemşörler dünden beri çok heyecanlı. Atatürk’ün bu çok önemli sözünü ilk defa duyuyor olma cahilliklerine hiç değinmeden önemli bir düzeltme-anımsatma yapalım.

Bazı Genel Yayın Yönetmenleri’nin yazdığı “Org. Başbuğ, Atatürk’ün bu sözünü adeta bir arkeolog gibi tarayıp ortaya çıkardı” saptaması tamamen yanlıştır!

Atatürk milliyetçiliğinin en önemli formülasyonu olan bu söz, 28 Şubat’tan sonra hemen tüm karargahlarımızda koca koca puntolarla duvarlara yazılıdır zaten!

İşçi Partisi’nin 1996’da yaptığı “Cumhuriyet Devrimi Kanunları Uygulansın” kampanyasıyla ülke gündemine getirdiği bu söz, Susurluk sonrası Türkiye’sinde kullanılmaya başlandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri de, Atatürk’ün bu önemli sözünü 28 Şubat kararlarından hemen sonra karargahlarına asmaya başladı.

Atatürk’ün, ümmeti millet yapma sürecinde, “Türk”ü bir ırkı niteleyen “sıfat” değil de, bir ulusun “ismi” olarak ele alması, Cumhuriyet Devrimi’nin en önemli yanıdır!

“Kuruluş ve Kurtuluş” sürecinde Türk ve Kürt kardeşliğine dayanarak Misak-ı Milli içinde bağımsızlığı kazanmak ancak böylesi bir formülasyonla mümkün olabilirdi!

Atatürk’ün ırka değil de, ortak bir ülküye dayandırdığı milliyetçiliği, başka halklara da ilham kaynağı olmuş ve Ulusal Kurtuluş Savaşlarına fikri kazanım sağlamıştır!

Bugün bu söz, dünden daha önemlidir!

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir!

Mehmet Ali Güller

,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın