Posts Tagged Kasetli siyaset

BAYKAL KASETİ, CHP’Yİ NASIL ESİR ALDI?

“Kasete teslim olmak, yeni kasetleri engelleri mi?” diye sorduğumuz bir önceki yazımızda, “kasetlerin içi mi, yoksa kasetler üzerinden yürütülen plan mı önemlidir” diye sormuştuk.

Ve yazımızı bağlarken de şöyle demiştik: “Kasetler üzerinden yürütülen planı bozmak, Türkiye’nin görevidir. Çünkü kasetler, salt referandum ya da seçim kazanmayı hedef almıyor. Şimdiden partileri esir alıyor, planın adresine uyumlu hale getiriyor, ‘yeni’liyor; programını, politikasını biçimlendiriyor… Yarın da, -kim seçilirse- yeni kasetlerle, hükümet kararlarına pranga vuracaktır…”

Kasetlerin partileri nasıl esir aldığı, planın adresine nasıl uyumlu hale getirdiği, ‘yeni’lediği, programını, politikasını biçimlendirdiği daha yazımızın mürekkebi kurumadan –bir kez daha- ortaya çıktı.

CHP PM’DE GÜLEN AVUKATI

CHP’nin Parti Meclisi PM üyesi Muhammed Çakmak, kasetlerin adresi için işaret edilen Fethullah Gülen’e, Zaman gazetesi üzerinden kol kanat germiş:

Muahmmed Çakmak, Gülen’e yönelik iftiraları büyük bir ahlaksızlık olarak değerlendirdi. Çakmak, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin parti içi kaset skandalıyla ilgili ‘okyanus ötesi’ne gönderme yapmasına da sert tepki gösterdi. Çakmak, ‘Elinizde belge varsa savcılara verin. Kalkıp da insanlara belge ve bilgi olmadan iftira atıyorsanız tarih sizi yüzyılın en büyük müfterisi olarak yazar’ dedi. CHP PM üyesi Çakmak, Hocaefendi’nin kendisine atılan iftiralarla ilgili açıklamasını ise şöyle yorumladı: ‘Samimi, içten bir insanın cevabıdır. Kendisine iftira atanlar için bile ‘Allah’a havale etmekten utanıyorum’ diyen bir zarafet söz konusudur’.”

CHP LAİKLİK POLİTİKASINDAN VAZGEÇTİ

İşte kasetlerle bir parti böyle esir alınır! Bu öyle bir prangadır ki, gelir sizi de vurur! Nasıl mı?

Çakmak, Gülen savunmasını taçlandırmak için Kılıçdaroğlu’nu da eleştirmiş ve CHP Genel Başkanı’nın “Statükonun Allah’ı Ankara’dadır” sözlerinin kendisini de rahatsız ettiğini ilan etmiş! (Bu arada kavramın bu kalıpta kullanılmasının Anadolu’ya özgü olduğunu, TDK’da bile yer aldığını anımsatalım)

Muhammed Çakmak, açıklamalarının sonunda da, işin esasına gelmiş ve “CHP’nin şimdiye kadar süregelen laiklik politikasından vazgeçtiğini, Türkiye’de laikliğin söylendiği gibi tehlikede olmadığını” belirtmiş!

BAHÇELİ’YE ORTAK SALDIRI

CHP ve MHP kasetle şantaja uğradı… Baykal hata(!) yapıp Gülen’i akladı, Bahçeli doğru yapıp “okyanus ötesi”ni işaret etti. Önce Başbakan Erdoğan yüklendi Bahçeli’ye ve “Bahçeli’nin okyanus ötesini adres göstermesi çok çirkin” dedi, ardından CHP PM üyesi çıkıp, Bahçeli’nin Gülen’i adres göstermesini “ahlaksızlık” olarak suçladı!

İlginç mi?

İşte kasetli siyasetin sonucu…

Mehmet Ali Güller
11 Mayıs 2011 

, , , , ,

Yorum bırakın

KASETE TESLİM OLMAK, YENİ KASETLERİ ENGELLER Mİ?

“Kasetli siyaset” süreciyle ilgili sormamız gereken soru şudur: Kasetlerin içi mi, yoksa kasetler üzerinden yürütülen plan mı önemlidir?

Yanıtın “kasetlerin içi” olması halinde, hem o kasetleri hazırlayan röntgencinin “kirli” duygularını paylaşmış oluyor, hem de “kasetler üzerinden yürütülen plan”ın ortaya çıkarılmasına nesnel olarak engel olmuş oluyorsunuz… Ki zaten, kaseti hazırlatanlar da, sizin, kaseti hazırlayanlarla aynı ruh hali içinde olmanızı diliyorlar! Sapkınca içini merak etmenizi ve “zevkle” izlemenizi bekliyorlar! Çünkü tertibin hedefi sizsiniz: CHP’liler, MHP’liler, sıradakiler…

Siz kasetlerin içine teslim oldukça, kaseti hazırlatanlar kazanacak ve daha çok kaset ortaya çıkacak! Çünkü kasetlerin amacı şantaj yapmaktır! Siz şantaja teslim oldukça, şantaj kazanacaktır!

Görülen o ki, Devlet Bahçeli ve MHP, kaset şantajına teslim olan Deniz Baykal ve CHP’den pek ders çıkarmamış!

CHP Kemal Kılıçdaroğlu’nun ses kasetiyle, MHP kalan altı kasetle tehdit ediliyor! Ki anımsayınız, ilk MHP kaseti namluya sürüldüğünde, şantaja boyun eğdiğiniz için ikincisi de ortalığa düşüvermişti!

ERDOĞAN’IN KASET KEYFİ!

Başbakan Erdoğan’ın kasetleri miting alanlarında büyük keyifle diline dolaması, Baykal’a kaset operasyonu sırasında, “Başbakan kaset olayından çok rahatsız, zaten Başbakan bu tip olaylara hep karşıdır” diye yazanları acaba hiç utandırıyor mu?

Baksanıza ne diyor Başbakan Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu’na: “Kendisinden önceki beline hâkim olamadı gitti. Genel başkanlıktan gitti ama şimdi yine milletvekili adayı. Peki diğer taraftaki hanım milletvekili ne oldu? Onu aday yapmadılar. Ne oldu? Suçlu o mu? İkisi de suçlu değil miydi?”

Hele Erdoğan’ın şu sözleri, kasetli siyasetin geldiği seviyeyi göstermesi bakımından ibret verici: “Ama bu medya, bu siyasiler ne diyorlar biliyor musunuz? ‘İnsanın özeline karışıyorlar’ diyorlar. Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özeli oluyor? Kendi eşiyle değil, buna nasıl kendi özeli dersiniz? Bu özel değil, özel değil… Bu genel… Bu genel bir ahlaksızlıktır, başka bir şey değil.”

Ve şantaja boyun eğmenin, nasıl yeni şantajlar oluşturacağını da sergiliyor Başbakan Erdoğan, Bahçeli’ye ‘başına gelecekler’ var derken: “Bahçeli de aynı şeyleri söylüyor. O da ‘insanların özeline giriliyor’ diyor. Peki, özeldi de niye milletvekillerini istifa ettirdin? Niye sahip çıkmadın? Neden? Çünkü başına geleceği biliyor da onun için. Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi ‘eline, diline, beline hâkim olacaksın’.”

ASIL KAMU YARARI NEREDE?

Peki, özel nedir, genel nedir, kamusal nedir? Başbakan Erdoğan, bir erkeğin nikâhlı eşi olmayan bir kadınla görüntülerini, “özel değil genel” diye sınıflandırabilir mi? Bu sınıflandırmaya partisindeki “çok eşliler” ne diyor acaba? Öte yandan sınıflandırma doğru olsa bile, yani görüntü genel olsa bile, o görüntüler bizi ilgilendirir mi?

Ya da şöyle soralım: O görüntüler, Başbakan’ın KKTC Başbakanı’yla birlikte, KKTC Cumhurbaşkanı’nı hedef aldığı telefon konuşmalarından daha mı çok ilgilendiriyor milleti, devleti, ülkeyi? O görüntüler, Başbakan’ın bir iş adamından kızına 20-25 göndermesini istemesinden daha mı geneldir?

İnternette yayımlanan bu telefon konuşmalarını sayfalarına taşıyan Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım neden hâlâ hapiste? Kamuyu doğrudan ilgilendiren bu telefon konuşmalarını ekranlarına taşıyan Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya neden aylarca yattı içeride?

Yanıtı, tertibin içinde…

PARTİLER ESİR ALINIYOR

“Kaset” tertibini alt etmenin birinci yolu şantaja boyun eğmemektir, teslim olmamaktır; ikincisi de şantajın kaynağını ortaya çıkarmaktır.

Bahçeli, her ne kadar şantaja boyun eğse de, şantajın kaynağı konusunda, Baykal’ın yaptığı hataya düşmedi, Pensilvanya’yı aklamadı. Tersine net bir şekilde “okyanus ötesini” işaret etti.

Başbakan Erdoğan’ın “Bahçeli’nin okyanus ötesini adres göstermesi çok çirkin” demesi bu bakımdan iki kere önemlidir!

Kasetler üzerinden yürütülen planı bozmak, Türkiye’nin görevidir. Çünkü kasetler, salt referandum ya da seçim kazanmayı hedef almıyor. Şimdiden partileri esir alıyor, planın adresine uyumlu hale getiriyor, “yeni”liyor; programını, politikasını biçimlendiriyor… Yarın da, -kim seçilirse- yeni kasetlerle, hükümet kararlarına pranga vuracaktır

Mehmet Ali Güller
10 Mayıs 2011

, , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın