Posts Tagged Montrö
ABD’nin Karadeniz ve Romanya planı
Posted by Mehmet Ali Güller in CGTN Türk, Politika Yazıları on 06/05/2025
Romanya’daki seçim, ABD’nin müdahalesi nedeniyle bir NATO ve Karadeniz meselesine dönüştü. O nedenle de en çok Türkiye’yi ilgilendiriyor.
Romanya’da Cumhurbaşkanlığı seçimi aslında 24 Kasım 2024’te yapıldı. İlk turu, bağımsız aday Calin Georgescu önde tamamladı.
Georgescu Batıcı değildi, hatta NATO karşıtıydı. ABD ve AB, mekanizmanın dişlilerini harekete geçirdi: Romanya Anayasa Mahkemesi seçimi iptal etti!
NATO eksenli Romanya seçimi
Seçimin yeni turu 4 Mayıs 2025’te yapıldı. Ama öncesinmde ABD ve AB, mekanizmanın dişlilerini yeninden harekete geçirdi: İptal edilen seçimin birincisi Georgescu’nun adaylığı Romanya Merkez Seçim Komisyonu tarafından reddedildi!
Georgescu, adaylığının reddedilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Avrupa’nın “diktatörlük” altında olduğunu belirterek, “Romanya’da demokrasi düşerse tüm demokrasi dünyası da düşer” dedi.
4 Mayıs’taki ilk tur seçimi, Georgescu’nun desteklediği George Simion yüzde 40’ın üzerinde oy alarak önde tamamladı. 18 Mayıs’ta ikinci tur var ve Simion’un rakibi, yüzde 21 oy alan NATO yanlısı Nicusor Dan.
ABD resmi belgesinde Karadeniz
ABD’nin Romanya’daki seçime, seçim iptal ettirecek denli yüklenmesinin nedeni, Karadeniz ve NATO için Romanya’yı stratejik planlamasının merkezine almış olmasıdır.
ABD’nin Karadeniz stratejisi, 2024 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’na göre, “Rus saldırganlığını caydırmayı, seyrüsefer özgürlüğünü, kritik altyapıyı savunmayı ve bölgesel devletlerin dayanıklılığını güçlendirmeyi” amaçlıyor.
ABD’nin Karadeniz’de seyrüsefer özgürlüğünü amaçlaması, haliyle Montrö Sözleşmesiyle çelişiyor. Zira Montrö’ye göre ABD gemilerine Karadeniz’de sınırsız özgürlük yok, 21 günlük sınırlı bulunma hakkı var.
ABD Romanya’yı askerileştiriyor
ABD açısından Romanya, resmi belgelerinde de ifade edildiği gibi, Karadeniz ve Doğu Avrupa için kritik önemde. Nitekim bu nedenle uzun süredir Romanya’yı askerileştiriyor.
1) Romanya, ABD silahları olan F-35, F-16, Patriot füze bataryaları, HIMARS fırlatıcıları, Piranha zırhlı araçları ve Abrams tankları için büyük yatırım yaptı.
2) Karadeniz yakınındaki Mihail Kogalniceanu Hava Üssü, ABD ve NATO operasyonları için kritik bir üs haline getirildi. Üste 1840 ABD askeri bulunuyor. Bu üssün, Romanya’nın taahhüt ettiği 2.5 milyar avroluk modenizasyondan sonra, Avrupa’nın en büyük NATO üssü olması planlanıyor.
3) Romanya, ABD Aegis Ashore Balistik Füze Savunma Sistemi’ne ev sahipliği yapıyor. Bu sistem, Kürecik Radarı’yla başlayan ABD/NATO savunma halkalarından biri. Sistemin bulunduğu Deveselu Askeri Üssü’nde 250 ABD askeri var.
ABD’nin Romanya merkezli enerji planlaması
ABD için Romanya aynı zamanda enerji ve doğal kaynaklar demek.
4) Yakın gelecekte, Romanya’nın Avrupa’nın en büyük doğalgaz üreticisi olacağı hesaplanıyor. Bu amaçla Halliburton, Oceaneering ve Transocean gibi ABD şirketleri Romanya’da işbirlikleri yapıyor.
5) Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye zorla imzalattığı “ABD-Ukrayna Yeniden Yapılandırma Fonu” da Romanya’nın ABD için önemini artırmış durumda. Ukrayna doğal kaynak gelirlerinin yüzde 50’sinin aktarılacağı fon, 3 ABD’li ve 3 Ukraynalı tarafından yönetilecek. Ukrayna’ya kara ve denizden komşu olan Romanya’da bulunan şirketler ve onların Romanya’da kullandığı altyapı, ABD’nin doğal kaynak sömürüsünde önemli bir işlev görecek.
ABD için demokrasi bir tramvaydır
Görüldüğü üzere ABD için Romanya pek çok nedenle kritik önemde. Öyle olduğu için de “demokrasi” ayaklar altına alınıyor, ABD’nin çıkarlarına aykırı gördüğü kişinin kazandığı seçim iptal ettiriliyor, yeniden aday olması önleniyor. Yani “liberal kapitalist” ABD için demokrasi bir tramvaydır, çıkarının bittiği yerdeki durakta inilir!
Ancak, ABD’nin de yapabileceklerinin sınırı var. ABD’nin istemediği adayın desteklediği istemediği ikinci aday seçimin ilk turunu kazanmış durumda. Şimdi ikinci tur için çok boyutlu iç ve dış mücadele sürüyor.
Bakalım ABD işi daha da ileriye götürebilecek mi yoksa Romanya’nın bağımsızlıkçı kanadı ABD’yi frenleyebilecek mi? Daha da önemlisi, bağımsızlıkçılar seçimi kazandığında, ABD’nin 20 yılda inşa ettiği düzeni değiştirmeye mi çalışacak, yoksa taviz verebilecek ABD’yle uzlaşacak mı?
Derslerle dolu bu sürecin Türk siyaseti tarafından yakından izlenmesinde sayısız yarar var.
Mehmet Ali Güller
CGTN Türk
6 Mayıs 2025
ERDOĞAN’IN KANALI, MONTRÖ’YÜ MÜ DELECEK?
Posted by Mehmet Ali Güller in Odatv Yazıları, Politika Yazıları on 28/04/2011
Başbakan Erdoğan “çılgın” projesini açıkladı. Aylardır bekleyen proje, AKP’nin tam da şifre baskısıyla bunaldığı seçim öncesi şu günlere denk getirilerek, “yeni bir gündem” yaratılmış oldu. İstanbul’a ikinci boğaz anlamına gelen “Kanal İstanbul” projesinin detayları gazeteleri, ekranları tamamen kapladı.
Konu maalesef esas olarak projenin ilk kim tarafında ortaya atıldığı üzerinden tartışılıyor. Şahan Gökbakar iki yıl önce tv skecinde mi söyledi, 17 yıl önce ilk Ecevit mi gündeme getirdi, yoksa proje aslında Kanuni Sultan Süleyman’a mı uzuyor türünden “renkli” tartışmalar, en çok gündemi değiştirmek isteyen hükümetin işine yarıyor.
Konuya projenin rant-emlak parametreleri üzerinden yaklaşmaya çalışanlara ise bu hengame içinde pek yer kalmıyor. Bakalım aslında konunun muhatabı olan ama AKP’nin hedefi durumundaki TMMOB’nin değerlendirmeleri, basında ne kadar yer bulacak.
Şehir plancısı olmadığım için konuyu kent merkezli değerlendiremeyeceğim. Ama bir Gemi Mühendisi olarak, “Kanal İstanbul” projesi dâhilinde gündeme gelen dört önemli kanaldan hareketle birkaç şey söyleyeceğim. Dört kanaldan Kiel kanalını da görmüş bir mühendis olarak, öncelikle kanalların amacının ne olduğunu ortaya koymalıyım.
Evet, adı geçen kanalların tamamının tek bir amacı var. Gemilerin, daha kısa mesafe alarak hedeflerine ulaşması. Çünkü bu maliyetlerin düşürülmesi demek, kârın artırılması demek…
Kiel kanalı gemilerin Danimarka’yı dolaşmaması için bir kestirmedir, Süveyş kanalı gemilerin Afrika’yı dolaşmaması için bir kestirmedir… Peki, Erdoğan’ın kanalı, neyin kestirmesi olacak? Gemiler Marmara’dan Karadeniz’e geçmek için Avrupa’yı dolaşıp, Tuna nehrinden mi giriyorlar bölgeye?
Elbette Hayır. Marmara’dan Karadeniz’e geçmek için zaten doğal bir kanal var: İstanbul Boğazı.
Peki, İstanbul boğazı varken, aynı işlevi görecek bir kanala neden ihtiyaç duyulur? Elbette, rant-emlak, yeni alanlar, yeni kazançlar diyenler haklılar… Ama sanki daha önemli bir konu varmış gibi geliyor…
Sorumuzu yeniden soralım. İstanbul boğazı varken, aynı işlevi görecek yeni bir kanala neden ihtiyaç var? Yoksa kanal boğazdan farklı bir işlev mi görecek?
İşte konunun özü bence burada…
Evet kanalın boğazdan farklı bir işlevi olacak.
Açalım.
İstanbul Boğazı’ndan geçişleri bildiğiniz gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesi düzenliyor. 20 Temmuz 1936 tarihinde SSCB’nin desteğiyle imzalanan bu sözleşmeyle, boğazların egemenliği Türkiye’ye geçmişti.
ABD, son yirmi yıldır Karadeniz’e girmek istiyor. Ankara-Moskova ekseni ise Washington’un bu hedefine karşı bölge merkezli yapılar kurarak direniyor. ABD’nin Karadeniz’e çıkma planı, anımsayacağınız gibi Rusya’nın 8 Ağustos 2008 tarihindeki Gürcistan müdahalesi sırasında zirve yapmıştı.
ABD, Montrö gereği Karadeniz’e ancak sınırlı tonajlarla, sınırlı yüklerle, sınırlı silahlarla ve sınırlı bir süreliğine girebilmişti. Ve bu sınır gereği de çıkmak zorunda kalmıştı.
Peki, Erdoğan’ın kanalı, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne tabi olacak mı? Hukuk bu konuda ne der?
İşte bence Erdoğan’ın kanalının önemi bu soruda yatıyor. Sorunun yanıtını, uzmanların da görüşlerini alarak bir sonraki yazımda inceleyeceğim.
MEHMET ALİ GÜLLER