Posts Tagged Şahin alpay

CEMAAT ÜÇ KOLDAN ATEŞ AÇTI

Dünkü Zaman gazetesi dikkat çekiciydi. Üç cemaat yazarı, üç ayrı konuda Başbakan Erdoğan’ı hedef aldı. Mümtazer Türköne Uludere, Şahin Alpay ise Başkanlık sistemi konusunda Erdoğan’ı eleştirirken, İhsan Dağı’nın Necip Fazıl’ın 12 Eylülcülüğünü gündeme getirmesi anlamlıydı!

CEMAAT KURBAN İSTİYOR

Dönemlerinin Amerikancılık seviyesine uygun olarak MHP’den Çiller’e, oradan da cemaate yönelen Mümtazer Türköne, dün “Uludere’den çıkış” başlıklı “özel” bir yazı kaleme aldı. Yazısının giriş bölümünde “devleti adam etmek” ifadelerini kullanan Türköne, ardından şu saptamayı yaptı: “Devlet kim? Uludere’de oluşan bataklığın sırrı bu soruda saklı. Bütün öfkemi dizginleyip, sabırla anlamaya çalışıyorum. Devlet bugün sadece AK Parti hükümeti.”

“Uludere katliamı AK Parti hükümeti için bataklığa dönüştü” diyen cemaat yazarı, Erdoğan’a şu çıkış yolunu öneriyor: “Bir tek kişinin etini kuşbaşı doğrayıp, sağda solda hırlayan köpeklerin önüne atmak. Sonra kalan parçalarını Uludere bataklığına gömüp üzerinden devlet denen devasa aracı geçirmek.”

Acaba cemaatin istediği kurban kim?

CEMAAT: ERDOĞAN YORULDU

Bir diğer cemaat yazarı Şahin Alpay ise “Başkanlık niçin bize yaramaz?” başlıklı yazısıyla, Erdoğan’ı can evinden vurdu.

Alpay’ın başkanlık ve yarı başkanlık sistemine itirazlarını dile getirdiği yazısı bakın nasıl bitiyor: “Başkanlık sistemleri demokratikleşmemize hizmet etmez. Bunu Başbakan Erdoğan’ın son zamanlardaki tavırları da göstermiyor mu? Başbakan, Türkiye halkını güdülmeye muhtaç bir sürü, kendisini de onun çobanı görmeye başladı. Bunun için sanattan spora, tiyatrodan kürtaja, medyanın neyi yazıp yazmayacağına kadar kendisini ilgilendirmeyen her konuya müdahale etmeye başladı. Başbakan Erdoğan’ın bu ülkeye çok büyük hizmetleri oldu. Ama anlaşılan uzun süren iktidar liderleri yoruyor, yıpratıyor.”

Alpay’ın bir tek “artık yeter, görevi bırak” demediği kaldı!

CEMAAT: ERDOĞAN’IN İDEOLOĞU DARBECİDİR!

Cemaatin Erdoğan’ı aynı gün hedef alan üçüncü yazarı ise İhsan Dağı’ydı.

Necip Fazıl’ın Erdoğan için anlamı ve önemi herkesin malumudur. Başbakan, Necip Fazıl’ın görüşlerini, sözlerini her vesileyle dile getirir. Erdoğan daha geçenlerde Necip Fazıl’ın hitabesini okumuş ve onun sözlerinden hareketle “dindar nesil” özlemini, hedefini ilan etmişti.

Ancak cemaat yazarı İhsan Dağı, dünkü yazısında Necip Fazıl’ın darbeciliğini gündeme getirdi ve sorguladı; sözlerinden örnekler verdi:

“Hareketin mahiyeti… Malum klasik darbelerden biri değildir… Bu hareket olmasaydı, yıl değil, ay değil, belki hafta ve gün hesabiyle Türkiye’nin çöküşü gerçekleşebilirdi… 27 Mayıs 1960 ile 12 Eylül 1980 Hareketi arasında şu fark vardır ki, ilki milli iradeye tam zıt ve fikirsiz bir gece baskını olmuşken, ikincisi milli ihtiyaca tam uygun bir imdat davranışı olmak istidadındadır… 27 Mayıs 1960 hareketi ‘millete rağmen’ diye belirtilirken, 12 Eylül 1980 müdahalesi ancak ‘millet için’ formülüyle ifade edilebilir.”

Necip Fazıl bir başka yerde de 12 Eylül’ü şöyle tanımlar: “Bir iç darbe değil, iç şahlanıştır. İsyan değil, ıslah…” Necip Fazıl, “şeriatın kestiği parmak acımaz” diyen Kenan Evren için “başımızdan hiçbir an için eksik olmayın” da demiştir!

Dağı’nın “Üstad’a göre ‘ordu mecbur’dur. Orduya davetiye çıkarmayan siyasilere de sitem eder” sözleri oldukça anlamlı. Zira Fethullah Gülen de 28 Şubat’ta Erbakan hükümetine sitem etmişti!

Dağı yazısını şu saptamayla bitirmiş: “Sağın Soğuk Savaş yıllarında devletle ve uluslararası anti-komünist hareketle ilişkisi, 1970’li yıllarda da şiddetle ilişkisi hem karanlık, hem sorunlu. Bence sağın tarihi de yeniden yazılmalı…”

Dağı’nın, “Necip Fazıl, 12 Eylül ve Türk sağı” başlıklı bu yazısı sanırız önemli bir tartışma da başlatacak. İlk sözü de 12 Eylül’ün en ateşli savunucusu Nazlı Ilıcak söylemeli!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
30 Mayıs 2012 

, , , , , , ,

Yorum bırakın

DİNDAR NESİL Mİ, ALTIN NESİL Mİ?

Başbakan Erdoğan’ın “dindar gençlik yetiştireceğiz” sözleri basının bir numaralı konusu olmayı sürdürüyor. Erdoğan’ın sözleri, en fazla, AKP’ye tam destek veren liberalleri şaşırtmış gibi görünüyor.

Nitekim biz de, Erdoğan’ın Mısır’da “laik olmadığını” belirtip, bu ülkeye “laik anayasa” önermesini alkışlayan liberal kesimin şaşkınlığına şaşırdık…

Anayasa Mahkemesi’nin laiklik karşıtı odak olduğuna hükmettiği bir partinin lideri, laik gençlik yetiştirecek değil ya?

ZAMAN YAZARLARI HAREKETE GEÇTİ

Şaşıran liberal kesim, Erdoğan’ın sözlerini eleştirmeye başladı. Ancak aynı cepheden, daha sert eleştiri yönelten bir başka kesim daha var!

Geleceğiz, ancak önce bir anımsatma yapaılım:

Nesil yetiştirme hedefini ilk açıklayan Erdoğan olmadı kuşkusuz. “Altın bir nesil” yetiştirip, bu nesille devlet kurumlarını ele geçirip, Türkiye’yi biçimlendirme hedefini ilk ortaya koyan Fethullah Gülen olmuştur. 12 Eylül’ün Türk – İslam senteziyle cemaatin önünü nasıl açtığı ve palazlanması için olanakları nasıl seferber ettiği ortadadır.

Bu anımsatmadan da anlaşılacağı gibi, Erdoğan’ın “dindar gençlik yetiştirme” hedefine aynı cepheden daha sert eleştiri getiren kesim, cemaat olmuştur. Hemen bir kaç örnek verelim:

Örneğin Mümtazer Türköne, “devlet, dindar nesiller yetiştiremez” demekte ve bu hedefin sosyolojik olarak imkansız olduğunu belirtmektedir.

Örneğin İhsan Dağı, devletin yetiştirdiği ürünlerden hep kuşku duyduğunu, Erdoğan’ın bu sözlerinde ciddi olmamasını temenni ettiğini, zira sonucun dindarlar için bile pek hayırlı olmayacağını belirtmektedir.

Örneğin, en ateşli liberal cemaatçi Şahin Alpay, Erdoğan’ın “dindar gençlik yetiştirme” hedefine karşı olduğunu söylüyor ve devletin uygun gördüğü dini inancı topluma dayatamayacağını belirtiyor. Alpay, Erdoğan’dan, örneğin tarikat ve cemaaat üzerinde kalan yasakları kaldırmasını, Diyanet kurumunu özerkleştirmesini istiyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI SAVAŞI

Cemaat yazarlarının bu toplu itirazını nasıl okumak lazım? Mesele sadece “Altın nesilccilerle”, “dindar nesilcilerin” nesilcilik kavgası olamaz herhalde…

Gelin bu soruya yanıtı da yine aynı yazarların itiraz yazılarının içinde arayalım:

Mümtazer Türköne, şöyle bitirmiş itiraz yazsını: “Dindarlığın meşru ve doğal bir nitelik olarak kabul edilmesinin ve saygı görmesinin hiçbir siyasî getirisi yok. Ama normal değilse ve saygı görmüyorsa, o zaman dindarlıktan daha etkili bir muhalefet aracı bulunamaz. Başbakan, iktidarda onuncu yılında bile bu muhalefet aracına müracaat edebiliyorsa, sorunu çözecek olan devletle din arasındaki sorunlu ve zorunlu ilişkinin sona erdirilmesi olmalı.”

Gerçekten de Erdoğan, iktidarının onuncu yılında bile neden “din” aracına başvurdu yine?

Yanıt Zaman’ın dış transferi Şahin Alpay’ın da saptadığı şu olguda: “ … 2014 Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının başladığına dair bir işaret olarak …”

Erdoğan’ın ameliyatı sonrasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin tartışmaya açılmasıyla başlayan kavgada, yeni bir aşamaya geçildi anlaşılan…

Cemaat ile liberal ortaklığın, Erdoğan’ı yavaştan “İslamcı Kemalist” diye nitelemeye başlamaları boşuna değil!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Şubat 2012

, , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın