Posts Tagged Şii
SÜNNİ KARTI, BAŞARISIZLIĞA MAHKÛM
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 05/01/2012
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dış politikada artık Sünni kartını açık bir araç olarak kullanacağını yazmıştık dün…
Peki, “komşularla sıfır sorun”da sıfır başarı elde eden Davutoğlu’nun, Sünni kartla bir başarı elde etmesi mümkün mü?
AKP için başarının ölçütü, daha doğrusu Sünni kartla hedeflenen; Şii karşıtlığı temelinde Sünni kuvvetlere liderlik yapmaktır.
Mümkün müdür? Saptamadan önce olguları sıralayalım:
SÜNNİ KARTIN ASIL SAHİBİ ABD
1.) İran’a karşı mevzilenmenin aracı olan Sünni kartı bölgenin ya da Türkiye’nin değil, ABD’nin kartıdır. Bölgede ABD adına “Ilımlı İslamcılık” yapmakla suçlanan AKP’nin, Sünni liderlik oluşturması gerçekçi değildir.
2.) Her kart, kartı destekleyen kuvvetin büyüklüğüne göre değerlenir. Irak’ta 160 bin Amerikan süngüsü varken gerçekleştirilemeyen hedefler, süngüsüz hiç gerçekleştirilemez!
Sünni kartın uygulanacağı Irak’ta, Başbakan Nuri El Maliki, Sünni grupları da kapsayan çok geniş bir ittifak oluşturmuş ve bunu, Irak’ın milli birliği temelinde değerlendirmeye başlamıştır.
3.) Türkiye ile İran nesnel olarak müttefiktir.
4.) İran’a karşı mevzilenmenin aracı olan Sünni kartı, geçerli bir araç değildir. Zira İran Şiilik temelinde değil, ulusal ve bölgesel çıkarları temelinde politika geliştiriyor ve bu doğrultuda Sünni Hamas’a da destek veriyor!
5.) Türkiye, Sünni kartını destekleyecek siyasal bir merciye sahip değildir. Mekke ve Medine, Selefi Suudi Arabistan için siyasal bir mercidir. El Ezher Üniversitesi, Mısır için siyasal bir mercidir. Kum, Şii İran için bir siyasal mercidir. Laik Türkiye’de böylesi bir siyasal merci yoktur.
İNİSİYATİF İRAN’DA
6.) Bölgede inisiyatif İran’dadır. İran, eline geçirdiği siyasal üstünlüğü iyi kullanmaktadır. Tahran’ın son 15 günde ABD’ye Hürmüz Boğazı resti çekmesi, Basra’da büyük bir askeri tatbikat yapması, uzun menzilli füze denemesi ve Basra’dan geçen hafta çıkan ABD uçak gemisinin bir daha gelmemesini istemesi anlamlıdır, önemlidir.
Nükleer çubuğun üretilmesi ise başlı başına bir gelişmedir. Zira ABD-İsrail yıllardır, nükleer çubuğu üretemeden İran’a saldırabilmenin peşindeydi…
Afganistan’da Taliban’la müzakere yolları arayan Washington’un, Tahran’la da diplomatik ilişki peşinde olduğu artık sır değildir.
7.) AKP, içeride güç kaybı eğilimine girdi.
AKP’de Erdoğan sonrasının kavgaları başladı. Erdoğan’ın Cemaatle arası açılıyor. Üstelik parti önüne koyduğu en önemli hedef olan “Yeni Anayasa” konusunda ciddi bir ilerleme sağlayamadı.
Ekonomik gidişat, enflasyonun çift hanelere dönmesi, AKP ekonomisinin panzehiri olan sıcak para ve döviz sıkışıklığı gibi faktörler de Erdoğan-Davutoğlu ikilisini zorluyor.
BÖLÜNME DEĞİL, BİRLEŞME EĞİLİMİ VAR
8.) Bölgede artık en geniş ve diri ittifaklar, Amerikan karşıtlığı temelinde olacaktır.
9.) “AKP için başarının ölçütü; Şii karşıtlığı temelinde Sünni kuvvetlere liderlik yapmaktır” demiştik. Ancak bu hedefin, sonuç olarak, bölge için bölücü bir hedef olduğu ortadadır. Oysa bölgede, hâkim gidişat bölünme değil, birleşme yönündedir.
SONUÇ
Tüm bu olgular bizi tek bir saptamaya götürüyor: AKP hükümetinin Sünni bir kartla bölgede ABD adına başarılı olması mümkün değildir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Ocak 2011
SÜNNİ – Şİİ KAVGASI YALANI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 25/12/2011
Bölgemizdeki cepheleşmeyi mezhepler üzerinden açıklamak ne kadar doğru? Başta Cengiz Çandar olmak üzere neredeyse basınımızın dış politika yazarlarının tamamı, meseleyi böyle açıklamaya çalışıyorlar.
Şii hilali ilan ettikleri İran, Irak, Suriye, Lübnan hattına karşı Sünni blokta Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün yer alıyor…
İran, Şii nüfusu üzerinden Irak’ı ve Nusayri yönetimi üzerinden Suriye’yi hilale dâhil edip, kontrol ediyor… Keza İran, Yemen ve Bahreyn’deki Şii nüfusu ayaklandırıyor…
Türkiye ise Irak’taki ve Suriye’deki Sünni nüfusa dayanarak nüfuz oluşturmaya çalışıyor.
Meseleyi bu şekilde açıklamaya çalışanlar, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin, Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin yardımcısı Sünni Tarık El Haşimi hakkında tutuklama kararı çıkartmasını da bu cepheleşmenin yansıması olarak değerlendiriliyorlar.
Tarık El Haşimi’nin Kuzey Irak’ta Mesud Barzani’ye sığınmasını da yine mezhep ve tarikat faktörü üzerinden açıklıyorlar…
MALİKİ Mİ, ALLAVİ Mİ? İKİSİ DE Şİİ!
Bu zorlama analizlerin nedeni, kuşkusuz İran’ın Irak ve Suriye ile ittifak kurmasıdır, ABD işgalinden kurtulan Irak’ın İran’la yakınlaşmasıdır.
Irak’ta son yapılan seçimlerin ardından tam dokuz ay boyunca hükümet kurulamadı. Washington ve Ankara İyad Allavi’nin başbakan olmasını istiyordu. Bağdat ise Nuri El Maliki’nin… Maliki’ye güçlü bir destek de Tahran’dan geliyordu…
Maliki’nin o gün başbakan olmasıyla başlayan süreçteki uygulamaları, onu Washington’un gözünde İrancı yaptı. Mukteda Sadr’la ittifak kurarak ABD’nin Irak’ta kalma girişimlerine set çekmesi, İran doğalgazının Akdeniz’e çıkarılması için İran-Irak-Suriye boru hattı anlaşmasını imzalaması, Kuzey Irak’ın petrol gelirlerini merkezi hükümete bağlama iradesi ortaya koyması, Maliki’nin Şii olmasına bağlandı.
Oysa Washington ve Ankara’nın desteklediği İyad Allavi de Şii’ydi!
Ve tek başına Şii Allavi’nin, Nakşibendî Barzani’yle Maliki karşıtı anlaşma imzalaması örneği bile, aslında cepheleşmenin mezheplere dayanmadığını göstermeye yeterli.
HAŞİMİ, ÖNCE ‘MÜSLÜMAN KARDEŞ’
Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’yi tutuklama kararını ve Haşimi’nin Barzani’yle ve AKP’yle bağını Sünnilik temelinde açıklıyorlar.
Oysa o bağ, Washington’dur. Tarık El Haşimi elbette Sünni’dir ama siyasi pozisyonunu belirleyen Sünniliği değil, Müslüman Kardeşlerin Irak kolu olan Irak İslam Partisi’nin mensubu olmasıdır!
AKP’nin eş zamanlı olarak Irak’ın, Suriye’nin ve hatta Ürdün’ün Müslüman Kardeşler temsilcileriyle dirsek temasında oluşu, Washington’un bölge politikaları nedeniyle anlamlıdır.
ABD’YE KARŞI BÖLGESEL BİRLİK
Aslında Şiilik temelinde bir cepheleşme olmadığının en önemli kanıtı, İran’ın Filistin’de desteklediği Hamas’tır. Zira Hamas Sünni’dir.
Ve Hamas’ın şimdi FKÖ’ye katılma kararı alması da, cepheleşmenin gerçek nedenini ve kaynağını ortaya koymaktadır: ABD, Irak’tan çekilince, bölgedeki askeri gücü azalınca, “birlik” oluşuyor.
İşte bölgedeki gelişmeleri Sünni – Şii kavgası şeklinde sunmaya çalışanların asıl amacı da bu: Birlik oluşmaması, bölgenin ABD’ye karşı tek bir kutup gibi konumlanmaması…
Zira bölgedeki düşmanlıklar en çok Washington’a yarıyor ve ABD’ye müdahale olanağı sunuyor.
Bugün İran, Irak ve Suriye’yi bir cephede buluşturan mezhepleri değil, ulusal çıkarlarıdır; ABD’ye kaşı birlikte mücadele etme zorunluluğudur.
Mahmud Ahmedinejad, Nuri El Maliki ve Beşar Esad Şii oldukları için ittifak kurmuyorlar, ittifak kurmaları gerektiği için mezhepsel yakınlıklarını değerlendiriyorlar.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
25 Aralık 2011