Posts Tagged Tarık El Haşimi

BÖLGEDE MEZHEPÇİLİĞİ KİM YAPIYOR?

Ülkesinde hakkında tutuklanma kararı bulunan ancak AKP hükümeti tarafından İstanbul’da misafir edilen Tarık El Haşimi, Başbakan Erdoğan‘la yaptığı “sır görüşme”den sonra Tahran – Bağdat – Şam karşıtı demeçler vermeye başladı.

 

AKP hükümetinin İstanbul-Başakşehir’de konut tahsis ettiği ve güvenliğini sağladığı Haşimi, öncelikle Hürriyet ve Milliyet’e yönlendirildi. Her iki gazeteye de AKP’nin Ortadoğu planlarına uygun röportajlar veren Haşimi, Esad‘dan sonra Maliki‘yi de “diktatör” ilan etti.

HAŞİMİ: İRAN MEZHEP SAVAŞI KÖRÜKLÜYOR

Maliki‘nin açıklamalarında dikkatimizi çeken konulardan biri, onun ErdoğanDavutoğlu ikilisinin Sünni blok planlarına uygun olarak İran’ı mezhepçilik yapmakla suçlamasıydı.

Kaçak Haşimi şöyle diyor: “Maalesef İran, mezhep savaşını körüklüyor. Daha önceleri kimse kimsenin meshebini sormazdı. Şimdi herhangi bir bakanlığa iş başvurusunda bulunduğunuzda daha resepsiyondayken bile ‘ne mezhepsin?’ diye oruyorlar. İnanılmaz bir ayrımcılık var. Bir mezhebe karşı ayrımcılık ve marjinalleştirme. İran’ın bu bölgesel politikasının karşısında durmak lazım.”

Kuşkusuz bu sözlerin yalan olduğuna en vakıf insan, bu sözlerin sahibidir. Çünkü Haşimi, Irak’ın Cumhurbaşkanı yardımcısıydı.

ABD BÖLDÜ, MALİKİ BİRLEŞTİRİYOR

Haşimi‘nin neden bu yalana başvurduğuna geleceğiz, ancak öncelikle gerçeği saptayalım.

Doğrudur, bugün Irak’ta insanlara mezhepleri soruluyor; Iraklıların dinsel ve etnik aidiyetleri sorgulanıyor… Ancak bunun sorumlusu İran değil, ABD’dir!

Irak’ı 1991’deki ilk saldırısında Araplar ve Kürtler diye ikiye bölen, Arapları da 2003’teki saldırısında Şii ve Sünni diye ikiye bölen ABD’dir. Bu süreçte ABD başkanlarından başlayarak, ABD’nin Irak’taki valilerine kadar pek kişi, Irak’ın güneyde Şii Araplar, ortada Sünni Araplar ve kuzeyde Kürtler arasında pay edildiğini açıkça dile getirmiştir. Basra merkezli Şii Irak, Bağdat merkezli Sünni Irak ve Erbil merkezli Kürdistan haritaları, ABD’nin resmi kurumlarının internet sitelerinde yer almaktadır.

Haşimi‘nin Erdoğan – Davutoğlu ikilisiyle birlikte hedef aldığı Maliki ise tersine ABD’nin üçe böldüğü Irak’ı yeniden birleştirmeye çalışmaktadır! İran’ın güdümünde denilen Maliki‘ye düşmanlıkları bundandır!

TÜRKİYE’DE DE AYRIMCILIĞIN ADRESİ ABD’DİR!

Benzer durum Türkiye içinde de geçerli değil mi? Bugün herkesin birbirinin etnik aidiyetini merak eder hale gelmesi, neyle başlamıştır? AKP’nin, daha doğrusu ABD’nin “Kürt Açılımı” ile!

Yeni Anayasa’larından neden Türk kelimesini çıkarmaya çalışmaktadırlar? Neden Başbakan Erdoğan, her fırsatta muhataplarını “Alevililik” üzerinden vurmaya çalışmaktadır? Neden bu ülkenin başbakanı her fırsatta Alevi – Sünni vurgusu yapmaktadır? Bunu kendisinden İran mı istemektedir? Elbette hayır!

Türkiye’nin de Türk – Kürt şeklinde etnik temelde ve Alevi – Sünni şeklinde dinsel temelde ayrıştırılması, bir ABD projesidir!

SÜNİ – Şİİ DEĞİL, AMERİKANCI – BÖLGECİ SAFLAŞMASI

Gelelim Haşimi‘nin neden bu yalana başvurduğuna…

Burada da başvuracağımız kaynak, ABD’nin BOP eşbaşkanlığıdır. Suriye’de fol yok, yumurta yokken Erdoğan‘ın “Alevi – Sünni çatışmasından endişe ettiğini” açıklaması, bir işarettir!

Bölgede oluşan Tahran – Bağdat – Şam eksenine karşı ABD adına mücadele etmenin yolu, karşısına bir başka eksen koyabilmekten geçer. O eksenin “Sünni eksen” olması, ABD ve taşeronlarına göre cepheyi büyütecektir. Düşman eksenin Şii ekseni olduğunu iddia ederek, Sünni ekseni büyüteceklerini hesaplamaktadırlar. Erdoğan‘ın Suudi Kralı ve Katar Şeyhi ile birlikte Suriye’ye demokrasi götürmeye soyunması bu görev nedeniyledir. Sünni bir eksen kurarak, Mısır’ı, Ürdün’ü saflarına katmayı, İran’ı yalnızlaştırmayı hesap etmektedirler. Daha doğrusu ABD bu hesabı yapmaktadır.

BÖLÜCÜLER, BİRLEŞTİRENLERE KARŞI

Maliki‘nin kabinesi Şii’lerden ibaret değildir; Esad yönetimi de iddia edildiği gibi tamamen Nusayri değildir, tersine Sünni çoğunlukludur!

Dolayısıyla bölgede mezhepçilik yapan İran değil, ABD’dir; Ahmedinejad ya da Esad değil, Tayyip Erdoğan’dır; Maliki değil Haşimi ve Barzani’dir!

Ahmedinejad – Maliki – Esad bir cephede, Erdoğan – Haşimi – Barzani ise diğer cephededir!

Erdoğan, tüm güney komşularının bölücüleriyle ittifak halindedir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Nisan 2012

, , , , , ,

Yorum bırakın

IRAK’IN HAİNLERİ

ABD’nin Irak’tan çekilmesi, en çok Amerikancıları üzdü. Bu bile, ABD’nin Irak’tan “işini bitirdiği için” değil, çıkmak zorunda kaldığı için çekildiğini göstermektedir.

WASHINGTON’A MEKTUPLA YALVARIYORLAR

2010 seçimlerinde Nuri El Maliki’ye karşı Washington ve Ankara’nın adayı olan eski Başbakan İyad Allavi, şimdiki Meclis Başkanı Usame Nuceyfi ve Irakkiye grubunun liderlerinden Rafi El İsavi üçlüsü, New York Times’da yayımlanan bir mektup yazmışlar.

Allavi-Nuceyfi-İsavi üçlüsü, baştan sona Maliki düşmanlığı içeren mektupta, Amerikalı yetkililere yalvarıyorlar; Irak’ın felaketin eşiğinde olduğunu, ülkenin Maliki’ye boyun eğdiğini, ABD askerlerinin çekilmesiyle boşluğun Iraklı askerlerce doldurulduğunu ve kendilerine baskının oluştuğunu, Maliki’ye destek veren grupların ABD karşıtı olduğunu vs. söylüyorlar.

GÜCÜ, ABD SÜNGÜSÜNDE GÖRENLER…

Allavi-Nuceyfi-İsavi üçlüsü, müttefikleri olan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’ye tutuklama kararı çıkartılmasını, Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak’ın görevden alınmasını ve Rafi El İsavi hakkında soruşturma başlatmasını, ABD’nin çıkarlarına aykırı olarak bulduklarını belirtiyorlar ama bu operasyonların Maliki’nin Washington’dan döndükten sonra başlamasını da anlayamadıklarını söylüyorlar.

Allavi-Nuceyfi-İsavi üçlüsü, bu durumun “Iraklılarda yanlış bir şekilde ABD’nin Maliki’ye açık çek verdiği izlenimi uyandırdığını” belirtiyorlar.

Meselelerinin vatanları olmadığını ortaya koyan şu cümle ise sadece Irak halkı için değil, ABD’ye biat eden liderlerin bulunduğu diğer bölge halkları için de ibretlik olmalı: “Cesur askerleriniz tatili evde geçirmelerinden dolayı seviniyor, onlara huzur ve mutluluklar diliyoruz. Fakat Irak bir kez daha eşikte sendelerken, Amerikan liderlerinin Maliki’ye kayıtsız-şartsız destek vermelerinin Irak’ı iç savaş yoluna ittiğini anlamalarını saygıyla istiyoruz.”

Saddam Hüseyin’i yıkmak üzere ittifak kurup ABD’ye biat edenler, Washington’un zor dönemlerde kaybeden müttefikleri yerine kazanan karşıtlarıyla yakınlaşmaya çalıştığını hiç öğrenememişler anlaşılan. Tıpkı, bölgede “deliğe süpürülme” sırasının kendisine de geleceğini anlamayanlar ya da o gerçeği görmek istemeyenler gibi…

ABD’NİN İKTİDAR YAPMA GÜCÜ KALMADI

İşin ilginci, ABD’ye mektuplarında yalvaran ve laiklik, demokrasi, liberalizm diyen bu üçlü, Washington’da iktidar yapılmalarını istemektedirler. Peki, neye dayanarak? 2010 seçimlerinde toplam aldıkları oyun yüzde 25 olmasına… Yani, demokrasi deyip, oyların dörtte biriyle, Irak’ın hâkimi olmak istiyorlar!

İsteklerinin saçmalığından daha önemlisi, bu zavallıların, ABD’nin bu isteği karşılayacak kudrete sahip olmadığını görememeleridir…

ABD’ye yalvaran, ABD askerinden medet uman bu üçlü, bağımsız Irak’ın geleceğinde olamama ihtimaline karşı, son söz olarak şunu söylüyorlar: “ABD, başarılı bir birlik hükümeti kurulmasına yardım etmek için hızla hareket etmediği takdirde Irak’ın akıbeti bellidir.”

ABD’yi değil elbette, ABD adına Irak’ı “bölmekle” tehdit ediyorlar akıllarınca…

Artık Allavi de, bölgedeki diğer Amerikancılar da bilmeli ki, Washington’un onlara iktidar sunabileceği bir gücü yok!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
2 Ocak 2011

, , , , ,

Yorum bırakın

TÜRKİYE HİMAYESİNDE KÜRDİSTAN

İki gündür bölgedeki cepheleşmenin mezhepsel olmadığını, Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirmek üzere bir ABD planının devrede olduğunu yazıyoruz. O planın “Türkiye himayesinde Kürdistan” olduğunu ve Kürdistan’ı Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açmak istediklerini belirtmiştik.

Planın yürürlükte olduğu, planın alt sahiplerinden biri tarafından doğrulandı: Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin tutuklama kararı aldığı, Kuzey Irak’ta Mesud Barzani’ye sığınan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’den bahsediyoruz…

Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’a konuşan Haşimi “yaşanların mezhepsel boyutu” olup olmadığına ilişkin soruya, “kısmen evet” yanıtı veriyor öncelikle.

Haşimi, Türkiye’nin “Irak’ta yaşanlara seyirci kalmamasını, Irak’a sahip çıkmasını” istiyor. İsteğini somut olarak şöyle tarif ediyor: “Komşuların içişlerimize karışmasını engellemeli.

BÜYÜK AĞABEY: TÜRKİYE

Haşimi bu ABD planını “Türkiye’nin kaderi” olarak değerlendiriyor ve ekliyor: “Ortadoğu’da büyük oyuncu olmanız, Irak halkına sahip çıkmanızı gerektiriyor. (…) Amerikalılar kendi başımıza çözemeyeceğimiz ölçekte büyük sorunlarla bıraktı bizi. Büyük ağabey ve dürüst bir partner olarak Türkiye’ye güveniyoruz. Gerçek bir hukuk devleti, demokrasi ve bağımsız yargı için bu desteğe ihtiyacımız var. Ve de komşuların müdahalesine karşı durabilmek için.

Haşimi döne döne Türkiye’nin “Irak’a komşu müdahalesini engellemesini” istiyor. Kim o komşu?

Irak Başbakanı Nuri El Maliki’ye bakılırsa, Türkiye’dir. Zira Maliki, “Türkiye içişlerimize karışıyor” açıklaması yapmıştı geçenlerde.

Ancak Haşimi’nin rahatsızlığı başka… O İran’dan şikâyetçi.

Ve hatta Maliki’nin “Türkiye’yi suçlamasını” da İran’a bağlıyor: “Bu İran’ın gündemi. Gerçek şu ki, İran, İyyad Allawi gibi, ben gibi Türkiye’yle iyi geçinen siyasetçilere aynı suçlamayı getiriyor. Türkiye’yle iyi ilişkileri olanlar suçlanıyor. Maliki de gazetecilerin ‘Irak’ta İran parmağıyla’ ilgili bir sorusuna ‘İran bize karışmıyor ama Türkiye’den kaygılıyım’ diye cevap veriyor.”

Haşimi İran’ı şu gerekçelerle suçluyor: “Mevut İran stratejisi şu: İran Suriye’yi kaybedecekse eğer, Irak’ta kontrolü iyice eline almak istiyor. Kenarda izlemeyiz olanları diyorlar. Burada da bedel ödeyen Irak’taki Sünni Araplar olacak. Bu stratejiyi gizlemiyorlar. Açıkça Türkiye’ye de, Iraklılara da söylediler. Amerikalılar da biliyor. Suriye’deki kayıplarını Irak’ta telafi edecekler.”

SOYKIRIM İDDİASI, ESAS PLANIN MANİVELASI

Fransa’nın “Ermeni soykırımı” konusunu gündeme getirmesi de aslında ABD’nin “Türkiye himayesinde Kürdistan” planıyla doğrudan ilgilidir.

Mesele ne hükümetin söylediği gibi “Ermeni lobisinin işidir”, ne de kimi komplo teorisyenlerinin belirttiği gibi, İsrail Savunma Bakanı’nın kendisiyle fotoğraf çektirmeyen Abdullah Gül’e karşı kızgınlığıdır!

Ermeni soykırımı iddiası, ABD’nin “Büyük Kürdistan” planının manivelasıdır.

AKP seçmeni, daha dün birlikte Libya’yı bombaladığı, bugün Suriye konusunda ittifak yaptığı Fransa’nın bu tutumundan dersler çıkarmalıdır.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
26 Aralık 2011

, ,

Yorum bırakın

SÜNNİ – Şİİ KAVGASI YALANI

Bölgemizdeki cepheleşmeyi mezhepler üzerinden açıklamak ne kadar doğru? Başta Cengiz Çandar olmak üzere neredeyse basınımızın dış politika yazarlarının tamamı, meseleyi böyle açıklamaya çalışıyorlar.

Şii hilali ilan ettikleri İran, Irak, Suriye, Lübnan hattına karşı Sünni blokta Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün yer alıyor…

İran, Şii nüfusu üzerinden Irak’ı ve Nusayri yönetimi üzerinden Suriye’yi hilale dâhil edip, kontrol ediyor… Keza İran, Yemen ve Bahreyn’deki Şii nüfusu ayaklandırıyor…

Türkiye ise Irak’taki ve Suriye’deki Sünni nüfusa dayanarak nüfuz oluşturmaya çalışıyor.

Meseleyi bu şekilde açıklamaya çalışanlar, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin, Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin yardımcısı Sünni Tarık El Haşimi hakkında tutuklama kararı çıkartmasını da bu cepheleşmenin yansıması olarak değerlendiriliyorlar.

Tarık El Haşimi’nin Kuzey Irak’ta Mesud Barzani’ye sığınmasını da yine mezhep ve tarikat faktörü üzerinden açıklıyorlar…

MALİKİ Mİ, ALLAVİ Mİ? İKİSİ DE Şİİ!

Bu zorlama analizlerin nedeni, kuşkusuz İran’ın Irak ve Suriye ile ittifak kurmasıdır, ABD işgalinden kurtulan Irak’ın İran’la yakınlaşmasıdır.

Irak’ta son yapılan seçimlerin ardından tam dokuz ay boyunca hükümet kurulamadı. Washington ve Ankara İyad Allavi’nin başbakan olmasını istiyordu. Bağdat ise Nuri El Maliki’nin… Maliki’ye güçlü bir destek de Tahran’dan geliyordu…

Maliki’nin o gün başbakan olmasıyla başlayan süreçteki uygulamaları, onu Washington’un gözünde İrancı yaptı.  Mukteda Sadr’la ittifak kurarak ABD’nin Irak’ta kalma girişimlerine set çekmesi, İran doğalgazının Akdeniz’e çıkarılması için İran-Irak-Suriye boru hattı anlaşmasını imzalaması, Kuzey Irak’ın petrol gelirlerini merkezi hükümete bağlama iradesi ortaya koyması, Maliki’nin Şii olmasına bağlandı.

Oysa Washington ve Ankara’nın desteklediği İyad Allavi de Şii’ydi!

Ve tek başına Şii Allavi’nin, Nakşibendî Barzani’yle Maliki karşıtı anlaşma imzalaması örneği bile, aslında cepheleşmenin mezheplere dayanmadığını göstermeye yeterli.

HAŞİMİ, ÖNCE ‘MÜSLÜMAN KARDEŞ’

Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’yi tutuklama kararını ve Haşimi’nin Barzani’yle ve AKP’yle bağını Sünnilik temelinde açıklıyorlar.

Oysa o bağ, Washington’dur. Tarık El Haşimi elbette Sünni’dir ama siyasi pozisyonunu belirleyen Sünniliği değil, Müslüman Kardeşlerin Irak kolu olan Irak İslam Partisi’nin mensubu olmasıdır!

AKP’nin eş zamanlı olarak Irak’ın, Suriye’nin ve hatta Ürdün’ün Müslüman Kardeşler temsilcileriyle dirsek temasında oluşu, Washington’un bölge politikaları nedeniyle anlamlıdır.

ABD’YE KARŞI BÖLGESEL BİRLİK

Aslında Şiilik temelinde bir cepheleşme olmadığının en önemli kanıtı, İran’ın Filistin’de desteklediği Hamas’tır. Zira Hamas Sünni’dir.

Ve Hamas’ın şimdi FKÖ’ye katılma kararı alması da, cepheleşmenin gerçek nedenini ve kaynağını ortaya koymaktadır: ABD, Irak’tan çekilince, bölgedeki askeri gücü azalınca, “birlik” oluşuyor.

İşte bölgedeki gelişmeleri Sünni – Şii kavgası şeklinde sunmaya çalışanların asıl amacı da bu: Birlik oluşmaması, bölgenin ABD’ye karşı tek bir kutup gibi konumlanmaması…

Zira bölgedeki düşmanlıklar en çok Washington’a yarıyor ve ABD’ye müdahale olanağı sunuyor.

Bugün İran, Irak ve Suriye’yi bir cephede buluşturan mezhepleri değil, ulusal çıkarlarıdır; ABD’ye kaşı birlikte mücadele etme zorunluluğudur.

Mahmud Ahmedinejad, Nuri El Maliki ve Beşar Esad Şii oldukları için ittifak kurmuyorlar, ittifak kurmaları gerektiği için mezhepsel yakınlıklarını değerlendiriyorlar.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
25 Aralık 2011 

, , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: