Posts Tagged Ergin Yıldızoğlu

Sosyalist hareketin inşası

“Ne yapmalı” sorusuna Cumhuriyet yazarı Ergin Yıldızoğlu’nun yanıtı “CHP’yi destekle, laikliği ve Cumhuriyetçiliği savun, sosyalist hareketi inşa et” şeklindeydi. Gazetemizin kıdemli yazarlarından Prof. Dr. Emre Kongar, Yıldızoğlu’nun önermesini şu şekilde geliştirdi: “‘Reelpolitik’ adına, şimdilik CHP’yi eleştirerek destekle, Atatürk çizgisinde Laikliği, Antiemperyalizmi ve Cumhuriyetçiliği savun ve böylece sosyalist harekete destek ol.”

Üçlü önermeyi sadeleştirmekten yanayım: Çünkü antiemperyalizmi, laikliği ve cumhuriyetçiliği savunmak, birinci ve üçüncü önermelerin ortak paydası zaten. Bu üçünün olmadığı bir sosyalist hareket olası değil ve bu üçünü barındırmayan bir CHP iktidarının mevcuttan farkı olmaz. Dolayısıyla formülasyon “CHP’yi ‘eleştirerek’ desteklemek ve sosyalist hareketi inşa etmek” diye sadeleşebilir. Diğer yandan hem sosyalist olduğum için ama hem de son 23 yılın deneyimiyle, sosyalist hareketin inşasını, CHP’yi desteklemekten daha önemli buluyorum; dolayısıyla formülü, “sosyalist hareketin inşası ve CHP’yi sola çekerek desteklemek” diye ters çeviriyorum. 

CHP’yi sola çekebilmek 

Sosyalist hareketin sola çekemediği ve çareyi sürekli sağda arayan bir CHP’nin laiklik anlayışı da, antiemperyalizm anlayışı da ve bunlardan ötürü Cumhuriyetçilik anlayışı da ne yazık ki kurucu kodlarının dışına savruluyor. 

“Laikliği tehlikede görmeyen”, Mustafa Kemal’in “çağdaş uygarlıkçılığı” yerine “kör Batıcılık” yapan bir CHP, AKP’nin 23 yıldır iktidarda kalabilmesini kolaylaştırmıştır. 

İddiam o ki Türkiye’de güçlü bir sosyalist hareket olsa, CHP ne laikliği sulandırabilirdi ne de kör Batıcılık yapabilirdi. Türkiye’de sosyalist hareketin güçlü olduğu zeminde Ecevit’in CHP’yi ortanın soluna taşıyarak iktidar olduğu unutulmamalıdır.

CHP’lilerin Batı’ya mesaj kaygısı 

İşte “kör Batıcılığın” son örneği: CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Nobel Barış Ödülü aldığı için Venezuelalı ”muhalif” Machado’ya övgü dolu bir kutlama mesajı yayınladı.

Oysa Machado muhalif değil, mandacıdır, emperyalizmin aletidir. Nitekim ödülünü ABD Başkanı Trump’a ithaf etti. ABD’nin Chavez ve Maduro’yu hedef alan CIA operasyonlarında rol aldı. İsrail’in Gazze’deki soykırımını savundu. Venezuela büyükelçiliğini Kudüs’e taşımayı vaat etti. Netanyahu’nun partisiyle “operasyonel ortaklık” anlaşması imzaladı. 

Peki böyle birine İmamoğlu (ve ekibi) nasıl kutlama mesajı yayınlayabiliyor? Bu öncelikle CHP’deki ”kör Batıcılık” anlayışının yansımasıdır. İkincil olarak da Erdoğan’ı eksen alarak siyaset yapmanın sonucudur. “Madem Maduro’nun Erdoğan’la arası iyi, o zaman Maduro’ya kim karşıysa o desteklenmeli” çiğliğinin sonucudur. Aynı yavanlığı CHP’nin önceki yönetimi de sergilemişti; Kılıçdaroğlu, seçime üç gün kala Putin ve Rusya karşıtı bir çıkış yapmıştı.

DEM’in faşizan ruhu

CHP’nin bu tür yanlışlara savrulmasını önleyecek etkenlerden biri sosyalist hareketin varlığıdır. Ancak Türkiye’de sosyalist hareket birçok nedenle zayıfladı. Nedenlerden biri de PKK’nin Türk solunun bir kısmını gölgesine alarak solculuktan adım adım uzaklaştırmasıydı. Kuşkusuz o gölgeye girmeden mücadelesini sürdüren sosyalist örgütler var ve şimdilerde Cumhuriyetçilikle birleşerek güç topluyorlar. Cumhuriyetçiler Kurultayı, sosyalist hareketin inşası için önemli örneklerden biridir. Açılım ve DEM’in AKP ve MHP’yle işbirliği de gölgedeki kimi sosyalistlerin uyanmasını sağladı.

İktidara yaslanmanın rahatlığıyla daha açık konuşan DEM yöneticileri de uyanışı kolaylaştırıyor. “Öcalan medyanın dilinden rahatsız” diyen DEM yöneticisi Pervin Buldan’ın “Yargı AKP’nin elinde, açılıma karşı çıkan gazetecileri sustursun” özetli konuşması bu iktidara yaslanma rahatlığının tipik örneğidir. Öyle ki Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum bile bu “faşizan” öneri karşısında “antidemokratik uygulama istemek doğru değil” demek durumunda kaldı!

Başta belirtmiştim: AKP, MHP ve DEM’in açılım ortaklığı demokrasi ve özgürlük getirmez, daha ağır bir rejim oluşturur!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
13 Ekim 2025

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

EKONOMİDE SONBAHAR

Ekonomik veriler, AKP’nin “Sonbahar sendromunun “kaynağının sadece halk hareketi olmadığını ortaya koyuyor. Gelin önce o verilerin belli başlılarını alt alta yazalım:

AKP 12 AYDA 225 MİLYAR DOLAR ÖDEYECEK

1. AKP Hükümeti, önümüzdeki 12 ay boyunca toplam 220 milyar dolar borç ödeyecek!

Prof. Dr. Vefa Tarhan konuyu Aydınlık’ta dile getirdi: “Türkiye’nin 12 ayda toplamda 225 milyar dolara ihtiyacı var. Vadesi dolacak olan 165 milyar dolar konusunda ülkenin uygulayabileceği bir politika, alacağı bir tedbir yok.” (Aydınlık, 16 Eylül 2013)

Aynı gün Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet’te şunları yazdı: “AKP Türkiyesi, Financial Times’tan Dombey’in aktardığına göre, 12 ayda 160-220 milyar arasında bir borç ödeme takvimiyle, bu koşullarda karşı karşıya. Wall Street Journal da Türkiye’nin “gözden düştüğünü” borçlanma maliyetlerinin uluslararası piyasada artmakta olduğunu yazıyor.” (Cumhuriyet, 16 Eylül 2013)

BORSA’DA 112 MİLYAR DOLAR UÇTU

2. Borsa İstanbul, 22 Mayıs 2013’te 93,178 puandaydı. Yüzde 30 değer yitirerek 65 bin puana kadar düştü. Geçen hafta 68 bin seviyesinde olan borsa, “savaş tamtamlarının” susmasıyla 70 bin seviyesine çıktı.

Yani Borsa, 3 ayda 3’te birini kaybetti! Bu erimenin parasal karşılığı tam 112 milyar dolardır.

Türkiye’nin bu kadar kısa bir zamanda yüzde 30’luk bir kaybı en son 2001 krizinde yaşadığını özellikle belirtelim.

3. AKP, geçen birkaç hafta içinde doları frenleyebilmek için yoğun miktarda alım yaptı. Alımların toplamının, Merkez Bankası’ndaki rezervlerin yüzde 15’i olduğu belirtiliyor!

DOLAR, 5 YILDA % 75 ARTTI

4. Dolar demişken…

2008’de 1,15 TL olan dolar geçen hafta 2 TL’yi geçti. 5 yılda yüzde 75’lik bu değişimin iş dünyasına etkisi çok daha büyük oldu.

5. Büyük yatırımlar kaçmaya başladı…

Örneğin Abu Dabi’nin devlet kontrolündeki enerji şirketi TAQA, Türkiye’deki 12 milyar dolarlık kömür santrali inşaatını geri çekti!

6. Cari açık, ABD’nin paralarını mecburen geri çağırması, sıcak para girişinin azalması, Ortadoğu’yla ticaretin dibe vurması gibi diğer büyük etkenleri de ekleyelim…

ERDOĞAN’IN SAVAŞ İHTİYACI

Tüm bunlar alt alta yazıldığında ve Türkiye’nin ekonomisinin “kırılgan bir yapıda” olduğunu belirten uluslararası raporlarla birlikte okunduğunda, ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır: AKP Hükümeti’nin “balon” ekonomisi artık sonbaharında…

Bu durumda artık soru şudur: Sonbaharına gelen bu ekonomi, nasıl kurtulur?

Bu ekonominin, ekonomi kuralları içerisinde kurtulamayacağı açık…

Peki, o zaman nasıl kurtulur?

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin “savaş çığlıklarını” işte bu ekonomik tabloyla birlikte okumalıyız… AKP Hükümeti, çareyi savaşta aramaktadır!

ESAD KALDI, ERDOĞAN GİDECEK!

Dünya derin bir nefes almışken, Batı zoru görüp Suriye’ye savaş açmaktan geri dönmüşken, Ortadoğu’yu yangın yerine çevirecek bir girişimden vazgeçilmişken Erdoğan ve Davutoğlu’nun hâlâ “ille de savaş” demesi, ancak bu ekonomik tabloyla açıklanabilir… Zira AKP’nin elinde bu ekonomik tabloyu değiştirecek bir sihirli değnek yoktur…

Ancak bu tablonun üstünde yükselen siyasi denklemi Erdoğan kaybetmiştir. Nedir o denklem? Esad giderse Erdoğan kalır, Esad kalırsa Erdoğan gider!

İşte Cenevre-2 toplantısı, bu sonun başlangıcı olacaktır…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Eylül 2013

, ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın