Posts Tagged Hilary Clinton

PEKİN-MOSKOVA ORTAKLIĞI

Geçen haftaki Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği APEC zirvesi ABD-Asya çarpışmasına sahne oldu…

Çarpışmayı inceleyeceğiz ama galibi sembolize eden bir ayrıntıyla başlayalım: Rusya’nın doğu ucu Vladivostok’taki APEC toplantılarının son iki gününde, devlet başkanları zirvesi vardı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ev sahipliğindeki zirveye ABD Başkanı Barrack Obama katılmadı! Obama’yı ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton temsil etti.

Gelelim toplantılara, sonuçlara ve çarpışmaya…

ÇÜZÜM AVRASYA’DA

Büyük Okyanus’a kıyısı olan 21 APEC üyesi ülke liderlerinin gündeminde iki temel sorun vardı: Ticari yatırımın serbestleştirilmesi ve bölgesel ekonominin entegrasyonu.

Zirve sonunda yayımlanan APEC ekonomi liderleri bildirisi, “Pekin-Moskova ortaklığının dünyada ağırlığını artırması” ve “Rusya’nın ekonomik programlarının Asya’ya entegrasyonu” olarak yorumlandı.

Vladimir Putin’in, zirve kapanış konuşmasında Rusya’nın ekonomik ağırlığını Asya’ya kaydırmak için özel bir hamlede bulunmadığını, bu sürecin kendiliğinden geliştiğini vurgulaması önemliydi.

Putin ayrıca “Avro Bölgesi’nde sıfır büyüme ya da resesyon var. Asya-Pasifik bölgesinde ise büyüme oldukça pozitif” diyerek, bu bölgenin “ekonomi, para ve ticaret merkezi” olduğunu belirtiyordu. Hatta Putin daha da ileri gidiyor ve krizdeki Avrupa’ya “çözüm Avrasya’da” mesajı veriyordu.

DOĞU ASYA’DA DEV YATIRIM

Zirvede dile getirilen ve Pekin-Moskova ortaklığını büyüten somut olgular ise şunlardı:

Çin, yatırımlarında ağırlığı ülkenin gelişmemiş iç kesimlerine ve Rusya’nın doğu sınırlarında bulunan Jilin eyaletine kaydırmaya başladığını ilan ediyordu. Pekin hükümeti, bu amaç için bölgenin raylı ulaşımına 800 milyar yuanlık yatırım yapacağını açıklıyordu. Liman yatırımıyla birlikte bu miktar 1 trilyon yuanı aşıyordu.

“Bölgedeki altyapıyı günden güne geliştirerek, gelişimin önünü açıyoruz” diyen Rusya Devlet Başkanı Putin de “Trans-Sibirya ve Baykal-Amur Demiryolu’nu geliştirdiklerini, yeni limanlar ve enerji merkezlerini kurduklarını açıklıyordu.

Moskova, Rusya’dan Çin’e petrol ve doğalgaz taşıyacak “Trans-Sibirya boru hattının” ikinci aşamasının tamamlanmak üzere olduğunun da müjdesini veriyordu.

İKİ PROJE ÇARPIŞTI

APEC Zirvesi’nde iki proje çarpıştı. ABD, “Pasifik Stratejik Ekonomik ve Ortaklık Anlaşması” ile üye ülkelerin vergi duvarını eşit biçimde kaldırmasını istiyordu.

Çin ise “Üye ülkeler arasında gelişme farklılığı ve çeşitliliği dikkate alınmalı. Asya-Pasifik Bölgesi’nde ekonomik entegrasyonun adım adım gerçekleştirilmesinden yanayız.” diyor ve çeşitli ülkelere daha gevşek uygulanabilecek “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik ve Ortaklık İlişkiler Anlaşması” istiyordu…

Rusya haliyle Çin’in projesine destek verdi.

HEM EKONOMİK HEM SİYASİ ORTAKLIK

Pekin-Moskova ortaklığı, sadece ekonomik düzlemde değil, siyasi düzlemde de dünyada ağırlığını artırıyor.

Vladimir Putin’in Russia Today televizyonuna yaptığı açıklamada “Çin ile ilişkilerimiz en yüksek seviyede. Siyasi ve ekonomik alanda karşılıklı olarak en güçlü güvene sahibiz” diyerek yeni bir döneme işaret etmesi, Atlantik açısından kaygı yaratıyor.

İki başkentin ortaklığının, Şanghay İşbirliği Örgütü ŞİÖ ve APEC sütunları üzerinden bir merkez yarattığı, bunun da çok kutuplu (merkezli) dünya hedefi için stratejik değerde olduğu, iki ülke basınında önemle dile getiriliyor.

İki ülkenin en somut siyasi ortaklığı ise Atlantik’in Suriye’ye yönelik tehdidine karşı birlikte barikat oluşturmaları ve dış müdahaleye geçit vermemeleridir.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Eylül 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

DAVUTOĞLU’NUN SURİYE KIŞKIRTMASINDAKİ ROLÜ

Hürriyet yazarı İsmet Berkan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir grup gazeteciyle yaptığı özel söyleşiyi köşesine taşıdı.

Davutoğlu’nun Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la yaptığı 6.5 saatlik görüşmenin perde arkası notları olarak değerlendirilebilecek bu özel söyleşi, bir bakıma Kanada Free Press’in yayınına yanıt niteliği taşıyor. Kanada Free Press gazetesi, “Davutoğlu’nun Esad’a değil, aslında Esad’ın Davutoğlu’na sert çıktığını” yazmıştı!

Davutoğlu’nun kendini nasıl övdüğüyle dolduracak değiliz elbette bu köşeyi. Satır aralarındaki özel bir itirafa mercek tutacağız. İsmet Berkan, köşesinde bu özel söyleşiye geçmeden önce, Davutoğlu’nun Libya’ya müdahalenin daha ilk günlerinde yaptığı bir “öngörüye” dikkat çekiyor:

O gün Davutoğlu biz gazetecilerden bu öngörüleri yazmamamızı rica etmişti, bu ricaya herkes uydu. O sırada Suriye görece sakindi ama Davutoğlu’nun saydığı ‘bir sonraki dalga ülkeler’ arasında Suriye de vardı. Nitekim çok geçmeden halk Suriye’de de Cuma namazları sonrası toplanmaya, rejime tepkisini dile getirmeye başladı.”

Ortada herhangi bir emare yokken “sıra Suriye’de” demek, elbette bir öngörü olamaz, ancak emperyalist bir plana ve o planın parçası olmaya işaret eder!

ERDOĞAN’IN ÖNGÖRÜLERİ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ikilisi, Suriye ile ilgili başka öngörülerde de bulunmuşlardı:

Örneğin Suriye’de henüz hiçbir emare yokken, AKP hükümeti, “Esad halkına zulüm yapacak, halk bizim sınırımıza yığılacak” öngörüsüyle Hatay’da çadır kentler hazırlamıştı!

Yine Suriye’de henüz hiçbir emare yokken, Başbakan Erdoğan, Suriye’de “Alevi – Sünni çatışması” çıkmasından endişe etmişti!

Kuşkusuz bu üç öngörü de niyeti, planı işaret ediyor!

ABD’NİN ORTADOĞU PLANI

ABD’nin Suriye’ye dair hesaplarında kritik tarih 14 Mart 2011’dir. Bu tarihte ABD, AKP hükümetine “Değişim Liderleri Zirvesi”
düzenletti ve Erdoğan – Gül ikilisini Libya ve Suriye hedeflerine doğrulttu!

Erdoğan Zirve’de yaptığı konuşmada rolünü şöyle tarif ediyordu: “ (…) değişime yardımcı olmak, istikamet tavsiyesinde bulunmakla mükellefiz.” (Yeni Şafak, 15 Mart 2011)

Davutoğlu da, Mısır ve Tunus’taki süreci göz önünde bulundurarak şu uyarıda bulunuyordu Zirve’de: “Eğer aktif bir öncülükle değişim liderliğini yürütemezsek, biz bu coğrafyada bu gelişmelerde en olumsuz etkilenen ülke oluruz.”

ABD ve “model ortağı” Türkiye’nin, Tunus, Mısır, Ürdün, Yemen ve Bahreyn gibi Washington müttefiki ülkelerdeki halk hareketine dolaylı müdahale şekli, Libya ve Suriye gibi ABD karşıtı ülkelere müdahalesiydi yani… Yoksa Davutoğlu’nun da itiraf
ettiği gibi “süreçten en olumsuz etkilenen ülke” olurdu Türkiye!

YENİ RÜTBE: KAF EŞBAŞKANLIĞI

Ve anımsayacağınız gibi Erdoğan – Gül ikilisi bu zirveden sonra Suriye’ye dair ince hesaplanmış bir planın aşamalarını sergilemeye soyundular: Hatay’da çadır kentler kurdular, Antalya’da Suriye muhalefetini topladılar, İstanbul’da “Suriye Ulusal Meclisi” adı altında muhalefeti birleştirme çalışmasına soyundular, tek başlarına yaptırım uygulamaya başladılar…

Ve Erdoğan – Gül ikilisine tüm bu aşamalarda yeni bir rütbe de verildi: Bizzat ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ağzından ikili, “Küresel Antiterör Forumu KAF” eşbaşkanı olmuşlardı. Erdoğan da bu yeni rütbe altında Mısır, Tunus ve Libya seferine çıkmıştı.

Davutoğlu şimdi de ABD adına, planın yeni bir aşaması olarak, “Suriye ile savaşa da hazırız” mesajı vermektedir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
9 Ekim 2011

, , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın