Posts Tagged Jay Carney
SURİYE, ABD İLE S.ARABİSTAN’I AYIRDI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 24/10/2013
Suriye’nin Batı’ya direnmesi ve Rusya ile birlikte 2,5 yılın ardından ABD’yi savaşsız çözüme mecbur etmesi, Washington ile müttefiklerini ayrıştırmaya devam ediyor.
Daha önce bu köşede Katar’daki değişimi ayrıntılarıyla incelemiştik. Özetlersek: Önce Katar Emiri Temmuz’da devrildi. Ardından yerine geçen oğlu, Ekim’de ülkesinin Suriye politikasını değiştireceğini Filistin Özerk Yönetimi aracılığıyla Beşar Esad’a iletti. Son olarak da yeni Emir, eski Emir olan babasını tutuklattı!
ABD’nin Suriye’deki üç aktöründen biri olan Katar, böylece diğer ikisi olan Türkiye ve Suudi Arabistan’dan ayrıştı.
Ama özellikle belirtelim: Katar güçlü bir manevrayla, aslında politikalarını ABD’nin Suriye ve İran’la girdiği yeni sürece uyumlu hale getirmeye çalışıyor.
S. ARABİSTAN: ABD’YLE HAREKET ETMEYECEĞİZ
Peki ya Suudi Arabistan?
Suudi Arabistan, ABD’nin izlemek zorunda kaldığı yeni Suriye ve İran politikaları nedeniyle, Katar’ın tersine Washington’la sorun yaşıyor.
Nitekim Riyad’ın seçildiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliğini reddetmesi, Washington’a mesaj olarak yorumlanıyor.
Gerçi Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney, BMGK geçici üyeliğini kabul etmese de, Suudi Arabistan’la işbirliğini sürdüreceklerini açıkladı. Ancak ABD yönetiminin bu ılımlı mesajına rağmen, ipler oldukça gerilmiş görünüyor.
Zira ülkenin kontrolünü büyük ölçüde elinde tutan istihbarat şefi Prens Bandar, Washington-Riyad hattındaki sorunların çok daha büyük olduğuna işaret ediyor.
Wall Street Journall’ın haberine göre Avrupalı diplomatlarla görüşen Prens Bandar, Barack Obama’nın bölge politikasını protesto etmek için, Suriyeli muhaliflerin silahlandırılması ve eğitilmesi konusunda artık ABD ile birlikte hareket etmeyeceğini, bunun yerine Ürdün ve Fransa’yla çalışacaklarını açıkladı.
KATAR İLE S.ARABİSTAN MISIR’DA DA AYRIŞMIŞTI
Böylece Katar ile Suudi Arabistan, Suriye konusunda farklı uçlara savrulmuş oldular.
Gerçi iki ülke Mısır’daki 3 Temmuz devrimi sırasında da ayrı düşmüşlerdi: Suudi Arabistan, Mısır’da Muhammed Mursi iktidarının yıkılmasını, geleneksel İhvan karşıtı politikaları nedeniyle desteklemişti. Katar ise Türkiye ile birlikte Mursi’yi desteklemiş, İhvan’ın devrime direnmesini istemişti.
O gün Mısır’da ayrışan iki ülke, şimdi Suriye’de de ayrışmış oldu.
Artık son durum şöyle: Katar ABD’nin değişimine ayak uydurarak ve hatta onu aşarak Suriye politikasını değiştirirken, Suudi Arabistan mevcut Suriye politikasında ısrar ediyor. Yani muhalifleri destekleyeceğini, silahlandırmayı sürdüreceğini ve hatta Fransa ile birlikte dış müdahalenin peşinde olacağını ilan etmiş oluyor.
TÜRİYE, KATAR İLE S.ARABİSTAN’IN ORTASINDA
Ya Türkiye?
AKP Hükümeti, ABD’nin üç taşeronu içinde ortada bulunuyor. Yani Türkiye, Katar’ın değişimiyle, Suudi Arabistan’ın mevcudu koruyan Suriye politikası arasında seyrediyor.
Ankara, bir yandan Katar’dan farklı olarak Esad’ı yıkma hedefini koruyor ama diğer yandan Suudi Arabistan’dan farklı olarak ABD’nin radikal grup ilan ettiği muhalif gruplara desteğini, en azında görünüşte adım adım kesmeye başlıyor.
Peki gidişat?
Cenevre-2 süreci Atlantikçi bölge politikalarını daha da zayıflatacak ve Suriye karşıtı blok daha da ayrışacak. Hatta Katar’daki gibi yönetim değişiklikleri de gerçekleşecek.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Ekim 2013
CENEVRE MASASI ÖNCESİ ÇARPIŞMA
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 29/08/2013
Suriye için savaş boruları çalınıyor. Öyle ki AK Medya, manşetlerden füze reklamları bile yapmaya başladı. Sanırsın ABD silah lobilerinin gönüllü sözcüleri konuşuyor. Yok, Tomehawk füzeleri 5 metre hata payıyla hedefi vuruyormuş, yok bombardıman uçakları havada ikmalle Suriye semalarına rahatlıkla ulaşıyormuş…
Açık söyleyelim: Bu gazetecilik değil, ahlaksız yayıncılıktır! Gazeteci, emperyalist savaş baronlarının sözcüsü olmaz!
ABD: REJİM DEĞİŞTİRMEYE ODAKLANMADIK
Erdoğan’ın savaş ihtiyacına tercüman olmak ve ülkesi ile bölgesine Batı gözlüğüyle bakmak, maalesef Türk medyasının Pentagon bülteni gibi çıkmasına neden oldu. Bu bültenler de doğal olarak “savaş başlamak üzere” iklimi yarattı.
Peki, ABD Suriye’ye saldıracak mı? AK Medya’ya bakılırsa evet. Üstelik şu saatte, şuradan, şu kadar kuvvetle…
Ancak pek öyle görünmüyor. Zira Washington “saldırmamanın” gerekçelerini bulmaya odaklandı:
1. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney Suriye’ye yönelik değerlendirilen seçeneklerde, odaklarının “rejim değiştirme” değil, “Suriye rejiminin kimyasal silah kullanımına eylemine yanıt verme” olduğunu ifade etti. (Hürriyet, 28 Ağustos 2013)
2. ABD’nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı olan BM Politik İşler Müsteşarı Jeffrey Feltman, Tahran’daydı. Feltman, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile Suriye’de “politik çözümü” tartıştı.
BM sözcüsü Farhan Haq, Feltman’ın temasları için şu açıklamayı yaptı: “Feltman, İran’ın konumu ve bölgedeki nüfuzunu belirterek, Suriye’deki tarafların müzakere masasına oturması adına önemli bir rol oynayabileceklerini ifade etti.” (Gazetevatan.com, 28 Ağustos 2013)
3. Suriye’ye savaşın tartışıldığı saatlerde, ABD Hazine Bakanı Jack Lew’in Kongre’deki parti liderlerine gönderdiği mektup yayımlandı. Mektuba göre ABD yönetimi, finansal yükümlülüklerini yerine getirebilmek için gerekli kaynakları Ekim ayının ortalarına doğru tüketmiş olacak! Ekim ortasında Amerikan Hazinesi’nin harcayacak sadece 50 milyar doları kalacak! (Gazetevatan.com, 28 Ağustos 2013)
“Savaşa para yok” anlamına gelen bu mektup, acaba Washington’daki savaşa karşı kesimler tarafından mı servis edildi?
MASA DEVRİLMEDEN!
Kuşkusuz başka olgular da var. Onları da değerlendiririz. Şimdilik bu üçünün ne anlama geldiğini anlamaya çalışalım:
ABD Suriye’ye saldırmaktan hem stratejik nedenlerle, hem de ekonomik nedenlerle kaçınıyor. ABD’yi Suriye’ye saldırmaktan alıkoyan bir başka önemli etken de, 2,5 yıldır direnen Esad’ın, ülkesine saldıracak devletlere “ağır zarar” verebileceğini göstermiş olmasıdır.
ABD bu nedenlerle, zorunda kalmadıkça Suriye’ye saldırmayacak. Ancak İngiltere, Fransa ve Türkiye’nin baskısını geçiştirmek için göstermelik bir hava saldırısına yönelebilir.
Fakat ABD’nin asıl niyeti, kimyasal komplo ile sağlanmış uluslararası baskı ortamından yararlanıp, Cenevre-2 toplantısına Suriye’yi zayıf oturtmaktır!
Zira Cenevre-2 toplantısı er geç yapılacak ve taraflar masaya güçlü oturmak için öncesinde ellerindeki tüm kozları oynuyorlar: Esad yönetimi masaya oturmadan önce mümkün olduğu kadar kuzeye yönelmek ve teröristlerin elindeki mevzileri geri almak istiyor. ABD ise masaya oturmadan önce, önümüzdeki süreçte Şam’da ikili bir iktidar oluşmasının mevzilerini yaratmaya ve Suriye Ulusal Konseyi’nin etkisini artırmaya çalışıyor.
Artık mesele, bu ön çarpışmaların masayı devirmemesi!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
29 Ağustos 2013