Mehmet Ali Güller
Posts Tagged Mesud Barzani
IRAK’A DAİR İKİ TEZ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 30/12/2011
ABD’nin Irak’tan çekilmesi başta bu ülkede olmak üzere, bölgede önemli değişikliklerin başlamasına neden oldu.
Ancak bu değişiklikler, “Irak’ta karışıklık” şeklinde okunuyor ve ABD’nin çekilerek, “bölgeyi kaosa terk ettiği” iddia ediliyor.
Kuşkusuz bu sonuç, bölgeden değil de Atlantik’ten bakmanın eseridir.
Çünkü Irak’a bölgeden baktığımızda, bölge yararına iki önemli sonuçla karşılaşıyoruz:
1. TEZ: IRAK BİRLEŞİYOR
ABD Irak’ı 1991’de ikiye, 2003’te de üçe bölmüştü.
Irak 1991’de Araplar ve Kürtler arasında ikiye, 2003’te de Sünni Araplar, Şii Araplar ve Kürtler arasında üçe bölünmüştü. Bu bölünme Irak’ın yönetiminde de resmi olarak uygulandı. Cumhurbaşkanı’nın Kürt, Meclis Başkanı’nın Sünni Arap ve Hükümet Başkanı’nın da Şii Arap olması yasaya bağlandı.
Kürt Celal Talabani Cumhurbaşkanı, Sünni Arap Usame Nuceyfi de Meclis Başkanı oldu. Hükümet Başkanlığı ise Şii Arap Nuri El Maliki ile Şii Arap İyad Allavi arasında önemli bir yarışa sahne oldu.
Washington, Ankara ile birlikte Allavi’nin başbakan olmasını istiyordu, Bağdat ve Tahran ise Maliki’nin…
Dokuz ay süren mücadeleyi Maliki kazandı. Maliki’nin en önemli icraatı da, ABD’nin Irak’ta kalma girişimlerine engel olmasıydı.
Maliki’nin “birlik” temelli politikalarına karşılık vermeye çalışan ABD, AKP ev sahipliğinde Barzani-Allavi ittifakı oluşturdu. İttifakın üçüncü ayağı ise Cumhurbaşkanı’nın Sünni Arap yardımcısı Tarık El Haşimi’ydi.
Maliki son ABD askerinin de ülkesini terk etmesinden sonra harekete geçti ve Haşimi’yi tutuklatma kararı çıkarttı. Haşimi, kuzeye kaçıp Barzani’ye sığındı.
Haşimi Türkiye’nin siyasal himayesini istedi ve tıpkı özerk Kürt Bölgesi gibi özerk Sünni bölgesi istedi. İyad Allavi de eşzamanlı ortaya çıkarak, erken seçim istedi.
Ancak Allavi-Barzani-Haşimi üçlüsünün başarı şansı görünmüyor, zira Irak’ın en önemli kuvvetleri Maliki’ye destek veriyor.
ABD BÖLDÜ, MALİKİ BİRLEŞTİRİYOR
Aslında Maliki’nin Irak’ı birleştirmeye yönelik hamleleri ABD henüz tamamen çekilmeden başlamıştı.
Maliki’nin kuzeyin petrol anlaşmalarına karşı gösterdiği tepki, sürecin önemli bir işaretiydi.
Ve Nuri El Maliki’nin kuzeydeki özerk yapıya karşı izlediği bu çizgi, ABD’nin böldüğü Irak’ın birleştirilmesi sürecini başlattı.
2. TEZ: BÖLGE BİRLEŞİYOR
Irak Başbakanı Nuri El Maliki ülkesinin birliği gibi, bölgenin de birliğini savunuyor. Maliki, ABD’nin tehdit ettiği komşuları İran ve Suriye’yle hem bölgesel ittifaklar kurdu, hem de iki ülke arasında ekonomik ve siyasal köprü oldu.
Örneğin İran doğalgazının Suriye üzerinden Akdeniz’e taşınmasını sağlayacak 5,200km’lik boru hattı anlaşmasını imzaladı; İran rejim muhalifi Halkın Mücahitleri örgütünün Irak’taki kampını kapatma kararı aldı; ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırım kararlarına uymadığı gibi komşusuna yaptırımlar karşısında açık destek verdi; Arap Birliği’nin Suriye kararlarına muhalefet etti vb.
Kısacası Maliki, komşuları İran ve Suriye’yle bölgesel birlik oluşturdu, hem de ülkesini tam dokuz yıl işgal eden ABD’ye rağmen…
Bölgenin bu yeni gerçeği, Filistin’de de hissediliyor… Hamas’ın FKÖ’ye katılma kararı, Filistin’i birleştiriyor.
ABD’nin askeri varlığının bölme gücü azalınca, bölge ülkelerinin birlik kurma gücü büyüyor.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
30 Aralık 2011
BARZANİ VE TALABANİ’YE VERİLEN GÖREV
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 16/11/2011
Mesud Barzani Türkiye’ye gelip AKP Hükümeti ile BDP’liler ise Irak’a gidip Celal Talabani ile görüştü anımsayacağınız gibi.
AKP’nin yandaş basına yaptığı servise göre, hükümet Barzani’yi ayağına çağırmış ve kızmıştı: “ya PKK’ye operasyonuma destek ver ya da ben yapacağımı bilirim!”
Oysa ne Barzani, TSK’nin operasyonlarına destek veriyordu, ne de ortada sınır ötesi bir kara operasyonu vardı. Sayfalarda sadece kara propaganda yer alıyordu…
AKP – PKK ARABULUCULUĞU
Peki, Erdoğan’ın Barzani’ye esip gürlediği söylenen bu ziyaretten aslında ne sonuç çıkmıştı?
Talabani’nin partisi KYB’nin sözcüsü Azad Cundiani şöyle özetlemiş: “Talabani ve Barzani, İran, Türkiye ve Kürdistan sınır bölgesindeki çatışmaları sonlandırmak için Türk hükümetiyle PKK arasında yürütülen arabuluculuk çabalarına öncülük ediyor.”
ÖZAL, DEMİREL VE ÇİLLER’İN DE ARABULUCULARI
Barzani ve Talabani’nin Türk hükümetleri ile PKK arasında arabuluculuk yapması yeni değil, Turgut Özal’a kadar dayanıyor. Özal, 1992 yılında Talabani’nin arabuluculuğuna sığınmıştı. Talabani 1993’te de Süleyman Demirel’in arabulucusu olmuştu.
Hatta Talabani, Öcalan’la görüşmeye giderken Özal’ın izniyle yanına, dönemin HEP Genel Başkanı Ahmet Türk’ü, milletvekilleri Sırrı Sakık, Feridun Yazar, Sedat Yurttaş ve Hatip Dicle’yi de almıştı.
Celal Talabani, 14 Mart 1995’te de bir mektupla Tansu Çiller’in taleplerini Öcalan’a iletti. Öcalan da kendi mektubuyla şartlarını sıraladı.
ERDOĞAN’IN RESMİ ARABULUCUSU
İkilinin arabuluculuk görevi, AKP Hükümeti döneminde neredeyse resmiyet kazandı.
Örneğin Talabani, 2006 yılında Murat Karayılan ile AKP Hükümeti’nin bağlantısının kurulmasında görev aldı.
Örneğin Talabani, 2009 yılında, Erdoğan ve Gül’ün “ricasını” PKK’ye ve oradan da Öcalan’a iletti.
Örneğin Mesud Barzani, 2010 yılında Abdullah Öcalan’dan aldığı mektubu, Ankara ziyareti sırasında görüştüğü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a iletti.
Örneğin Talabani, 2 Kasım 2010’da, Öcalan’dan avukatları aracılığıyla gelen mektubu, AKP Hükümeti’ne iletti.
İkilinin burada özetlediğimiz kimi arabuluculuk görevleri aslında çok daha kapsamlı. Ayrıntıları, yeni çıkan “Hükümet – PKK Görüşmeleri (1986 – 2011)” isimli kitabımızda okuyabilirsiniz.
ABD’NİN ESAS AKTÖRÜ KİM?
Biz konunun başka bir boyutu üzerinde durmak istiyoruz ve şu soruyu soruyoruz: ABD’nin “Büyük Kürdistan” planının esas aktörü kim? Öcalan ve PKK mi, Barzani ve Talabani mi? Ya merkez neresi? Diyarbakır mı, yoksa Erbil ve Süleymaniye mi?
Bu sorunun yanıtı, Türkiye’nin mücadelesi bakımından önemli…
Pek çok açıdan yanıtı verilecek bu soruya bugün “arabuluculuk” bağlamında yanıt verelim: 1992 yılından bu yana, yani tam 20 yıldır Öcalan ile Türk hükümetleri arasında arabuluculuk yapan Talabani ve Barzani, sizce “görevleri” bakımından, Öcalan’dan daha önemli olabilir mi?
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Kasım 2011
İKİ ABD KOMPLOSU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Odatv Yazıları on 28/10/2011
ABD Irak’tan çekilirken, bölgede yeni döneme dair düzenlemeler kotarılıyor. Bir yanda ABD, bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzenliyor, bir yanda İran, ABD sonrası dönem için konumunu güçlendirmeye çalışıyor.
ABD ve İran arasında bölgeye dair süren bu çatışmanın kendileri dışında üç temel aktörü daha var; Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail.
Suriye’de Kürt liderlerden Meşal Temmo’nun öldürülmesi ile İran’ın Suudi Arabistan Büyükelçisi Adil El Cübeyr’e suikast düzenleyeceği iddiası, işte bu bölgesel düzenlemeler içindir ve aynı adreslidir.
MEŞAL TEMMO SUİKASTI
Temmo suikastı, Batı’nın kışkırtmalarına destek vermeyen ve Suriye birliği içinde kalmaya özen gösteren Kürtleri, Beşar Esad rejimine karşı ayaklandırabilmek içindi…
Nitekim Suriye Kürt Ulusal Girişimi Başkanı Ömer Osi, suikastın hedefini net tarif etmişti: “Bu, bir fitnedir. Suriyeli Kürtlerle Suriye’nin halkçı, antiemperyalist yönetimini ayırma çabasıdır. Eli kanlı silahlı şebekelerin işlediği bu menfur suikast, 7 aydır haklarını barışçı yollarla almaya çalışan Kürt halkının olgun tavrını hazmedemeyenlerin kışkırtıcılığıdır.”
Temmo suikastının aslında Suriye’yi aşan ve Irak Kürtlerini de kapsayan bir boyutu vardı. İlginçtir, hem Mesud Barzani hem de Celal Talabani, Suriye’deki Esad karşıtı ayaklanmalara Kürtlerin katılmamasını istiyorlardı. İkili, kimi Kürt liderlere Esad’la müzakere etmeleri çağrısında bile bulundu.
Ancak Temmo suikastı sonrası, durum Barzani ve Talabani açısından da değişiklik göstermeye başladı. Zira Barzani, Suriye lideri Beşar Esad’ın geçen günlerde gelen davetini reddetti!
CÜBEYR’E SUİKAST İDDİASI
İran’ın, Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi Adil El Cübeyr’e suikast yapacağı iddiasının hiç inandırıcı olmadığı ortada. ABD’nin müttefikleri bile Hollywood senaryolarını aratmayan iddiayı gülünç buldular. Ancak iddia, ABD ve Suudi Arabistan’ın ikili ilişkisini belli ölçüde tamir etti.
Son dönemde Washington ile Riyad hattında önemli kırılmalar yaşanıyordu. Suudi Arabistan’ın Bahreyn’deki halk hareketini bastırmak konusunda ABD direktiflerine uyması ve bu ülkeye asker göndererek muhalefeti ezmesi örneği, tek başına yanıltıcı olur. Çünkü Bahreyn rejiminin ayakta olması, Suudi Arabistan’ın İran’a karşı ülke çıkarlarıyla ilgiliydi…
Gerçekte ise Mübarek rejiminin devrilmesinden bu yana Washington ile Riyad hattında sorunlar var. Suudi Arabistan, ABD’nin Mübarek’in arkasında duramamasından rahatsızlığını açıkça dile getirmişti. Ancak Washington açısından bu bir zorunluluktu; ABD bir süre Mübarek’e destek vermiş ancak ayakta tutamayacağını görünce de “Mübarek’i verip, rejimi kurtarma” çizgisine soyunmuştu.
İşte Cübeyr’e suikast iddiası, Mübarek’in devrilmesiyle başlayan ve ABD’nin Filistin Devleti konusunda veto kartını masaya sürmesine kadar süren bu gerilimi atlatmada, ilaç etkisi gösterdi.
ABD’NİN ÇARESİZLİĞİ
Bu iki gelişmeden, ABD’nin bölgede hâlâ tek belirleyici olduğu sonucu çıkmıyor elbette… Çünkü Washington’un müttefikleriyle ilişkilerini düzenlemek için suikastlara ya da suikast masallarına ihtiyaç duyması bile, ABD’nin tepe taklak gittiğinin, tek başına göstergesidir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
28 Ekim 2011
Adil el Cübeyr, Öer Osi, Celal Talabani, Mesud Barzani, Meşat Temmo
- Diğer 1.482 aboneye katılın
Kategoriler
- ABC Yazıları (22)
- Aydınlık Gazetesi Yazıları (1.402)
- CRI Türk (167)
- Cumhuriyet Gazetesi (600)
- Film Yazıları (1)
- Kitap-Film Yazıları (14)
- Mesleki Yazılar (5)
- Odatv Yazıları (216)
- Politika Yazıları (2.524)
- Radikal Kitap Yazıları (1)
- Teori Dergisi Yazıları (6)
- Uncategorized (10)
Arşivler
İstatistikler
- 1.083.998 hits